Tâhir, pak, mübarek, kutlu, her türlü kusurdan uzak, son derece münezzeh (1), gayet mukaddes, her vasfında mükemmel, sınırlanmaya ve tasvire sığmaz, hiçbir leke kabul etmez, ter temiz (2), diye tarif edilen El-Kuddûs ism-i şerîfi aynı zamanda Allah’ın bütün kemal sıfatlarını ta?ıdı?ını, üstün ve mükemmellikleriyle övülmeye layık oldu?unu ifade eder.(3)
Nitekim Ha?r Sûresi’nde “...O Kuddûs’tür. Her türlü noksanlıktan münezzeh, temiz ve mukaddestir.”(4) buyrulmu?tur.
Kaynaklarda kaydedildi?ine göre, Hz. Peygamber (s.a.v) namazlarındaki rüku ve secdelerinde “Subbûhun, Kuddûsun Rabbünâ ve Rabbü’l-Melâiketi ve’r-Rûh/ Allah, her türlü kusurdan pak ve münezzehtir. O, bizim, meleklerin ve ruhun (Cebrail’in) Rabbidir diye zikrederdi.”
Gazalî Hazretleri bu ismin Cenâb-ı Hakk’ın, “Muhâlefetü’l li’l-Havâdis” sıfatı ile ili?kili oldu?unu bildirerek, Allah Teâlâ’nın sadece, insanlar tarafından noksanlık sayılan vasıflardan de?il, onlarca üstünlük sayılan bir takım be?erî ve izafî anlamda kemal sıfatlardan da münezzeh oldu?unu ifade eder. Ona göre, “el-Kuddûs” ismi, Allah’ın yaratılmı?lara benzemekten, insanların kemal zannettikleri göreceli üstünlüklerle muttasıf bulunmaktan, her türlü eksiklik ve noksanlıktan çok uzak ve pek temiz anlamlarına gelmektedir.
Kainattaki bütün nezâfet ve paklık Allah’tan gelir. Bütün mevcudatın bütün tesbîhât ve takdâsâtı, O’nun kudsiyeti’ni ilan eder. İsm-i Kuddûs’ün cilve-i âzâminden gelen tanzîf ve nezâfet, bütün kainatın mevcudatını temizliyor güzelle?tiriyor. Be?erin bula?ık eli karı?mamak ?artıyla, hiçbir ?ey de hakiki nezâfetsizlik ve çirkinlik görünmüyor.
Bedîuzzaman bu ismin kainattaki tesirini anlatırken, yer küreyi sürekli i?ler bir büyük fabrika ve her vakit dolar bo?alan bir otel bir misafir haneye benzetir. E?er o daimi temizlenme, süpürme ve dikkat ile bakma olmasaydı, bir senede bütün hayvanların yüz bin milletleri yer yüzünde bo?ulacaklardı. Bir ku?un kolayca kantlarını ve bir katibin sayfalarını temizledi?i gibi, dünya denilen ?u uça?ın ve göklerde uçan ku?ların kanatları ve kainat kitabının sayfaları da öylece temizleniyor, güzelle?iyor ki; ahretin hadsiz güzelli?ini bilmeyen ve imanla dü?ünmeyen insanlar, dünyanın bu temizli?ine bu güzelli?ine â?ık olurlar, adeta taparlar.
Demek alem denilen bu saray ve bu kâinat fabrikası, Kuddûs isminin bir büyük cilvesine aynadır ki, o kudsî temizlemeden emirleri de?il yalnız denizlerin temizleyicileri ve karaların kartalları, hatta kurtlar ve karıncalar gibi cenazeleri toplayan sa?lık görevlileri bile dinliyorlar. Hatta o kudsî temizli?e ili?kin emirleri, bedende cereyan eden kandaki alyuvarlar ve akyuvarlar bile dinleyip bedenin hücrelerinde temizlik yaptıkları gibi; nefes dahi o kanı tasfiye eder, temizler. Ve o emri göz kapakları, gözleri temizlemek ve sinekler kanatlarını süpürmek için dinledikleri gibi hava ve bulut dahi dinler.
Hava, zemin, yüze konan toz-toprak gibi süprüntüleri üfler temizler. Bulut süngeri zemin bahçesine su serper, tozu topra?ı yatı?tırır. Sonra gök yüzünü uzun süre kirletmemek için çabuk süprüntülerini toplayıp mükemmel bir düzenlilikle çekilir, gizlenir. Gö?ün güzel yüzünü ve gözünü silinmi? ve süpürülmü?. Parıl parıl parlar gösteriyor.
Evet nasıl ki bütün yaratıkların tesbîhatları ism-i Kuddûs’e bakar, öyle de kulun manevî temizleni?leri de (bunlar: itikat, ibadet, kalp temizli?i) Kuddûs ismini ister. Temizli?in bu kudsî ehemmiyetindendir ki, “Temizlik imandandır.” Hadisi temizli?i imanın nuru saymı?, “Allah tevbe edenleri ve temizlenenleri sever ayeti dahi, temizli?i ilahi sevginin bir vesilesi olarak göstermi?tir.
Kulun his’i, hayalî ve hayvanî olan temayüllerden kurtuldu?u gün ruhen kemale ermi? olur. Ona cennet bütün nimetleri ile verilse hiç birine iltifat etmez. Sahipsiz evi ne yapsın o?
Müridin celaleti, muradının celaletiyle ölçülür. Bütün gayesi karnına giren ?ey olursa kıymeti de ondan çıkan ?ey kadar olur.(5)
İnsan maddeten her türlü pislikten uzak, manen de birer manevî kir olan batıl inanç, kötü huy, bidat ve günahlardan arınmak suretiyle kuddûs isminin ?uurlu bir aynası olmalıdır. Muhammed b. Mübarek bunu ne güzel ifade etmi?tir. “La” süpürgesi ile yolları temizlemedikçe “İllallah sarayına varamazsın.
“El-Kuddûs ism-i ?erifinin tecellisi: Bu ism-i ?erifin tecellisine eren kul, kalbi Allah’tan ba?kasına müsait olmayan ve Allah’ın kirli perdelerden arıttı?ı yıkadı?ı kimsedir. Bu ismin tecelliyâtının mahzarı öyle bir kuldur ki, onun kalbinde ancak Allah Teâlâ vardır. Nitekim bir hadis-i Kutsîde: “Ben ne arz’ıma sı?arım ne de semâ’ma... ancak mü’min kulumun kalbine sı?arım.” buyrulmu?tur. Bir kimsenin gönlü Allah ile dolarsa, Allah onu kendisinden ba?ka olan ?eylerden arıtır. Bir gönüle Allah tecelli etti?i müddetçe o gönülde ondan ba?ka bir ?ey mekan tutunamaz. Kuddûs isminin tecelliyâtı ancak kalbe olur. Hem mukaddes olan kalbe...(6)
kaynakça:
1. Yıldırım Suat, Kur’an’da Uluhiyyet, s.266.
2. Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Yay. c. VII. s. 524 Ha?r.
3. Ahmed Abdülcevad, Lillâhi’l Esmaü’l Hünsâ, s. 29.
4. Ha?r Sûresi 59/23.
5. İmam Gazalî, Esmaü’l-Hüsnâ, s.29.
6. Gümü?hanevî, Veliler ve Tarikatlerde Usül.
El-kuddûs
Özlenen Rehber Dergisi 9. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.