Kutlu Doğum
Özlenen Rehber Dergisi 73. Sayı
571 yılı Rebîu’l-Evvel’in 12. günü Pazartesi sabahı bir çocuk doğdu. Âlemlere rahmet olsun diye… Hz. Âdem, daha cennete iken Alnında O’nun zikir seslerini duymuştu da sormuştu, ’Bu sesler nedir?’ diye… Dedesi Hz. İbrahim’in de duasını almıştı, Hayırlı bir evlat olsun diye… Hz. İsa ise geleceğini haber vermişti, İnsanlık bu kutlu müjdeden haberdar olsun diye… Abdulmuttalib, yüz deve karşılığı Abdullah’ı kurban etmeyi adamıştı. Sanki onun neslinden gelecek birisi Ümmeti için kurban olsun diye… Babası Abdullah, o doğmadan vefat etmiş, O, babasını hiç görmemişti, yetimdi. Annesi Âmine’nin ise gözünün nuru olmuştu. Onu, Rabbi terbiye etsin diye… Allah, son peygamberini göndermişti Bozulmuş, kokuşmuş, şirk batağına saplanmış Elle tutulacak bir tarafı kalmamış dünyanın, seyrini değiştirsin diye… Adı semada Ahmed, yerde Muhammed olmuştu. Duyanlar hayran olsun diye… Kâbe’yi yıkmaya gelen Ebrahe’nin fil ordusu taaruza geçmiş Fakat filler yerinden kıpırdamamıştı. Muhammed’in kokusu geliyor diye… Daha doğmadan geleceği müjdelenen Bütün mahlûkatın yolunu gözlediği, Âşıkların Sevgiye doymamışların hasret kaldığı Her peygamberin görmek istediği, Rabbimizin İkiz kardeş bile vermeyerek kıskandığı Bir çocuk doğmuştu. Rabbine Habîb olsun diye… Rasûlullah Efendimiz’in doğduğu gün Henüz Kureyş’in bile haberi yokken Mekke sokaklarında bir yahudînin sesi duyuldu: ’Ey Kureyş! Bugün sizin ümmetinizin peygamberi doğdu ve Tevrat’a yemin ederim ki Bu çocuk peygamberdir.’ diye… Sevinmişti herkes, çoluk çocuk, kadın erkek… Çünkü erkek bir çocuk doğmuştu Kızların diri diri gömülmeye götürüldüğü cahiliye Mekke’sinde. ’Dayına gidiyorsun’ diye… Sonraları sevmeseler de Düşman olup öldürmek isteseler de Doğmuştu artık son peygamber Muhammedü’l-Emin olsun diye… Ebu Leheb bile sevinmişti O bereket dolu pazartesi gününde. Ve sevincinden bir kölesini de âzâd etmişti. O’nun yollarına dikenler atan O mübarek ayakların eza görmesi, Acı çekmesi için hanımı Ümmü Cemil ile elinden geleni yapan Hakkında sûre bile inen Ebu Leheb de sevinmişti. Belki de? Pazartesi günleri azabı hafiflesin diye… Dedesi Abdulmuttalib Mekke’nin lideri olduğu günlerde Kimseler onun yerine oturamazken O oturmuştu. ’Buranın gerçek lideri benim’ diye… Sevmişti O’nu herkes adaleti, güvenilirliği, dürüstlüğü, doğruluğu ve sayılamayacak kadar çok güzel huy ve ahlâkı sebebi ile… Kâbe’yi tamir eden Mekkeliler Hacerü’l-Esved’in Yerine konmasında ayrılığa düşmüşler Kâbe’ye ilk gelen hakkında Karar almışlardı Ve gelen Âlemlerin Efendisi olmuştu Hakem olsun diye… Herkes çok memnun olmuştu bu gelişe. Çünkü O, el-Emin idi. Haksızlık yapmazdı. Herkes böyle tanımıştı Onu Problemi çözsün diye… Hakem seçilmesine rağmen Bu benim hakkımdır’ dememişti. Hırkasını yere sermişti ve herkes Bu yükün ucundan tutsun istemişti. Sanki kısa bir zaman sonra getireceği Tevhid dinini de haber vermişti. Ey insanlar! Bu yükün altına girmeniz kaçınılmazdır diye… Böyleydi bizim Peygamberimiz. Merhametli, şefkatli… Kendisine en fazla düşmanlık edenleri bile Affeden bir rahmet ve sevgi deryasıydı. ’Ya Rabbi! Onlar bilmiyorlar. Bilseler böyle yapmazlar. Onları affet’ diye… Tarih boyunca gören, görmeyen herkes O’na âşık olmuş ve sevdalanmıştır. O’nun hakkında birçok övgüler ve naatlar söylenmiştir. O Nur Deryası’nı tam olarak anlatmak hiçbir zaman mümkün olmamıştır. Olmayacaktır da. ’Sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım’ sırrı ile… Rasûlullah Efendimiz, Araplardan; Araplar içinde Kureyş’ten; Kureyş içinde Hâşimilerden; Hâşimiler içinde de en hayırlı aileden seçilmiştir. Hz. Âdem’den kıyamete kadar Allah’a hiç ortak koşmayan Altın bir nesil olsun diye… O Rasûl ki; Yetim olarak dünyaya gelmiş, Kısa zamanda da yakınlarını kaybetmiştir. Allah, O’nu Başında bir büyüğü olmadan büyüterek; Bir manada müşriklere fırsat vermemiştir. ’O Muhammed bildiklerini şu büyüklerinden öğrendi’ demesinler diye… O, her an Rabbinin gözetimi altında olmuştu. İnsanlık fıtratı gereği Kötü yollara düşmesin Allah’tan başkasına güvenmesin Mal mülk sevgisi ile Gönlünü doldurmasın diye… Rasûlullah Efendimiz Çocukken de Allah indinde kıymetliydi. Seviliyordu. O’nun çocukluğu diğer çocuklardan farklıydı. O, olağan üstü bir gelişme süreci geçirmişti. Bir an önce büyüsün, tanınsın da Ümmetinin başına geçsin diye… Nasıl ki Hz. Halime O’nu ilk görüşte bunu anlamışsa; Mahlûkat da anlamıştı. Hz. Hâlime’nin bineği hareketlensin, öne geçsin, Obalar yeşersin, develer bol süt versin diye… Hz. Halime’nin yanında iken Cebrail tarafından kalbi çıkartılmıştı. Yıkanmıştı. Şeytanın nasibinden temizlensin diye… Allah (c.c.), ’Peygamber size neyi verdiyse onu alın, Size neyi yasak ettiyse ondan sakının. Allah’tan korkun. Çünkü Allah’ın azabı çetindir’ Buyurmuyor mu? O’nda çok güzel örnekler vardır diye… Öyleyse! Her hâlimizi O’na benzetmek Bizim en önemli görevimizdir. Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) gibi Sadece Allah’a kulluk borcumuz olsun. Başkasına minnet burcumuz olmasın diye.. Cenâb-ı Hakk; Böyle güzel, bereketli bir gün ihsan etmiş, elhamdülillah Kullarına bayram olsun diye… Salât-ü selâmların en güzeli Tahiyyelerin en ekmeli Fahr-i Âlem Efendimize olsun Rabbimizi bize tanıtmış diye… Ya Rabbi! Bu aciz kulunu da O’na ümmet eyle Kapısında kıtmîr olsun diye…
buram buram itaat-i habibullah ve aşk kokan sözler feyz aldığınız kapıya kurban...
ALLAH razı olsun bizlere Asr-i Saadeti yaşatiniz cok güzel bir paylaşim elinize saglık