Özlenen Rehber Dergisi

115.Sayı

Cami ve İrşad Faaliyetleri,

Zeki KANBUR Özlenen Rehber Dergisi 115. Sayı
Camiler ilâhi mesajın tedrisinin yapıldığı, okunup, anlaşılmaya çalışıldığı ve yüce Mevla’nın gök kubbe altında kullarını misafir ettiği kutsal mekânlardır. Yeryüzünde mekânların en kutsalı Rabbimizin evi Kâbe ve onun şubeleri olan camilerimizdir.
Camiler her zaman mimarisiyle şehirlerde ilmin, ticaretin ve sosyal hayatın merkezi olmuştur. Camiler insanların arsında her türlü sınıf ayrımının kalktığı, inananların omuz omuza, gönül birliği içinde Rablerinin huzurunda el bağladıkları mekânlardır. Kitabımız Kur’ân-ı Kerim’in yediden yetmişe herkesin gönlüne ilmek ilmek işlendiği yerlerdir camilerimiz. Camiler minarelerinden tevhidin haykırıldığı, insanların huzura ve kurtuluşa çağrıldığı, yapılan irşat ve vaazlarla gönüllerin coştuğu, imanların kuvvet bulduğu gönül evlerimizdir. Dinin tedris edilmesinde cami hep ön sırada olmuştur. Hz. Peygamber Efendimiz Mekke döneminde ’Daru’l-Erkam’da, hicretten sonra bugünkü ismiyle Mescid-i Nebevi’de irşad ve tebliğ görevini yapmıştır. Günümüzde, cami içi irşad faaliyetleri, elbette yeterli olmamakla birlikte yapılan vaaz ve okunan hutbelerle icra edilmektedir.
İRŞAD FAALİYETLERİ
İrşad, kelime anlamı ’doğru yolu göstermek’ demektir. Terim olarak irşad, İslamiyeti yaşama yolunu başkalarına gösterme anlamına gelir. Bir başka ifade ile irşad, inananların İslamiyeti yaşamak için yerine getirdikleri sözlü ve fiili faaliyetlerdir. İrşadın Kur’an ve Sünnet’teki karşılığı ’emr-i bi’l-maruf nehy-i ani’l-münker’dir. Günümüzde camilerde yapılan irşad faaliyetleri içerisinde en etkili olanları yapılan vaazlar ve hutbelerdir. Bunların verimli olması için elbette ilk şart ihlas ve samimiyettir. Bununla beraber içerik, üslup, metot, güncellik, vs. gibi hususlara çok dikkat edilmelidir. Ayrıca bu vazifeyi icra eden vaiz ve hatiplerin ilmi, ahlaki ve şahsi vasıflarının, yapılan vaaz ve hutbelerin etkili olmasındaki rolü unutulmamalıdır.
Vaaz
Vaaz, ’öğüt vermek, nasihat etmek, birinin kalbini yumuşatacak şeyleri söylemek, kötü sonuçları hatırlatmak, uyarmak ve sakındırmak’ anlamlarına gelir. Başka bir ifade ile yapılan bir işin muhtemel sonucunu anlatmak, uyarmak, inananların kalplerini yumuşatmak, onları iyiliğe özendirmek, dünya ve ahiret ile ilgili vazifelerini bildirmek, ruhlarda yüce duygular uyandırmaktır.
Kur’an’da: ’Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.’ (Nahıl, 16/125) buyrulmak suretiyle vaazın, sağlam bilgi, güzel söz, güzel, üslup ve uygun bir metotla yapılmasını istemektedir. İslam’da vaaz Hz. Peygamber (s.a.s.)’le başlar. Kur’an’da: ’Ey Peygamber! Biz seni gerçeğin bir temsilcisi, bir müjdeci ve uyarıcı, herkesi Allah’ın izniyle O’na çağıran ve ışık saçan bir kandil olarak gönderdik.’ (Ahzab, 33/45, 48) ve ’Ey Muhammed! Sana buyrulanı açıkça ortaya koy…’ (Hicr, 15/94) mealindeki ayetler ve benzerleri İslam’ı anlatma görevinin çerçevesine işaret etmektedir.
