Hacc ve Hıc kelimeleri Arap dilinde bir şeyi işlemeye niyetlenmek ve kastetmek anlamlarına gelmektedir. Bir yeri veya bir kimseyi ziyaret etmek manasına da gelir. Şeriat dilinde ise; belirli günlerde ihrama girip Kâbe-i Muazzama’yı ziyaret etmek ve Arafat’ta durmaktır şeklinde tarif edilebilir.
Hacc ibadetinin bir takım farzları, vacipleri ve sünnetleri vardır. Hacc’ın farzları ihram, Arafat’ta durmak ve ziyaret tavafıdır. Hacc’ın yirmi kadar vacipleri vardır. Bu hususta geniş bilgi için fıkıh kitaplarına müracaat edilebilir.
Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’de:
’Hacc yoluna gücü yeten herkesin Beyt-i Şerifi ziyaret etmesi, Allah’ın insanlar üzerinde vacip bir hakkıdır. Her kim bu hakkı tanımazsa Allah (ın onlara ihtiyacı yoktur. O) her halde âlemlerden müstağnidir. ’ (Âl-i İmran, 3/97)
’İnsanlar arasında haccı ilan et. Gerek yaya, gerek uzak yollardan gelmekte olan yorgun develer üzerinde sana gelsinler. Gelsinler ki, kendilerine ait bir takım menfaatlere şahit olsunlar ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (onları kurban ederken) Allah’ın adını ansınlar. Artık onlardan siz de yiyin yoksula fakire de yedirin. Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atik’i (Kâbe’yi) tavaf etsinler.’ (Hacc, 22/27-29) buyurmuştur.
Celaleyn Tefsiri’nde beyan olunduğuna göre, Hz. İbrahim mezun olduğu vazife-i tez’in ve i’lanı ifa için Cebel-i Ebi Kubeys’e çıkıp: ’Ey Nas! Rabbiniz bir Beyt bina buyurup üzerinize haccı ve O Beyt-i ziyareti farz kılmıştır. Rabbinizin bu da’vetine icabet ediniz!’ diye nida etmiştir ve esna-yı nida da şarka, garbe, şimale ve cenûba yüzünü çevirmiştir. İbn-i Abbas (r.a.) bu davet üzerine Hacc etmesi mukadder olan her fert ana karnından, baba sülbünden ’Lebbeyk Allahümme Lebbeyk ’ diye cevap verdi demiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de İbn-i Ömer (r.a.)’dan rivayetle Cebrail (a.s.) Hz. Peygamber (s.a.v.)’e İslam’dan sorunca şöyle cevap verdi: ’İslam, Allah’tan başka hiçbir ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Peygamberi olduğuna inanman, namazı dosdoğru kılman, zekatı vermen, hacca gitmen ve ramazan orucunu tutmandır.’ buyurdu.
Hacc Cenâb-ı Hakk’ın kullar üzerinde vacip bir hakkı ve Efendimiz (s.a.v.)’in buyurduğu gibi İslam’ın beş şartından birisidir. Hacc görevini yerine getirenler için Efendimiz (s.a.v)’in müjdeleri pek çoktur. Ebu Hureyre (r.a.) Rasûlullah (s.a.v.)’in şöyle buyurduğunu işittim dedi: ’Kim hac edip çirkin söz söylemez ve dini kuralları çiğnemezse, hacdan anasından doğduğu gün gibi günahlarından kurtularak döner ve Umre, gelecek Umreye kadar kendi aralarında işlenen günahlara kefarettir. Makbul haccın mükâfatı ise ancak cennettir.’ (Buhârî, Umra, 1) buyurdu. Yine Abdullah b. Mesut (r.a.)’den rivayetle Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Hac ve Umre, yoksulluğu ve günahları giderir. Tıpkı demir, altın ve gümüşün kirini körüğün gidermesi gibi ve makbul haccın sevabı ancak cennettir.’ (Nesâî, Menâsiku’l-Hac, 6) buyurdu.
