Özlenen Rehber Dergisi

82.Sayı

Abdullah Fârukî El-müceddidî'nin (k.s) Eğitim Anlayışı

Yakup YÜKSEL Özlenen Rehber Dergisi 82. Sayı
’Abdullah Farûkî el-Müceddidî Hazretlerinin Eğitim Anlayışı’ konulu bu yazımızdaki çabamız, Efendi Hazretlerini anlatmak değil; sadece gördüklerimizi aktarmaktan ibaret olacaktır. Cenâb-ı Hakk, anlatılanların tümünü kalplerde şimdiden tesirli kılsın inşallah.

Abdullah Fârukî el-Müceddidî Hazretlerinin en önde gelen vasıflarından biri, hiç şüphesiz dinimizi öğretme noktasında talebelerinin eğitimi için göstermiş olduğu üstün gayretleridir. O, insanlara İslam dininin tek bir hükmünü, bir âyet-i kerimeyi, bir hadis-i şerifi, bir edebi alıştırabilmek için kilometrelerce yol kat etmek zorunda dahi olsa, her fırsatı değerlendirmiştir. Her ortamda eğitim-öğretim faaliyetine devam etmiş, anlatma, soru cevap, örnek uygulama, tekrar gibi çeşitli eğitim metotlarını yerli yerinde, en başarılı bir şekilde uygulamıştır.
Onun düzenli olarak yaptığı ve herkese açık olan sohbetleri, başlı başına bir eğitim-öğretim ve terbiye faaliyeti olmuştur. Sohbetlerinde hadis, akâid, fıkıh ilimlerine mutlaka yer vermiş, bu zahiri ilimlerin ardından gönül sohbetleriyle batınî konulara da değinmiştir.
Onun sohbet usulünü ana hatlarıyla şu şekilde ifade etmek mümkündür:

