Özlenen Rehber Dergisi

154.Sayı

Fıkıh Köşesi - 154.sayı

Seyfullah KILINÇ Özlenen Rehber Dergisi 154. Sayı
1- Karaborsacılık… İhtikârın tarifi, ihtikârın hükmü, ihtikâr hakkındaki hadis-i şerifler, ihtikârın hangi çeşit mallarda olduğu, ihtikâr yapan kimseye devletin nasıl davranacağı ve devletin sabit fiyat uygulamasının hükmü…
a) İhtikâr: İhtikâr, insanların ve hayvanların yiyeceklerine ait şeyleri, halkına zarar verecek bir şehirde satın alıp kıymetleri yükselsin diye hapsetmektir.
b) İhtikârın hükmü: İnsanlara ve hayvanlara zarar veren bir ihtikâr, kerâhet-i tahrîmiyye ile mekruhtur. İhtikâr yapan kimse, elinde bulunan malları satmamakla cemiyetin haklarını iptal etmiş, onların hayatına kastetmiştir ve onları zarar ve sıkıntıya sokmuş olmaktadır.
c) İhtikârın günah olduğuna dair pek çok hadis-i şerif bulunup onlardan bazısı şöyledir:
Rasûlullah (s.a.v.); ’Ticaret yapan kimse merzûkdur, ihtikâr yapan kimse melûndur’ buyurmuştur. Yani insanların yiyecek ve içeceklerini satın alıp onları pahalı satmak için hapseden kimse lanetlidir.
Rasûlullah (s.a.v.); ’Her kim ihtikâr yaparsa günahkâr olmuştur’ buyurmuştur.
Rasûlullah (s.a.v.); ’Bir kimse pahalanmasını isteyerek gıda maddesini kırk gün saklarsa, Allah’ın meleklerin ve bütün insanların laneti onun üzerinedir. Allah (c.c) onun ne nafile ne farz hiç bir namazını kabul etmez’ buyurmuştur.
Rasûlullah (s.a.v.); ’Her kim ümmetim üzerine bir gece pahalılık olmasını arzu ederse, Allah (c.c.) onun kırk senelik ibadetini mahveder’ buyurmuştur.
Rasûlullah (s.a.v.); ’İhtikâr yapan kimse, Peygamberleri öldürenler ile beraber haşrolunur’ buyurmuştur.
d) İmam Âzam ve İmam Muhammed (rh.aleyhimâ)’ya göre ihtikâr, insan ve hayvanların yalnız yiyecek maddelerine mahsustur. İmam Ebû Yusuf (rh.a.)’e göre ise ’İhtikâr yalnız yenilip içilecek olan maddelere mahsus olmayıp umuma zarar verecek olan her çeşit malda hatta altın, gümüş ve elbise gibi maddelerde de ihtikâr yapmak mekruhtur.’
e) Bazıları, ’Bir kimse satın aldığı malı pahalansın diye kırk gün satmazsa ihtikâr yapmış olur’ demişlerdir. Zira Rasûlullah (s.a.v.); ’Her kim gıda maddesi (satın alıp, pahalansın diye) kırk gün saklarsa, o kimse Allah’tan (c.c.) berî olmuştur, Allah’ta (c.c.) o kimseden berî olmuştur’ buyurmuştur.
İhtikârın kırk gün diye kayıtlanması, dünyada muaheze edilmesi/cezalandırılması itibariyledir. Yoksa bir gün bile ihtikâr yapan kimse asi olup ahiret azabını hak etmiş olur.
f) İhtikâr yapan kimse, hâkime şikâyet edildiğinde, hâkim o kimseye kendisinin ve bakmakla mükellef olduğu kimselerin ihtiyaçlarını karşılayacak miktardan fazlasını satmasını emreder. Şayet ihtikâr yapan kimse hâkimin sözünü dinlemeyip satmazsa, hâkim o kimseyi münasip göreceği bir şekilde cezalandırır ve ihtikâr yapmış olduğu malları onun namına satar.
g) Bir kimse kendi arazisinin mahsullerini veya başka bir şehirden getirmiş olduğu bir malı saklamakla İmam Âzam (rh.a.)’e göre ihtikâr yapmış sayılmaz. Ancak şu var ki pahalılık ve kıtlık zamanını beklediğinden dolayı günaha girmiş olur. Zira Müslümanlar hakkında fena bir niyette bulunmuş olur. İmam Ebû Yusuf (rh.a.)’e göre ise ’Bir kimse kendi arazisinin mahsullerini veya başka bir şehirden getirmiş olduğu bir malı pahalansın diye satmamakla ihtikâr yapmış olur. Hakkında ihtikâr yapan kimseye tatbik edilen ceza verilir.’ Zira Rasûlullah (s.a.v.)’in; ’İhtikâr yapan kimse melundur’ hadis-i şerifi mutlaktır. İmam Muhammed (rh.a.)’e göre ise bir kimse başka bir şehirden kendi bulunduğu şehre mal getirse, o şehirden kendi şehrine mal getirmek âdet ise, bu getirdiği maddeleri hapsedip satmaması mekruhtur. Zira umumun hakkı, o maddelere taalluk eder. Fetva için muhtâr olan kavil İmam Muhammed (rh.a.)’in kavlidir.
h) Devlet başkanının veya salahiyetli olan bir hâkimin bir zaruret görülmedikçe ticaret mallarına ’narh’ (yani belirli bir fiyat) koyması mekruhtur. Zira Rasûlullah (s.a.v.); ’Narh koymayınız, hiç şüphe yok ki, fiyat tayin eden (az vererek) kısan (azaltan), (çok vererek) yayan (genişlik veren ve böylece) rızıklandıran ancak Allah’tır (c.c.)’ buyurmuştur. Fakat gıda maddelerinin sahipleri haddi aşar da bunları fahiş bir fiyatla yani on liraya alıp yirmi liraya satarlarsa, bu takdirde umumun zararını defetmek için hükümdar veya hâkim rey/görüş ehliyle (konunun uzmanlarıyla) istişare ederek narh koyabilir.

2- Şarap yapan bir kimseye şıra satmanın caiz olduğu… Fitne ve fesatçılara silah satmanın caiz olmadığı…
a) Şarap yapan bir kimseye şıra satmak caizdir, (üzüm ve bağ satmak evleviyetle caizdir). Çünkü şıranın kendisinde bir günah olmayıp, şıra, değişip şarap olduktan sonra günahtır. (Bazıları ’mekruhtur’ demiştir.)
b) Fitne ve fesatçılara silah satmak caiz değildir (tahrimen mekruhtur. Lakin onlara demir satmak tenzihen mekruhtur. Yani, günah yapmakta kullanılan şeyin kendini satmak tahrimen mekruhtur, bu şeyi hazırlamaya yarayan maddeleri satmak ise tenzihen mekruhtur. Çalgı aleti satmak ve çalgı aletinin malzemesini satmak örneğinde dolduğu gibi.)

3- Borçlu olan bir Müslüman borcunu ödemek için şarap satsa, alacaklı şahsın, şarabın parasından alacağını tahsil etmesinin haram olduğu… Borçlu olan kişi zimmî ise, alacaklının o paradan borcunu almasının mekruh olmadığı…
Borçlu olan bir Müslüman borcunu ödemek için şarap satsa, alacaklı şahsın, şarabın parasından alacağını tahsil etmesi haramdır. Zira Müslüman’ın şarap satması batıldır ve parası da haramdır. Borçlu olan kişi zimmî ise, alacaklının o paradan borcunu alması mekruh değildir. Çünkü zimmî için şarap maldır.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.