Cenâb-ı Hak, insanları yaratmakla Zât’ından haberdar etmiş ve böylece insanı en yüce makama oturtturmuştur. Bu şerefe nail etmekle de kalmamış, harikulâde özelliklerle donattığı insana, üsve-i hasene niteliğinde peygamberler göndererek rahmet kapılarını açmıştır. Son olarak da Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s)’i göndererek, kulluk makamının en zirvede seyrini O’nda göstermiştir.
Erkek de kadın da Allah’ın kuludur. Rabb’imiz dinini erkek kadın ayırt etmeksizin bütün insanlık için göndermiştir. Dinimizin emirleri bütün insanlığı tevhide, kulluğa, dünya ve ahiret saadetine çağırır. Kur’an’a baktığımızda, hidayetimiz için indirilmiş âyetlerin, emir ve yasakların sadece erkeklere hitap etmediğini, cahiliye döneminde eşya kadar bile kıymeti olmayan kadınları da kapsadığını görürüz. İslâm ile şereflendikten sonra birçok sahada kadınların büyük başarılara imza attığını görmekteyiz.
Yukarıda değindiğimiz başarıların alt yapısını elbette ilim öğrenme ve öğretme hususundaki gayretler oluşturmuştur. Biz burada Asr-ı Saadet’te ve ondan bir sonraki dönemde, tâbiin devrindeki bayanların özellikle ilim öğrenme ve öğretme çabalarını anlatmaya çalışacağız.
İlim öğrenmenin kadın erkek herkese farz olduğunu bildiren Allah’ın Rasûlü, bayan sahabeler için haftanın bir gününü ayırmış, sadrındaki ilim deryasından onlara da lütfetmiştir. İşte bu bereket sofrasından hâsıl olanlar:
HADİS İLMİ
İslâm’ın ilk neslinden, özellikle Ensar kadınlarından, dini konularda büyük mevkie sahip olan bir hanımefendiler grubu yetişmiştir. Hz. Âişe (r.anhâ)’nın: “Ensar kadınları ne güzel kadınlar! Utangaçlıkları, onların dinde bilgi sahibi olmalarını engellememiştir.” buyurduğu rivayet edilir. Bizzat Hz. Âişe, Rasûlullah’la bu neslin kadınları arasında bir bağ vazifesi görüyordu. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onun hakkında: “Dininizin yarısını bu Hümeyra (güzel kadın)’dan alınız.” buyurmuştur. O bizzat Peygamber’imizden 2210 hadis rivayet etmiştir. Bu ondan başkasının ulaşamadığı bir payedir.
Bu ve bundan sonraki nesillerde kadınlar, hadis rivayetine karşı büyük ilgi gösterirler. Muhammed b. Sad, Tabakatü’l Kübra isimli eserinde, hadis ravisi kadınlara bir cilt tahsis etmiş ve Peygamber’imizden ve ashabından hadis rivayet eden 700’den fazla kadını tanıtmıştır. Bunlardan ise, din otoriteleri ve Müslümanların ileri gelenleri hadis öğrenmişlerdir. İbn Hacer de 1543 kadın muhaddisin hâl tercümesini verir ve onlar hakkında: “Hepsi de güvenilir ve bilgili kimselerdir.” der.
Öte yandan en-Nevevî, “Tehzibu’l-Esmâ” isimli kitabında; Hatib el-Bağdadî, “Târihu’l Bağdat” adlı eserinde; es-Sahavî, “ed-Davü’l Lâmi” de özellikle dinî ilimlerde ve hadis rivayetinde yüksek kültüre sahip kadınlar konusuna büyük yer ayırmışlardır.
Hafız ez-Zehebî, muhaddislerden dört binini kusurlu bulmuş; fakat kadın muhaddisler hakkında: “Kadınlar arasında ne töhmet altında bırakılan birisini ne de onları terk edip kadınların rivayet ettikleri hadisleri almayan bir kimseyi tanıyorum.” demiştir. Bu da kadınların rivayet ve hıfzdaki dikkatini dile getiren bir husustur.
Bu hanımefendiler arasında dinî ilimlerde büyük bir şöhrete ulaşan parlak simalar vardır. Bunların bir kaçını tanıtalım.
Nefise bintü’l-Han b. Zeyd b. el-Hasan b. Ali
Hz. Ali’nin oğlu Hasan’ın oğlu Zeyd’in oğlu Hasan’ın kızıdır. Asrın değerli hadisçilerinden birisidir. Onun ders halkasına ünlü âlim ve müçtehitler katılırlardı. İmam Şafii Mısır’a gidince onun derslerinde bulunmuş ve ondan hadis dinlemiştir.
Eş-Şeyha Şühde
“Fahru’n-Nisa” lakabıyla anılırdı. Bağdat mescidinde büyük topluluklara ders verir ve dersini dinlemek için kalabalık bir talebe kütlesi hazır bulunurdu. Dinî ilimlere ilâve olarak edebiyat, belâgat ve şiir dalında da konferanslar vermiş ve geniş kültürü ve fesahati ile ünlü âlimler ve büyük müderrisler arasındaki haklı yerini almayı başarmıştır.
