5- Müritleri, Halifeleri ve Tarikatı:
a) Müritleri:
Rivayete göre Ahmed Yesevî’nin her tarafa yayılan doksan dokuz bin müridi, on iki bin kâmil ehl-i suffesi ve ananeye uygun olarak hayatta iken tayin ettiği pek çok halifeleri bulunmaktadır.1
Hâce Ahmed Yesevî’nin dünyanın dört bir tarafına göndermiş olduğu halifeleri vardır. O, bütün İslam tarikatlarındaki mevcut usule riayet ederek, daha hayatta iken birtakım halifelerini muhtelif Türk sahalarına yollamıştır. Bunlardan birçoğu unutulmuşsa da asıl büyük şeyhlerin hatırası saklı tutulmuştur.2
b) Başlıca Halifeleri:
Mansur Ata (v.h.594/m.1197): Arslan Baba’nın oğludur. Zahir ve batın ilimlerde büyük bir zattır. İlk terbiyesini babasından aldıktan sonra Ahmed Yesevî’den ders almış ve terbiye görmüştür. Vefatından sonra yerine oğlu Abdulmelik Ata, sonra onun oğlu Tâc Hace (ö. h.615/m.1218-19) geçmiştir. Bu ise Zengi Ata’nın babası’dır.
Harezmî Said Ata (ö.h.615/m.1186): Hakkında fazla bilgi ve malumatımız yoktur. Ahmed Yesevî’nin rehberliğinde çok büyük derecelere ulaşmıştır.
Süleyman Hâkim Ata (ö.h.582/m.1186): Yesevî tarzındaki hikmetleri ve menkıbeleri ile Türkler arasında büyük bir şöhreti ve nüfuzu vardır. İrşat görevine Harezm’de başlamıştır. Akkurgan’a defnedilmiştir. En meşhur müridi Zengi Ata’dır. Ahmed Yesevî’nin diğer müritlerinden önce vefat etse de epeyce bir müddet irşat mesnedinde kalmıştır. Tarikata mensup müritlerinden çoğu onun etrafında toplanmıştır.
Bunlardan başka Ahmed Yesevî’nin halifeleri olduğu bilinen Hacı Bektaş ile Sarı Saltuk’u Anadolu’ya manevi fetihler için yolladığı menkıbelerle destekli gerçeklerdendir. Ayrıca Muhammed Danişmend Zernukî, İmam Mervezî, Şeyh Lokman-ı Parende, Baba Mâçin, Çoban Ata, Kara Baba isimli meşhur müritleri de unutulmayan zatlardandır.3
c) Tarikatı:
Ahmed Yesevî’nin kurucusu olduğu ve kendi adıyla anılan Yesevîlik Tarikatı hakkındaki özet bilgileri Kemal Eraslan’ın ’Divan-ı Hikmet’ten Seçmeler’ adlı eserinden aynen alıyoruz.4
’Yesevîlik, Ahmed Yesevî tarafından kurulmuş ve kendi adıyla anılmıştır. Diğer İslami tarikatlardan âdâb ve erkân bakımından farklılıklar gösterir. Esasta ise hiçbir fark yoktur. O devrin tarikatlarında olduğu gibi Yesevîlik’te de zühdî bir tasavvuf anlayışı hâkimdir. Bu anlayışın temelini ’Tevhid’ teşkil ettiği için Yesevîlik’te tarikat ile şeriat iç içedir. Tarikatın şeriatın dışına taşması daha sonraki asırlarda görülmektedir.
Yesevî tarikatının esasları, adap ve erkânı hakkındaki bilgilerimiz, bizzat Ahmed Yesevî’nin bize ulaşan hikmetlerine, kendisine mâl edilen ’Farknâme’ risalesine ve bir Yesevî dervişi olan Hazinî’nin Ahmed-i Yesevî ve tarikatı hakkında kıymetli bilgileri ihtiva eden ’Cevâhirü’l-Ebrâr Min Emvâci’l-Bihâr’ adlı eserine dayanmaktadır.
Elde edilen bilgilere göre Yesevîliğin esasları şöyle sıralanabilir:
1- Tevhid’i esas alan tasavvuf anlayışı.
2- Şeriat’a ve Hz. Peygamber’in sünnetine mutlak bağlılık.
3- Şeriat’a dayanan tarikat.
4- Riyâzat ve mücâhade.
