Özlenen Rehber Dergisi

154.Sayı

Merhametten Maraz Doğar (mı?)

Mustafa ŞENTÜRK Özlenen Rehber Dergisi 154. Sayı
Dilimizde uzun yılların nihayetinde elde edilen tecrübelerle ortaya çıkmış çok güzel atasözleri ve deyimler vardır. Ömürleri içine alan zaman dilimleri nihayetinde elde edilmiş bu birikimler hiç kuşkusuz bizlere yol göstermekte, meramı öz bir şekilde ifade etmede yardımcı olmaktadır. Ancak bunların bazısında maksadını aşan, genel kabulü ve temel değerleri epey zorlayan ifadeler de yok değildir. Bunlardan biri ’Merhametten maraz doğar’ sözüdür.

Meselenin Tahlili
Maraz hastalık sıkıntı gibi anlamlara gelmektedir. Burada merhametin nihayetinde sıkıntı verici bir durum olduğu ve bunun umumileştiği gibi bir mana çıkmaktadır ki, bu son derece arızalı bir haldir. Öncelikle şunu net bir şekilde bilmek gerekir ki, hepimizce kabul görmüş temel değerlerimiz içerisinde yer alması gereken hususlar, tarihî süreçte Kur’an ve Sünnet çerçevesinde dinî ve kültürel birikim olarak hayatımıza yansımaktadır. Diğer bir deyişle Müslümanlar olarak bizlerin benimseyip kabul ettiği değer ve yargıların İslam nazarında makul, Kur’an ve Sünnet süzgecinden geçmiş hasletler olması gerekir. Bu manada İslam bizlere ’Rahman’ ve ’Rahîm’ sıfatları ile kâinatın ve hayatın merkezine merhameti yerleştirdiğini göstermektedir. Buna yüce kitabımız Kur’ân’ın ilk suresi olan Fatiha’da iki, diğer surelerde ise en az bir defa bu sıfatları zikretmesi en belirgin şahittir.
’Rahman’ ve ’Rahîm’ kelimeleri Arapçada ’Rahm’ kökünden gelmektedir. ’Rahm’ acımak manasına geldiği gibi kadındaki ’uterus/döl yatağı’ anlamına da gelmektedir. Ana rahmi, cenini nasıl korur, gelişimine imkân sunar, kanı ve canı ile beslerse merhamet duygusu da insanî hayatı ve beşerî vasıfları korur, besler ve geliştirir. Nasıl rahmi olmayan ya da tam işlev sağlamayan bir kadın ’ana’ olamazsa, merhameti olmayan bir insan da insan olamaz.
Allah Teâlâ’nın insanlara ve yaratıklara olan sevgi ve merhameti ise bundan çok çok daha ilerdedir. Nitekim Ömer b. el-Hattâb (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre; Nebi (s.a.v.)’in huzuruna (Havâzin kabilesinden) birtakım esirler geldi. Esirlerden bir kadın (çocuğunu kaybetmiş), göğsün(ü biri­ken süt)ü sağıyor, emziriyordu. Esirler içerisinde bir çocuk bulduğu zaman onu alıyor, karnına yaslıyor ve onu emziriyordu. (Kadının şefkatini görünce) Nebi (s.a.v.) bize: ’Şu kadının, çocuğunu ateşin içerisine atacağını düşünür müsünüz?’ buyurdu. (Biz): ’Hayır, atmamağa gücü yettiği müddetçe (atmaz)!’ dedik. Bunun üzerine (Rasûlullah): ’(İşte) Allah kullarına karşı, bu kadının çocuğuna (şefkatinden) daha merhametlidir.’ buyurdu.1

Kur’an ve Sünnet’te Merhamet
Kur’ân-ı Kerim’de; Allah Tealâ, merhameti kendi nefsine farz kıldığını,2 kurtuluş için asıl işin iman etmek, birbirimize sabrı ve merhameti tavsiye etmek olduğunu,3 inananların birbirlerine karşı son derece merhametli olması gerektiğini,4 Allah yolundan dönenlerin yerine Allah’ın ikame edeceği topluluğun müminlere karşı alçak gönüllü ve merhametli olacağını,5 insanın bu dünyada olduğu kadar ahirette de bir şefaatçiye, kendisine acıyıp merhamet edecek sıcak bir dosta ihtiyacı bulunduğunu6 haber vermekte ve inananlara karşı gönlümüzde asla kin taşımamamız gerektiğini7 emretmektedir. Bunun bir adım ötesinde Allah, merhametle hareket etmeyi, af yolunu tutmayı, iyilik ve güzellikle emretmeyi ve cahillerden yüz çevirmeyi emretmektedir.8

