Özlenen Rehber Dergisi

115.Sayı

Kalbî İstikametin Bekçiliği

Muzaffer YALÇIN Hocaefendi Özlenen Rehber Dergisi 115. Sayı
Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdü lillahi Rabbi’l-âlemin vessalâtü vesselâmü alâ Rasûlina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ecmâin.
Kardeşlerim! Sizleri Peygamber Efendime, Allah’ın Rasûlüne davet ediyorum. Peygamber Efendimizin tertemiz yoluna davet ediyorum. Şu hayatlarımızdan hepimiz sorumluyuz. Kalbin, imanın, aklın üzerine çökmüş olan ve imanı körelten, onun nurunu söndüren bütün inanç, ahlak ve anlayışlardan sıyrılmadıkça imanın tadı, halaveti, lezzeti kalpte bulunamaz. Dünyadan vaz geçmeyen Allah’ı bulamaz, Rasûl-i Kibriya Efendimizi bulamaz.
Şu dünyanın elde olması değil; kalbe sirayet etmemesi asıldır. Hırs ve tamah eseri olarak, onun bunun elindekilere meylederek kalbinin bütün iradesini Allah’tan gayrine, insanı Allah’tan koparan şeylere yönelirse Hz. Allah’ı kaybeder, Cenâb-ı Hakk’ı bulamaz.
Bir ayet-i kerimede Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor: ’Kim dünyayı isterse ona dünyayı veririm. Ama ahirette onun nasibi kalmaz’ Öyleyse kalplerimizin talip olduğu şeye, neyi istediğimize dikkat etmek lazım. Hz. Allah’a talip olan, Hz. Allah’a talip olmanın ahlakınca hareket etmeli. Sözü başka işi başka, kalbi başka ameli başka olmak bu yolda inkita sebebidir, insan böyle yol alamaz. Kalbinin bekçisi olacaksın! Oraya Allah’tan gayri hiçbir şeyin girmemesi için çırpınacaksın. Onun için gözyaşı dökeceksin. Ağlayacak mısın, alnını secdeye mi koyacaksın, oruç mu tutacaksın, namaz mı kılacaksın, ellerini Yaratana açıp ya Rabbi mi diyeceksin… boş durmak yok! İnsan çalışacak, gayret edecek ve kalbinin bekçisi olacak.
Mübarek Efendim buyuruyor: ’Tevbe ettiğim andan itibaren kırk yıldır kalbimin kapısını bekliyorum ki haram duvarım yıkılmasın! Ömrümün sonuna kadar da bunun bekçiliğini yapacağım!’
Şuan bu yolumuz, Peygamber Efendimizle ümmetinin arasını kapatan herşeyden kurtulmaya davet eden bir yoldur. Böyle olmazsa Peygamber Efendimize kavuşamazsınız. Geriye dönüp baktığımız zaman hangi güzel amel işledik ki! Hangi hayrı verdik ki! Tasaddukta dünyayı mı bağışladık? Yok! İbadet ve taatta hangi sahabe efendimizin yapmış olduğu ameli yaptık? Nefsimizin bin bir türlü çirkinlikleri ile dopdolu iken ne hayır işledik, hangi güzel ahlakın sahibi idik ki!? Ama Allah rahmet sahibi! Raûf ve Rahîmdir, merhamet sahibidir. Bizim hallerimize acıdı. Bize merhamet etti. Bize hidayet yollarımızı açtı. Zatının sevgisini ve itaat yollarını, o güzel Peygamber Efendimizin hidayet yollarını, tertemiz ahlak yollarını açtı ve önümüze bir Mürşid-İ Kamil, bir Peygamber varisi, Evlad-ı Kiram olan Hz. Abdullah Farukî el-Müceddidî efendimi şu ahir zamanda bir rehber olarak koydu elhamdülillah. Ki biz nefsimizin ve şeytanın elinde bedbahtlar zümresine girmeyelim. Allah (c.c.), salih dostlarıyla bizim kalplerimize attığı rahmet nuru vasıtasıyla çekti aldı elhamdülillah.