5- Halvet ve zikir.
Bu genel esaslardan başka tarikatta müridin uyması gereken hususlar, tarikatın ahkâmı, vacipleri, sünnet ve müstehapları, tarikatın âdâbı, şeyhlik ve muktedâlık erkanı gibi diğer bazı şartlar da vardır.’5
6- Yesevîlikle Gelen Tarikatlar:
Suluk silsileleri açısından Hoca Ahmed Yesevî’ye mensup bulunan tarikatlar başlıca ikidir:
1- Nakşibendiyye
2- Bektaşiyye
Nakşibendîliğin Ahmed Yesevî ile alâkalı sayılması, tarikatın piri hoca Bahauddin Nakşibend lakabıyla tanınmış Muhammed b. Muhammedü’l-Buhari’nin Yesevî şeyhlerinden ’Kasam Şeyh’ ve ’Halil Ata’ ile bir müddet beraber bulunarak onlardan feyz almasından dolayıdır.6
Hakikatte Hoca Bahauddin Nakşibend, manevi terbiyesini Hoca Abdulhalik Gücdevanî üstlenmiştir. Bu sebeple onu Hâcegân7 silsilesinden saymak hiç de yanlış olmaz.8
Nakşibendîlik, bir cihetten Kasam Şeyh ve Halil Ata vasıtasıyla Yesevîlik terimlerinde kaldığı gibi, diğer taraftan da Hoca Abdulhalik Gücdevanî’nin, Ahmed Yesevî’den sonra Yusuf Hemedânî’nin halifesi olması itibariyle Yesevîlik’le benzerlik gösterir. Hace Bahauddin’den sonra Nakşibendîlik, Mâveraünnehir ve Horasan Türkleri arasında çok yayılmıştır. Netice olarak Nakşibendîlik, esas itibariyle Yesevîlik’ten neşet etmiş ve umumi hatlar itibariyle pek fark olmamıştır.9
Ahmed Yesevî’den gelen ikinci büyük tarikat Bektaşilik’tir.10 Bektaşi menkıbelerinde Hacı Bektaş-ı Velî’nin Ahmed Yesevî’nin doğrudan müridi olduğu şeklinde bir anlayış yanlışlığına merhum Fuat Köprülü dikkat çekmiştir. Çünkü Hoca Ahmed Yesevî’nin h.562/m.1166-67’de, Hacı Bektaş-ı Velî’nin h.738/m.1337-38’de vefat ettikleri göz önüne alınırsa, Hacı Bektaş-ı Velî’nin Ahmed Yesevî’nin doğrudan doğruya müridi olması tarihi yönden mümkün olmamaktadır.11
Ancak Bektaşî tarikatı silsilesinde Ahmed Yesevî’ye yer verilir ve Bektaşiliğin Yesevîlik’ten doğduğu kabul edilir. Fuat Köprülü ’Ahmed Yesevî’den gelen ikinci büyük tarikat Bektaşilik’tir’ ifadesini kullandıktan sonra12 hemen akabinde ’Bektaşilikle Yesevîlik arasında hiçbir hakiki bağ mevcut değildir’ diyerek çelişkili duruma düşer.13
Hem Yesevîlik hem de Bektaşilik’te tarikat dili olarak Türkçe’nin kullanılması, diğer taraftan Osmanlı Devleti gibi Sünni İslam’ın resmi savunuculuğunu üstlenmiş bir devletin içeriğinde Bektaşiliğin rağbet görmesi ve uzun yıllar destek alması, Bektaşiliğin Yesevîlikten kaynaklandığı fikrini destekler görülmektedir.14
7- Vefatı ve Türbesi:
Ananeye göre Ahmed Yesevî, Peygamberimizin sünnetine aşırı bağlılığı sebebiyle altmış üç yaşına geldiğinde tekkesinin avlusunda müritlerine bir çilehane hazırlatır. Müritleri merdivenle inilen bir kuyu kazıp dibine de ancak bir insanın sığabileceği genişlikte bir hücre yaparlar. Ahmed Yesevî vefatına kadar bu hücrede ibadet ve riyazetle meşgul olur ve güneş görmez. Bu hücrede ne kadar kaldığı belli değildir, fakat vefat tarihi olarak kabul edilen h.562/m.1166 yılına kadar buradan çıkmadığı ve hücrede vefat ettiği muhakkaktır. Hikmetlerinde bu çilehane hayatını tafsilatıyla anlatır. Doğum tarihi bilinmediğinden kaç yıl yaşadığı hususunda da kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Rivayetlere göre yüz yirmi, yüz yirmi beş veya yüz otuz üç yıl yaşamıştır.15