Hiç Merhamet Maraz Olur mu?
Sevgi, şefkat ve merhamet, insana saygının, ona karşı sevginin hatta ondan da önce insanın kendisine saygı ve sevgisinin bir göstergesidir. Biz bu âleme imtihan için gelmedik mi? Yaptıklarımızdan ya da yapmadıklarımızdan hesaba çekilmeyecek miyiz? Bize bu hayatı nasıl tükettiğimiz sorulmayacak mı? İnsan bu âlemde ne ekerse öbür âlemde mutlaka onu biçer. Nitekim Allah Rasûlü: ’Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.’9 buyurmaktadır.
Sevgi, şefkat ve merhamet ekseni üzere insanî kişiliği inşa eden yüce dinimiz, İslamî toplumun da aynı değerler üzerine yükseleceğini Efendimiz (s.a.v.)’in dilinden ifade buyurmaktadır: ’Birbirlerine karşı sevgilerinde, merhametlerinde ve şefkatlerinde (kâmil) müminlerin misali, (bir) vücut gibidir.’10
Merhametsizlik, acıma ve sevgi duygularından yoksun olmak insan için belki de hastalıkların en ağır ve devasız olanıdır. Sevgi, merhamet ve şefkatten mahrumiyet, insana acı çektiren ve onu ateşler içinde kıvrandıran bir hastalık gibidir. Kur’an ve Sünnet bunca açıklığı ile merhameti övmekte, müminlere merhameti emretmekte iken nasıl olur da merhamet maraz/hastalık olur ya da maraza sebebiyet verebilir.
Üstelik cennete girebilmeyi hak edebilmek için akraba, dost ve bütün Müslümanlara, hatta bütün insanlara karşı şefkatli ve merhametli olmak gerekmekte iken…
Şefkat ve merhamet, kalbin ve insanî ruhun temel karakteristik özelliklerindendir. Asliyeti bozulmamış, nefse ve şeytana ram olup nurani özelliklerini ve yaratılış güzelliklerini kaybetmemiş insanın belirgin vasfıdır şefkat ve merhamet. Şefkat ve merhamet her şeyden önce bir kalp eylemidir; zekâ ürünü değildir. Nitekim birçok zeki insan vardır ama şefkat ve merhametten nasipsizdir.

Merhametsizlik Canavarlıktır
Şefkat, merhamet ve maneviyat duygusundan mahrumiyet çok belirgindir ki insanı canavarlaştırır. Bazen canavar ruhlu insanlar toplumsal kabullerin arkasına kolayca sığınabilmekte ve ’Merhametten maraz doğar’ deyip canavarlığına bahane üretebilmektedir. Nefsanî istek ve arzularına, egoist tavır ve bireysel çıkarlarına merhametin engel olmaması adına merhametsizliği, canavarlığı savunabilmektedir. Oysa insana insanca muamele gerektiği malumdur. İnsan karşısındaki her kim olursa olsun insanî ve İslamî hüviyetini asla askıya almamalı, İslam’a ve insana yakışanı yapmalıdır.

Merhamet Allah’a Yaklaştırır
İnsanı Allah’a yaklaştıran şeylerin en önemlilerinden biri O’nun yaratıklarına şefkat ve merhamettir. Her zerre Hakk’ın tecellisine mazhar olduğu için Allah’ın yaratıklarına şefkatle davranmak gerekir. Mahlûk olmak itibarıyla insanla hayvan, büyükle küçük, fakirle zengin arasında bir fark yoktur. Bu yüzden bütün yaratıklara karşı şefkat ve merhametle davranmak inananın vazifesidir. Kimsenin kalbini incitmek; kaba sözlerle mahcup etmek hakkımız olmadığı gibi, dayakla tehdit ve tedip etmek asla haddimiz ve hakkımız değildir. Yanında bulunan okunu, cami, çarşı ve pazar gibi insanların toplu bulundukları yerlerde herhangi birine zarar vermemek için ucunu eliyle tutmayı emreden11 bir din elbette insanları dil okunun yarasından sakındırmayı çok daha fazla önemseyecektir.

