Özlenen Rehber Dergisi

22.Sayı

Hz. Abdullah Fârukî El-müceddidî (k.s.)'yu Tanıyalım

Özlenen Rehber Özlenen Rehber Dergisi 22. Sayı
Abdullah Fârukî el-Müceddidi Hazretleri’nin dedesi Muhammed Hamdi Efendi, Hz. Ömeru’l-Faruk (r.a.) soyundan, aslen Siirt’in Varkanısî köyünden Şeyh Fethullah Varkanısî (k.s.)’nin akrabalarından Hasan Ağa adı ile maruf zât ile Mahbube Hatun’un izdivacından dünyaya gelmiştir. Muhammed Hamdi Efendi, Diyarbakır Askerlik şubesi reisi Muhterem Albay Salih Efendi’nin kızı Nazire Suzan Hanım’la evlenmiş ve bu evlilikten dört çocukları dünyaya gelmiştir. Bu evlatların ikincisi Abdullah Çetin Fârukî Hocaefendi’dir. Miladi 1936, Hicri 1356 Yılında Siirt’te dünyaya gelmiştir.
Çocukluk yılları Siirt’ten Bitlis’e göçle başlamaktadır. Bitlis’te ilk öğrenimini tamamlamıştır. Bu arada 1954’te Bitlis’ten Muş’a, gençliğinin ilk yıllarında göç ederler. Bu dönemde yani 1954-1957 yılları arası gördüğü manevî rüyalarla tasavvuf yoluna seyr-i sülûk ederek İslâm’a hizmet edeceği kendisine işaret edilmişti... Hocaefendi, 1957 Yılında askerliğini İzmir’de yaptıktan sonra, 1962’de ailece Muş’tan Malatya’ya hicret etmişlerdir. 1963’te muhterem babaları vefat ettikten sonra kendisini tamamen bütün varlığı ve benliği ile İslâm dinini anlamaya ve yaşamaya adamış, bu esnada dört mezhepten müçtehit Allâme Şeyh Muhammed Hazin (k.s)’in oğlu, hem de manevî yolunun devam ettiricisi olan muhterem arif-i billah, müçtehit, ilahî aşk bağlısı Şeyh Alaaddin Fersafi (k.s.) Hazretleri’ne intisap etmiştir.
Hocaefendi’nin ilk evliliğinden iki evladı dünyaya gelmiştir. İlk hanımı vefat edince ikinci bir evlilik daha yapmış ve bu evliliğinden de iki evladı daha dünyaya gelmiştir.
Hocaefendi, kendi kurduğu Farukiye ilim Araştırma Yayma ve Yardımlaşma Vakfı başkanlığını da vefatına kadar yürütmüş ve bu Vakfın yayın organı alan Özlenen Fark Dergisi’nin de başyazarlığını yapmıştır.

