Özlenen Rehber Dergisi

21.Sayı

Genç Sahâbe Mus'ab Bin Umeyr

Rukiye TAŞDEMİR Özlenen Rehber Dergisi 21. Sayı
Hamd Allah’a, salât-ü selâm Hz. Muhammed (s.a.s.)’e ve O’nun âl-ü Ashâb’ına ve Etbâı’na olsun!

’İnandığını yaşamayan, yaşadığı gibi inanmaya başlar.’ düşüncesinden hareketle; Hz. Mus’ab b. Umeyr (r.a.)’in hayatını mevzu edindik ki bu genç Sahâbe’nin hayatını, yaşayışını, İslâm’a yaptığı hizmetleri müslüman gençlik kendine örnek edinsin!

İslâm sarayına ilk girenlerden ve Allah Rasûlü’nün bağrı yanık sevdalılarından...

Hz. Mus’ab b. Umeyr (r.a.) Mekke’nin en önde gelen gençlerinden biri idi. Kendisi Kureyş’in en asil âilesine mensuptu. Kendisi ebeveyninin son derece sevgili olan bir oğluydu.

Mus’ab b. Umeyr çok yakışıklı olmakla maruf idi.(1) Mekke’de en güzel ve en zarif elbise giyen, kokulanan, sivri uçlu, iyi ve kaliteli ayakkabı giyinen bir genç idi.(2) Dünyanın her türlü zevkinden nasibini alıyordu; fakat yine de içinde bir boşluk vardı. Ruhu doymak bilmiyor, bir şeyler arıyordu. Çok zaman: ’Neredesin ey Hakikat?’ diye haykırıyor, ilâhî bir parıltı bekliyordu.

Hz. Mus’ab b. Umeyr (r.a.) Darü’l-Erkam’dan yükselen, ’Tevhit daveti’ni duymuş, ruhunda bu ilâhî davete sonsuz bir aşk-u muhabbet başlamıştı. Çünkü âlemlere rahmet olan gelmiş, ’ilâhî devlet’in saltanat marşını Mekke ufuklarında inletmişti. Mus’ab (r.a.)`in güzel gönlü, yaralı bir ceylân gibi çırpınmış ve bu saadet havuzuna can atmıştı. İlk fırsatta gizlice Darü`l-Erkam’a, Hz. Rasûlullah’ın yanına, O`nun sesini dinlemeye, O`nun getirdiğini kabul ve tasdike gitmişti.

Böylece o da İslâmiyet’i kabul etmekle ’Sâbikiyn’den olmak şerefini kazanmıştı.(3)

Hz. Muhammed (s.a.v.), Mus’ab b. Umeyr (r.a.)’e Mukaddes İslâm’ı nokta nokta anlattı ve Allah’tan korkmasını, İslâm’ın o âna kadar vaz’ ettiği emir ve yasaklara riayet etmesini söyleyince, hiç tereddüt etmeden kelime-i şahâdet ve kelime-i tevhit getirdi.

Mus’ab (r.a.)’in neşe içinde yaşadığı geceleri çabuk geçiyordu. Artık o, bir başka güzelliğin sahibiydi. Son zamanlarda kabile kızları ondan hiç bir temayül göremez olmuşlardı. Annesi oğlunun yüzünde daha önce hiç görmediği bir takım ciddiyet, kesin kararlılık ve derin düşünceler görüyordu. Daha sonra oğlunun müslüman olduğunu öğrenince onu dininden döndürmek için türlü yollara başvurdu. Bunda muvaffak olamayınca da onu evlâtlıktan reddetti.

Müslümanlar Mekke’de tahammül edilmez eziyetlere maruz bırakılıyorlardı. Hz. Muhammed (s.a.s.) pek aziz ve kıymetli sahabelerinin eza ve cefaya uğramalarına son derece müteessir oluyor, onları bir an evvel tehlikeden kurtarmak istiyordu.(4) Mus’ab bin Umeyr (r.a.) ile birlikte onu erkek ve beşi kadın olmak üzere müşriklere duyurmadan kimisi binitli, kimisi yaya olarak Mekke’den Habeşistan’a gitmek üzere yola çıktılar.(5) Bir zaman sonra Hz. Mus’ab (r.a.) artık Mekke’ye dönmüş, günlerini hep Cihan Peygamber’i ile geçiriyordu.

