Özlenen Rehber Dergisi

115.Sayı

Çağrılmak Mı Zor, Korumak Mı?

Murat GELEGEN Özlenen Rehber Dergisi 115. Sayı
Allah Teâlâ’ya hamd ederim. En güzel senalar, temellerini melekleriyle attırıp, Halîl’i İbrahim (a.s.) ile tamamlayan, Kulu ve Peygamberlerin incisi ile de Ümmet-i Muhammed’in Kıblesi yapan Rabbimiz’edir. Habîbi ve âlemlerin efendisi Rasûl-ü Kibriya (s.a.v.)’e ve diğer bütün peygamberlere de salât-u selamların en güzeli olsun!
Kâbe-i Muazzama… Hz. İbrahim’in Ebû Kubeys tepesindeki nidasıyla birlikte, binlerce yıldır insanların ziyaret ettikleri, dünya üzerindeki en değerli mescit… Bu kutsal nida, Allah’ın bir vahyidir. Bu vahiyle gelen emir, kulaktan kulağa aksetmiş ve kulları Beytullah’a ziyaret için davet etmiştir. Özellikle İslam âlemince kıble olması hasebiyle, kalplerde çok önemli bir yer teşkil eden bu kutsal mekân ve O’nu ziyaret, kıymet bilen her mü’min için, Rabbimiz Teâlâ’nın en büyük nimetlerindendir. Gerçekten de Kâbe’yi tavaf etmek, Makam-ı İbrahim’de namaz kılmak, Safa ve Merve arasında sa’y yapmak, Hacer-i Esved’e yüz sürmek, Beytullah sevdalıları için büyük bir zevk ve şeref arz eder. Hele bütün bunlarla birlikte, Mekke’de; Rasûlullah (s.a.v.)’in en sevdiği eşi Hz. Hatice (r.anhâ), Rasûlullah (s.a.v.)’ın teşrifleriyle şereflenmiş Sevr dağı ve nice mübarek mekânlar, Medine’de; beşerin efendisi başta olmak üzere, Hz. Ebû Bekir Sıddîk, Hz. Ömer, Hz. Fatıma, Hz. Hamza (r.anhüm) ve diğer birçok sahabe, Allah ve Rasûlü sevdasıyla yüreği yanan nice kullar için dünya ve üzerindeki her şeyden daha kıymetli nimetlerdir.
İşte bu güzel nimetlerle tezyin edilmiş olan bu kutsal toprakları ziyaret etmek ve feyzlenmek elbette ki önem arz edecektir. Buralar öyle kıymetli mekânlardır ki, sevdalılarını uzak yakın dinlemeden, kimini yürüyerek, kimini hasta iken, kimini yaşlı, kimini genç olarak, kimini de bütün servetini feda ettirerek kendisine getirir. Çünkü Rasûlullah (s.a.v.) bu kutsal mekânı ziyaret edenlerin, annesinden doğdukları gün gibi tertemiz (günahlarından arınmış) olacaklarını müjdelemiştir. (bkz: Buhâri, Hac, 4)
Ancak! İşin diğer bir yönü daha vardır.
Yukarıda bahsettiğimiz ve daha nice rahmetlerin membaı olan kutsal toprakları ziyaretin güzelliği kadar, oralardan döndükten sonra, o hâli korumak gibi önemli bir durum ortaya çıkıyor. Malumdur ki, günahlara düşmenin an meselesi olduğu bir zamanda yaşıyoruz. Böyle bir zamanda, insanların çoğu günah girdapları içinde kaybolurken, günahları affolunmuş birinin, bu girdaplara kapılmaması için azami gayret göstermesi gerekir. Haramların kol gezdiği zamanımızda, özellikle faiz, içki ve zina normal hale gelmiş, hatta faiz gibi büyük bir haramla, kutsal topraklara gidenler artmıştır.
Rabbimizin beytine yolculuk ederek, güzellikleri temaşa eden, Rasûlullah (s.a.v.)’i hayattaymışçasına ziyaret ederek, oralardaki yüksek rahmetlerle hemhâl olan her hacı kardeşimizin bu uhrevi ruh hâllerini korumaları, gereklilikten de öte üzerlerine bir haktır. Âlimlerimizin çoğu nimetin büyüklüğüne göre, onu korumanın önemini ve zorluğunu belirtmiş ve: ’Hac nimeti, Mâide suresi 112-115.* âyetlerde havarilere gökten indirilen yemekten daha hayırlıdır. Çünkü indirilen bu nimetler karşılığında, havarilerin günahları affolunmadı, fakat Rabbimiz kabul olunmuş bir hac için günahların bağışlanacağını müjdeledi. Günahları affolunmadığı halde, gökyüzünden indirilen bu nimetlerin kıymeti bilinmediği taktirde büyük bir azabın onlara ulaşacağı uyarısında bulunan Rabbimizin bu uyarısının hac gibi büyük bir nimetin kıymetini bilmeyenleri de kapsamasından korkulur.’ demişlerdir.
Önemli bir izah:

Hataya düşmek kulların fıtratlarında olan bir şeydir. Bundan dolayı da hataya düşmeyen kul yoktur. Hatasızlık Allah (c.c.)’ya mahsustur. Yukarıda bahsi geçen hatalar ise kulların, umursamaz ile korkmadan, çekinmeden, bilerek yaptıkları hatalardır. Buradaki mevzu Rasûlullah (s.a.v.)’i yok sayarcasına, sünnetini bir kenara iterek, dine yeni anlayışlar sokulması sonucunda, sözde mazeretlerle ortaya çıkan, şeriat dışı fillerin yaygınlaşması sorunudur. Örnek verecek olursak; faizin helalliği, başörtüsünün asıl olmadığı ve daha birçok kesin haramların helal gibi rahatlıkla işlenmesidir. Âhir zamanda çıkacak bu tür fitnelerin kaynağı olan sözde âlimlerden, Rasûlullah (s.a.v.) haber vermiş ve hem kendilerini hem de kendilerine tabi olanları ateşe sürükleyeceklerini söylemişlerdir.*
Bütün bunlar bir araya gelince, mü’minlerin dört bir yanı tehlikelerle çevrilmiş ve sırat-ı müstakimi bulmaları bir hayli zorlaşmıştır. Kutsal yolculuklar vesilesiyle, Allah ve Rasûlü’nün müjdeleriyle şeref bulmuş hacılar olarak, azami gayret göstermeli ve bu nimetleri, günah ve haram bataklıklarında karartmamalıyız. Bilmeden ve hatayla düştüğümüz günahlar için de Rahmeti sonsuz Rabbimizden mağfiret dilemeli ve bir daha o hataya düşmemek için O’ndan yardım istemeliyiz. Nefis ve şeytanın türlü hile ve desiseleri karşısında unutmamalıyız ki, Rabbimizin affı bol ve sonsuzdur; fakat Rasûlullah (s.a.v.)’in haber verdiği gibi, kıymeti bilinmeyerek kaçırılan bir nimet bir daha tekrar gelmez. Bundan dolayıdır ki, Rabbimizin rahmetiyle bizlere ihsan ettiği nimetlerini, nefsimizin heva, heves ve desiselerine uyarak zayi etmemeli, bilakis muhafazası için azami gayret göstermeliyiz. Zayıflık ve noksanlıklarımız olsa da yöneleceğimiz tek kapının O’nun kapısı olduğunu bilmeli, hataların affını da bu acziyet içerisinde Rabbimizden beklemeliyiz.
Rabbim cümlemize, güzel beldelerini ziyaret edip kendisine hakkıyla itaat etmeyi nasip etsin. Oradaki nimetlerle nimetlenip, bu nimetleri ömürleri boyunca muhafaza ederek, karşısına tertemiz bir şekilde çıkanlar zümresine dâhil eylesin. Bize dünyada ve ahirette iyilik versin. Âmin.
Bakî selam, bu yolda çaba sarf eden Rabbimizin razı olduğu kulların üzerine olsun…
*’Havariler: Ey Meryemoğlu İsa, Rabbin bize gökten bir sofra indirebilir mi, dediler. İsa da: İnanıyorsanız Allah’tan korkun, dedi. Havariler: İstiyoruz ki ondan yiyelim, kalplerimiz iyice yatışsın, senin bize doğru söylediğini bilelim ve bunu bizzat görenlerden olalım, dediler. Meryemoğlu İsa da: Allah’ım, Rabbimiz, bizim üzerimize gökten bir sofra indir ki, bizim için, önce ve sonra gelenlerimiz için bir bayram ve senden bir mucize olsun. Bizi rızıklandır, sen rızık verenlerin en hayırlısısın, dedi. Allah buyurdu ki: Ben onu size indireceğim. Fakat bundan sonra içinizden kim inkâr ederse, ben ona âlemlerden hiç kimseye yapmayacağım bir azabı yaparım.’
*Enes (r.a.) şöyle demiştir: ’Size öyle bir hadis söyleyeceğim ki, benden sonra hiç kimse onu size söylemeyecektir. Rasûlullah (s.a.v.)’dan işittim, şöyle buyuruyordu: "İlmin azalması, cehaletin meydan alıp yayılması, zinanın meydana çıkıp şayi’ (yaygınlaşması) olması, elli kadının yalnız bir bakanı olacak derecede kadınların çoğalıp erkeklerin azalması kıyamet alâmetlerindendir."
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.