Hamd olsun! Hamd olsun! Bizi bir kenara itilmiş, kendisine itibar edilmeyen, ameline itibar edilmeyen, günahlar içerisinde bir günahtan bir günaha koşan bir hal içerisinde bırakmadı elhamdülillah. Hata ve kusur, peygamberler hariç ölene kadar herkese açıktır. Bir hata ve kusurumuz olursa, hemen tevbe istiğfar eder, Rabbimize rücu eder, Rabbimizin ismini anar ve Peygamber Efendimizin tertemiz yoluna döneriz elhamdülillah. Cenâb-ı Hakka sonsuz hamd-u senalar olsun. Bütün kardeşlerim de bütün kalbiyle Efendimiz (s.a.v.)’e bu hal üzere kalbini öyle kuvvetle bağlayacak ki hiçbir dünya sevgisi, maişet veya meşakketi Efendimiz’den yüzünü bile çevirtmeyecek.
Nasıl bir sevgidir peygamber sevgisi, bir düşün ki kalbinde peygamber sevgisi var; ama kalbine en ufak dünyalık bir şeyin sevgisi, elde edeceği herhangi bir şey, makam mevki mansıp, eş evlat çoluk çocuk, mal mülk, bunlardan bir tanesinin meşguliyeti senin yüzünü gözünü Allah’ın Nebisinden çevirttiriyorsa, o zaman büyük bir derdin var! Hemen tevbeye yönel!
Şuan dünyada Rasûlullah Efendimizin yaşadığı hayatın zıddına bir hayat yaşanıyor. Sanki o peygamber hiç gelmemiş gibi, o peygamber Allah’ın hükümlerini bildirmemiş gibi, şu haramdır bu helaldir diye öğretmemiş gibi... ümmet, diliyle ’Lâ ilâhe illallâh Muhammedu’r-Rasûlullah’ diyor; ama yaşadığı hayatla adeta bu sözü inkar eder gibi yaşıyor.
’Lâ ilâhe illallâh Muhammedu’r-Rasûlullah’ diyen bir insan, hem Rabbime hem de Onun Habibine, sizin razı olmadığınız hiçbir şeye ne yönümü çeviririm ne de dönüp bakarım diyor. Ama kul hata eder, ama derhal tevbe ve istiğfar eder ve Rabbine rücu eder. Allah’ın birliğine vahdaniyetine, ona ortak koşacak hiçbir şeye asla tutunmaz ve sarılmaz. Allah’ım bu hususta hepimizi muhafaza etsin inşallah.
Allah’ım bizleri tevhid ehli muvahhidler olarak kılsın inşallah. Ve biz kabre girdiğimiz zaman ’Eşhedü ellâ ilâhe illallah ve eşhdü enne Muhammeden abduhû ve rasûluhû’ sözünün nuru bizi öyle bir kaplasın ki onun zıddına olan her şeyi yok etsin inşallah. Hani, güneşe hiçbir şey yaklaşamıyor ya, ne yaklaşsa hepsini içine alıp yakıyor kül ediyor ya, işte bu iman da bizim kalplerimizi öyle sarsın ki onun zıddına olan her bir şey bize yöneldiği zaman Rabbimden gelen bir kuvvetle bertaraf olsun, yok olsun gitsin! İmanımız böyle kuvvetli olursa ki zaten yok olmaya mahkumdur. ’Ve câe’l-Hakku ve zehega’l-bâtıl/Hakk geldi, batıl zail oldu!’
Bir mümin kabre bu kelimeyle gidebilmesi için ömrünü bu kelimeye harcaması lazımdır. Ebedî bir hayat için çalışıyoruz. Bu âlemin geçici sıkıntılarına sabredemeyen ebedi âlemde Allah’ın azabına nasıl sabredecek? Şu kısacık dünya hayatının beşeri sıkıntılarına tahammül gösteremeyen insan Allah’ın elîm olarak nitelediği, çok acı diye tavsif ettiği azabına Allah aşkına ne ile tahammül edebilir!
