ANNEME...
Anne deyince neler gelmez ki insanın aklına, temizlik, saflık, güven, gerçek dostluk vb. insan bunlara ne kadar muhtaç değil mi? Anne sıcaklığına dünyaya ilk geldiği andan itibaren bu bağlılık değil midir insanı saran hayata alıştıran. Her dara düştüğünde o emin kollara koşup yeniden deneyecek gücü bulana dek. Seni anlatmak ne mümkün! Seni düşününce saflık ve temizlik geliyor insanın aklına. Yaşadığın zaman konum 26 yıllık ömre sığdırdıklarını düşündükçe başka oluyor insan. Hele baban Allah Rasûlü (s.a.v.)’ne yaşadığın hasret ondan sonra bütün ümmetin yaşadığı hasrete bedel. Sanki Rasûlulah (s.a.v.)’a kim ne kadar hasret duyarsa duysun sana kavuşması mümkün olmayacak yaşadığın hasret karşısında.
Anneni küçük yaşta kaybetmen anne sevgisini tadamayan babana benzerliğini bir başka açıyla ortaya koyuyor. Sevgili Efendimizin (s.a.v.) sana olan düşkünlüğünü bir kez daha pekiştiriyordu. Sanki baban da hem annelik sevgisini hem de babalık sevgisini birleştiriyordun.
Peygamber dergâhında nadide bir çiçek gibi yetişmen, Rasûlullah (s.a.v.)’ı en yakından tanıyan ve anlayan insan olman ise bambaşka. Hele Efendimiz (s.a.v.)’in sana dünyalık en ufak bir şeyi bile yakıştırmaması senin nadideliğini bir kez daha ortaya koymuyor mu?
Efendimiz (s.a.v.)’in seni evlendirmesindeki hassasiyeti ve O’nun “Ey Ehl-i Beyt!” diye seslenişleri size verilen kıymetin göstergesi değil mi? Sen gelmiş gelecek en hayırlı kadınsın senden bahsederken bile insan farkında olmadan edebe bürünüyor sevgili anneciğim.
Canım annem! Sana bu mısraları yazarken sensizliğe susadığım bir gecedeyim... Bütün ruhumla sana hasretim. Hiç bilmezdim kıymetini, evet ismini bilirdim ama seni bilmezdim güzel anam.
Seni bizlere tanıtan canım efendim Abdullah Farukî el- Müceddidî’den Rabbim sonsuz razı olsun İnşallah. Onun, seni o samimi tanıtımı uzakları yakın eden sevgisi var ya, işte o yakınlaştırma her şeyi tamamlayan değil mi? Hele onun “oy anam” diye ağlayışları var ya bu sevginin yaşanılması gereken özünü anlatıyordu.
Sultan anneciğim sana kavuşmak isterdim, ellerinden tutmak gözlerine bakmak ve seninle sohbet etmek isterdim.
Senden o güzeller güzeli Efendimiz (s.a.v.)’i dinlemek isterdim. Gözlerindeki o kara sevdayı hissetmek isterdim güzel anam! Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i yudum yudum senden içmek isterdim, yüreğim sensizlikten paramparça Gül güzeli anam... Ruhumm...
Meğer evlatları arasında O sultana en fazla benzeyen senmişsin. Senin o güzel ellerinden öpmek isterdim, sana koşmak isterdim, bağrına başımı yaslayıp sana içimi dökmek isterdim.
Bu yolda nasıl yürüyeceğimi senden öğrenmek, taleben olmak isterdim... Edebli anam !..
Edebi senden öğrenmek, arkanda yürümek, sana gelmek isterdim. Aslında bunları söyleyecek ve isteyecek yüzüm yok Anneciğim! Çok perişan bir haldeyim, günahlar sarmış bedenimi ve ruhumu çok hastayım Anneciğim!
Yolda yürüyemiyorum.
Bütün imtihanlardan sınıfta kaldım, sana uzanan ellerime dikenler batıyor.
Özüm kan ağlıyor Anneciğim.
Ne olursun bırakma. Evlatların olarak kabul et. Sensiz ne yaparız canım Anneciğim. Biliriz, sen bizi bırakmazsın. Sen bunun beratını yeşil berat olarak almıştın. Mihrindi o senin.
Ama biz sana gelemedik. Biz sana koşamadık.