1. Kur’ân-ı Kerim: Abdullah Fârukî el-Müceddidî Hazretleri, her sohbetine sözlerin en güzeli, Kur’ân-ı Kerim tilaveti ile başlardı.
2. Hadis-i Şerif: Kur’ân-ı Kerim’in ardından meşhur hadis eserlerinin birisinden bir bölüm okunur ve gerekli yerlerde bizzat kendisi açıklamalarda bulunurdu. Bununla birlikte şayet okunulan hadis-i şerif, daha önceden bilinen ve ahlâk olarak da tatbik edilmiş ise bir sonraki hadise geçilirdi. Eğer ilk defa işitiliyor ve öğreniliyorsa diğer hadise geçilmezdi ve kendisi şöyle derdi: ’Tamam evlâdım, sonraki hadisi okuma. Zira bu gün yeni öğrendiğimiz bu hadis-i şerifteki sünnetleri uygulayacağız.’
3. Akaid: Kur’an ve Hadis sohbetlerinin ardından, Ehl-i Sünnet itikadını (Mâturîdiyye Akaidi) konu alan bir eser takip edilir, özellikle de iman esasları ile ilgili itikadî bir konu ele alınırdı. Efendi Hazretleri, ’Ehli Sünnet dışındaki fırkalar hep itikaddan yara almışlar’ diyerek tevhid akidesinin her gönülde düzgün ve doğru bir şekilde yerleşmesi için azami gayret gösterirdi.
4. Fıkıh: Hanefi fıkhına uygun bir ilmihal kitabı takip edilir ve fıkhî meseleler belli konular dâhilinde, gerekirse uygulamalı olarak ele alınırdı.
5. Tasavvuf sohbetleri: Bu konuda da daha çok Hz. Abdulkadir Geylanî ve İmam-ı Rabbanî Efendilerimizin eserlerini bizzat kendisi takip ederek dersler yapardı. Daha sonraları ise bazen kendisinin bizzat kaleme almış olduğu eserlerinden talebelerine de sohbet için imkân tanırdı.
Abdullah Fârukî el-Müceddidî Hazretleri, sohbetlerini her zaman kaynak eserlerden yapmaya azami gayret gösterirdi. Şayet kaynak eser o anda yanında bulunmuyorsa, kaynağın adını, yazarını ve hatta sayfa numarasına varıncaya kadar gerekli tüm bilgileri sıralayarak, Ehl-i Sünnet imamlarının ortaya koyduğu dosdoğru yola tabi olur, asla Sünneti Seniyye dışında bir yol tutmazdı. Tasavvuf sohbetleri dışında diğer sohbetleri talebelerine yaptırır, onların yetişmesi ve eğitimine büyük hassasiyet gösterirdi. Kendisi de bizzat sohbeti yakından takip ederek Ehl-i Sünnet anlayışı çerçevesinde Allah ve Rasûlü’nün muradının dışına çıkılmamasına özen gösterirdi.
Sohbetin sonunda konuyla alâkalı sorular varsa cevaplar, işlenen konunun herkes tarafından azamî dikkatle dinlenilmiş ve öğrenilmiş olmasına dikkat ederdi. Bazen de kendisi orada bulunanlara sorular sorardı. Hatta onun ’Şimdi de biz soralım bakalım’ dedikten sonra herkesin başlarını öne eğerek gözlerini Efendi Hazretlerinden kaçırmaya çalıştığı da şimdi bizlere tatlı bir hatıra olmuştur.
Efendi Hazretleri, ibadetlerin farzları, vacipleri, sünnetleri gibi her müslümanın bilmesi gerekli olan hususları hiç bıkıp usanmadan her fırsatta tekrarlardı. Hatta takip edilen kitap bitince ya aynı esere yeniden başlar veya benzer bir kitaptan bir daha bir daha, tâ gönüllere yerleşinceye kadar aynı konuları tekrar tekar yeniden işlerdi. Fıkhî konular içerisinde özellikle namaz üzerinde çokça durur, namaz ile ilgili fıkhî hükümlerin tamamını talebelerine inceden inceye, tatbiki olarak öğretirdi. Öyle ki, bir sohbetinde ’Kim iki rekâtlık bir namaz içindeki tüm hareketlerin farz mı, vacip mi, sünnet mi, müstehap mı olduğunu uygulamalı olarak gösterecek?’ demiş, pek çok talebesi bunu yapmaya talip olmuştu.
Hadis-i şerifleri öğretme hususunda da ayrı bir titizliğe sahip olan Abdullah Farukî Hazretleri’nin üstün gayretleri sonunda talebeleri, meşhur hadis kitaplarındaki hadisleri defalarca okuyup dinlemişler, dahası Arapça metniyle birlikte pek çok hadis-i şerifi de ezberlemişlerdir. Efendi hazretleri, her sohbetinde orada bulunanlara ’Rasûlullah’ın lisanıyla konuşun’ diyerek özellikle Arapça metinleri ile birlikte ezberden hadis-i şerif okuttururdu. Böylelikle o, hem öğrenilenlerin unutulmamasını hem de başkalarından yeni yeni hadisler öğrenilmesini sağlıyordu. Bununla birlikte hadis ezberleme konusunda da insanları motive ediyordu. Hatta bazen gençler arasında hadis ezberleme yarışmaları tertip edip, onları maddeten de ödüllendiriyordu.
