Sizin İçin Seçtiklerimiz...
Özlenen Rehber Dergisi 73. Sayı
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz hicrî aylar itibarıyla Rebî’ul-Evvel ayının 12. gecesi, milâdî takvim itibarıyla ise 20 Nisan’da 571 dünyaya teşrif buyurmuştur. 1989’dan itibaren her yıl Nisan ayında, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından başlatılan “Kutlu Doğum” programları yapılmakta; ilmî ve kültürel etkinlikler düzenlenerek Efendimiz’in (s.a.v.) şerefli doğumu idrâk edilmektedir. İşte bu vesileyle biz de, Özlenen Rehber Dergimizin Nisan sayısında bir nebze de olsa, damla denizden haber verir misali Efendimiz (s.a.v.)’den bahsedeceğiz.Efendimizi (s.a.v.) anmak, daha da önemlisi O’nu anlamak, O’nun temsil ettiği yüce ve aşkın değerlerin bütününü tanımak ve hayatımıza ışık tutan bir meşale yapabilme azminde olmak ne mübarek bir gayrettir. Zira Kur’ân-ı Kerim’in insanlığa sunmak istediği evrensel mesaj; aslında Rasûlullah (s.a.v.)’in örnek şahsiyeti ve ahlâkında mündemiçtir.Bu yüzden Efendimizi (s.a.v.) örnek almak demek; tarihe gitmek ve gömülmek değil, O büyük şahsiyeti tanımak, sevmek, O’nun insanlığın huzur ve mutluluğu için yaptığı mesajını güncelleştirerek hayatımıza yansıtmak, O’nun ahlâkını ve çizgisini davranışlarımızın mihveri ve rehberi yapabilmek demektir. Rasûlullah (s.a.v.)’den 14 asır sonra dünyaya gelen bizler için Ashab-ı Güzin en güzel örnek şahsiyetlerdir. Onlar, Efendimiz’in (s.a.v.) yaşantısına; oturmasına kalkmasına, yemesine içmesine kadar, her hareketine ve tavrına son derece dikkat ettiler. O’na uymak husûsunda azamî derece gayret gösterip, kendilerinden sonraki nesillere de bunu en ince ayrıntısına kadar aktardılar. Dolayısıyla, yaşantısı hakkında böylesine geniş bir malûmat Efendimiz (s.a.v.)’den başka hiç kimse için verilmemiştir. Üstelik Kur’ân-ı Kerim; Allah’a itaatle Rasûlüne itaati her zaman aynı kare içinde zikretmiş, Allah’ı sevme emaresinin ve O’nun tarafından sevilme ve yarlığanma vesilesinin yine Rasûlullah (s.a.v.)’e ittiba olduğunu beyan buyurmaktadır. İnanan bir kimse için Allah Rasûlü (s.a.v.)’i (hâşâ) sevmemek gibi bir şey düşünülemez. Çünkü O’nu sevmek dindir, imandır ve O’nsuz necâta ulaşabilmek asla mümkün değildir. İşte bu mülâhazadan hareketledir ki, İslâm tarihi boyunca Allah dostları dediğimiz evliyaullah aynı zamanda hep birer Peygamber âşığı olagelmişlerdir. Ümmet olarak bizim en önemli vazifemiz Rasûlullah (s.a.v.) Efendimize karşı her zaman ta’zim, hürmet ve saygı hisleriyle meşbû bulunmak, peygamberlik mefhumuna toz konduracak, ona halel getirebilecek her türlü düşünce ve ifadeden sakınmak; bu düşünceyi elimizden geldiğince başkalarına da anlatmaya çalışmaktır. Zira geçmişte olduğu gibi bugünlerde de kendini ilim adamı, tevhid ehli zanneden bazı kişiler; “Peygamber bu kadar da yüceltilir mi, övülür mü? O da bizim gibi bir insan...” gibi sözlerle Efendimiz (s.a.v.) de dahil tüm Peygamberleri (hâşâ) bizim gibi sıradan insanlar seviyesine indirme ya da kendi dönemlerinde, sadece o dönemlere mahsus olmak üzere, tarihsel bir misyon eda edip çekip gittiklerini iddia etme gibi düşüncelerle ümmetin kalbinde kaymalara ve sapmalara sebep olmaktadırlar. Bu, başta Rasûlullah (s.a.v.)’e ve Peygamberlik makamına karşı saygısızlıktır. “Bu tür mevlid kutlamaları ve Peygamberi bu kadar sena etmek tevhide zarar veriyor!” tarzında sakat düşüncelerini insanlara empoze etmeye çalışanlara karşı taviz vermeyelim ve karşılarında Rasûlullah (s.a.v.)’in sevdalıları olarak dimdik duralım. Unutmayalım ki, Allah Rasûlü (s.a.v.)’e saygı ve hürmet onu gönderene saygı ve hürmet olduğu gibi, aksi de yine gönderene râci olacaktır.“Ey insanlar! İyi biliniz ki, ben sizden önce gidecek, sizi bekleyeceğim. Siz de gelip bana kavuşacaksınız. Buluşacağımız yer, Havz-ı Kevser başıdır. Ancak yarın benimle Havuz başında buluşmak isteyen, elini ve dilini günahlardan çeksin.” buyuran Efendimiz (s.a.v.)’e kavuşacağımız o günde dilleriyle O’na eziyet edenlerin hali ne olacak acaba? Zira Havz-ı Kevser’e kadar yaklaştığı halde melekler tarafından alınarak cehenneme götürülenler de olacak. Cenâb-ı Hakk bu hâle düşmekten muhafaza eylesin.Efendimiz (s.a.v.)’in dünyaya teşrifleri sebebiyle sevinen Ebû Leheb’in bile o güne has olmak üzere cehennemdeki azabında az da olsa hafifleme olduğuna göre Onun ümmeti olarak doğumuyla sevinen kullara Cenâb-ı Hakk’ın ikramı nasıl olur, bunu da siz tahayyül edin.Dünya neye sahipse O’nun vergisidir hep. Medyûn O’na cemiyeti, medyûn O’na ferdi Medyûndur O mâsuma tüm beşeriyet. Yâ Râb! Bizi Mahşerde bu ikrâr ile haşret. Cenâb-ı Hakk bizi râzı olduğu Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin sevgisiyle ve aşkıyla rızıklandırsın, O’nun izinden, muhabbetinden ve hâlinden ayırmasın.Rabbim cümlemizi Habîbine layık ümmet kılsın, şefaatine mazhar eylesin... Amin!
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.