Yesevî altmış üç yaşına kadar olan hayatını II. VII. Hikmetlerinde anlatmaktadır. Ananeye göre vefatından sonra da kerametleri devam eden Hoca Ahmed Yesevî, kendisinden iki asır sonra yaşayan Timur (m.1336-1405)’un rüyasına girer ve zafer müjdesinde bulunur. Timur zafere eriştikten sonra h.799/m.1396-97 yılında Seyhun Nehri’ni geçerek Türkistan ve Kırgız Bozkırlarında şöhreti ve nüfuzu oldukça yayılmış olan kabrin üstüne bir türbe yapılmasını emreder. İki sene içinde inşaat tamamlanır ve türbe camii ve dergâhı ile bir külliye halini alır. Türbe Mâverâhünnehir halkı ve bozkır göçebeleri için mukaddes bir ziyaretgâh kabul edilip bu gün bile Yesevî kültürünün merkezi durumundadır.16
III- TESİRLERİ:
İslam’ın manevi teceddüt (yenilenme) devresi, Selçuklu yayılışı çağına rastlar. Bu yenilikte Türkistan’ın Sayran Kasabası’nda doğan büyük mutasavvıf, manevi lider Ahmed Yesevî’nin büyük tesiri olmuştur.17
Hoca Ahmed Yesevî’nin tesirini başlıca dört büyük alanda aramak icap eder:18
1- Kıpçak (Bugünkü Kuzey Türkleri) alanı.
2- Türkmen alanı.
3- Azeri alanı.
4- Batı Türkleri (Anadolu ve Rumeli) alanı.
Bu gün bile bu bölgelerde Yesevîliğe mensup olan kimseler vardır. Seyhun mıntıkası ile Özbek bozkırlarında Ahmed Yesevî’nin ehemmiyeti asla eskimemiş ve hiçbir tarikat onun yerini tutamamıştır.
Yesevîlik, Haydârilik, Nakşibendilik, Bektaşilik tarikatlarının doğumuna sebep olmuş, Yunus Emre’nin yetişeceği manevi ortamı hazırlamış ve O’nu etkilemiştir. Ahmed Yesevî, Anadolu ve Rumeli’yi fetheden kuvvetlerin başında bulunan Horosan Erenleri’nin manevi atası idi. Ondan beş asır sonra gelen Evliya Çelebi (ö.m.1681)’nin Yesevî’yi büyük babasından sayması boşuna değildir. İbn-i Arabî’yi bile tesiri altında bırakmış bir şahsiyettir. Kendini bugün bile Yesevî’ye ve Yesevîliğe mensup sayan halk kitleleri vardır.19
IV- ESERLERİ:
1- Divan-ı Hikmet:
Hikmet, ’ilim ve adaletin birleşmesinden meydana gelen sıfat-ı şerife, âdet ve ahlakla ilgili özlü söz, gizli sebep, kâinat ve yaratılıştaki ilahi gaye, Hakk’a bağlanma ve batıldan uzaklaşma, varlık hakikatini ifade eden dini, tasavvufi özlü söz’ anlamına gelen bir kelimedir. Divan-ı Hikmet ise, Ahmed Yesevî’nin hikmetlerini içine alan mecmuanın adıdır.20
İslamiyet’in esaslarını, şeriatın ahkâmını ve Ehlisünnet akidesini İslam’a yeni girmiş veya henüz girmemiş Türklere öğretmek, tasavvufun inceliklerini ve tarikatın adap ve erkânını müritlerine telkin etmek, Ahmed Yesevî’nin hikmetlerinin başlıca gayesini teşkil eder.21 Hikmetlerin büyük bir kısmı 5-25 arasında değişen dörtlüklerden ibarettir. Kafiye düzeni bakımından koşmaya benzer.22 İsmine rağmen Divan-ı Hikmet, mürettep bir divan olmadığı gibi; Ahmed Yesevî’nin bütün hikmetlerini de içine alan tam ve güvenilir bir nüshası da bulunmamaktadır. Eldeki yazma nüshaların en eskisi miladi 11. ve 12. Asra aittir.23 En eski ve güvenilir bir nüshası bize ulaşmamıştır.24 İslami Türk Edebiyatı’nın Kutadgu Bilig’ten sonra en eski ve en önemli eseridir. Ayrıca Tasavvufi Türk Edebiyatı’nın da en eski eseri hüviyetini taşıması bakımından değerlidir.25 Kemal Eraslan tarafından ’Divan-ı Hikmet’ten Seçmeler’ adıyla neşredilmiştir.26
2- Farknâme:
Divan-ı Hikmet’in bazı baskılarının başında veya sonunda Ahmed Yesevî’ye isnat edilen bir risale yer almaktadır. Kısaca ’Farknâme’ adıyla bilenen bu risale, müstakil bir risaleden ziyade Divan-ı Hikmet’in mensur mukaddimesini andırmaktadır. Fakr, suluk adabı ve suluk mertebelerini anlatan bu risalenin Ahmed Yesevî tarafından kaleme alınmadığı, Hâce’nin bu hususlardaki fikirlerini esas alarak risaleyi bir Yesevî dervişinin düzenlediği muhakkaktır.27 Bu eser de yine Kemal Eraslan tarafından ’Yesevî’nin Farknâmesi’ adıyla Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi c.22 s.45-120’de neşredilmiştir.
