Özlenen Rehber Dergisi

138.Sayı

Hikem-i Faruki;hikem-i Farkiye'de Sıddîk-i Ekber

Ey sâdık! Hazret-i Ebû Bekir (r.a)’daki manevi kuvvet, kimsede yoktur. Ona bu kuvvetin verilmesinin sebebi Rasûlullah’ı en önce tasdîk eden oluşudur.
Ey tâlib! Hazret-i Ömer (r.a)’deki kuvvet, Hazret-i Ebû Bekir (r.a)’e nazaran güneşle yıldız gibidir. Buna rağmen Hazret-i Ömer güneşe baktığında, onun nazarıyla güneş kararmıştır.
Ey yolcu! Hazret-i Ömer (r.a); ’Bütün ömrünü veririm, tek Ebû Bekir, o bir geceyi bana versin,’ demişti. Sordular: ’Hangi gecedir?’ Cevabı şu oldu: ’Rasûlullah ile mağarada kaldığı ve Allah’ın kendisini ’ikinin ikincisi’ diye adlandırdığı gecedir.
Ey tâlib-i Hak! Rasûlullah (s.a.v) bir hadisinde; ’Allah benim sadrıma ne yerleştirdiyse, ben de Ebû Bekir’e aktardım.’ buyurdu.
Ey muhibb-i sâdık! Bir insanın gönlü Allah ve Resûlünün sevgisiyle dolduğu zaman Hazret-i Ebû Bekir’in havuzuna akar. Zîrâ o, Rasûlullah’tan sonra insanların en büyüğüdür. O, Rasûlullah’tan sonra öyle bir bayrak açtı ki, ona hiç kimsenin yetişmesi mümkün değildir.
Ey tâlib-i velâyet! Allah, velîlerin bâzı ahlâklarından râzıdır. Hazret-i Ebû Bekir’in istisnasız bütün hareketlerinden râzıdır.
Ey tâbi-i Nebî! Allah’ın sevgisi ve gadabı Rasûlullah’ta tezahür eder. Rasûlullah’ın sevgisi ve gadabı ise Hazret-i Ebû Bekir’de görülür.
Meselâ Hazret-i Ebû Bekir ile Hazret-i Ömer tartışmışlardı. Hazret-i Ebû Bekir Rasûlullah’a gelerek, haklı olduğu halde ’Ben haksızım’ demiştir. Rasûlullah ise; Hazret-i Ömer’e; ’Ya Ömer, Sen bana kılıç çektiğin zaman, O beni tasdikliyordu’ demiştir.
Ey âşık-ı sâdık! Rasûlullah Efendimiz, Hazret-i Ebû Bekir (r.a)’ın gönlünü tevhîd ile doldurdu. O’da bütün hâllerinde Allah’ın rızasını gözetti. Öyle ki Allah, Ebu Bekir (r.a) hakkında; ’Ene râzı’ demiştir. Buna sebep olan hususiyet, Rasûlullah’ın bütün sevgisinin onun göğsüne dökülmesidir.
Ey ârif! Hazret-i Ebû Bekir, velâyetin en üstünü olan ’sıddîkiyet’ makamındadır. Hazret-i Fâtıma ’nübüvvetten bir parça’dır. Bu sebeple Hazret-i Ebû Bekir’in Hazret-i Fâtıma’ya yetişmesi mümkün değildir. Onun için Hazret-i Fâtıma, Hazret-i Ebû Bekir’e bîat etmemiştir. Çünkü nübüvvet, velayete tabiî olamazdı.
Ey Hakk’ı arayan! Hazret-i Fatıma’dan sonra Hazret-i Ali (k.v), Hazret-i Ebû Bekir Efendimize bîat etmiş ve ’İslam çalkalanıyor, ancak senin ağırlığınla duruldu.’ demiştir.
Ey tâlib-i edeb! Hazret-i Ebû Bekir’in cömertliği Allah’ın büyük sıfatlarından olan ’el-Kerîm’ sıfatındandır. O, verdi ve bitti. Allah’ın hazinesi ise bitmez.
Ey mazhar-ı hakikat! Hazret-i Ebû Bekir’deki adalet Hazret-i Ömer’den geri kalmaz. Ama sıddıkiyet öyle bir parladı ki diğerlerini örttü. Allah’ın ahlâkı Hazret-i Ebû Bekir’de tecelli etti.
Ey sâlik! Cenâb-ı Hakk, kulunu öyle sıkar ki, sıktıkça kendine yaklaştırır ve perdeleri yırtar. Sıktıkça kendisine çeker. Çektikçe perdeleri kaldırır. Zirâ Allah (c.c) ile kul arasında 70 bin nûrdan, 70 bin zulmetten perde vardır.
Ey sâlik! Âşıklara kalsa, aradaki bütün perdeleri yırtar artar. Ama Allah (c.c) müsâade etmez. Çünkü bunları akıllar kaldırmaz.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.