Bu yüzden hiç erteleme! Allah’ın vermiş olduğu rahmet ipine sımsıkı yapış! Peygamber (s.a.v.)’i gözünle, kalp gözünle, kalbinle, basiretinle, bütün varlığınla adeta her amelinde ve ahlakında Efendimizin hayatına kamilen ittiba edecek ahlak ve anlayışa yönel. Bu istikamette değil misin? Tembellik mi sarmış? Mübarek Efendim buyuruyor ki; "Mümin, Efendimiz (s.a.v.)’in sünnetlerine tembellik göstermeden, zorunsamadan, üf püf demeden, usanç ve bıkkınlık göstermeden bütün iştiyakıyla canla başla sarılacak." Senin öf dediğin, sıkıntı duyduğun o ahlakların hepsi Hz. Allah’ın Peygamber Efendimizi ahlaklandırdığı ahlaklardır. Seni Hz. Allah yarattı hayat bahşetti. Peygamber Efendimizi önüne koydu ki sen ateşe düşmeyesin. Şimdi de nankörlük edip de önünde rehber olan o güzel Peygamber Efendimizin yoluna sırtını döner yüz çevirirsen yarın Allah’ın huzurunda ne cevap vereceksin?
Allah (c.c.) sahabe-i kiramın Rasûlullah (s.a.v.)’in sünnet-i seniyyesine azı dişleriyle, bütün kuvvetleriyle abanırcasına tutunduğu gibi bize ve bütün kardeşlerimize de tutunmayı nasip etsin. Bütün ümmet-i Muhammed’e inşallah. Bizim bu yolumuz buna çağırır. Buna davet ediyoruz kardeşlerim. Burada şeriatın hükmü çalışır. Burada nefis tezkiyesi ve terbiyesine çalışan ve gayret eden bütün kardeşlerim! Bu hallere tutunmadan dünyanın ıvır zıvır faydadan uzak işleriyle ömrünü çürüten bir insan ancak nefsinin hizmetindedir. Ne Allah’a hizmet ediyor ne Peygambere hizmet ediyor. Sen yaptığın iş ile Cenâb-ı Hakk’a hizmet etmiyorsun. ’Eğer siz Allah’a yardım ederseniz Allah da size yardım eder!’
Yapmış olduğun işe bak ki yapmış olduğun hiçbir işle ne Allah’a hizmetin var, ne onun peygamberine hizmetin var, ne de onun dinine hizmetin var! Niye yaşıyorsun o zaman? Niye yaşıyorsun! Senin hayatını ne kıymetlendirecek? Evin barkın mı? Bindiğin araban mı? Malın mülkün mü? Sırtına giydiğin elbisen mi? Bunların hepsini kabre giderken senden sıyırıp atacaklar. Şu dünya hayatında Rabbimin nasip ettiği kadarından istifade ettiklerin yanına kalacak. Üstelik, sana verilen bu nimetleri Allah’a itaate değil de Hz. Allah’a isyana, haramın kuvvetlenmesine, haramın yayılmasına, Peygamber Efendimizin bir sünnetinin yok olmasına, bidatların kuvvet bulup dinin zayıflamasına kullandı isen vay senin haline! Allah bir de tevbeyi nasip etmezse sana… tevbe etmedin... Hata ettiğini anlayamadın… Vah sana! Dünya hayatının istifade edilecek ne imkanı varsa hepsinden istifade ettin, sen de güya sevinerek işte ben şunları şunları yaptım dersin; ama gör bakalım ki Cenâb-ı Hakk’ın azabını tattığın zaman böyle diyebilecek misin?
