Özlenen Rehber Dergisi

36.Sayı

Kalple Allah'a Yönelmek

Nurhan Tanış Özlenen Rehber Dergisi 36. Sayı
Din ve ahlâk, Allah sevgisi ve korkusu üzerine kurulmuştur. Yüce Rabbimizi gereği gibi sevenler ve O’ndan gereği gibi korkanlar ancak dinde samimi olabilirler. Kur’ân-ı Kerim’e baktığımızda samimiyetin; Allah’tan içi titreyerek korku duyan, sadece Allah’ın hoşnut olacağı tavra yönelen, huşu ehli kişilerin ahlâkı olduğunu anlarız.
Hiçbir şey samimi bir mümini gerçek amacından saptıramaz, din gününde hesabını veremeyeceği bir şeye asla yanaştırmaz. Yüce Allah (c.c) Kur’an’da, en hayırlı tavrın bu olduğuna dikkat çekmiştir: “Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.” (Tevbe 9/109.)
Kur’an’da müminlerin asla hata yapmayan insanlar değil, aksine hata yapan, ama samimiyetle anında tevbe ederek bağışlanma dileyen insanlar oldukları da bildirilir. Rabbimizden içi titreyerek korku duyan mümin, yaşadığı her an, en güzel ahlâka, eylem ve erdeme ulaşmak için çabalar durur. Bu sırada unutup yanılabilir ya da hata yapabilir. Kur’an’da müminlerin büyük veya küçük pek çok hatası anlatılmaktadır; fakat asıl önemli olan, yapılan hatadan samimiyetle, bir daha asla tekrar etmemeye karar vererek vazgeçmektir. İnsanın bir kere iman edip sonra hayatını hatasızlıklar içinde geçirmesi gibi bir durum, zaten mümkün değildir; dünya bir imtihan ve eğitim yeridir. Dahası mümin hata yaptığında her defasında Allah’a karşı aczini fark eder. Buna karşılık Allah (c.c) Kur’an’da, insanlar arasında hata yapanların bundan pişmanlık duyup, samimiyetle tevbe etmeleri ve davranışlarını düzeltmeleri durumunda onları bağışlayacağını müteaddit kereler vaat etmiştir.
Peki, samimiyet nasıl ortaya çıkar? Yerine göre huşû da diyebileceğimiz samimiyet ya da içtenlik, kendisini çok sevdiği Yaratıcı’ına karşı, her an, O’nu üzecek eylemlerden kaçınma ve rızasını kazanma gayreti ile Allah’ın her an kendisini izlediğinin bilincinde hareket ederek ortaya çıkacaktır elbette. Samimiyeti yakalayabilmek için de elbette Rabb’ine karşı en samimi kul olan Rasûlullah (s.a.s) Efendimizin tüm öğretilerine, bizzat tatbik ettiği örnek hayat tablosuna başvurmak gerekir.
Hareketlerimizi, Allah’tan başkasının buyruklarına, yönlendirmelerine göre ayarlamanın bizi samimiyetten uzaklaştıracağını asla unutmayalım. Allah’ı unutup da insanların rızasına yönelik olarak yapılan tüm eylemlerimiz samimiyetimizi zedeleyecektir.
Şeytan, insanları; küçük düşme, adaletsizliğe uğrama, zarar görme gibi düşüncelerle samimiyetsizliğe sürükler. Oysa bunların hepsi faydasız ve asılsız düşüncelerdir. Çünkü önemli olan, Allah’ın razı olması ve affetmesidir ki, dünyada da ahirette de ceza ve mükâfat yalnızca Allah’tandır.
İnsanın gerçek bir samimiyetle bağlanması gereken merci, yalnızca Allah’tır. Allah’a samimi bir kalple yönelmek, dünyada ve ahirette güzel bir hayat yaşamamızı sağlayacaktır.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • ?n?s

    gerçekten güzel hazırlamışlar herkese tawsiye edrim

3 kişi yorum yazdı.