Bu ayki yazımızda vefat yıldönümü, aralık ayına tekabül eden imam-ı Rabbânî Hazretleri’nin şahsiyetini ve hizmetlerini onun hayatını kıymetlendiren değerlerle tanıtmaya çalı?aca?ım.
İnsanlık Tarihi, içerisinde bir çok kıymetli ?ahsiyetleri barındırmı?tır. Bu büyük ?ahıslar her yönü ile ça?ında bulunan insanlara büyük faydalar sa?lamı?lardır. Aynı zamanda etrafını ı?ıtan bir kandil misali kendisinden sonraki insanlara da bu faydaları devam ede gelmi?tir.
İmamı A’zam, İmam-ı Şafii gibi alimler, Müslümanların, dinlerini kolaylıkla ve yanlı?lara dü?meden ya?amaları hususunda rehber olmu?lardır. Kurmu? oldukları mezheplerinden geçmi?te Müslümanların istifade ettikleri gibi, günümüz Müslümanları da bu mezheplerden birine tabi olmakla halen istifade etmektedirler.
Abdulakdir Geylanî, Hz. Mevlâlâ, Hacı Bayram-ı Veli, Şâh-ı Nak?ibend Hazretleri gibi mânâ imamları da dinin hem Zahîrî hem de Batınî yönden ya?anmasında, Rasûlullah Efendimizin yolundan uzakla?an insanları ir?atlarıyla istikamet yoluna sevk etmi?lerdir.
Ya?adıkları dönemde kendilerine tabi olanları nefsin batıl isteklerinden Tevhîdî istikamete ta?ıyan bu mânâ erleri, zamanımızda da kendilerine tabi olanları ortaya koymu? oldukları düsturlarla aynı güzelli?e ula?tırmaktadırlar. Bulundukları dönemlerinin karanlıklarını ilim ve irfanlarıyla nura çeviren bu güzide insanlardan birisi de, İmam-ı Rabbanî Müceddidî Elf-i Sânâ Ahmet Farukî Serhendî Hazretleridir.
Büyük ilim ve irfan sahibi olan İmam-ı Rabbânî Hazretleri Hindistan’ın Serhend beldesinde M. 1563 yılının a?ûre gününde dünyaya gelmi?tir. Büyük İmam, M. 1624’de de 63 ya?ında oldu?u halde Hindistân’ın Serhen beldesinde vefat etmi?tir.
İmam-ı Rabbânî Hazretleri baba tarafından Hazreti Ömer (r.a) Efendimizin neslinden gelmektedir. Anne tarafından ise nesli, Hazreti Fâtıma (r.anhâ) annemize ula?maktadır.
Büyük imam, öncelikle tefsir, hadis, fıkıh ve akait gibi ?er’î ilimlerden derin vukûfiyet elde etmi?tir. Tasavvuf yoluna sulûkü ise zahiri ilimleri ikmal ettikten sonra babasını vasıtası ile olmu?tur. 17 ya?ında iken Kadirî, Çe?tî, Sühreverdî gibi sekiz tarikat’te ders verme makamını elde etmi?tir. Daha sonra dönemin en büyük zatlarından olan Muhammed Bakî Billah’tan Nak?î tarikatına dair dersler almı?tır ve Nak?î- Müceddidî kolun en büyük üstadı olmu?tur.
Allâme İmam Suyûtî’nin “Cemîu’l-Cevâmî” isimli eserinde zikretti?ine göre Peygamber Efendimiz’in ?u hadis-i Şeriflerine muhatap oldular: “Ümmetim içinde bir ricâl gelecektir. Ona ‘sıla’ denir.
Niceleri onunla ?efkatine ve ?efaatine nail olur buyurmu?tur.” Bir çok alim Peygamber Efendimizin bu hadisine muhatabın ancak İmam-ı Rabbanî oldu?una ittifak etmi?lerdir. Cenâb-ı Hakk’ın ihsan ve ilhamıyla imam “Müceddidlik” makamına kavu?tu.
Müceddid; yedi ilkimi birbirine mezceden dirayeti, alimi-cahili, zengini-fakiri uzla?tıran feraseti çe?itli tarikat ve mezheplerin telifindeki idaresi, hulasa yüce tevhit dinini, türlü sebeplerle da?ılmı? sâliklerin esas usule göre yeti?tirilmesi ve birle?tirilmesi onun vazifelerinden idi. Velhasıl insanları gönülden bir bine ba?ladı. Birli?i kurdu ve böylece insanlı?a kıyamete kadar bir yol açtı.
İmam-ı Rabbanî Hazretlerinin manadaki terbiye usûlü ‘Veysîlik’ yoluyladır. Bunu kendisi ‘Mektûbât’ isimli eserinde ?u ?ekilde dile getirir: “Her ne kadar zahirdeki Muhammed Bakîbillah ise de, hakîkatte benim mür?idim Bâkî olan Hazreti Allah ile O’nun Peygamberidir.