Camide vaaz faaliyetini yapan vaizlerin dini sahadaki kavramlara hâkimiyeti önemlidir. Kur’an, Sünnet, İslam tarihi, Tefsir, Hadis, Akait gibi İslami ilimlerde iyi yetişmiş, dini farklılıkları kavramış olması, hitap edeceği çevreyi, dini coğrafyasını tanıması gerekir. Özellikle fert ve toplum hayatını tahlil eden psikoloji ve sosyoloji ilimleri ile bu ilimlerin usullerine vakıf olmalıdır. Vaizler için önemli bir husus da ilmiyle amil olması, söylediklerini yapmasıdır. Bu; ilim, iman ve amelin gerçekleşmesi ile olur.
Vaizler hitap ettiği kitleyi iyi tanımalı ve onların seviyesine uygun konuşmalar yapmalıdır. Vaizler, cemaati oluşturan kişilerin yaş ve eğitim durumlarını, sosyo-ekonomik farklılıklarını, alışkanlıklarını, örf ve adetlerini belli ölçüde bilerek vaaz etmek durumundadırlar. Hz. Ali (r.a.) efendimizin ’İnsanlara anlayabilecekleri şeyleri söyleyin’ sözü bu açıdan dikkat çekicidir.
Vaizler, cemaatin dili ile konuşmalıdırlar. Yani onların seviyelerine uygun tarzda halka hitap etmelidirler. Kelimeleri iyi telaffuz ederek, sade, açık ve anlaşılır konuşmalıdırlar. Vaizlerin beden dilinin; yani sözsüz iletişimin sözden daha etkili olduğunu bilerek, dış görünümün iletişimdeki etkisini dikkate alarak, konuşma anında sesini iyi kontrol etmesini, jest ve mimiklerini yerli yerinde kullanmasını, kıyafetinin düzgün, temiz ve uyumlu olmasını da göz önünde tutmalıdırlar.
Vaizler tatlı bir ses ve güzel bir üsluba sahip olmalıdırlar. Sert, ürkütücü, haşin konuşmalardan sakınmalıdırlar. Yumuşak, tatlı, nazik, ölçülü ve düzgün bir dil ile halka hitap etmelidir. Tebliğ görevi ile Firavun’a giden Hz. Musa ve Hz. Harun’a hitaben ’…ona yumuşak söz söyleyin, belki öğüt alır ve korkar’ (Tâhâ, 20/44) şeklindeki Cenâb-ı Hakk’ın emrini vaizler esas almalıdır. Vaizlerin sabır, hoşgörü, ihlâs, alçakgönüllülük, takva, şefkat, hilm gibi bazı ahlaki vasıfları taşımaları arzu edilir. Bu vasıflara mücehhez vaizler halk üzerinde etkili olurlar.
Hutbe

Hutbe, Cuma ve bayram namazlarında hatip tarafından minbere çıkarak yapılan konuşmadır. Bir başka ifade ile Cuma ve bayram namazlarında genel olarak Allah’a hamd, Rasulüne salât ve Müslümanlara nasihat etmekten oluşan konuşmadır.
Hutbenin amacı halka nasihat etmek, onların dini duygularını geliştirmek, onları çeşitli konularda bilgilendirmek veya yanlışları düzeltmek, mevcut bilgileri tazelemektir. Hutbenin camide icra edilen faaliyetler içerisindeki yeri çok önemlidir. Bu itibarla hutbelerin etkili ve verimli hazırlanarak, uygun bir üslupla halka sunulması gerekmektedir. Hutbenin cemaatin kültürel ve ilmi seviyeleri dikkate alınarak hazırlanması gerekir. Konu seçilirken güncel mahalli konular öncelikli olmakla birlikte gerektiği zaman bölgesel, ulusal ve milli konuların seçilmesine dikkat edilmeli. Vakit dikkate alınarak seçilen konu kısa ve özlü cümlelerle anlatılmalı. Kullanılacak ayet, hadis ve kıssaların konuyla ilgili olmasına dikkat edilmelidir.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.