Özlenen Rehber Dergisi

138.Sayı

Ulu'l Azim Peygambaerin İlki Hz.nûh (a.s.) -ıı-

H.Özlem AKSAÇLIOĞLU Özlenen Rehber Dergisi 138. Sayı
Küfürde Israrın Hidayet Nurunu Azap Ateşine Çevirmesi
Sabır ve tahammül ile tebliğ vazifesini gece, gündüz, gizli, açık yapmağa devam eden Hz. Nuh’un (a.s.) yoğun çabalarına rağmen kavmin ekserisi imandan kaçtı. İçinde bulundukları hal onları küfür çukuruna batırdıkça batırdı. Bunun üzerine, Nuh (a.s.): ’Ey Rabbim! Onlar, bana isyan ettiler. Malları ve evlatları, kendilerinin hüsranlarından başkasını artırmayan kimselere uydular. Onlar da, büyük büyük hileler yaptılar. Gerçekten, onlar, birçok kimseleri baştan çıkardılar. Sen, ey Rabbim! O zalimlerin, şaşkınlıktan başkasını artırma (Nuh: 21-24.) Ben, artık, mağlûbum! Benim intikamımı al (Kamer: 10). Benimle onlar arasındaki hükmü Sen ver de, beni ve beraberimdeki Müminleri kurtar. (Şuarâ: 118) Ey Rabbim! Yeryüzünde, kâfirlerden yurt tutan hiç bir kimse bırakma! Çünkü Sen, onları bırakırsan onlar kullarını yoldan çıkarırlar, nankör ve fâcirden başka da doğurmazlar! Ey Rabbim! Beni, Anamı, Babamı, iman etmiş olarak evime girenleri, erkek Müminleri, kadın Müminleri yarlığa! Zalimlerin helakinden başka bir şeyini de artırma!’ diyerek dua etti. (Nuh: 26-28)
Kurtuluş Binitinin İnşası

Cenâb-ı Hak peygamberine ağaç dikmesini emretti. Hz. Nuh’un (a.s.) diktiği Sac ağacı kırk yılda büyüyüp yetişti. Bu süre içerisinde boyu, üç yüz zirayı buldu. Kavminin küfür ve isyanı nedeniyle büyük dert ve keder yaşayan Hz. Nuh’a (a.s.) yüce Allah (c.c.) şöyle vahyetti: ’Kavminden, iman etmiş olanlardan başkası asla imana gelmeyecektir. O halde, onların işlemekte oldukları şeylerden dolayı tasalanma! Bizim nezaretimiz altında ve Vahyimiz (talimatımız) veçhile Gemi yap! Zulm edenler hakkında bana bir şey söyleme! Çünkü, onlar, suda boğulmağa mahkûmdurlar!’ (Hûd: 36-37)
Mesleği marangoz olan Hz. Nuh (a.s.) ağaçları kesti ve kuruttu. Bu aşamadan sonra Nuh (a.s.) geminin nasıl yapılacağını Cenâb-ı Hakk’a sordu. Bunun üzerine Allah başını horuz başı, karnını kuş karnı, kuyruğunu horoz kuyruğu gibi meyilli ve üç katlı yapmasını emretti. Nuh (a.s.) gemiyle ilgili bütün işleri kendisi üstlendi. Tahtaları birbirine bağladığı demirden çivileri dahi kendisi yaptı. Kullandığı keseri, yaptığı işlerde hiç yanılmıyordu.
Gemi üç katlı olup küçük pencereleri, birbirinden aşağı olmak üzere, üç kapısı vardı. Geminin üst katında, içme suyunu muhafaza eden depolar ve yiyecekler için iki yanına tahtadan dolaplar bulunuyordu. Bunun dışında geminin kanatları da vardı.
Şımarık Kavmin Alayları

Hz. Nuh’un (a.s.) kavminden her hangi bir topluluk yanından geçtikçe onunla alay ediyordu. Karada gemiyi nasıl yürüteceğini sorgulayarak ona gülüp duruyorlardı. Ancak Nuh (a.s.) onların bu çirkin tutumların aldırış etmeksizin işine devam etti.
Gemiye Biniş ve İlahi Gazabın Gelişi