Ayık olalım kardeşlerim. Ayık olalım inşallah. Cenâb-ı Hakk’ın itaatına, O’nun dinine hizmet şerefine nail olmak lazımdır. Neyle yapabiliyorsan, neye gücün yetiyorsa, malınla canınla, arabanla atınla, her ne ise, Allah sana ne imkan vermişe onunla Allah’ın dinine hizmete koşmak lazımdır. Senin hayatına kıymet verecek olan budur. Bak ki insanların arasında en kıymetli insanlar kimlerdir? Peygamberlerdir. Peygamberlerin ve onların sertacının yapmış olduğu iş nedir? Allah’a hizmettir. Hz. Allah’ın vahdaniyetine O’nun birliğine hizmettir. Kimin de istikameti, yolu, ameli, ahlakı Cenâb-ı Hakk’a hizmet ise, O’nun Peygamberinin yolu üzerine ise işte o da bu izzetten bu nimetten istifade eder. Değilse taşa toprağa, çula çaputa bir ömür harcamıştır. Çölde susuzluktan harap olmuş bir insanın gördüğü serap gibi, su diye koştuğu kum yığınlarını gördüğü zamanki pişmanlığı ve elinin boşa çıkması gibi, kendisini bu dünyaya taparcasına dünyalığın içerisine atan bir insanın hali, yarın mahşer gününde, salih müminler cennetin nimetleriyle ve Rabbimin cemaliyle taltif olunurken onlar ateşin kırbaçları altında eziyet görecekler. Ya Rabbi hepimizi muhafaza et! Allah’ım bizi ve bütün ümmet-i Muhammedi muhafaza et.
Eğer ki kardeşlerim, ibadet veya itaat, bunlardan bir tanesi Cenâb-ı Hakk tarafından tutturulursa bütün kuvvetinle ona sarıl, bu nimetten istifade etmeye çalış. Ebubekir Sıddık (r.a), Ömerü’l-Faruk (r.a.), Osman-ı Zinnûreyn (r.a.), Hz. Ali (k.v.) efendimiz, Aşere-i Mübeşşere, Muhacir, Ensar, bütün sahabe-i kiram efendilerimiz peygamber ahlakıyla ahlaklanmış, mümtaz, güzide insanlardır elhamdülillah. Cihana onlardan sonra onların misli insan gelmemiştir, bir daha da gelmeyecektir. Allah onlara öyle kıymet vermiş.
O güzide insanların hayatlarını bir okusanız! Birçoğu çoğu gecelerini açlıkla geçirmiş. Tabanı toprak olan evlerde yatmışlar. Günlerce evlerinde sıcak yemek pişmemiş insanlardır onlar. Ve bunların hepsi elhamdülillah cennet ehli olan insanlardır. Bizleri, sahip olduğumuz eşyalar, şunlar bunlar cennetlik etmeyecek. Şu kalplerinizin haline bakınız. Şu dünya hayatında Allah Rasûlü’nün sevgisini şu beyaz gömlekleri giyince hepimizin bir olduğu gibi dışarının çirkinliği içerisinde kalbinin beyazlığını da bu şekilde imanla itaatla muhafaza edebiliyorsan saadetler sana olsun elhamdülillah! Allah’ım o halini hem dünyada hem ahirette ebediyyen muhafaza etsin inşallah. Bunun için çalışmak lazımdır kardeşlerim. Bizim bu yolumuzun hizmet ettiği şey budur elhamdülillah. Bu istikamete davettir elhamdülillah.
Allah’ım hepimizi dosdoğru itikat ile, istikamet ile Efendimiz (s.a.v.)’in ifade buyurduğu sırat-ı mustakim üzere olmakla bizleri şereflendirsin.
İnşallah bizim amellerimiz, ahlaklarımız, inançlarımız Peygamber Efendimizi üzen değil; Efendimiz (s.a.v.)’in gönlüne sürur vesilesi olsun. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Sizin bütün amelleriniz bana arz ediliyor. Güzel amellerinizden dolayı Allah’a hamd ediyorum. İsyan olan amellerinizden dolayı da Allah’tan istiğfar diliyorum sizler için.’ İnşallah Rabbim bizlere Peygamberimizin gönlüne sürur olacak tertemiz ameller, övülen Peygamber Efendimizin güzel ahlakıyla yaşayacak ahlak nasip etsin inşallah.
