Cenâb-ı Hak, insanları kendisine kulluk etmek için yaratmıştır.1 Kul olabilmenin ilk şartı da Allah’a ve son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)’e iman etmekten geçmektedir. İman olmayınca kulluğun anlamı ve ehemmiyeti yoktur. İmanlı olmanın ve mümince bir hayat sürmenin kaynağı Allah’ın kitabına ve Allah’ın elçisine (s.a.v.) uygun bir hayat sürdürmekle mümkündür.
Allah’ın kitabını ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i tanıtıp, sevdirmemiz gereken ilk kişiler; Allah’ın emanet olarak verdiği çocuklarımızdır. Çocuklar boş bir beyaz sayfa halinde bizlere gönderilmiş ve içerisinin hayırlı şeylerle doldurulması emredilmiştir. Eğer bu sayfa hayırlı şeylerle doldurulur, güzelce terbiye edilir, Allah’ın ve Peygamber’in sevdiği şeyler alıştırılırsa, onun sevabına anne, baba ve onu terbiye eden herkes ortak olur. Şayet terbiye edilmez, eğitilmez, öğretilmez, Allah’tan uzak bir hayat benimsetilir ise bunun sorumluluğu, günahı ilk önce anne ve babasına yazılır. Bu sorumluluğa Kur’ân-ı Kerim şöyle dikkat çekmektedir:
’Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.’2
Yine bu konuda Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:
’Her biriniz birer çobandır ve idaresi altındakilerden sorumludur. İnsanlar üzerinde idareci bulunan da bir çobandır ve o da onlardan sorumludur. Erkek de ev halkı üzerinde bir çobandır ve o da onlardan sorumludur. Kadın da kocasının evi ve çocuğu üzerinde bir çobandır; o da onlardan sorumludur. Köle de efendisinin malı üzerinde bir çobandır ve o da ondan sorumludur. Dikkat edin! Hepiniz çobansınız ve her biriniz idaresi altındakilerden sorumludur.’3
İmtihan ve Gereği
Bu dünyaya imtihan edilmek üzere gönderildik. İmtihan ancak ölünce noktalanacaktır. Cenâb-ı Hak:
’O (Allah), hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için, ölümü ve hayatı yaratandır. O, mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.’4 buyurarak bu imtihana vurgu yapmıştır.
Ölüm ve hayat meselesi, plansız-programsız, tesadüfen meydana gelmiş değildir. Aynı şekilde amaçsız, boş bir olgu da değildir. Ölüm ve hayat, yüce Allah’ın bilgisinin kapsamında gizli bulunan, insanların yeryüzündeki davranışlarının ortaya çıkması, böylece yaptıkları amellere göre karşılık almaları amacına dönük bir sınav aracıdır: ’Hanginizin daha güzel iş yapacağını denemek için.’ Bu gerçeğin insan vicdanında yer etmesi, onun sürekli uyanık, sakınan, günah işlemekten çekinen, gerek gizli niyetlerde gerekse görünür amellerde büyük-küçük her şeye karşı bilincini koruyan bir insan olmasını sağlar. Gafil olmasına veya oyun ve eğlenceye dalmasına izin vermez. Aynı şekilde onun kendine güvenip de hiçbir sorumluluk duymadan, rahat davranmasına da müsaade etmez.5 İşte bu imtihanın en büyük argümanı; mallar ve çocuklardır.
Ebeveynler, çocuklarına Allah’a ve Peygamber’e sevgiyi ve itaati alıştırmak; Kur’an, Sahabe, Ehlibeyt ve salih insanların sevgisini aşılamak üzere yetiştirmek, ahlaklı ve erdemli olmalarını benimsetmek, Kur’ân-ı Kerim’i öğretmek, namaza alıştırmak ve onu sevdirmek üzere eğitmekten sorumludurlar.
Seçmeli Dersler
Bu sorumluluğu yerine getirmek için çocuğun eğitimiyle sürekli ilgilenmeli, özellikle din ve ahlak dersleri konusunda daha duyarlı davranılmalı, okulda verilen seçmeli Kur’ân-ı Kerim, siyer ve temel dini bilgiler derslerini alması sağlanmalıdır.
Yaz Kursları
Yaz aylarında da çocuğun eğitimine devam edilmelidir. Okulda almış olduğu din ve ahlak derslerindeki bilgilerin pratiğe dönüşmesi için yaz Kur’an kursları büyük bir fırsattır. Bu kurslar sayesinde çocuk mescitle ve camiyle buluşmaktadır. Çocuğu mescitle ve camiyle buluşturmayan din eğitimi eksiktir ve yalındır. Yaz Kur’an kurslarının en önemli faydası da budur. Çocuğun sekiz ay boyunca okulda aldığı din ve ahlak eğitimi yaz kursları sayesinde pratiğe dökülüp mayalanmalıdır ki bir anlam kazanabilsin. Mescitler-camiler çocukların kalplerine ve ruhlarına etki etmektedir. Din eğitim ve öğretiminin olmazsa olmaz mekânı mescitler ve camilerdir. Din eğitimi sadece bilgiden, ezberden ibaret düşünülmemelidir. Bu bilgileri anlamlandıran, hayata ve davranışa dönüştüren duygulardır. Duygusuz ve ruhsuz bir eğitim su verilmeyen bitkiye benzemektedir.
Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:
’Orada Zekeriya Rabbine dua etti: ’Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin.’ dedi.’6
’Onlar: ’Ey Rabbimiz! Eşlerimizden ve nesillerimizden bize göz aydınlığı ihsan et ve bizi takva sahiplerine önder eyle!’ diyenlerdir.’7
İşte bu ayet-i kerimelerde belirtilen temiz bir nesil ve göz aydınlığı olabilecek çocuklar inşallah bu eğitimler ve dualar sayesinde ortaya çıkacaktır. Yoksa günahlarla, haramlarla, bilinçsizce yetiştirilmiş bir nesil nasıl göz aydınlığı olabilir ki?
Mallarımızın ve çocuklarımızın gerçek sahibi Cenâb-ı Hak’tır. Mallar Allah için harcanır; çocuklar da Allah için yetiştirilirse bir önem ve değer kazanır. Dünya, şan, şöhret ve itibar için bakılır ve korunursa insanın felaketi olur. Allah’ın verdiğiyle Allah’a karşı gelmekten daha akılsızca ve zalimce ne olabilir? Bizden önce nice insanlar yaşadı. Mallarının ve evlatlarının çokluğuyla övünüyor, kibirleniyorlardı. Onların bir imtihan vesilesi olduğunu unutmuşlardı. Ama ne mallar ne de evlatlar kendilerine bir fayda sağlamadı.
Kıymetli anne ve babalar, çocuklarımız imtihanımızdır. Bu imtihandan yüzü ak çıkabilmenin yolu eğitimden geçmektedir. Çocuklarımızı camiye-mescide göndererek ruhlarında sevgi tohumlarını ekelim. Unutmayalım ki; çocuklar hem kendimizin (dünya-ahiret) hem de ülkemiz ve tüm insanlığın teminatı olacaktır.
(Endnotes)
1 ez-Zâriyât, 51/56.
2 et-Tahrîm, 66/6.
3 Buhârî, Itk, 17.
4 el-Mülk, 67/2.
5 Fî Zılâli’l-Kur’ân.
6 Âl-i İmrân, 3/38.
7 el-Furkân, 25/74.
Çocuklarımız İmtihanımızdır
Özlenen Rehber Dergisi 149. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.