Çünkü benim terbiyemi Hazreti Allah (c.c) ve O’nun Rasûlü yapmı?tır.” İ?te tasavvuf yolunda bu ?ekildeki terbiyeye veysîlik adı verilmektedir. Yine Mektûbât isimli eserinin 534. mektubunda Büyük İmam, tasavvuf yolundaki terbiyenin ‘Mürid’ ve ‘Murad’ olarak ikiye ayrıldı?ını söyler. Mürid yolundan terbiye edilenlerin kendi gayretleri ile seyr-ü sulûklarını ikmal ederken, Murad yolundan terbiye edilenlerin ise cezbe yoluyla yani Cenâb-ı Hakk’ın bu kulunu yakınlı?ına çekmesiyle terbiye edilir. İ?te manevî terbiye yollarının en üstünü olan Murad yoluna ‘veysîlik’ adı verilir. İmam-ı Rabbânî Hazretleri de bu yolla terbiye edildi?ini mektubunda açık bir dille ifade dilmi?tir.
İmam-ı Rabbânî Hazretlerinin kazandı?ı yüksek makamlara i?âreten üstadı, onun hakkında ?öyle demektedir: “Ahmed bir güne?tir. İki cihan onun feyzi ve fazilet nurlarıyla aydınlanmaktadır.” “Bir müddetten beri velayet kayna?ı olan makamınıza ihlâs ve saygılarımı arz ederim.”
İmam-ı Rabbânî Hazretleri, döneminde Rasûlullah’ın yolundan ayrılmaya ba?layan Müslümanları ve eski saflı?ını kaybeden Tarikatları tekrar ehl-i sünnet yoluna çekmek için mektuplar yazarak halkı ir?ad ve aydınlatma faaliyetlerini sürdürmü?tür. Mektûbât isimli güzel eseri i?te bu mektupların bir araya getirilmesinden olu?mu?tur.
Bu Büyük İmam’ı anmak için düzenlenen bir konferansta, dönemin hükümdarı Ekber Şah’a kar?ı verdi?i mücadeleyi ve çekti?i sıkıntıları ve makam-ı âlîsini de?erli üstadım Abdullah Farukî Hazretleri ?öyle dile getirmi?tir: “İmam-ı Rabbânî Hazretleri sünnetin ihyası yolundaki çalı?malarını devam ettirirken en büyük engeli zamanın hükümdarı Ekber Şah tarafından görmü?tür.
51 yıl hükümdarlık koltu?unda oturan Ekber Şah kendini yer yüzünde Allah’ın tek mümessili saymak gayreti ile ya?amı?tır. Kendisine göre bir din ilan etmi?tir. İlan etmi? oldu?u bu dine girmemin en büyük merasimi; ba?ındaki sarı?ı çıkarıp eline almak ve padi?ah’ın aya?ına kapanmaktı. Bu dinde abdest almak yoktu. Kaplan eti dı?ında et yemek yasak, sırf Müslümanlara kasıtlı olsun diye domuz eti yemek ve ?arap içmek mubahtı.
Böylesine zalim olan Ekber Şah aynı zamanda İslamî ibadetleri ve haccı da yasak etmi?, yasa?a saygı göstermeyenleri de ?iddetle cezalandırmı?tır. İslam bayramlarını kaldırarak yerine Farisîlerin 14 bayramını koymu? ve Cuma namazını kaldırarak Arapça ö?renmeyi de yasak etmi?tir. Ekber Şah ve adamalarını yaptıkları zulümler bunlarla da bitmemektedir.
Sırf Allah ve Rasûl’üne dü?manlı?ını ifade etmek için içkiyi, kumarı, faizi helal sayıyor, erkekler için ipek ve altın kullanmalarını da mubah görüyor ve ayaklarını Kâbe’ye kar?ı uzatmaya özen gösteriyordu. İslamî ilimlere ve onların ö?retilmesine de ?iddetle kar?ı çıkan Ekber Şah zamanında fıkıh ve hadis ö?renimi ayıp sayılırdı. Bu i?le u?ra?anlar a?a?ı ve küçük görülmü? ve ilim ehli ba?ka memleketlere çıkmaya zorlanmı?tır.
Bunca zulüm ve i?kencenin, ahlaksızlı?ın had safhaya ula?tı?ı dönemde, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in sünnetlerini yaymak için mücadele eden İmam-ı Rabbânî ve müritleri de bu hükümdarın zulmüne maruz kalmı?, zindana atılmı? ve zindanlarda 9 yıl kalmı?tır. Daha sonra İmam’ın ?öhretinin har tarafa yayılması neticesinde onu zindandan çıkartmak isteyen Ekber Şah’a;
“Bütün Müslümanları zindandan çıkarmadı?ı müddetçe kendisinin de çıkmayaca?ını söylemesi” imam’ın büyüklü?ünün ba?ka bir yönünü sergiler. İmam-ı Rabbânî Hazretleri zindanda bulundu?u süre içinde bir çok insanın İslam’la ?ereflenmesine vesile olmu?tur.