TASAVVUF İLMİNDEKİ YERİ ve SİLSİLELERİ
Hocaefendi’nin tasavvuf yoluna adım attığında tanıştığı üstâdı, Alaaddin Fersafi (k.s.) Haz- retleri’dir. Fersafî Hazretleri, İslâm’ı yaymak ve kalplere Allah sevgisini aşılamak için bütün Anadolu’da ve Ortadoğu ülkelerini de içine alan geniş bir coğrafyada gezen, tanınan ve etkinliği olan, son derece yaşlı olmasına rağmen gayret ve cehdini tükenmez bir enerji ile sürdüren çok müstesna, çok mübarek bir zattır. Alaaddin Fersafî Hazretleri, Irak’ta, Halepçe’ye bağlı Bağa köyünde ikamet eden, yüksek hasletlerle donatılmış, manevi nazar ve halleri çok yüksek olan ve Allah için yaptığı yolculuklarda atının ayakları altına gelen taşların bile un gibi ufalandığı bir büyük veli olan şah Muhammed Ali Hüsameddin’in bağlısıdır. Onun bir ötesindeki halkada ise; kökeni Hz. Muhammed (s.a.v.), Hz. Ali, Hz. Hüseyin (r.anhum ecmaîn)’e uzanan ve veliler içinde bir güneş mesabesinde olan Seyyid Abdülkadir Geylanî (k.s.) Hazretleri’nden gelen bütün mübarek kolların Anadolu’ya yansıtıcısı olan Mevlana Halid-i Bağdadi Zülcenahayn Hazretleri’nin halifelerinden Osman Siraceddin-i Tavili (k.s.) Hazretleri bulunmaktadır. Şah Muhammed Ali Hüsameddin Hazretleri bu zatın torunudur.
Hocaefendi’nin üstadı Alaaddin Fersafi (k.s.) Hazretleri ve tasavvuf tarihindeki yeri üzerine Ankara üniversitesinde R. Fevzi Kahtalı tarafından bilimsel bir araştırma yapılmış ve lisans tezi hazırlanmıştır.
Bu silsile Abdullah Farukî Hocaefendi’nin varis olduğu Halidî silsilesidir; fakat O, Nakşibendiyye tasavvuf okulunun farklı bir diğer silsilesine de varis olmuştur ki, bu silsile Ömerî-Müceddidî bir silsiledir. Bu silsilenin icâzeti, 1976 Yılında Kayseri’de mukim olan ve İmam-ı Rabbânî Hazretleri’nin torunlarından Şeyh Abdulhalil Müceddidî (k.s.) tarafından kendisine tevdî edilmiştir. Bilindiği üzere İmam-ı Rabbânî (k.s.) Hz. Ömer soyundandır ve bu silsile sadece Hz. Ömer soyundan olanlarca sürdürülmüş bir silsile olması bakımından tasavvuf tarihinde ayrıcalıklı bir yere sahiptir.
Abdulhalil Müceddidi Hazretleri, Çin Türkistanı’ndaki zulümlerden kaçarak uzun bir yolculuktan sonra Türkiye’ye sığınan Doğu Türkistanlılar’dandır. Kayseri’ye yerleştirilmişler ve burada irşad faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. Doksan yaşını aşkın bir pîr-i fâni olmasına rağmen, ders halkasını sürekli canlı tutar, evine misafir geldiğinde çocuklar dahi olsa kapı dibinde oturarak ağırlar ve hizmetlerini bizzat kendisi yapardı.
Bu muhterem zat, Farukî Hocaefendi ile bir görüşmesi esnasında kendisine: ’Biz akrabayız, dolayısıyla Hz. Ömer’in de torunuyuz’ demiş ve Hocaefendi’ye ders vermek istediğini söylemişti. Farukî Hocaefendi ise: ’Akraba olmam münasebetiyle size ölünceye kadar hizmet ederim; fakat sizden ders almam mümkün değildir, çünkü bizzat Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den manen ders almış bulunuyorum...’ diyerek mazeretini kabul etmesini ister.
Bunun üzerine Abdulhalil Müceddidî (k.s.) Hazretleri, gözyaşlarını tutamayarak ağlamış, torunlarını ve bütün yakınlarını yanına çağırarak, Abdullah Farukî Hocaefendi’den kendilerine dua etmelerini istemiştir.
Farukî Hocaefendi, bu olaydan sonra hacca gitmiş, dönüşte kendisini çeşitli hediyelerle ziyaret ettiğinde Abdulhalil Müceddidî Hazretleri ona şöyle demiştir: ’Oğlum, sen hacca gittikten sonra ceddimiz imam-ı Rabbanî Hazretleri iki defa gelerek bendeki icazeti sana vermemi istedi. Ve senin için: ’O da benim oğlumdur ve benim yolumu takip ettirecektir’ dedi.’
Bunun üzerine Abdullah Farukî Hazretleri onun verdiği Müceddidî icazetnamesini kabul etmiş ve bundan sonra da ’el-Müceddidî’ nisbesini kullanmıştır. Bu unvan, Müceddidîdiyye koluna nisbetini belirtmektedir. Bu zat, ayrıca Hocaefendi’nin, Seyyid Abdulkadir Geylanî Hazretleri’nden aldığı manevî icazeti de tasdik ederek, bu kanaldan da kendisine icazet vermiştir.
1982 Yılında manevî bir işaretle Malatya’dan Ankara’ya hicret eden Hocaefendi, Hacı Bayram Velî (k.s.) Hazretleri’nin doğup büyüdüğü Solfasol (Zülfadıl) semtine yerleşmiş ve vefat edinceye kadar buradaki külliyesinde irşad çalışmalarını sürdürmüştür.
Hocaefendi, zahirî ve manevî icazetlerine varis olduğu Kâdiriyye, Nakşibendiyye-i Müceddidiyye, Nakşibendiyye-i Hâlidiyye, Dussûkiyye, Bedeviyye, Şâzeliyye, Mevleviyye ve Bayramiyye’den ders vermekte idi. Varisi olduğu silsileler, sağlığında basılmış bulunan ’İslâm’da Zikir ve Rabıta’ adlı eserinin sonunda gösterilmiştir.
Abdullah Fârukî el-Müceddidî Hazretleri, sevenleri ve tanıyanlarınca ’Yüreği Sevgiyle Dolu Cesur Bir Davetçi’ olarak anılmış ve anılacaktır şüphesiz. Kalemiyle ve diliyle bu uğurda yaptığı mücadeleler unutulmayacak ve talebelerine örnek teşkil edecektir. Evet, O, yüreği sevgiyle dolu cesur bir davetçi, insanlara ümit aşılayan mücahit, ilmiyle amil ihlâslı bir âlim ve kelimenin tam anlamıyla seçkin bir yol gösterici idi. Onun zamanımızın insanına ve özellikle de gençlerine ulaştırmaya çalıştığı mesaj gerçekten incelenmeye değer, önemli bir mesajdır.

