Özlenen Rehber Dergisi

36.Sayı

Mazeret Üretmek

H. İbrahim ŞEN Özlenen Rehber Dergisi 36. Sayı
Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerim’de
“Dünya hayatı, eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise Allah’tan korkanlar için daha hayırlıdır. Aklınızı kullanmaz mısınız?”(En’am sûresi, 6/32.)
“Dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı.”(Ankebut sûresi, 29/64.) buyuruyor.

Allah (c.c)’a kulluktan, itaat ve hizmetten geri kalma sonucunu doğuran mazeret, nefis ve şeytanın insanı çekip çevirmeye başlaması için bir tutamaktır. Bir nevi, insanın komutasına sahip olma gayretidir.
Geçerli olan, gerçek olan mazerete olumsuz anlamda bir şey söylemek mümkün olmamakla birlikte; bahse konu olan, aslı yokken tembellik ve isteksizliğimiz sonucu oluşan, yapılana veya yapılamayana kılıf hazırlamadır mazeret üretmek. Belki kişinin ruhunu rahatlatır. Daha doğrusu bu eylemle, kişi tatmin olduğunu sanır ve kendini kandırır.
Günah işlemek, inançlı insanı huzursuz ettiğinden, kişi bir günah işlemeye yeltendiğinde ya da bir hayrı yapmaktan geri kaldığında öncelikle içini rahatlatacak mazeret arar ve bulur kendisine. “Minareyi çalan kılıfını hazırlar” atasözünde olduğu gibi. İşte bu noktaya kapı açılmaya görsün, insan daha sonra dönüp baktığında ne kadar da çok mazeretim varmış meğer diye kendisi de hayrete düşer.
Rastladığı zamana güçlük zamanı, adına güçlük gazası, katılan orduya da güçlük ordusu denilen Tebük Seferi’nde bu konu ile ilgili alınacak önemli ibretler olsa gerektir. Sefer hazırlıkları başladığında hasat zamanı oluşu, yazın şiddetli sıcaklarının hüküm sürmesi ve kırk bin kişilik Bizans ordusuna karşı savaş hazırlığı gibi sebepler, isteksizliğe neden olmuş, 80 kadar münafık izin alarak sefere katılmamıştır.
Sefer dönüşünde, sefere katılmayanlar mazeretlerini sayarak Efendimiz (s.a.s)’den özürlerinin kabulünü istediler. Efendimiz de özürlerini kabul edip, iç yüzlerini Allah’a havale etti. Ancak Ka’b b. Malik, Mürare b. Rebi ve Hilal b. Ümeyye meşru bir özürleri bulunmadıkları halde cihada katılmadıklarından Hz. Peygamberin huzuruna girince mazeret uydurma yoluna gitmeden doğruyu söylediler. Rasûlullah (s.a.s) halkı bu üç sahabe ile görüşüp konuşmaktan Allah’ın hükmü gelinceye kadar men etti. Elli gün sonra;
“Savaştan geri kalan üç kişinin de tövbelerini kabul etti. Yeryüzü bütün genişliğine rağmen onlara dar gelmiş, vicdanları da kendilerini sıktıkça sıkmış, böylece Allah(ın azabın)dan yine ona sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Sonra (eski hallerine) dönsünler diye, onların tövbelerini de kabul etti. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul eden ve çok merhamet edendir.”(Tevbe sûresi, 9/118.) âyeti ile affedildikleri bildirildi.
Ka’b b. Malik ve arkadaşları bu ilâhî iltifata, doğru sözlülükleri ve samimi davranmaları sayesinde kavuştular. Münafıklar gibi yalan mazeret uydurma yoluna gitmemeleri sayesinde kavuştular. Ka’b bu olay üzerine, artık ömrü boyunca doğrudan başka bir söz söylemeyeceğine dair Allah elçisine söz verdi. Diğer münafıklar uydurdukları yalan mazeretler yüzünden helak olurken, onlar selâmete çıktılar.
Mazeret üretme hastalığı analiz edildiğinde görülen nedir? Ruhun yeterince beslenemediği ve zayıflığı görülür. Hastalığın tespiti tedaviyi kolaylaştırır. Aslında gerçek bir iman ve gerekli itaate sahip olunmadığında bir kısır döngü sürer gider. Gidiş hayra değil şerredir. Ruhtaki zayıflık bu gibi marazların filizlenmesine kapı açar. Bu da itaati engeller. İtaatsizlik ise ruhu zayıflatır. Yani başa dönülür. İşte bu kısır döngü çarkına ‘dur derler’ mürşidi kâmiller. Bu defa çark tersine dönmeye başlar. Muhatabını hayra, Allah’ın (c.c) rızasına götürür. Hayırda sebat, hayır ehliyle birliktelikle daha kolaydır ve daha kesin neticeler elde edilir. Kusurlarımızı hatırlatacak, nazarlarıyla gönüllerimizi aydınlatacak, dualarıyla umduklarımıza ulaştıracak, korktuklarımızdan kalbi emniyete vasıl edecek, inancımızı yaşamada canlı örnek olacak dostlar edinmek, mazeret üreterek ömrü heba etme talihsizliğinden kurtulabilme hususunda en tesirli deva olsa gerektir. Yüce Allah (c.c) hayrını murad ettiği kullarını, dünyada da ahirette de hep sevdikle birlikte eylemez mi?
Asılsız mazeret, gerçekten de büyük bir tuzaktır. Bu tuzağa düşmemek için uyanık olmak, ruha itaat kuvveti verecek zikir ve kulluktan geri kalmamak lazımdır. Kişi tedavi ile ve kendi say ü gayretiyle nefsin rehavetine engel olabilme direncini daima oluşturmaya çalışmalı yakalamışsa, bu hususiyeti kaybetmeme gayretinde bulunmalıdır. Merhameti sonsuz Rabbimiz bizleri, tezkiye olmamış nefsin oyalamalarından eman eylesin, basiretlerimize lutfedeceği kuvvetle dünya hayatının kısalığını, ahiret yurdunun ezeliliğini ve bu dünyadaki Allah için azıcık bir yorulmanın, ukba âlemindeki ecrini görmeyi nasip etsin inşallah.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • İslam

    Bu yazıyı tüm herkesin okuması gerekiyor. Bazı yerlerden kopmamak,daha sıkı sarılmak için. Ama görüyoruz ki mazeretler bitmiyor, nimet kaçıyor... Bu fırsat bir daha ele geçmez..

1 kişi yorum yazdı.