Ramazan ayına mahsus olan teravih namazı, kadın erkek her müslüman için sünnet-i müekkededir. Bir mazereti dolayısıyla oruç tutamayanlar da teravih namazı kılarlar.
Rasûlullah (s.a.s) Efendimiz, ramazan gecelerini ihya etmek için teravih namazını teşvik etmiştir. Bu konuda; ’Her kim inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek ramazanı ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır.’(1) buyurmuştur. En-Nevevî, ’Ramazanı ihya etmenin, teravih namazını kılmakla hasıl olduğunu’ da zikretmektedir. Nitekim Abdurrahman b. Avf’ın naklettiği bir hadiste Hz. Muhammed (s.a.s): Şüphesiz Allah (c.c.), ramazan orucunu farz kıldı. Ben de ramazan gecelerini ihya etmeyi sünnet kıldım. Her kim inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek ramazanın gündüzünü oruçla, gecelerini de namazla ihya ederse, anasından doğduğu günkü gibi günahlarından temizlenmiş olur’ buyurmaktadır.(2)
Rasûlullah (s.a.s) bir ramazan gecesi mescitte namaz kıldı. Sahabenin çoğu da onunla birlikte o namazı kıldı. İkinci gece yine aynı namazı kıldı. Bu kez O’na tabi olarak aynı namazı kılan cemaat daha fazla oldu. Bu derin alakayı gören şefkat ve merhamet menbaı; ’Rabbim bu namazı farz kılarsa, ümmetimin hali nice olur? Kılamadıkları takdirde farzı terk etmiş olurlar!’ diye düşünür ve bu endişeden dolayı sonraki gecelerde cemaate teravih kıldırmayan Efendimiz (s.a.s), onları kendi hallerine bırakır. Herkes tek tek (Efendimiz (s.a.s)’in evinde kıldığı gibi) kılmaya başlar. Durum Hz. Ebu Bekir (r.a.) zamanında da aynı şekilde devam eder. Hz. Ömer (r.a.)’in halifeliğinin ilk senelerinde de aynı şekilde sürer. Ancak, insanların teravih namazına ilgilerinin sünnet-i seniyye üzere devam etmesini sağlamak maksadıyla bu ibadetin edası hususunda insanların ferden zorlandıklarını müşahede eden Hz. Ömer (r.a.) Efendimiz, yardımcılarıyla istişare eder ve Rasûlullah’ın ilk gecelerde kıldırdığı gibi teravihi, cemaatle mescitte kıldırma kararı alır ve; ’Cemaatin haberi olsun... Artık teravihin farz olma ihtimali yoktur. Sünnet olarak ibadet hayatımızda yerini ilk kılındığı gibi almalıdır...der. ’
Hz. Ömer, Mescid-i Nebevî’de halifeliğinin son zamanlarında teravih namazını yirmi rekât olarak kıldırdı. Dört halife devrinden sonra da hiç kimse teravihin yirmi rekat olarak cemaatle kılınmasına karşı çıkmadı. Alimler bu hususta Hz. Muhammed (s.a.v)’in şu hadisine göre hareket etmişlerdir: ’Benden sonra Benim sünnetimden ve Râşit halifelerin sünnetinden ayrılmayın.’(3)
Teravih namazının vakti, yatsı namazından sonra başlar sabah namazının vaktine kadar devam eder. Vitir namazı teravih namazından sonra kılınır; ancak teravih namazından önce kılınmasında da herhangi bir sakınca yoktur; fakat teravih namazı yatsı namazından önce kılınmaz. Kılındığı takdirde, iâdesi gerekir. Bir mescitte hiç kimse teravihi cemaatle kılmazsa, hepsi günahkâr olur. Teravih namazı tek başına kılınabilir; fakat cemaatle kılınması daha faziletlidir. Teravih namazına, yarısında yetişen kimse, önce yatsı namazının farzını kılar ve daha sonra teravih namazını kılmak için imama uyar. Eksik kalan teravih rekatlarını, daha sonra kendisi tamamlar. Hatim ile teravih namazını kılmak sünnettir.
Bilindiği gibi farz ve vacip namazlar kaza edilirler. Bu nedenle sünnet olan teravih namazının kazası yoktur. Teravih namazını, dört rekatta bir selam vermek suretiyle kılmak caiz ise de, her iki rekatta bir selâm vererek on selâm ile bitirmek daha faziletlidir. Teravih namazını kılarken, iki rekatta bir selâm verilirse, normal olarak sabah namazının iki rekat sünneti gibi ve dört rekatta bir selâm verilirse, yatsı namazının dört rekat sünneti gibi kılınır. Cemaatle kılınınca, cemaat hem teravihe, hem de imama uymaya niyet eder.(4)
Teravih namazının yılda bir defa geldiğini ve bir daha ki ramazana ulaşamayabileceğimizi de düşünerek, tembellik etmemeli ve mutlaka Hz. Ömer Efendimiz gibi çıtayı en yüksekte tutup, nefislerimize fırsat vermeden teravih namazını yirmi rek’at kılmaya çalışmalıyız. Hastalık, acziyet gibi engellerimiz sebebiyle şayet gücümüz yetmiyorsa, teravih’i sekiz rekat olarak da eda edebiliriz. İllaki yirmi rekat olarak kılacağım derken, hızlı hızlı kılmak suretiyle, namazın tadil-i erkanından da taviz vermiş oluruz ki, bu durumda da namazın bozulması dahi söz konusu olabilir. Bu nedenle de teravih namazını, vakit namazlarımızı kıldığımız gibi kılmamız en doğru olan şeklidir.
Rabbim bizlerdeki ibadet şevkini artırsın! Amin.
KAYNAKÇA:
1. Buhârî, Îman, 25, 27; Müslim, Musafi’in, 173, 176; İbn Mâce, İkametu’s-Salâ, 173; Tirmizî, Savm, 83.
2. İbn Mâce, İkametu’s-Salâ, 173; İbn Hanbel, I, 191, 195.
3. Tirmizî, İlim, 16; İbn Hanbel, IV, 126.
4. el-Kasânî, Bedai’us-Sanâyi’, Beyrut, 1974, I, 288; Tahtavî, Haşiye, 335 vd.
Teravih Namazı
Özlenen Rehber Dergisi 21. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.