O cennet ki; genişliği yerler ve gökler genişliğinde, altından ırmaklar akan, kendileri için orada temiz gayet temiz eşlerin bulunduğu, altın bileziklerle süslenip, ince ve kalın ipekten elbiseler giyeceği ve tahtlar üzerine oturup kurulacağı, güzel güzel meskenlerin, koyu gölgeliklerin bulunduğu cennetlerle müjdelemiştir Efendimiz (s.a.v.).
Hacc ibadeti Hz. İbrahim (a.s.)’dan beri yapılagelen bir ibadettir. Ve tabi ki bu ibadetin zorlukları ve sıkıntıları vardır. Efendimiz (s.a.v.), Ebu Hureyre (r.a.)’den rivayetle ’Yolculuk azaptan bir parçadır. O sizin uykunuzun ve içeceğinizin düzenini bozar (tadını kaçırır)’ diyerek bu sıkıntıları bize haber vermiştir. Uzak memleketlerden, deve üzerinde veya yaya olarak konaklama ve barınma ihtiyaçlarının sıkıntılı olduğu, yol emniyetinin bulunmadığı, su ve buna bağlı olarak temizlik imkanlarının kısıtlı olduğu kaç bin senedir süregelen bir Hacc mevsimi düşünelim. Oysaki günümüzde havaalanında ihrama girip, abdestimiz bozulmadan Mekke ve Medine’ye inebilmekteyiz. Öğle namazını Ankara’da ikindi namazını Medine’de kılabilmekteyiz. Son derece güzel otellerde barınma ve yemek ihtiyacını giderebilmekteyiz. Bugün için belki en büyük sıkıntı mahşeri bir kalabalığın Hacc vazifesi için toplanmış olması. Ama Hacc zaten mahşerin bir provası değil mi?
Efendimiz (s.a.v.) Hz. Âişe annemiz (r.a.)’dan rivayetle ’Allah’u Teâlâ kullarını Arefe gününde cehennemden azat ettiği kadar başka bir günde azat etmemiştir.’ (Müslim, Hac, 79) Yine Arefe akşamı vakfeye durunca Allah’ın rahmeti dünya semasına iner ve Allah sizinle meleklere iftihar edip ’Kullarım bana her uzak yoldan cennetimi umarak, perişan vaziyette geldiler, şayet günahlarınız kumların sayısınca veya yağmurun damlaları kadar yahut denizköpüğü kadar da olsa onu muhakkak bağışladım. Kullarım siz ve şefaat diledikleriniz bağışlanmış olarak ininiz. ’ (Bezzâr, Müsned –el-Bahru’z-Zehhâr-, c.12, s. 317, h.no: 6177) der.
Yakıtı insanlar ve taşlar olan ve çılgın bir ateş, derileri piştikçe azabı duysunlar diye değiştirilmek üzere başka derilerin verileceği, irin suyundan sulanıp yutmaya çalışacağı boğazından geçmeyeceği, her taraftan ölümün ona geleceği halbuki ölemeyeceği, ateşten elbiselerin biçildiği, başlardan kaynar suların döküldüğü cehennemden azat etmiştir Cenâb-ı Hak.
Hac yoluna düşen Sevgili kardeşlerim!.. Rabbimizin bizi böylesi bir cehennemden azat ettiğini tefekkür ederek, Efendimiz (s.a.v.)’in müjdelediği böylesi bir cenneti tasavvur ederek başımıza gelen ufak tefek sıkıntıları büyütmeden, Müslümana yakışır bir vakar ve ciddiyet içerisinde ibadetlerimizi tamamlayıp af ve mağfiret olunmuş, temiz ve tertemiz olarak dönmeyi Cenâb-ı Hak cümlemize nasip etsin.
Son olarak Abdullah Farukî el-Müceddidî (k.s.) Hazretlerinin hac ifasında yaptığı şu öğüdüyle bitirelim. ’Bu beldelere gelmiş insanlar Cenâb-ı Hakk’ın misafiridir. Beyt’in sahibi insanları o halleriyle huzuruna çağırmıştır. Hiç kimsede kusur ve eksiklik aramayın. Bizler yolculuklarımıza eksiklerimizi görmek ve gidermek için çıkıyoruz. Rabbim eksiklerimizi görüp gidermeyi nasip etsin.’
Makalât Hac ve Sabır
Özlenen Rehber Dergisi 115. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.