VEFATI
Abdullah Farukî el-Müceddidî Hocaefendi, 11 Aralık 1999 tarihinde Cumartesini Pazar gününe bağlayan gece vefat etmiştir. Bir müddettir ayaklarlıdaki romatizma sebebiyle yürümekte zorluk çeken Hocaefendi, insanüstü bir gayretle acılarına aldırmıyor ve çalışmalarını, yolculuklarını bütün canlılığıyla sürdürüyordu. Daha önce bir kalp ameliyatı da geçirmiş olan Hocaefendi, bir televizyon programına telefonla katılıp Rasûlullah (s.a.v)’e dil uzatan görüş sahiplerine gereken cevapları verirken, hem Rasûlullah (s.a.v)’e hem de kendisine yapılan seviyesizce sataşmalara daha fazla dayanamayarak bir kalp krizi geçirmiş, hastaneye kaldırılmışsa da kurtarılamayarak Yüce Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Allah gani gani rahmet eylesin ve bizleri şefaatlerine nail eylesin. Bizlere de, bıraktığı ilim mirasını iyi değerlendirmeyi, onu kabrinde rahat ettirecek şekilde sürdürmeyi nasip eylesin. (Amin)

ESERLERİ
Abdullah Farukî el-Müceddidî Hocaefendi birçok eser kaleme almıştır. Kitap ve makalelilerinden bir kısmı henüz yayınlanmamış olan Üstadımızın aşağıda isimlerini zikredeceğimiz eserleri ise yayınlanmış bulunmaktadır.
Zahirî ve Bâtınî Edebler (1996/2000), Evrad-ı Şerîfe-i Farûkiyye (1996) Salavâtı Şerîfe-i Farûkiyye (1997/1998), İslâm’da Zikir ve Rabıta (1997), Fıkhî Risâleler (1997), Ehl-i Beyt ve On iki imamlar (1999).

NOT: Abdullah Fârukî el-Müceddidî Hazretlerinin kısaca hayatının aktarıldığı bu çalışma, Özlenen Fark Dergisi (ocak 2000) 42 sayısından, içerisinde; hayatı, silsilesi, üveysîliği, ilmi, zühd ve takvası, şemaili, vefatı ve eserleri, iç konu başlıklarını ihtiva eden ’Yirminci Yüzyılın Son Çeyreğinde Bir Sûfî Abdullah Farukî el-Müceddidî’ adlı makaleden kısaltılarak iktibas edilmiştir.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

  • salim

    Henüz dünyada yani geçici avare boşluklardan ıslam ıALLAH ı resulünü sahabe ve ehli beyt sevgisini güzelliğini yaşattı bıraktığı o paha biçilmez servetin anahtarını muzaffer efendimize bıraktı ki bağlılıgımızım kopmamasına izin vermedi inşaallah kıymetini bilen zümrelerden oluruz amin

  • ahmet kütük

    rabim sizleri yeryüzünden daim eylesin bütün ümmeti muhammete sizler gibi allah dostlarıyla olmayı nasip ve müeserleylesin efendim sizi çok özlüyoru hep kabimizdesiniz allahın bütün rahmeti mafireti zerinize olsun efendim