Bir kardeşim vardı. Onu çok severim, seni rüyasında görmüş. Bana misafir olduğu bir gece sabaha kadar oturmuş seni konuşmuştuk. Güzeller güzeli anam, bana seni anlatmıştı hiç unutamıyorum. Ona: “Annemizi rüyanda nasıl gördün,” dediğimde, bana şöyle anlatmaya başladı:
“Annemiz genelde siyahlar giymiş olarak geliyor. Yüzünde bir peçesi var, onu indirerek benimle konuştu. Ama o peçesi bizim bildiğimiz gibi değil çok farklı, sonra dertleştik bana dua etti... diye devam etmişti.
Çok sevdiğim bir kardeşim başının çok ağrıdığı bir gece sabaha kadar uyuyamadığını sabaha karşı bir ara dalınca rüyada annemizin gelip başını okşayıp okuduğunu:
“Kızım namaz vaktidir kalk” dediğini anlatmıştı.
Bir sızı düştü içime hasretin yakıyordu ama seni dinlemek huzur veriyordu çok mutlu oluyordum. Yine çok sevdiğim bir ablam:
”Allah’ı zikredeceğim zaman annemi düşünüyorum. Dertlerimi o esnada ona anlatıyor. Onun da beni dinleyip bana dua ettiğini düşündükçe bütün tasam kederim gidiyordu. Bazen de evimin salonuna geçer, kapıyı kapatıp annemin dizinin dibine oturup ağlar ağlar, bütün içimdekileri ona anlatıp rahatlarım bu bana o kadar huzur veriyor ki anlatamam” demişti.
Bu yakınlıkları dinlemek o kadar güzeldi ki uzaklar yaklaşıyordu. Sanki elimi uzatsam tutuverecek sanıyordum.
Bu mısralarla sana koşmak istiyorum Anneciğim. Biliyorum, sana layık bir evlat olamam. Senin yüzüne dahi bakacak halim yok. Senin merhametli olduğunu bilirim derken kulağıma işittiğim bir ilahinin şu mısraları geliyor:
“Anneciğim kimi zaman umutsuzca seni ararım
Issız çölde serap misali hayalini yaşarım...”
Ey Allah Resûlü’nün kızı Fatıma,
Ey Haticetü’l-Kübrâ’nın kızı Fatıma,
Ey gelmiş geçmiş en hayırlı kadın Fatıma,
Melekler seninle iftihar eder.
Annem, günahlara bezenmiş boğulmakta olan bu evlatlarına ellerini uzatır mısın?
Nasıl ki baban Allah Rasûlü (s.a.v.) Mekke’de toprağa gömülen küçücük masum kızları gömülerek ölmekten kurtardıysa;
Anneciğim bizleri de nefislerimiz şeytan ve dünya diri diri toprağa gömüyorlar.
Tut ellerimizden kurtar bizi.
Canım Annem!
Senin yanından bir an olsun ayrılmak istemiyorum,
Ne olur hatalarımdan dolayı beni bırakma.
Şefkatli ellerine muhtacım.
Sana muhtacım!
Güzel gönlüne,
Şefkatle bakan o kapkara gözlerine,
Ben sana muhtacım!
Annem...
Boynuna sarılmayı o kadar özledim ki!
İsmi Fatıma olan kim varsa hepsine koşup sarılmak istiyorum.
Sana sarılmak adına.
Ruhum!.....
Nerelerdesin!....
Beni bir başına mı bıraktın?
Ben sensiz ne yaparım?
Nefsin elinde.
Korkuyorum Anne,
Sensizlik korkutuyor beni,
Üşüyorum Anne,
Çaresizlik beni üşütüyor,
Ne olur tut elimden.
Sıcak ellerine muhtacım,
Şefkatle bakan gözlerine.
Baktığında,
Ruhumu bile okuyan,
Anlayışına muhtacım.
Nasihatlerine,
Ne olur anne beni sensiz bırakma.
Karanlık Anne,
Kapkaranlık...
İnan bir nefsin eline düştün mü!
Perişanlık Anne,
Hasretin yakar beni,
Özlerim seni,
Ey selvi boylu yar!
Sensizlik derin bir ağyâr,
Çal kapımı ne olur.
Yüzüne hasret kaldım yâr
Bırakma beni sensiz ve çaresiz
11 Aralık’ta sana kavuşan Efendim hürmetine...
Deneme Güncel
Özlenen Rehber Dergisi 62. Sayı
s.a. nurhan hocama bu güzel ve içten yazısını bizlerle paylaştığı için çok teşekkür ediyorum. Alllah razı olsun hocam. Rabbim sizin gibi güzel insanlarla bizi daim kılsın inşallah...