İnsanların dünya ve âhiret saadetini ön planda tutan, Allah katında tek din olan İslâm ilme ve âlime ziyadesiyle önem vermiştir. Cihanşümul dinimizin kitabı olan Kur’ân-ı Kerim’in insanlığa hitap ettiği ilk emrin ‘oku’ olması, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in, ilim sahiplerini parlayan yıldızlara benzetmesi ve toplum içerisinde yaşları küçük de olsa onlara hürmet gösterip değer vermesi bunun açık bir delilidir.
Kur’ân-ı Kerim ilmi ve âlimi övmektedir. İlim îmanın meyvesidir. Her fenalığın, hatta küfür ve şirkin başı bilgisizlik ve cehalettir. Bunun için Allah (c.c) cahillerden olmamamız konusunda bizleri kesin bir emirle uyarırken, bilenlerle bilmeyenlerin de asla bir olmayacağını açıkça beyan etmiştir. (ez-Zümer, 39/9)
İslâm’a göre ilim ve hikmet, Mü’min’in yitik malıdır. (Tirmizî, İlim) İlim tahsili için yola çıkan kimseye Allah, Cennet’in yollarını açar. Melekler ise onlar için yerlere kanatlarını sererler. (Ebû Dâvûd, İlim 1) İlim öğrenmenin yaşı, ilmin de sınırı yoktur.
İnsanlar içerisinde Allah’ı en iyi bilen ve O’na kullukta kusur etmeyen ancak ilmi ile amel eden âlimlerdir. (el-Fâtır, 35/28) Onlar yeryüzünün kandilleri, Peygamberlerin varisleridirler. Göklerde, yerde ve su içindeki tüm canlılar, yuvasındaki karıncaya varıncaya kadar, ilmi ile amel eden ve insanlığa ışık tutan âlimlerimiz için Allah’tan rahmet dilerler. (Tirmizî, İlim) Bir âlim, insanları yoldan çıkaran şeytana karşı, bin âbidden (ibadet edenden) daha faziletlidir. (Tirmizî, İlim) Âlimlerin dünya ve âhiretteki hakiki sermayeleri, ortaya koydukları ilim ve yetiştirdikleri talebelerdir.
Gerçek âlimler; hayrın anahtarı, kötülüğün de sürgüleridir. Onlar toplumun mihenk taşıdır. Olmazsa olmazlarıdırlar. Onlar insanlığın geleceği olan erdemli nesilleri yetiştirmek için, ömürlerini bu yola vakfederler. Güzel ahlâkları ilimlerini bereketli kılar. Doğruları yaşar ve yaşatırlar. Örnek olurlar. Talebeler yetiştirmek en sevdikleri amellerdendir. Öğrencilerine karşı şefkatli ve sabırlıdırlar. İnsana yapılan yatırımın en doğru hizmet olduğu şuuru ile Allah’ın kullarına hizmet ederler.
Güzel ahlâkı kazanamamış, ilmi ile âmil olmayan, ancak fazileti sadece okumakta ve çok bilmekte arayan kimseler de hep var olmuştur. Bu tür kimselerden ise ilim ve hikmet değil, ekseriyetle zan, şekk (şüphe) yayılmıştır. Dilindeki zikri gönlüne indiremeyen zâkir nasıl ki makbul değilse, aklındaki bilgileri, ilmini sâlih amel ve yakîn ile sadrına yerleştiremeyen âlim de makbul değildir. İlmi sâlih insanlardan almak en güzelidir. İlim ehlinin yolu bir gün mutlaka tezkiye mektebine de düşmelidir ki, ameli sâlih, ilmi de sahih olabilsin ve bu ilim kapısı nesiller boyu devam edebilsin ve amel defteri kapanmasın.
Âlimin ölümü, âlemin ölümü gibi sayılmıştır. Kıymeti bilinememiş bir âlimin kaybedilmesi, dünyevî ve uhrevî birçok kapının insanlara kapanması demektir. Toplumların dünyada, ekonomik, sosyal, dinî ve dünyevî bütün durumlarını zirveye ulaştırıcı, insanları hoşgörüyle birleştirici ve zulmü ortadan kaldırıcı en büyük unsurlardan biri de kuşkusuz ilimdir. Yaşadığımız çağın bilgi çağı, toplumun da bilgi toplumu olduğunu kabul edersek; hem ilâhî kaynaklı din ilimlerinin, hem de tecrübî yolla elde edilen beşerî ilimlerin öğrenilmesi ve dünya ve âhiret huzuruna ulaşabilmek için okumalıyız, okumalıyız, çok çalışmalıyız...!
İlim ve Âlim
Özlenen Rehber Dergisi 46. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.