Konya Kutlu Doğum Programı Konuşma Metni
Değerli protokol mensuplarını, Konya’mızın güzide insanlarını ve ekranları başında bu güzelliği bizimle paylaşan tüm izleyicilerimizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in Kutlu doğumunun tebşiri için hazırlanan böyle güzel bir programa katılmaktan ve Efendimiz (s.a.v.)’in sevgisiyle dolu bu manevi atmosfer içerisinde olmaktan son derece mutluluk duyduğumu ifade etmek istiyorum.
Elbette ki hiçbir söz ve hiçbir gayret, Cenâb-ı Hakk’ın, Efendimiz (s.a.v.)’e tahsis etmiş olduğu ve onun dışında hiçbir beşere verilmeyen eşsiz kıymeti ifade etmeye güç yetiremeyecektir. Bu hakikati büyük mana insanı ve değerli âlim, İmam-ı Rabbanî hazretleri de şu sözleriyle ifade etmektedir:
Sözlerimle övemem Muhammed’i
Lâkin, Muhammed’le sözlerim, pek değerlendi
Bizler de gerek sözlerimizin, gerekse insan olarak varlığımızın, ancak bu anlayışla gerçek kıymeti bulacağı inancındayız.
Özlenen Rehber Dergisi ailesi olarak, bu anlayış doğrultusunda yayın hayatımıza devam etmekteyiz. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e itaate ve Onun sevgisinin kazanılmasına vesile olan bu ve benzeri etkinliklere katkıda bulunmak, bizler için bir bahtiyarlıktır ve necat vesilesidir.
* * *
Din, Rasûlullah Efendimize tam bir ittiba ile yaşanır. Bu nedenle dini dosdoğru yaşayabilmek için Peygamber Efendimizi (s.a.v.) sevme ve ona itaati doğru anlamak her mü’minin asli vazifesidir.
Bilinmelidir ki;
Kur’ân-ı Mübîn’in bildirdiği Peygamber inancına sahip olan, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in gönlündeki Allah inancına, yol bulmuş olur.
Bunun yolu ise; Efendimiz (s.a.v.)’e olan ittibamızı dosdoğru kılmak ve O’nun gönlündeki Hz. Allah’a sevgi, iman ve itaati bulmakla mümkündür. Zira Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Aranızda Hz. Allah’ı en iyi bileniniz, benim! O’ndan en çok korkanınız da benim! buyurmaktadır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in gönlündeki iman ve itaati bulmanın bizim için önemine gelince; bu, bizim yaratılışımızın gayesi olan kulluğun, Rabbimiz katında ancak bu istikamet üzere kabul görmesindendir.
Cenâb-ı Hakk’ın sevgisine ve kâmil bir imana kavuşmada tek kapımız olan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in gönlünde yer bulabilmek, bir ümmet olarak tek derdimiz olmalıdır. Çünkü Efendimiz (s.a.v.)’in gönlü dışındaki sahip olunan her Allah inancı ve her iman iddiası batıldır. O’nu canlarımızdan daha ziyade sevmeden ve O’nun getirdiklerine gönlümüzde bir sıkıntı duymaksızın tam bir teslimiyet göstermeden, gerçekten iman etmiş olmayız.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in huzurunda, Bizler Allah’ı seviyoruz diyenlere, Cenâb-ı Hakk şu ilahî vahyiyle karşılık vermiştir: De ki: Eğer sizler gerçekten Allah’ı seviyorsanız, bana tabi olunuz ki Allah da sizi sevsin.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e itaat ve sevgi imandır.
O’na sevgiden mahrum olmak, imanın halâvetinden ve hakikatinden uzak olmaktır .
O’na ait olan bir ahlâkı yerine getirmek, Peygamber ahlâkı üzere Cenâb-ı Hakk ile ünsiyet kurmak olurken, O’ndan uzak olunan her husus ve onun sünnetinden herhangi bir şeyi terk etmek, değiştirmek veya hor görmek dalalete açılan apaçık bir kapıdır .
Mü’minler için dünyevî ve uhrevî kurtuluş ise; Efendimiz (s.a.v.)’in sevgisinin gönüllerinde, itaatinin ise bütün zerrelerinde gerçek manasını bulduğu Ashâb-ı Kirâm’ın yolu üzere olmaktır .
Sahabe efendilerimizin Peygamber (s.a.v.) Efendimize ittibalarının güzelliğini anlamada şu misal ne güzel bir örnektir:
Mute savaşında şehit olan üç komutandan biri olarak da bildiğimiz Abdullah bin Revâha (r.a.), bir gün Efendimiz (s.a.v.)’in huzuruna geliyordu. Rasûlullah (s.a.v.) de o esnada mescide sahabe efendilerimize hutbe irad ediyorlardı. Abdullah bin Revaha mescide yaklaşmış, henüz içeri girmemişti. O esnada Peygamberimiz (s.a.v.)’in cemaate, Oturun dediğini işitti. Bu emri duyar duymaz hemen bulunduğu yere çöküverdi.