Gemi tamamlanınca yüce Allah: ’Nihayet emrimiz gelip de sular coşup yükselmeye başlayınca Nuh’a dedik ki: "(Canlı çeşitlerinin) her birinden iki eş ile -(boğulacağına dair) aleyhinde söz geçmiş olanlar dışında- aileni ve iman edenleri gemiye yükle!’ Zaten onunla beraber pek azı iman etmişti. Bunun üzerine, Nuh (a.s.) gemiye binecek olanlara: ’Bininiz içerisine! Onun, akması da, durması da, Allah’ın ismiyledir. Hiç şüphesiz, Rabbim, çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir." dedi. (Hûd: 40-41)
Gemiye Hz. Nuh’un (a.s.) oğulları Sam, Ham, Yâfes ve bunların zevceleri ile kendisine iman etmiş bulunan altı kişiyi bindi. Fakat oğlu Yam (Kenan) ile karısı Vaile iman etmedikleri için gemiye binmediler. ’Nuh, ayrı bir yere çekilmiş olan oğluna bağırdı: Oğulcağızım! (gel) bizim yanımıza sen de, bin! Kâfirlerden olma! Oğlu ise: Bir dağa sığınırım! O, beni, sudan, korur! dedi. Nuh: Bu gün, Allah’ın emrinden, esirgeyen, Kendisinden başka hiç bir kurtarıcı yoktur! dedi. İkisinin arasına, dalga girdi. O da, derhal, boğulanlardan oldu.’ (Hûd: 42-43) ’Nuh, Rabbına dua ve nida edip: Ey Rabbim! Benim oğlum da, şüphesiz, benim âilemdendir. Senin (ailemi kurtaracağın hakkındaki) vadin, elbette haktır ve Sen, Hâkimlerin Hâkimisin! dedi. (Allah): Ey Nuh!, O, katiyen senin ailenden değildir! Çünki, o(nun işlediği) sâlih olmayan (kötü) bir iştir (kâfirlik ve imansızlıktır) O halde, bilmediğin bir şeyi benden isteme! Seni, bilmezlerden olmaktan, bihakkın men ederim! buyurdu. Nuh: Ey Rabbim! Ben, bilmediğim şeyi, Senden istemekten, Sana, sığınırım! Eğer, Sen, beni bağışlamazsan, esirgemezsen, hüsrana düşmüşlerden olurum! dedi.’ (Hûd: 45-47)
Bazı rivayetlerde gemiye binenlerin sekiz kişi veya on beş erkekle beş kadın veya on erkekle on kadın oldukları, hatta sayılarının seksen kişiye dahi çıktığı anlatılır.
Receb ayından on gece geçtikten sonra iman edenler gemiye bindi. Cebrail (a.s.) Hz. Âdem’in (a.s.) tabutunu getirdi. Gemiye alınan tabut erkeklerle kadınların arasına konuldu.
Bütün bu gelişmelerden haber alan Kral gemiyi yakmak üzere harekete geçti. Geminin yanına gelen Kral Hz. Nuh’a (a.s.) karşı koymak istediği an bir adam gelip bir kadının ekmek pişirdiği tandırından su fışkırmağa başladığını haber verdi. Bunun üzerine Kral tahkik için bir adam gönderdi. O da suyun çoğaldığını söyleyince Kral, ailesini ve oğlunu dağ başına yaptırdığı Maakil’e götürmek üzere acele evine döndü. Ne ilginç ki herkes tufanın vaktini bilmemekle beraber olacağını anlıyor, fakat imana yanaşmıyorlardı. Kendilerince tedbir alarak hazırladıkları evlere yiyecek doldurmuşlardı. Kral ev halkıyla dağa çıkmak istediği zaman kayaların başlarına yuvarlandığını görünce nereye yöneleceklerini şaşırdılar.
Göklerden kırk gün boyunca boşanan yağmurlar ve yerden fışkıran sıcak ve pis kokulu sular bütün yeryüzünü yuttu ve dağları kapladı. Güneş ve ay ışığının kararmasıyla dünya karanlık içinde kaldı, gece ve gündüz bir oldu.
Azap selleri kâfirlerin son nefesleriyle birlikte Vedd, Süva’, Yağus, Yauk ve Nesr putlarını, Nevz dağından alıp götürdü. Suların şiddetli akışları, onları ülkeden ülkeye sürükleyerek Cidde toprağına attı. Putların üzerlerine zamanla toprak yığılınca kaybolup gittiler.
Hz. Nuh’un gemisi altı ay boyunca bütün dünyayı dolaştı. Mekke Haremine kadar gidip Harem-i şerifin çevresinde yedi kere dolaştı. Bir müddet daha su üzerinde seyrettikten sonra Cûdi dağına ulaştı. (bkz. Hûd: 44) Gemi halkı sular çekildikten ve yerler kuruduktan sonra dağdan indi ve şükür orucu tuttu. O gün Muharrem ayının onu idi. Nuh (a.s.) gemisini kilitleyip anahtarını oğlu Sâm’a teslim etti.
Yeni Bir Başlangıç ve Hakk’a Vuslat
Hz. Nuh (a.s.) yeni bir başlangıç yaparak Semânin şehrini kurdu. Ekin ekip üzüm çubuğunu dikti. Ne var ki bir müddet sonra halk Veba salgınına yakalanınca Nuh (a.s.) ile oğulları dışında kalanların hepsi öldü vefat etti.
Nuh (a.s.) tufandan sonra, üç yüz elli yıl daha yaşamıştır. Vefatı yaklaşınca yerine büyük oğlu Sâmı vekil tayin etti. Oğulları Sâm, Ham ve Yâfes ile bunların oğullarına bir takım tavsiyelerde bulundu ve yüce Allah’a ibadete devam etmelerini emretti. Özellikle Sam’a nasihat ederek kalbinde zerre ağırlığınca şirk, kibir ve Allah’ın rahmetinden ümidi kesilmişlikten kaçınmasını söyledi.
Peygamberimiz (s.a.v.): "Nuh’un üç oğlu vardı: Sâm, Hâm, Yâfes. (Taberî-Tarih c.1,s.93, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.7O, Kurtubî-Tefsir c.9, s.35.) Sâm, Arabların babasıdır. Yâfes, Rumların babasıdır. Ham, Habeşlerin babasıdır.’ buyurmuştur. (Kurtubî-Tefsir c.9, s.35)
Hz. Nuh ve daha sonra gelen Hz. Hûd, Hz. Salih ve Hz. Şuayb (a.s.) Mekke’de vefat etmişlerdir. Kabirleri Zemzem ile Hacerü’l-esved Rüknü arasındadır.
Bir Peygamberin Dünyaya Bakış Açısı
Bir gün Hz. Nuh’a (a.s.): ’Ey Ebu’l-beşer ve ey uzun ömürlü! Dünyayı, nasıl buldun?" diye sorulmuştu. Nuh (a.s.): ’Onu, iki kapılı bir ev gibi buldum. Bir kapısından girdim, diğer kapısından çıktım!" demiştir’
Hz. Nuh’un (a.s.) evi kamıştan bir kulübe idi. Ona: "Keşke, bundan daha sağlam bir ev yapsaydın?" denilince Hz. Nuh (a.s.): "Ölecek bir kimse için, bu bile çok!" demiştir.
Nuh (a.s.) bir şey yediği, içtiği, giydiği ve bir şeye bindiği zaman: Elhamdülillâh dediği için Cenab-ı Hak ona ’çok şükredici kul’ adını vermiştir.
Hz. Nuh’un (a.s.) Hayatından Öğrendiklerimiz:

1. Tebliğ Allah rızası için sabır ve tahammülle kimseden karşılık beklenmeksizin yapılır.
2. Allah hiçbir zaman kendisine dayanan kulunu başıboş ve yardımsız bırakmaz.
3. Peygamberlerin Tebliğ vazifesinin yanında genellikle ilgilendikleri bir ek meslekleri var.
4. Dini yaşama ve yayma konularında alaycıların alayına aldırış etmemek gerekir.
5. Allah’ın rahmet ve merhameti sonsuzdur. Kulları için tövbe kapısını sonuna kadar açık tutar. Ancak küfür ve günahta ısrar sonucu ceza ve gazabının inebileceği de bir gerçektir. O halde kişi hep Allah’a sığınmalı ve devamlı korku ve ümit arasında yaşamalı.
6. Nuh (a.s.) tevhidi anlattıktan sonra kibir gibi kalbi hastalıklara dikkat çekmiştir. Bunlardan kaçınmak şirkten kaçınmak kadar önemlidir. Günümüzde kalbi hastalıkların tedavisi bir mürşid-i kâmile tabiiyetle mümkündür.
7. Bir Müslüman sevincini Allah’a şükür ile ifade etmelidir.
8. Bir Müslüman her zaman dünyayı kısa bir konak yeri olarak görmeli ve ona göre iş ve tutumlarını şekillendirmelidir.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.