(Endnotes)
1 ERASLAN, Divan-ı Hikmetten Seçmeler, s.26.
2 Diyanet Dergisi, c.29, sayı:2, s.7.
3 KÖPRÜLÜ, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, s.87. ERASLAN age., s.26. Diyanet Dergisi, c.29, sayı2, s.7.
4 ERASLAN, age., s.50 / Ek bilgi açan bkz. KÖPRÜLÜ age., s.98. Diyanet Dergisi, c.29 sayı4.
5 Ayrıntılı bilgi için bkz., ERASLAN, Divan-ı Hikmetten Seçmeler, s.50.
6 KÖPRÜLÜ, age., s.108.
7 Hâce-Hâcegân: Efendi, bey, ağa, hoca. (Tas.) Şeyh, mürşid. Özellikle ilk Nakşî şeyhleri seyyid/efendi ve şeyh gibi unvanlar yerine Hâce unvanı ile anılır. Bu yüzden Abdulhalik Gücdevanî’ye nispet edilen tarikata da Hâcegân adı verilmiştir. (Süleyman Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, s.212)
8 KÖPRÜLÜ, age., s.110.
9 Diyanet Dergisi, c.29, sayı:4, s.61.
10 Büyük Kültür Ansk., c.1, s.139.
11 KÖPRÜLÜ, age., s.48. Ayrıca Farkname ile Makalât arasında muhteva yönünden bir benzerlik olduğu söylenmektedir. Ahmed Yesevî sempozyum bilgi s.335.
12 KÖPRÜLÜ, age., s.110.
13 Aynı yer.
14 Diyanet Dergisi, c.29, sayı:4, s.61.
15 ERASLAN age., s.21.
16 ERASLAN age., s.24-25; İslam Ansk. c.2. s.160.
17 Diyanet Dergisi c.29, sayı 2, s.10.
18 KÖPRÜLÜ age., s.174; Bu dört büyük alan Hindistan ve Afganistan da eklenerek altı yapılabilir.
19 Diyanet Dergisi aynı yer. bkz s.41; ERASLAN age., s.53; bkz Türk Dili Aylık Dil Dergisi Aralık 1993, s. 504; Ahmed-i Yesevî Hayatı-Eserleri-Tesirleri Sempozyumu Bildirileri s.79, IV. Bölüm s.519.
20 ERASLAN, age., s.40; KÖPRÜLÜ, age., s.119.
21 ERASLAN, age., s.43.
22 ERASLAN, age., s.46.
23 ERASLAN, age., s.47.
24 ERASLAN, age., s.4.
25 KÖPRÜLÜ, age., s.119.
26 Ayrıntılı açıklamalar için bkz., Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri, III. Bölüm, s.317.
27 ERASLAN, age., s.4; Farknâme’nin Cevâhrü’l-Ebrâr’dan çıkarıldığına dair bilgi için bkz., KÖPRÜLÜ, age., s.122, not:5.
Ahmet Yesevî ve Yeseviyye Yolu - 2.bölüm
Özlenen Rehber Dergisi 149. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.