Bu dini yaşayacaksan Peygambere sarıl! İnsan kitaplara sarılıp güya kendince amel ortaya çıkartmaya çalışıyor. Hz. Allah Kur’ân’da diyor ki: ’Andolsun ki, Rasûlullah, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.’ Hz. Allah diyor ki; sen bana kul olmak istiyor musun? Benim rızamı kazanmak istiyor musun? Evet ya Rabbi! Öyleyse dosdoğruca benim Habibime gideceksin! Ona soracaksın. Onun ameline, Onun ahlakına sarılacaksın. Çünkü kim Rasûle itaat ederse o Allah’a itaat etmiştir.
Öyleyse dini dosdoğru yaşamak isteyen, Cenâb-ı Hakk’ın rızasına ve sevgisine kavuşmak isteyen ve Allah sevgisinden dem vuran bir insan ’ben Rabbimi seviyorum!’ diyor. Sen Rabbimi Peygamberini sevmeden mi seviyorsun?! Vallahi sen ne Rabbimi seviyorsun ne de Rabbim seni seviyor! Vallahi ve billahi! Sen ki Allah’ın Nebisine, şu canını onun ayaklarının altına koymadan ne Rabbim seni seviyor, ne de sen benim Rabbimi seviyorsun. Bu sözler yalan ve iftira olan sözlerdir! Bu senin ancak denî olan nefsine olan sevgindir! Eğer ki Allah’ı seviyorsan, Allah’ın sözüne itaat et! Çünkü Rabbim buyuruyor ki: ’(Rasulüm!) De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.’ Şart ne? Rasûlullah ittiba! Karşılık bulmak istiyorsan şart budur. Peygamber (s.a.v.) Efendimize itaat etmeyen, ona kendi canını feda etmeyen, ahlakıyla, gayretiyle onun dinine hizmet etmeyen Allah’ın da sevgisine kavuşamaz.
Cenâb-ı Hakk’ın dinine herkes hizmet edecek. Kur’ân’a herkes hizmet edecek. Sünnete herkes hizmet edecek. Samimi kalbin işi bunlardır. Çünkü sahabe efendilerimizin ahlakı nedir? Sahabe Efendilerimizin az bir kısmı Peygamber Efendimiz hayatta iken vefat etti. Bir çoğu ise Rasûlullah Efendimizden sonra vefat ettiler. Onların bütün ahlakı, gayreti Allah’ın Nebisinin ahlakını takip etmek. Kendi zamanlarında yaşayan bir Müslümanda sünnete muhalif bir davranış gördükleri zaman dünya ahiret senden uzağım diyorlardı. Niçin? Çünkü sen Rasûlullah’ın ahlakını değiştiriyorsun. Özelikle tabiin dediğimiz insanlardan bazıları, bilgileri ve imanları sahabe efendilerimiz gibi değil, zayıf idi. O insanlarda meydana gelen hatalardan dolayı sahabe-i kiram onlardan hemen yüz çeviriyorlar idi. Çünkü nerede Allah’ın Rasûlüne isyan varsa hemen orada bayrak kaldırıyorlar ve siz Allah Rasûlü’nün hayatına muhalif yaşıyorsunuz, Allah’tan korkun ve bundan yüz çevirin diyorlardı.
Onlar Rasûlullah Eendimize muhalefet eden bir tane ahlak görünce böyle yapıyorlar idi. Biz de şimdi birisinde bir tane sünnet-i Rasûlullah görsek bütün gücümüzle ona sarılmaya çalışıyoruz ki Allah’a hamd olsun bir tane sünnet yaşanıyor diye. Günümüz maalesef böyle. O dönemdeki insanlar ola ki birisi peygamberimizin bir sünnetini terk etmiş olsa insanlar ona hemen tavır takınıyorlardı. Subhanallah! Şimdi ise bir Müslümanda bir sünnet görsen ’Allah razı olsun, Allah’a hamd olsun, bu Müslüman Peygamber ahlakı yaşıyor’ diye seviniyoruz elhamdülillah.