Allah’ın yenilmez aslanı Hz. Ali (r.a.) der ki:

’Ben Allah’ın Rasûlü ile oturuyordum. O sırada yanımıza Mus’ab bin Umeyr geldi. Üzerinde yamalı deri hırkadan başka bir şey yoktu. Âlemin Fahri (s.a.v.), onu bu hâl ile görünce mübarek gözleri yaşlarla doldu. Çünkü o, müslüman olmazdan evvel, nimetler içinde yüzüyor, ipek elbiseler giyiyordu. Bu gün ise yamalı bir hırkaya bürünmüştü.’

Mus’ab b. Umeyr (r.a.)’in perişan vaziyetini ve değişen durumunu gören annesi onu evlâtlıktan reddetmişti.(6)

Mus’ab b. Umeyr (r.a.)’ın Uhud savaşındaki gösterdiği cesaret ve kahramanlık dillere destan olmuştur. Kureyş müşrikleri Bedir savaşından bir yıl sonra İslâm ordusunun karşısına tekrar çıkmışlardı. Savaş tüm şiddetiyle devam ediyor, oklar, mızraklar, taşlar yağmur gibi yağıyordu. Ashap Allah Rasûlü’nün etrafında etten ve kemikten bir duvar oluşturmuşlardı. Mus’ab b. Umeyr (r.a.) Peygamberimiz’in sancaktarı idi. O, en önde ve heybetle taşıdığı Peygamber sancağı elinde olduğu hâlde vücuduyla Allah Rasûlü’ne siper oluyor ve bir an olsun önünden ayrılmıyordu. Bir ara lânetli bir kafir atını sürerek Allah Rasûlü’nün yanına geldi:

’Gösteriniz bana Muhammed’i. O kurtulursa ben kurtulmayayım!’ diyordu. Şanlı sancaktar Mus’ab (r.a.) kafirin önünü kesti, havada iki kılıç şakırtısı ve kıvılcımlar... Ve amansız bir darbe Hz. Mus’ab (r.a.)`in sağ elini uçuruverdi. Kafirin kılıç darbesiyle sağ eli kesilince İslâm sancağını sol eline almış, tek koluyla savaşa devam ediyordu. Küfür cenkçisi yeniden hücuma geçti ve Mus’ab (r.a.)’ın sol kolunu da uçuruverdi. Mus’ab (r.a.) son bir hamleyle sancağı göğsüne bastırdı. Müşrik üçüncü defa saldırdı ve Mus’ab (r.a.) vücuduna girip çıkmaya başlayan mızrakların tesiriyle kızıla boyayan kanlar içerisinde olduğu yere yıkılıverdi.

Şahadet şerbetini yudumlayan şanlı sahâbe Peygamber (s.a.v.)’in emri ile defnedildi. Hz. Mus’ab bin Umeyr (r.a.)’in naşı defnedileceği zaman kısa bir gömlekten başka bir şeyi bulunamadı; onunla başı örtülünce ayakları açılıyor, ayakları örtülünce de başı açıkta kalıyordu. Nihayetinde Peygamberimiz’in (s.a.v.) emri ile kaftan baş kısmına çekilmiş, açık kalan ayakları da ’izhîr’ otu ile örtülmüştür.

Selâm sana yâ Mus’ab b. Umeyr (r.a.)!
Selâm size ey Şühedâyı Uhud!
Es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühü!

Kaynakça:
1. Asr-ı Saadet, c.2, s.373.
2. Hz. Muhammed ve İslâmiyet, Mekke Devri, s.211.
3. Üsdü’l-Ğâbe, Tezkire-i Umeyr.
4. A.g.e, c.1, s.123.
5. A.g.e., c.1, s. 239.
6. Hadislerle Müslümanlık, c.1, s.292. (İbn-i Sa’d, 3/82’den nakil.)
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • salih karasuluk

    rabbim c.c sizden razı olsun sizlerin sayesinde mushab'bin umeyrler kıyamete kadar gönlümüzde bize peygamber s.a.v efendimize gönülden bağlanmayı öğretecek.rabbim kolaylıklar nasip eylesin. esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü.

1 kişi yorum yazdı.