Merhamet ve Çocuk
İnsana merhamet ve şefkat taliminin en etkin biçimde gerçekleştiği alan çocuklardır. Çocuklara duyulan şefkat ve merhamet insan gönlündeki rahmet tezahürlerinin en güçlü alanlarındandır. Nitekim çocuklarını hiç kucağına alıp öpmediğini söyleyen bir bedeviye Allah Rasûlü’nün söyledikleri bu konudaki değer hükmünü ortaya koymaktadır: ’Allah senin gönlünden merhameti çekip çıkarmışsa ben senin için neye malik olabilirim (yani kalbine merhamet koyamam)?’12

Merhamet ve Çağdaş Dünya
Hani bir söz vardır zaman zaman hepimiz kullanırız. Vefa sadece İstanbul’da bir semt adı mıdır? Merhamet sadece dillerde pelesenk ettiğimiz ama bunun yanında muhteviyatına vakıf olamayıp hayatımıza yansıtamadığımız bir ibare, bir söz, bir deyim midir?
Ya da şöyle söylemek mi meselenin zihin dünyamızda daha bir canlanmasına sebebiyet verir. Bir günde 10 milyon ekmeğin çöpe atıldığı ve aynı günde 25 bin kişinin açlık ve açlığa bağlı nedenlerden ötürü öldüğü bir dünyada merhameti konuşmak acaba ne kadar samimi?
Ya da yer kürenin bir yarısının lüks ve rahat içerisinde yaşarken diğer yarısındaki insanların savaşlarda bomba ve kurşunlar altında yaşam mücadelesi verdiği bir dünyada marazı/hastalığı merhamette aramak ne kadar masumca?
Kendi insanlarının rahatı için binlerce km uzaklıktan gelip Irak’ta, Suriye’de masum ve mazlum insanları katledenlerin olduğu bir dünyada sıkıntıyı merhamete bağlamak ne kadar insanca?
Ya da kişisel çıkarlar uğruna göz yumulan yanlışlıkların, hoş görülen hataların bir zaman sonra kendilerine dokunması ile basiretsizliklerini, merhameti suçlayarak gidermeye çalışanların var olduğu bir dünyada mazlumu konuşmak…
Ya da denizde boğulan masum ve mağdur insanlarına el uzatmayıp fildişi kulelerinde yaşayan Batı’nın umursamaz tavrının olduğu bir cihanda haksızlığı konuşmak…
Sırf Müslüman oldukları için Arakan’da, Gazze’de, Somali’de, Eritre’de, Yemen’de ve daha bir sürü yerde evlerinden, memleketlerinden hatta canlarından olan milyonlarca Müslüman’ın olduğu ve çağdaş-uygar(?) toplulukların üç maymunu oynadıkları bir âlemde adaleti, hakkı konuşmak ne kadar gerçekçi, ne kadar faydalı…

Merhamet ve…
Cenâb-ı Hak bir kimseye rahmet, inayet buyurursa o kimsenin gözünü yaş, kalbine hüzün ve yakarış, diline niyaz ve yalvarış koyar. O kimse de gözyaşıyla Allah’a feryâd ü figan eder. Eğer rahmete ermek, merhameti bulmak istersek; gözyaşını bulmak için ağlayanların yanına varmak gerekir. Yetim, fakir ve mazlumların hallerine şefkat ve merhamet etmek gerekir. Gözyaşını, bu tür insanların yanına varıp hallerine muttali olarak, dertlerine katılmak ve kendilerine hoş muamele etmekle bulabiliriz. Çünkü Allah’ın rahmetine kavuşmak garip, çaresiz, kimsesiz, dermandan düşmüş acizlere merhametle mümkün olur.13 Nitekim yıkık gönülle dökülen gözyaşını Allah Rasûlü; ’Allah’ın merhametli gönüllere koyduğu rahmet’ eseri olarak görmektedir.14
Şimdi sormak lazım, kendi adını ’Rahman’ ve ’Rahim’ olarak nitelendiren bir Hâlık, habibini âlemlere rahmet olarak göndermişken15 ve dahi merhametten son derece hoşnut ve razı olacağını yüce Kur’ân’ında ferman ederken merhametten hiç maraz doğar mı?
Hakk’ın rızası ile maraz yan yana olur mu?

(Endnotes)
1 Buhârî, Edeb, 18.
2 el-En’âm, 6/12.
3 el-Beled, 90/17.
4 el-Feth, 48/29.
5 el-Mâide, 5/54.
6 eş-Şuarâ, 26/ 100-101.
7 el-Hicr, 59/10.
8 el-A’râf, 7/199.
9 Buhârî, Edeb, 27.
10 Müslim, el-Birru Ve’s-Sılatu Ve’l-Âdâb, 17; Buhârî, Edeb, 27.
11 Buhârî, Salât, 66, Fiten, 7; Müslim, el-Birru Ve’s-Sılatu Ve’l-Âdâb, 34.
12 Buhârî, Edeb, 18; Müslim, Fedâil, 15.
13 Prof. Dr. Hasan Kâmil Yılmaz, ’Merhametten Maraz mı Doğar?’, Altınoluk Dergisi’ Nisan 2004, Sayı:218.
14 Bkz., Buhârî, Cenâiz, 32.
15 el-Enbiyâ, 21/107.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.