Rasûlullah Efendimiz buyuruyor ki: "Öyle bir zaman gelecek ki benim sünnetimi tutmak avucunda kor bir ateşi tutmak gibi zor olacak.’ "Ne mutlu o gariplere" dediği zaman Efendimiz (s.a.v.), sahabe soruyor onlar kimlerdir ya Rasûlallah? Onlar sünnetimin unutulduğu terk edildiği zamanlarda benim sünnetimi yayan ve yaşayanlardır’ buyuruyor.
Allah’a hamd olsun. Biz mübarek Efendimden bu yolu bu ahlakları alıştık. Bu yol sünnet-i Rasûlullah yoludur. Hem sünneti yayma hem de sünneti yaşama yoludur elhamdülillah. Allah (c.c.) bu nimetten istifadelerimizi artırsın. Allah rızası için bütün kardeşlerim buna çalışın ve gayret edin. Kendi kendinize mühlet verip durmayın. Kendi kendinize merhamet etmeyin! Nefsinize ettiğiniz her merhamet size Allah’tan azap olarak dönecektir. Neredeki Rasûlullah Efendimize muhalefet eden bir davranışınız var, onu terk edin! Terk etmek için neyi bekliyorsunuz? Ölümü mü bekliyorsunuz? Allah’ın azabını mı bekliyorsunuz?
Bugün bir kardeş getirdiler. Okudum, Allah’ım hayırlı şifalar nasip etsin inşallah. Yürüyemiyor, konuşamıyor, kendisine hakim olamıyor. Yanındaki kardeşleri sapasağlam. Üç sene öncesine kadar bu hasta kardeşimiz de sizin bizim gibi sapasağlam bir insan idi. Bir hastalık musallat oldu. Şimdi bu halde. Onun bunun yardımına muhtaç bir hale düşmüş. Ne yürüyebiliyor ne de konuşabiliyor. Allah hepimizin sonunu hayır etsin. Böyle bir şey başa geldiği zaman, sen namaz kılacağım desen de Allah sana fırsat verecek mi de sen namaz kılabilesin! Peygamber Efendimizin sevgisini kazanmak için bir gayretin sahibi olabilecek misin, böyle bir imkanın kalacak mı? Vermedi Cenâb-ı Hakk, ne yapabilirsin? Edecektim, yapacaktım, gidecektim, gelecektim..! Fırsat kaçtı! Cenâb-ı Hakk bizi bu tembellikten kurtarsın inşallah.
Bu yoldan istifade edecek bütün kardeşlerimiz ibadetlerinde, taatlerinde, gidiş ve gelişlerinde Allah rızası için Peygamber Efendimizin ahlaklarını takip edeceksiniz. Rasûlullah Efendimizin sünnetlerini alışacaksınız. Merak edin kardeşlerim! ’Ben şöyle bir ahlakın içindeyim, evimde şöyleyim, işimde böyleyim, yolda böyleyim; acaba buralarda benim peygamberim nasıl davranıyordu?’ diye bir derde düşün!
Hepimize yardım et ya Rabbi! Şu ahir zamanda nefislerimizin eline göz açıp kapayıncaya kadar bırakma. Bütün zürriyetlerimize de bu hayırları lutfeyle. Bütün kardeşlerimin komşularına da lutfeyle. Sana şeriatın üzere tertemiz itaat eden, Efendimiz (s.a.v.)’in yolunu sünnetini dosdoğruca Onun yolu ve izi üzerine ve bunda da gönlü hoşnut ve razı olan bir hayat bahşeyle ya Rabbe’l-âlemîn!
Vallahi ve billahi kardeşlerim, amîn. Binlerce defa amîn ya Rabbi! Habibin hürmetine bu duamızı kabul eyle ya Rabbi! Şu gecede bu duamızı kabul eyle. Bizi bundan önceki hata ve kusurlarımız sebebiyle affeyle. Esteğfirullah. Esteğfirullah. Esteğfirullah.