Efendi Hazretleri (k.s.), ilme ve ilim sahibine büyük önem verirdi. Hafızları çok sever, namaz kılınırken, sohbet yapılırken, hafızları ve ilim tahsili yapmış olanları daima ön tarafa geçirir, bunun Peygamber Efendimizin bir sünneti olduğunu ifade ederdi.
’Beşikten mezara kadar ilimi talep edin’ hadisi eğitim öğretim faaliyetleri açısından onun her anına yansımıştı. Çalışırken, seyahatteyken, ziyarete gittiği yerlerde, piknikte, düğünde ama her yerde onunla bulunan her insan ilmî, ahlakî, edebî olarak kendisinden istifade ederdi. Bir yolculuk esnasında bir kardeşimiz arabanın camından dışarıya bir şey bırakmıştı da; ’Oğlum! Temizliğe önce bizim dikkat etmemiz gerekmez mi? Söyle bakalım. Şimdi sana ne kadar ceza verelim’ diyerek onu uyarmış ve belli sayıda ’Kelime-i Tevhid’, ’Allah’ Esması ve ’Salât-ü Selâm’ söylemekle cezalandırmıştı. İşte o müşfik üstadımızın verdiği cezalar bile bir terbiye, eğitim ve öğretme faaliyeti içeriyordu.
Haramlardan uzak dini programların yapılmasını öğretmek amacıyla hiçbir maddî karşılık almadan, üstelik masrafına da katlanarak insanların düğün ve nikâh davetlerine katılır, ’Ölümün ne zaman ve ne şekilde geleceği belli olmaz’ diyerek orada da insanların Allah ve Rasûlü’ne olan itaatlerinin ortaya çıkması noktasında eğitimlerine gayret sarf ederdi. Bir seferinde bir düğün programına talebeleriyle konuk olmuştu. Aynı sırada, komşu evde de çalgılı bir düğün icra ediliyordu. Kur’ân-ı Kerim tilaveti başlayınca, diğer düğün sahibi kendi programını durdurarak, Kur’ân’ın sükûnetle dinlenmesini sağlamıştı. Bunun üzerine Rahmetli Efendim, düğün evinden ayrılacağı sırada, diğer düğün sahibi komşu eve haber gönderdi ve ziyaret etmek istediğini belirtti. Düğün sahibi, Efendi Hazretlerini sevinç içinde kapıda karşıladı ve onların bahçelerinde de sohbet, zikir meclisi tertip edildi. Sonradan öğrenildi ki, o andan sonra düğün sahibi düğününe Allah’ın emrettiği şekilde sünnet üzere devam etmiştir.
Abdullah Fârukî el-Müceddidî Hazretleri, yukarıda da belirtildiği üzere sohbetlerini sadece kendisi yapmaz, yetiştirdiği gençlerin de sohbet etmelerini sağlayarak onları cesaretlendirirdi. Talebelerinden gerekli ehliyete sahip olanları zaman zaman imamlığa geçirir, Cuma ve vakit namazları kıldırmalarını sağlar, her konuda onların eğitimleriyle bizzat ilgilenirdi. Sohbetlerinde çocuklara özel bir ilgi gösterir, sorulu cevaplı işlediği derslerde onlara da özellikle bilebilecekleri sorular sorar ve tatlı tebessümüyle ’aferin yavrum’ diyerek onurlandırırdı.
Eğitim öğretim faaliyetleri için her türlü imkânı kullanan Efendi hazretleri, pek çok radyo ve televizyon programlarına da katılmıştır. Ayrıca düzenli olarak ’Özlenen Fark’ isimli aylık bir dergi çıkartma gayreti içerisinde olmuştur. Bununla birlikte ’Zahirî ve Batınî Edebler, İslâm’da Zikir ve Rabıta, Fıkhî Risaleler, Ehl-i Beyt ve On iki İmamlar’ adlı çok kıymetli eserlerini kitap haline getirerek, daha çok insanın istifade etmesini sağlamıştır.
Abdullah Fârukî el-Müceddidî hazretlerinin dinimizi öğrenmekle ilgili, şu sözlerini de burada hatırlatmak yerinde olacaktır:
’Ben, kardeşlerimize Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaate uygun kitaplar okumalarını tavsiye ediyorum. Bilhassa fıkıh, ilmihal, akaid kitaplarını, sahîh olan kitapları mutlaka okumalıdırlar. Abdalkadir Geylanî, İmâm-ı Rabbanî, İmâm Gazalî, Mesnevî okunmalı... Müslümanlar, gençler akaidi iyi bilmeli, fıkhı iyi bilmeli… Buharî, Müslim, Riyâzü’s-Sâlihîn, Tâc, Kenzü’l-İrfân, Kütüb-i Sitte okumak çok faydalıdır.