Zeynep binti Abdurrahman eş-Şa’ri
Bilgili bir kadındı. Ünlü âlimlerden birçoğuna ulaşır ve onlardan hadis rivayet ederek icazet alır. En-Naşaburî, Ebu’l Muzaffer el-Kuşeyrî ve başka hocalardan hadis dinlemiştir. El-Fâris ez-Zamahşerî ve benzeri büyük âlimlerden icazet (diploma) almıştır. İbn Hallikan’a da kendisi icazet vermiştir.
Bu arada, büyük ve ünlü âlimlerden pek çoğunun elde ettikleri başarıyı, kadınların üstün liyakatlerine borçlu olduklarını işaret etmeliyiz. Meselâ, Hatib el-Bağdadî, Buharî’nin Sahih’ini, Ahmed b el-Mervezî’nin kızı Kerime’den okumuştur. Bu büyük âlimin yetişmesinde onun çok emeği vardır.
İbn Asâkir, kendilerinden ilim öğrendiği hocalarının listesini verir ki aralarında tam seksen bir tane kadın vardır.
EDEBİYAT
Ferazdak’ın Karısı
O edebiyat tenkitçisi idi. Devrin şair ve edipleri onun hakemliğine başvururlardı.
Rabiatü’l Adeviyye
İyi hâl ve ibadeti hususundaki haberleri meşhur bir Hak âşığıdır. Şair, edip ve mutasavvıf bir kadındır. Allah’u Teâlâ’ya münacatında yumuşak, tatlı ve samimiyet dolu bir üslup kullanmıştır.
Meryem binti Ebi Ya’kub el-Ensarî
Edip ve şair idi. Kadınlara edebiyat dersi verirdi. Uzun seneler yaşamış ve yaşlılığında bile şiirler yazmıştır.
TIP
Müslüman kadınlar, İslâm harplerinde aynen günümüz Kızılay teşkilatının yaptığı vazifeleri yerine getirmişlerdir.
Umeyye binti Kays el-Gıfariyye anlatıyor: “Beni Gıfar kabilesinden bir grup kadınla Rasûlullah’a gelerek: ‘Yâ Rasûlallah! Gitmeye niyet ettiğiniz o yere, seninle birlikte bizler de çıkmak istiyoruz. (Peygamber’imiz o sırada Hayber’e sefere çıkıyordu.) Yaralıları, tedavi eder ve müslümanlara gücümüz yettiği nispette yardım ederiz.” dedik. Rasûlullah (s.a.s) de bizlere: ‘Allah şevkinizi artırsın.’ diye hayır dua ettiler.”
Er-Rubeyyi’ binti Muavviz anlatıyor: “Bizler, Rasûlullah (s.a.v.) ile birlikte gazaya katılır, gazilere su dağıtır, onlara hizmet eder, yaralıların tedavisini yapar, şehid ve yaralıları Medine’ye taşırdık.”
Bunlara ilâve olarak, tıpta ihtisas yapmış ve tabipler arasında büyük şöhrete sahip kadınlar da vardır:
Beni Evd Kabilesinin Tabibesi Zeynep
Tıpla ilgili konularda bilgi sahibi, göz ağrısı ve yaraların ilaç ve tedavilerinde ihtisası olan ve bu özelliği ile ün yapmış bir kadındı.
El-Hafiz b. Zehr’in Kızı ve Kızkardeşi
Her ikisi de tıp ve tedavi sanatında bilgili ve kadın hastalıkları ile ilgili hususlarda ihtisas sahibi idiler.
Buraya kadar kısaca sahabe ve tâbiin dönemindeki hanımların, hadis ilmi, edebiyat ve tıp alanında üzerlerine düşen görevleri en güzel bir şekilde yerine getirdiklerini gördük. Öyle ki Ehl-i Beyt başta olmak üzere bazı sahabe hanımlar daha dünyadayken cennetle müjdelenme şerefine nail olmuşlardır. Bu elleri öpülesi hanımlar, Allah ve Rasûl’ünü hakkıyla severek en yüce sermayeyi kazanmışlar ve edindikleri sermayeyi, “Aldığınız her nefesten hesaba çekileceksiniz.” emr-i mucibince en güzel şekilde son nefeslerine kadar kullanmışlardır ki yetiştirmiş oldukları nesiller üç kıtaya hükmedecek seviyeye gelip dünyaya meydan okumuşlardır.
Günümüz psikologları çocukta kişilik oturumunun %70’ini 6–7 yaşlarında sağladığını ittifakla söylerler. Bu da günümüz annelerinin yeni nesli yetiştirirken (dinî ve ilmî konuda) üzerlerine düşen görevi kısaca anlatsa gerek. Kendilerine model olarak da Asr-ı Saadet’teki hanımların yaşayış tarzı en güzel örnektir.
Faydalanılan Kaynaklar:
Kırkıncı, Mehmet, Dinî Eğitim Nasıl Olmalı.
İslâm’da Eğitim ve Öğretim Tarihi.
İlim Öğrenmede Örnek Müslüman Kadınlar
Özlenen Rehber Dergisi 36. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.