“Bu köşemizde inşallah siz okuyucularımızla çocuklarımıza daha nezih ve daha kaliteli bir yaşamı sunabilmek için neler yapmamız gerektiğini paylaşacağız. Kimi zaman çocuk olup onların masalsı dünyalarına ineceğiz. Kimi zaman anne baba olup sevgiyle eğiteceğiz.
Cenabı Hakk’ın biz kadınlara nasip ettiği bu yüce ve hassas görevin yerine getirilebilmesi için nasıl bir gayret içerisinde olmamız gerektiğini, hem yaşarken hem de öldükten sonra attığımız tohumların filizlenme sürecini iliklerimize kadar işleyeceğiz inşallah.
Sizlerin de sorularına cevap bulmaya, merak ettiklerinizi cevaplandırmaya gayret edeceğiz.
Mevlâm utandırmasın ve muvaffak kılsın inşaallah.”
ÇOCUKLUĞUMUZ VE ÇOCUĞUMUZ - I -
Cümlelerimin ulaştığı her bir göze ve yüreğe merhaba;
Yüreğimizdeki çocuk hazırsa başlıyoruz.
Eminim ki sizlerin de çocukluğu okuyacak bu satırları. Aslında yaşamımızda başımıza her ne gelirse gelsin tepkilerimizi çocukluğumuz veriyor ve içimizde asla büyüyemeyen bir çocuk saklanıyor. Sevdiğimiz nameleri bir de o dinliyor, o döküyor sevdalarımızı beyaz sayfalara ve gözyaşlarımızı o akıtıyor. Masallar anlatıp duruyor çocukluğumuz ve telafi etmeye çalışıyor geçen senelerin izlerini. Çocukluğumuz belirliyor geleceğimizi, hayatımızın boyanacağı rengi.
Yaşamımızın en yoğun ve duygusal dönemlerinden biri çocukluk dönemidir. Teselli cümleleri kâr etmez o küçük yüreklerimize ve avuturuz gönlümüzü küçük bir bebek ya da arabayla ...
Atılabilseydi o ilk adımlar belki çok başka olurdu yaşamlar ve kucaklanırdı sevdalar. Türkülere açılırdı bağrı yanık analar, birkaç satır cümleyle üstü örtülmezdi acıların. Alelacele verilmezdi ölüm fermanları.
Yaşatılabilseydi çıkarsız sevgiler belki daha güzel hayatlar bekliyor olurdu kundaktaki bebeleri ve gözü yaşlı neneleri, gecelerin zifiri karanlığı aydınlanır. Güneşli sabahlara uyanırdı şehirler, huzurla doldurulurdu bardaklar ve sükûtla içilirdi, solunurdu ciğerlere mutluluk mevsimi.
Durdurulabilseydi bombalar; sakin günlere, gündüzlere uyanırdı çekingen minik gözler ve dört bir yana savrulmazdı soğuk bedenler, yataklara huzurla girerdi analar, babalar ve terk edilmezdi bir şafak vaktinde küçük yürekler ve kaçılmazdı yalın ayak memleketlerden, kara haberlere çalmazdı telefonlar.
Yüreklerden çıkılsaydı yolculuklara; papatya gibi açmış çocuklar yeşerirdi bahçelerimizde, mutlu bir çocuk mutlu bir aileyi yaşatırdı yuvasında. Sevgiyi solur ve sevgiyi çizerdi resim kağıtlarına, yalnız kalmazdı hiçbir evlat, kışın ayakları üşümezdi, özlemezdi uçuramayacağını bile bile uçurtmasını ve gökyüzü hep mavi olurdu.
Aile Kurma ve Yaşamımıza Dâhil Olan Melek (Yeni Doğan)
Yetiştiğimiz aile ortamından sonraki ilk sosyal yaşamımız okulumuzdur. Eğitimimizi tamamladıktan sonra; erkeklerin askerlik görevini yerine getirmesi ve bir işte dikiş tutturması, kızların ise kendini ev işlerine yatkın hale getirip evinin kadını olması toplumumuzda aranılan özelliklerdir. Ve nasip kısmetse her birimiz yuvalarımızı kurarız. Evlilikten sonra da sıra, soyumuzun devamını sağlayacak, hayırlı bir evlat dünyaya getirmeye ve onu en helal yoldan yetiştirmeye gelir.
Meşakkatli ve çileli bir yolculuğa çıkılmış olunan dünya hayatı imtihanlarla doludur. Kimimiz anne babasıyla, kimimiz eşiyle, kimimiz evladıyla imtihan edilir. ’Dua mü’minin silahıdır‘’ inancından yola çıkarak, elimizden gelen her şeyi yapıp takdir-i İlahî’ye teslim olmalıyız.