  • MANSUR

    ONLARIN TIRNAĞI BİLE OLAMAYIZ ŞİMDİ VELİLİK NEREDE O MAKAM NEREDE

  • OSMAN TAŞ

    ESSELEMUN ALEYKUM MUBAREK EFENDİM ÖYLE BİR İNSANDİ Kİ ONU ANLATMAYA KELİMELER YETMEZ HAK AŞIĞI YÜREĞİ YANIK SEVDAYLA DOLU SEVGİSİYLE YAKAN KAVURAN AZİZ MÜBAREK EFENDİM BEN EFENDİMİ SEVMEYE DOYAMADIM KARDEŞLERİM DOYAMADIM

  • zeyneb

    ah Efendim Can efendim senin o gül yüzünü görmek nasip olmadı ama senin sevgin nasip oldu elhamdülillah. ve yine hamd olsunki Rabbime, sana muzaffer evladına tabi olmayı nasip etti Rabbim sizlerden razı olsun

  • kübra topaçoğlu

    allah cünlenizden ve cümlemizden razı olsun insan ilmini paylaştıkça ilmi artar allah ilmini arrtıranlardan eylesin

  • HİSAMİ

    ALLAH (C.C) BİZİ ŞAH ALİ HÜSAMEDDİN (K.S) İLE HAŞR ETSİN ALLAH HEPİMİZDEN RAZI OLSUN

  • yusuf yonka

    s.a şah abdullah faruki el müceddidi Hz tanımak onununla zahiri alemde defalarca beraber olma şerefine erişmeme ramen onunla gerçek tanışma şerefini ahirete irtihalinden sonra tanıdım efendimiz s.a.v me onun kadar aşık onun kadar sevdalı bir kul ve bunu başka kullara akatarma mahareti olan bir insan görmedim allahım açmış olduğu bu yolu tanımayı nasibetti mevlam ondan ve onun yolunda olanlardan razı olsun

  • muhammed el ömeri

    esselamun aleykum ALLAH tüm evliyaların bereketinden ve fevzinden mahrum etmesin bizi inş. ne büyüktü şah ali husameddin (k.s) ve evlad resuldu. kutb-i ferd idi allah mertebesini ali etsin ve abdullah faruki müceddidi (k.s) allah mekanlarını cennet etsin PEYGAMBER efendimiz bi kudsi hadis-i şeriflerin şöyle buyuruyor MEN ADA Lİ VELİYYEN FEKAT EZENTUHU BİL HARB ( kim benim evliyalarıma düşmanlık ederse onunla harb ederim) sadaka resulullah esselamun aleykum

  • okan

    selamın aleykum ben sizin müslüman kardeşiniz olarak sizden bir ricam olacak ben şey hüsamettin tavili hakkında daha geniş bir yazı istiyorum bunu bana e-mail olarak gönderirseniz sevinirim e-mail bekliyorum....allaha emanet olun....

  • MEHMET

    ARADIĞIM BULAMADIĞIM GÜNEŞ ACABA DÜNYAYAMI GEÇ GELDİK YOKSA ARADIKLARIMIZMI ERKEN GİTTİ YOK ÇARESİ VAR AMA BEKLEMEK LAZIM ALLAH AZZE VE CELLE

  • yunus yıldırım

    ALLAH böyle insanları ümmeti muhammedin başından eksiltmesin. onlara çok ihtiyacımız var.hocaefendinin üstün bir takva üzerine olduğunu duymuştum.ki buda onun mübarek yüzünden okunuyor. hak teala bu insanlarla bize yardım gönderiyor.allaha iyi bir kul, evliyasınada gerekli saygıyı gösterme temennisiyle allaha emanet olunuz

  • bahar

    insnın çok güzel bu şekilde bir savunma yaparak vefat etmesi onu tanımak onu kaybedince nasıp oldu ama yaptıklarından nasıl biri oldunu anlıyoruz.yozgatta teyzem sayesinde muzaffer efendiyi ve faruki efendiyi tanımak nasib olmuştu.faruki efendiyi sadece cdlerden biliyorum.böle bir şeyi yaptığı ve bizide teşvik ettiği için ne mutlu ona ALLAH'IN BÜTÜN RAHMETİ ÜZERİNE OLSUN

20 kişi yorum yazdı.