Daha sonra Ekber Şah’ın yerine geçen o?lu, görmü? oldu?u bir rüya üzerine zindana gelerek İmam-ı Rabbânî Hazretleri önünde tövbe edip İslâmiyetin emirlerinin tamamen uygulanması, yıktırılan camilerin yeniden yapılması, sı?ır yememek için verilen emrin iptal edilmesi, Müslüman olma suçu ile tevkif edilmi? bütün Müslümanların serbest bırakılması gibi hususları da kabul ederek imam’a intisap etmi?, hürmet ve ihsanlarda bulunmu?tur.
İmam-ı Rabbânî Hazretleri bundan sonraki dönemlerde de ir?at ve tebli? faaliyetlerini geni? bir alanda deva ettirmi?tir. Yakla?ık be? asırdan gönümüze kadar onun fikir ve elimize ula?an mektupları hâlâ aynı canlılı?ı devam ettirmektedir. Bu yönde bir çok Müslüman kar?ıla?tı?ı sayısız problemi çözmede bu kayna?a ba?vurmaktadır. İn?allah aynı görevi bundan sonraki asırlarda da yürütecektir. Çünkü İmam-ı Rabbânî Hazretleri ikinci bin yılın Müceddid’idir ve onun mânevî tasarrufu kıyamete kadar devam edecektir.
Hiçbir kimsenin yapamayaca?ı bir hizmeti bu dine yapmı?, tarikatın ?eraitten ayrı bir husus olmadı?ı gerçe?ini ortaya koyarak ?eriat ve tarikatın bir oldu?unu ya?adı?ı hallerle kabul ve ispat etmi?tir.
Bu büyük imamın İslam dininin canlandırılması yolunda yapmı? oldu?u çalı?maları bu günlerde onun evlatları olan “Farukî” nesilleri vasıtasıyla devam etmektedir ve bu hizmet kıyamete kadar devam edecektir.
İmam-ı Rabbânî Hazretleri’nin bize ula?an en büyük eseri olan Mektûbât’ında mübare?in ya?amı? oldu?u manevî hallerin tezahürünü, makâm-ı âlîlerini, din’i tebli? yolundaki gayretlerini, bid’atlere kar?ı mücadelesini, sünnet-i seniyye’nin ihyası için çabalarını, tebli?inin ne denli yer buldu?unu ve kendisinden müstefit olanların çoklu?unu, alim-cahil her kesmin istifadesi için mutlaka çok mühim düsturların bulundu?unu, dinin bütününe vukûfiyeti’nin ziyasını, iç âlemle dı?ın yani amelî tezahürlerin nasıl mezc oldu?unu ve en önemlisi de Allah’ı tevhit etmede en do?ru istikameti ve esas olarak bu, dil’in birlemesine ruhun da i?tirakini ve engin semerelerini görmek mümkündür.
İ?te onun bu kıymetli eserini okurken hayât-ı ?ahanelerinde kar?ıla?mı? oldu?u havadisleri de göz önünde bulundurarak ve bu günümüze kıyasla oradan ders alarak okursak eserden gerçek manada istifade etmek mümkün olacaktır. Bir çok manevî halin söz konusu oldu?u bu ir?at mektuplarından istifade ise, ancak bir Mür?id-i Kâmil’in sulûk yolunun taliplerine, onların hal ve derecelerine indirgeyece?i sohbetleriyle mümkün olacaktır.
O, gerçek bir Allah dostu ve hidayet mansıbının büyük bir halkasıdır. Onun hizmetinin hulasası din-i mübîn’in tüm bid’at ve yanlı?lılardan arındırılarak, Tevhîd’in ikamesi ve Sünnet-i Nebevî’nin maddî ve manevî hayatımızda en güzel bir ?ekilde ma’kes bulmasını sa?lamaktır.
Tasavvuf yolundan istifade etme noktasında İmam-ı Rabbânî Hazretlerinin bu kıymetli eserini sıkça okumalıyız. Ondan alınması gereken en önemli derslerden birisi ?eriat ve tarikatın bir bütün içerisinde telakki edilmesi ve ilimsiz, cahilâne bir vaziyette tasavvuftan istifade etmenin mümkün olmayaca?ıdır. Zira ?eriatı bilmeden hatalardan korunmak imkan dı?ıdır. Maksat, ?eriat-ı İslâmiye’yi ruhun ve aklın terbiyesi ile Hazreti Şâh-ı Rasûl (s.a.v) gibi ya?ayabilmek, ihsan ve di?er yakınlıklarla Allah’a gerçek kul olabilmektir.
Mübarek İmam-ı Rabbânî Hazretlerini bu maksat çerçevesinde sizlere anlatmaya çalı?tım. Bu hizmet vesilesi ile Nazif ve ince bir lisan ile mübarek İmam-ı Rabbanî Hazretleri Efendimizin ?efaatlerini ümit ediyorum...
İmamı Rabbanî Müceddidî Elf-i Sânî Ahmet Farukî Serhendî Hz.
Özlenen Rehber Dergisi 9. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.