Peygamberimiz (s.a.v.) hutbesini bitirinceye kadar orada öylece bekledi. Ashab, Peygamber Efendimize (s.a.v.); Ya Rasûlallah! Abdullah bin Revaha’nın nerede oturduğunu görüyor musunuz? Sizin cemaate, ’Oturun’ diye emrettiğinizi işitince, hemen olduğu yere oturdu! dediler. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Abdullah bin Revâha’nın teslimiyetini ve itaatini gösteren bu güzel hareketinden çok memnun oldu ve Allah, senin, Zâtına ve Peygamberine olan itaatindeki hırsını arttırsın diye dua etti.
Hiçbir sebep, hiçbir hikmet araştırmadan Peygamberimiz (s.a.v.)’in sözüne itaat etti. Çünkü onların yanında tek bir hikmet var idi, o da Hz. Allah’ın Kur’ân-ı Kerim’de beyan buyurduğu Peygambere itaat edin emriydi.
Günümüzdeki en büyük hastalık ise Peygamberimiz (s.a.v.)’e ittibayı herkesin kendi hevalarına göre şekillendirme çabalarıdır ki; o kimseler yaratılan bir kul oldukları halde Yaratanın yazdığı hakikati değiştirmeye çalışan bedbahtlardır. Bu kimseler itaatın önüne koydukları aklî muhakemeleri ve nefsî hevaları sebebiyle sünnetler hususunda bu sünnetler zamanımıza cevap veremiyor ve günümüze göre geride kalmıştır diyerek Peygamber (s.a.v.)’e itaatin aslî çizgisinden uzaklaşmaktadırlar.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e sevgi ve itaatindeki sıddîkiyeti hususunda hiçbir şek ve şüphenin bulunmadığı Hz. Ebû Bekir Efendimiz, Rasûlullah (s.a.v.)’in sünnetlerine uyma yolunu bize şu sözleriyle ifade ediyor: Rasûlullah (s.a.v.)’in yaptıklarından hiç birisini terk etmedim, hepsini işledim. Eğer Rasûlullah’ın sünnetini terk edersem Hak ve hidayetten sapmaktan korkarım.
Şu halde her kim Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e sevgisinin gerçek ve hak olduğunu iddia ediyor ise kendisine şu soruyu sormalı: Ben Peygamber Efendime (s.a.v.) ne kadar itaat edebiliyor ve onun ahlâklarının ne kadarını hayatıma hâkim kılabiliyorum. Sorusuna aldığı cevap sevgideki samimiyetinin derecesini de ortaya koyacaktır.
Rabbimizden niyazımız odur ki; imanımızı ve itaatimizi Habibi’nin (s.a.v.) gönlü üzere kıldığı Sahabe Efendilerimizin Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali (r.anhûm) istikameti üzere kılsın.
Sözlerimizi tamamlamadan önce de, bu güzel anlayış ve istikametin gönlümüzdeki mimarı, değerli âlim ve ârif Abdullah Fârûkî Hocaefendiyi de, bu vesile ile rahmetle yâd ediyor ve onun şu veciz cümlelerini sizlerle paylaşmak istiyorum:
Cenâb-ı Hakk’ın rızası alemlerin fahri Hz. Muhammed (s.a.v.)’e itaattir. Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sünnetlerine muhalif davranma ki Hz. Allah (c.c.)’ın gazabına müstahak olmayasın.
Konuşmama Efendimiz (s.a.v.) ithafen yazdığım şu mısralarla son vermek istiyorum:
Seher yeli esti, muhabbeti aşk ile
Yüklenmiş uçuyordu, sevdayı Rasûlullah ile
Söylesem, götürür mü, bu aciz ümmetin sevgisini de
Korktum, diyemedim, ya sorarsa Allah’ın Rasûlü
o da kimdir diye...
Saygılarımla...
Konferans
Özlenen Rehber Dergisi 62. Sayı
s.a sizlere ulaşıp sizleri görme lutfuna erişemesekde sizlerin eserlerini okuma şerefini yaşatmasından dolayı rabbimize milyarlarca hamdu senalar olsun sizlerede selam olsun
Selamun Aleykum Allah (cc) razı olsun. Çok etkileyici bir konuşma olmuş. Allah (cc) Muzaffer Yalçın hocaefendimizden razı olsun. www.islamimesaj.tr.gg
allahı ve itaati rızayı sünneti seniyeyi yaşama aşkını dünyada benim efendimden güzel anlatan ve efendimiz s.a.v bu sevdanın yaşamasına ve kalbizde var olmasına etki edecek başka bir anlatımın olacağını zan etmiyorum allahım razı olsun dünya var oldukca sizlerde var olun efendim
Allah Razı olsun.........