Bir insanın bilgisi yoksa zararın nereden geldiğini anlayamaz. Zehri fark edemez; ama kendisinde İslâmî bilgiler varsa, alt yapısı kuvvetliyse, nereden gelirse gelsin anlar ve dur diyebilir. En azından herkesin ilmihâl bilgisini mutlaka bilmesi gerekir. Sünnetleri iyi bilmelidir ki mücahede (nefsin kötü huy ve ahlaklarına karşı girişilen mücadele) edebilsin. Sapık fırkalara, görüşlere karşı çıkabilsin. Bilhassa akaide, itikada çok dikkat etmek lazımdır. Çünkü yetmiş üç fırka vardır. Bunlardan birisi Fırka-i Nâciyedir (kurtulan fırkadır). O bakımdan İslâm’ı iyi bileceğiz. İslâm nedir, fıkıh nedir, akâid nedir, sünnet nedir, farz nedir, haram-helâl nedir?.. Bunları bilerek şuurlu, bilgili olmalı tasavvuf ehli... Yoksa bilmeden dine zarar verir.’
Görülüyor ki yaşamının her bölümünde edeb ve güzel ahlak üzere olma gayreti içerinde bulunan Rahmetli Üstadımız, eğitim anlayışı olarak da öğrenme ve öğretme faaliyetlerinde her daim belli edeb üzere olmuştur. Zira onun yaşamında her an ’Dinin tamamı edebden ibarettir’ anlayışını görmek mümkün olmuştur.
Netice olarak eğitim anlayışı açısından bakıldığında Abdullah Fârukî el-Müceddidî Hazretleri hakkında şunları söylesek sanırım yanlış olmaz:
• Abdullah Farukî hazretleri, Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin ’Çocuklarınızı üç şeyle terbiye ediniz: Kur’ân tilaveti, Peygamber sevgisi ve Ehl-i Beyt sevgisi’ hadis-i şerifini yaşantısında kendisine rehber edindiği görülen bir peygamber aşığıdır.
• Abdullah Farukî hazretleri, ’Çocuklarınızı kendi zamanınızla sınırlamayın. Zira Allah Teâlâ onları gelecek zamanlar için yaratmıştır’ buyuran Ehl-i Beyt’in babası Hz. İmam Ali Efendimizin sevdalısı ve vizyonunu geniş tutan bir Allah dostudur.
• Abdullah Farukî hazretleri, ’Her şey bir şeydir. Hayvanların tersi dahi bir şeydir. Ya gübre olur ya da yakıt olur. Lakin cahil insan La Şeydir (hiçbir şey değildir)’ sözünü yeri geldikçe evlatlarına sık sık tekrar eden ve asla cehaletten hoşlanmayan bir varisi nebidir.
• Abdullah Farukî hazretleri, her duasında ’Ya Rabbi! Cahillikten, tembellikten ve ataletten Sana sığınırız’ diyerek Rabbine niyazda bulunan, dualarında bile ilme önem veren ve bir şeyler öğretme gayreti içerinde bulanan bir eğitimcidir.
Öyleyse, Mübarek Efendimin ’Bizim Yolumuzun esası üçtür: Tevhid akidesinin hâkimiyeti, Sünnet-i Rasûlullah’a iştiyakla bağlanma ve Ehl-i Beyt sevgisi’ şeklindeki nasihatlerinin ışığı altında, Hz. Ali Efendimizin şu duasını sık sık tekrar etmek lazımdır: ’Ya Rabbi! Bizleri susması fikir, konuşması zikir, bakması ibret, hareketi ibadet olan kullarından eyle.’ Âmin.
Sözlerimizi Mübarek Efendimin bir televizyon konuşmasından sonra yapmış olduğu şu güzel tavsiyeleriyle bitirelim:
’Bütün din kardeşlerime tavsiyem; Allah’ın emirlerine sıkı sıkıya sarılma, hurafelerden, bidatlerde arınarak, Rasûlullah Efendimizin sünnetlerine yönelme, onun hadislerini okuma, hadislerini ezberleme, hadisleriyle amel etme, Rasûlullah Efendimizin ve sahabelerin hayatlarını okuma, onlara göre amel etme, yeniden Rasûlullah Efendimizin hayatını canlandırma. İşte insanlığımız için kurtuluş ancak böyle olur, başka türlü olması mümkün değildir. Bütün kardeşlerime selâm ediyorum. Allah’ın rahmeti bereketi sizler ve bizleri dinleyenlerin üzerine olsun. Âmin.
Ve’l-hamdü lillâhi Rabbi’l-Âlemin.

* Makalemizde, Recep Faruk KARABAL’ın, ’Abdullah Farukî Hazretleri’nin Hakkı Öğretme Gayreti Üzerine’ adlı makalesinden (Özlenen Rehber Dergisi, Sayı 69) istifade edilmiştir.


Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.