Kardeşlerim! Allah rızası için Cenâb-ı Hakk’a söz verin ki ya Rabbi Zâtının emirlerine ve Habibine şu elimi uzattım Allah’ım! Eteklerinden sımsıkı tutundum ya Rabbi! Onun ahlakını ifsat eden ve yıkan her şeyden yüz çevireceğim Allah’ım! Nerede ki o güzel Peygamberimin ahlakına ve yoluna ters bir şey var, şiddetle ondan kaçacağım! Ve orada senin o güzel Peygamberinin sünnetini ve ahlakın ikame için çaba ve gayret sarf edeceğim ya Rabbi! Allah’ım bu ahdimizi bizden kabul eyle ya Rabbi! Yarın mahşer gününde bizi huzuruna topladığın zaman Allah’ım, Habibinin huzuruna vardığımız zaman bu ahdinde sımsıkı sebat edenlerden kıl bizleri Allah’ım!
İzzet bundadır kardeşlerim. Mübarek Efendim buyurdu ki: "Şu âlemdeki en büyük izzet, şu alnı Allah için secdeye koymaktır." En büyük izzet budur. Kim de bu alnını Allah için secdeye koymuyorsa, kibrinden, enaniyetinden ve kendini Allah’a karşı büyük saydığından dolayı bunu yapmıyor demektir. Ama o kişi yarın yerlerde sürüne sürüne ateşe atılacak. Sen gör bakalım o zaman ki nefsinin çirkinliklerine tabi oldun da dinini de heba ettin, dünyanı da heba ettin, ebedî hayatını da heba ettin. Hem de eşyaya, çula çaputa, şuna buna değişerek! Eğer bunlar kıymetli olsaydı Allah bütün hazinelerini peygamberinin önüne sererdi. Serdi de elhamdülillah; ama Peygamber Efendimiz dedi ki "fakir (kul) peygamberlik" istiyorum ya Rabbi!
Peygamber Efendimiz bir gün gece namazına kalkmakta zorlanmış. Siz evde ne değişiklik yaptınız da ben bu gece zorlandım, demiş annelerimize. Onlar da demişler ki ’rahat edesiniz diye yatağınızı ikiye katlamıştık.’ Efendimiz ’hemen onu eski haline getirin!’ diyor. Subhanallah!
Ya Rabbi şu perişan hallerimize merhamet et Allah’ım. Günahların her taraftan bizi sardığı şu ahir zamanda bizi günahlarımızla baş başa bırakma. Nefsimizin zulmünün eline bırakma. Habibi’nin yoluna dosdoğru kuvvetle tutunan samimi müminlerden kıl ya Rabbi. Bu duamıza birliğin hakkı için Habibi’nin amîn demesini nasip eyle Allah’ım! Essalâtü vesselâmü aleyke ya Rasûlallah!
Allah’ım bizi ve bütün ümmet-i Muhammedi bağışla! Allah’ım bizi ve bütün ümmet-i Muhammedi bağışla! Allah’ım bizi ve bütün ümmet-i Muhammedi bağışla! Şu ahir zamanda kalbimizin bütün kuvvetini Zâtına ve Habibine tutunmaya, itaata ve sevmeye lutfet Allah’ım! Allah’ım bu yola aşklarımızı artır ya Rabbi! Kalplerimizi kör bırakma ya Rabbi. Basiretlerimizi kör bırakma ya Rabbi! Haramlara iştiyakla gidenlerden değil; haramlardan ateşten kaçar gibi kaçan, senin razı olduklarına da bütün kuvvetiyle tutunan iştiyakın sahibi kıl bizleri ya Rabbi!
Veselâmün ale’l-murselin ve’l-hamdü lillahi Rabbi’l-âlemin.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • mehmet

    NE DİECEGİMİ BİLEMİYORUM..KİTLENDİM RESMEN.MÜKEMMEL ANLATMIŞSINIZ EFENDİM.ALLAH RAZI OLSUN SİZDEN. BEN SİZİ ÇOK GÖRMEK İSTİYORUM NOLU DUA EDİN. SİZİ GÖRMEK NASİP OLSUN NOLURR..

  • lutfullah

    efendimden ALLAH razı olsun

  • serdar

    tek kelimeyle Allah (cc) razı olsun.

3 kişi yorum yazdı.