Özlenen Rehber Dergisi

22.Sayı

Ya Ben...!

Abdurrahman ÖZCAN Özlenen Rehber Dergisi 22. Sayı
Yâ Rasûlallah!
Size nice methiyeler dizilmiştir, her birinden inci tanesi sözler parlayan. Size nice övgüler yazılmıştır, hiçbirinin sizi anlatmaya kâfi gelemeyeceği. Size nice şiirler yazılmıştır, vezinlerinde, kafiyelerinde buram buram hasret kokan; ama ben... Ben ki bu acizliğimle size sadece ve sadece kuru bir hasret dile getirebilirim. Ondan ötesi beni aşar. O hasretliği dile getirmekten de utanırım. Çünkü;
Hasret dolu gönüllerin hicranı hiç bitmez, daim yanar yâ Rasûlallah, ya ben...!
Hasret dolu gönüller vuslat için gece gündüz ağlar yâ Rasûlallah, ya ben...!
Hasret dolu gönüller mübarek isminiz anılınca kalbinin orta yerine bir ok saplanmış gibi sızlar yâ Rasûlallah, ya ben...!
Hasret dolu gönüller size kavuşmak için, size itaatten bir an bile gafil olamaz yâ Rasûlallah, ya ben...!
Hasret dolu gönüller sizin yolunuza ’can’ ortaya koyar yâ Rasûlallah, ya ben...!
Hasret dolu gönüller mâsivâyı, anayı, babayı, evlad-ü iyâlı yoluna kurban eder yâ Rasûlallah, ya ben...!
Hasret dolu gönüller sizi kendi nefislerinden bile daha çok sever yâ Rasûlallah, ya ben...!
Hasret dolu gönüller isminizi zikrederken, zemheri yemiş serçe misâli titrer yâ Rasûlallah, ya ben...!
Hasret dolu gönüllerin gecesi gündüzü, saati dakikası, velhasıl her anı sizinledir yâ Rasûlallah, ya ben...! Ya ben...! Ya ben...!

Nasıl derim ki size hasretim diye!
Bizârım... Bizârım gözlerimden yâ Rasûlallah, hâlâ görüyor. Bizârım... Bizârım kalbimden, hâlâ atıyor. Bizârım... Bizârım duyarsız gönlümden, sisli düşüncelerimden, samimiyetsiz sözlerimden ve bizârım, bizârım hâlimden yâ Rasûlallah! Bir şey yapmamanın inkisarı içinde hep mutsuzum. Halbuki sizi bilmek ne güzel, sizi anlayabilmek, hissetmek, her nefeste varlığınızı duyabilmek. Asıl mutluluk bu, asıl huzur bu, asıl güç bu.

Nefsime sesleniyorum ki;
Sevgiyi bir kez tadacak olsan,
Hiçbir güç ayıramaz bil, seni ondan,
Nefsini içinden bir de kovarsan,
Mutluluk yolunu açmış olursun,
Yoluna ışıklar saçmış olursun.

Bu bedbahtlıkla nasıl çıkarım huzuruna huzur-u mahşerde, utanmadan nasıl bakarım gül cemâline.
Siz ki;
Yüce Rabbimizin uçsuz bucaksız rahmet umanında: ’Sen olmasaydın, Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım’ hitabının ma’kes bulduğu ebedi nur.
Siz ki;
Davası uğruna mübarek yüzüne isabet eden talihsiz taş ve tükürüklerin talihsiz sahipleri için ’Allah’ım! Sen kavmimi affet onlar bilmiyorlar’ diyecek kadar müsamaha ve rahmet abidesi.
Siz ki;
Nebîler dahil, herkesin kendi derdiyle kıvrandığı o mahşeri gün ve kalabalıkta -kendisini değil- ümmetini düşünerek: ’Ümmetî! Ümmetî!’ diye haykıran tek peygamber.
Sizi anlatmak bana düşmez, haddim de değil yâ Rasûlallah. Sadece nefsime nâkıslığının, acizliğinin, bedbahtlığının derecesini bildirmek ve: ’Bak, Gör! Rabbin bir peygambere ümmet olmayı nasip etmiş de, sen ne haldesin’ demektir maksadım.
Ve umarız ki yâ Rasûlallah, Efendimiz Abdullah Fârukî el-Müceddidî Hazretleri hürmetine size erelim. Efendimiz ile size gelelim. Efendimiz ile sizi görelim. Bundan öte neyin kıymeti var ki! Sizi anlamayan gönül neye yarar ki... Sizi söylemeyen söz neye yarar ki... Sizi zikretmeyen dil neye yarar ki... Sizi görmeyen göz neye yarar ki...

Aşkın lezzetine ermeyeceksem,
Ruhumu yoluna vermeyeceksem,
Mahşer günü sizi görmeyeceksem,
KÖR OLSUN BU GÖZLER YÂ RASÛLALLAH!...
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • ayşe

    ALLAH RAZI OLSUN GERÇEKETEN ÇOK GÜZEL İFEDE EDİLMİŞ RABBİM DAİM EYLESİN

1 kişi yorum yazdı.