Aslında sadece anne-babalar değil, her insan yaşı ilerledikçe belli görevleri de üstlenmektedir. Bizleri boncuk gözleriyle izleyen ve taklit eden küçük çocukların etrafımızda geziniyor olması bile yeterli. Onların psikolojisini düşünmek onların dünyasına inmek için sadece anne-baba olmamız gerekmiyor. Zira biz de bir çocuğun halası, teyzesi, amcası ya da dayısı olabiliriz. Bu yüzden bizim de eğitmemiz gereken bir çocuğumuz var demektir.
Çocuğun yetiştirilmesinde anne babadan sonra etrafındakilerin ve öğretmenlerin de sorumluluğundadır. Bundan dolayı ailenin her bir ferdi, yeni doğan çocuğa sorumluluklarının bilincinde olan bir büyük olarak sevgi ve şefkatle yaklaşmalıdır. Öncelikle kendine, aileye ve topluma hayırlı bir insan olabilmesi için çaba sarf etmeli ve bu işe baş koymalıdır.
Çocuklarda Gelişim Dönemleri
Çocuk psikolojisini anlayabilmek için öncelikle çocukta gelişim dönemlerini bilmek gerekir. Bunlar sırasıyla;
1. Motor Gelişim (Fiziksel Gelişim)
2. Dil Gelişimi
3. Sosyal ve Kişilik Gelişimi
4. Psikolojik Gelişim
5. Duygusal Gelişim
6. Zihinsel Gelişim
Her yaş grubunun fiziksel, zihinsel, sosyal, psikolojik ve duygusal yönden gelişimlerini ayrı ayrı inceleyeceğiz.
İki haftalık bebeğiniz neler yapabilir?
• Bebek kollarını ve bacakları hafif bükülmüş olarak yatar.
• Bu dönemde emme, yakalama, arama gibi yeni doğan dönemine ait refleksler (otomatik hareketler) bebeğin tek hareketleri olabilir.
• Zaman zaman bakışınızı yakalayıp size bakabilir. Bu durumda ona bakarak, gülümseyerek, başınızı sallayarak yanıt vermeye çalışın.
• Bulanık görür. 20–25 cm mesafeyi seçebildiği için onu tutanı çok rahat görebilir.
• Henüz başını kaldıramaz, yatarken dönemez ve oturamaz.
• Sakin olduğu kısa dönemler olacaktır; bu dönemlerde ona şarkı söyleyin, konuşun, evde gezinin.
Bir aylık bebeğiniz neler yapabilir?
• Görebilir, duyabilir, tat alabilir, acıyı hisseder!
• Başını tutabilir, karın üstü yattığında başını sağa-sola çevirebilir.
• Emerek kendini sakinleştirebilir.
• Agu- ıkınma sesi- kumru sesi-mırıldanma gibi sesler çıkarmayı dener.
• Kısa süreli izleyebilir, yakın tutunca dikkatle bakabilir.
• Sizi tanıdığını belli edebilir. Sesinizi duyunca sakinleşebilir.
İki- üç aylık bebeğiniz neler yapabilir?
• Başını daha uzun süre tutabilir, göğsünden destek alıp kalkmaya çalışabilir.
• Ellerini bacaklarını sallamaya, basmaya çalışabilir.
• Parmaklarını açabilir, ellerini birleştirip ağzına götürebilir ama henüz elini bütün olarak kullanır.
• Gülmeye başlar, tanır. Tek heceli sesler çıkarmaya, cıvıldamalara başlar.
• 90–180 derece izleyebilir
Dört aylık bebeğiniz neler yapabilir?
• Etrafıyla ilgilenmeye başlar, yatmak değil oturmak ya da dolaştırılmak ister. Biraz destekle 1–2 dakika oturabilir.
• Karnının üstüne yattığında elleriyle itip minik push-up’lar yapar, hatta bir tarafa dönebilir.
• Uzanıp cisimleri iki eliyle kavrar, biraz inceleyip sonra ağzına götürür. Salyası bollaşır.
• Kendi kendine oynayabilir. Tek heceler 4-5 aylarda çıkmaya başlayabilir, ancak anlamlı değildir.
• Çığlık atmayı dener.
• Bebeğinizin kişiliği belirginleşmeye başlar. Size tüm yüzü ve vücuduyla yanıt vermesi yakındır.
Çocuk Yetiştirmek ve Çocuk Psikolojisi-1-
Özlenen Rehber Dergisi 62. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.