Özlenen Rehber Dergisi

149.Sayı

Editörden - 149.sayı

Eyüp ÖZBERK Özlenen Rehber Dergisi 149. Sayı
Bismillâh…
Ve’l-hamdu lillâh…
Ve’s-salâtu ve’s-selâmu alâ Rasûlillâh…
Emmâ ba’d…
Kıymetli okurlarımız!
İslâm, güzel ahlaka büyük değer vermiş, Peygamberimiz (s.a.v.): ’İman bakımından mü’minlerin en kâmil olanı, ahlâk bakımından en güzel olanıdır.’ (Ebû Dâvûd, Sünnet, 16) buyurarak, cennetin anahtarı olan ’iman’ın güzel ahlakla derecelendiğini ifade etmiştir.
Dinimizin bu hassasiyetine rağmen toplumumuzda ahlâkın sukut ettiği bir dönemde yaşıyoruz. Teknoloji altın çağını yaşarken insanlık yerlerde sürünüyor. Ahlâkî değerler önce yaşamdan, sonra zihin ve lisanlardan bir bir çekiliyor. Temelini iman, takva, haya vb. hasletlerin oluşturduğu, yönü âhirete dönük İslâmî ahlakın yerini yavaş yavaş; küfür, isyan, menfaat vb. değersizlikler üzere kurulu, yönü dünyaya dönük, suri, boş ve batıl olgular alıyor.
Ahlaklı bir toplum, huzur ve saadet vesilesi iken ahlaksız bir toplum her türlü şerre gebedir. Bu nedenle temelini İslâm ve imanın teşkil ettiği bir ahlak eğitimi büyük önem arz ediyor.
İnsan; ailesinden, çevresinden, işyerinden, okuldan ve sair ortamlardan iyi ya da kötü ahlak edinir. Bu hakikati herkes ikrar ederken, ahlak eğitiminde en önemli merkez olan; adına tekke, zaviye, dergâh, hankah ya da asitane denilen dinî mekânların göz ardı edildiğini görüyoruz.
Bu mekânlar 1925 yılında kapatıldığından bu yana geçen 90 sene içerisinde toplumumuz çok şeyini; ahlâkı, edebi, saygıyı, hürmeti, diğerkâmlığı, fedakârlığı vb. değerlerini kaybetmiştir. Kapatılırken rejimin bekası düşünülmüş fakat milletin bekası itibara alınmamıştır. Hâlbuki milletler değerleriyle yaşarlar. Değerlerinden ödün veren bir millet çürümeye, çökmeye ve kaybolmaya mahkûmdur.
Dergâhlar; silsilesi, ’Ahlâkın güzelliğini tamamlamak için gönderildim.’ (Muvattâ, Hüsnü’l-Huluk, 1) buyuran Peygamberimiz (s.a.v.)’e kadar uzanan, kâmil ve mükemmil mürşitlerin gözetiminde nefislerin terbiye edilerek ahlâkî değerlerin en yücelerinin kazanıldığı, Nebevî medrese olan ’Suffe Mektebi’nin devamı niteliğindeki mekânlardır. Yüzyıllar boyu Osmanlı devletini diri ve ayakta tutan bu mekânlardır. Anadolu’yu Müslümanlara yurt yapan; Yunus Emreler, Ahmed Yesevîler, Mevlânâlar, Hacı Bayram-ı Veliler ve daha niceleri buralarda yetişmiş, bugün dahi tesirleri devam eden Peygamber varisleridir.
Her sene binlerce basılan yeni kitapla, üniversitelerde yetişen milyonlarca öğretmenle, teknolojik ortamlarda, konforlu aile yuvalarında ahlak eğitiminin verilemediği bugün aşikârdır. Her türlü imkânın sunulduğu bir aile ortamında çocuğun ancak saygısızlığı, hür ve eşit eğitim kurumlarında gençlerin ancak isyanı ve ahlaksızlığı artıyor. Baştan ayağa herkes ümitsiz bir şekilde varılacak kötü sonu bekliyor sanki…
Ümitsizliğe mahal yok. İp koptuğu yerden bağlanır. Ahlakî çöküntüye dur demenin yegâne yolu; nefis terbiyesini ve bu terbiyenin verileceği mekânları yeniden aktif hale getirmekten geçiyor. Anne-baba, bir okula kaydeder gibi evladını bir Allah dostunun hizmetine vermeli, bir dergâha yerleştirmelidir. Aksi halde; namus, alacak-verecek, hakaret vb. sebeplerle işlenen cinayetler her geçen gün artacak. Yaşlıya saygı, küçüğe sevgi kalmayacak. Darülacezeler, darüleytamlar azalmayıp çoğalacak. Oturmasını, kalkmasını, konuşmasını, yürümesini bilmeyen, edepten bihaber nesiller yetişecek. Ruhlar hastalanacak, çaresi bulunamayacak. Fertler ve toplum mutsuz, stres ve sıkıntıyla boğuşup duracak.
Gençler arasında kötü alışkanlıklar ve fuhuş almış başını gidiyor. İyi bir okul, öğretim ne yazık ki iyi bir ahlak kazanımı için yeterli değil.
Bizler bugün, Selef-i Sâlihîn’e, hatta Peygamberimize kadar uzanan saygısızlığın temelinde; kendini bilmeme, nefis terbiyesindeki boşluk ve ahlakî bozukluğun yattığını düşünüyoruz. Takva ve kalbî temizlikten uzak, haddini bilmeyen ilâhiyat nesli, o pak insanları kendi gibi ahlâksız, yozlaşmış, menfaatperest zannetmekte, kalbinin bozukluğuyla onları tanımaya ve tanıtmaya çalışmaktadır.
Kendini bilmeyen nesillere okudukları ilmin fayda vermesi mümkün değil. Yunus Emre ne güzel söylemiş:
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsen
Ya nice okumaktır.
Allah’a, Peygamber’e ve Selef-i Sâlihîn’e karşı kendini ve haddini bilen bir nesil yetişmesi umuduyla sizleri yeni sayımızla baş başa bırakıyoruz…
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

1 kişi yorum yazdı.