Tasavvufta ilerlemekten maksat nedir? Birtakım rüyalar görmek, haller yaşamak veya manevî keşiflerde bulunmak mı?
Elbette hayır! İlerlemekten maksat insanın, Allah’ın ve Rasûlü’nün emir ve yasaklarına sevgi ile boyun eğmesi, teslim olması ve o çizgiyi muhafaza etmesidir. Bunun meyveleri ise bazen o anda, bazen de zamanla ortaya çıkar. Bunlar bir günde olacak şeyler değildir. Fakat nefislerimizden şöyle bir fısıltı duyabiliriz: “Tamam, ama biz de bir şeyler görsek ve yaşasak daha iyi olmaz mı?” gibi birtakım duygular uyanabilir. İşte bu noktada Hace Ubeydullah Ahrar efendimizin şu nasihati önümüze çıkıyor: “Kişinin haller ve vecdlerden bir noksanı olsa bu onun için nakıslık olarak kabul edilmez. Ama şeriattan bir noksanı olursa, bu kabul edilmez. Bunun mutlaka telâfi edilmesi lazımdır.” Bu söz ile hareket ederek yaşantımızdaki istikamete bakacağız; istikametten uzak hallerin hiçbir kıymetinin olmadığını bileceğiz. Bir halin güzel ve faydalı olanı; bizi aşk ve sevgi ile Allah’a kulluğa götürendir ve O’na karşı ittika sahibi olmayı alıştırandır. Bu öyle güzel bir haldir ki sahibine fayda sağladığı gibi diğer insanlara da çok büyük faydalarının olduğu şüphesizdir.
Elbette görülen rüyalar ve yaşanılan haller insanın daha iştiyakla yoluna sarılmasına sebep olabilmektedir. Maneviyatta bazen rüyanın yolunu açarlar, bazen de kapatırlar. Bu durum kişilerin terbiyelerine göre farklılıklar arz eder. Rüya görmediğinden dolayı; “Ben, bu yoldan istifade edemiyorum” şeklinde bir anlayışın gönülde hâkim olması doğru değildir. İstikametini bozmadan, ibadet ve itaate devam etmeye gayret göstermeli, uygun bir zamanda bu durumunu mürşidine bildirmeli ve doğruyu ondan alışmalıdır. Hz. Ali (r.a.) efendimiz şöyle buyurmaktadır:“Gözümden perde kalksa Rabbime olan imanımda zerre kadar artış olmaz” buyurmaktadır.
Hallerimizde güzelliği ve istikameti yakalamak için bazı önemli maddeleri şöyle sıralayabiliriz:
1. Allah’ın ve Rasûlü’nün emirlerini yerine getirmede gayretli olmak,
2. Mürşide olan sevgi ve bağlılığı muhafaza etmek,
3. Mürşide olan rabıtayı devamlı yapmaya gayret göstermek,
4. Periyodik aralıklarla mürşidi ziyaret etmek,
5. Bize verilen tesbihât ve derslerin günlük olarak yapsak da sohbetleri aksatmamaya son derece dikkat etmek,
6. Yaşadığımız halleri ve rüyaları bir şekilde mürşide ulaşıp anlatma yoluna gitmek,
7. Kardeşler arasındaki sevgi ve muhabbeti muhafazaya önem göstermek,
8. Yolumuzun edep ve erkânını muhafaza etmek,
9. Bilhassa haramlardan uzak durmaya azami gayret göstermek.
Yukarıda saydığımız maddeleri tek tek ele alarak eksikliklerimizi olduğunu tespit ederek noksanlıklarımızı biraz önce telafi yoluna gitmeliyiz. Bunları ikmal etmeksizin durduk yere halimizin güzelleşeceğini beklemekte doğru değildir. Bu noktada “herkese çalıştığı kadar var” ayetini unutmamak lazımdır.
Allah yolunda sabırla sadakatle çalışılmalıdır. Bu söylediğimiz istikamettir ki Allah ve Rasûlü bizden bunu istiyor. Bazı kimselerin beklentisi olan haller ve vecdler nefislerin arzu ettiği şeylerdir. Mübarek efendimiz Abdullah Farukî (k.s.) bir sohbetinde şöyle buyurmuştu:
“Nefis keramet ister, Allah ise istikamet. Allah’ın bizden istediği kulluğu bir tarafa bırakıp nefsimizin bizi sürüklemek istediği yöne meyledersek büyük bir hataya düşeriz. Asıl maksattan uzaklaşırız. Allah’a yaklaşayım derken Allah’tan uzaklaşırız.”
Şöyle bir kıssa anlatılır: Zamanın birinde bir gurup insan basiretimiz açılsın diye bir mağarayı mekân tutuyorlar ve insanlardan uzak, orada ibadete devam ediyorlar. Günler geçmesine rağmen bir gelişme olmuyor. O sırada yolu o taraflardan geçmekte olan bir Allah dostu onları görüyor ve yanlarına varıyor. Burada ne yaptıklarını soruyor. Onlar da maksatlarını anlatınca, o zat; “Siz büyük bir hata içerisindesiniz. Kulluğun yolu bu değil hemen bu halinizden tevbe edin yoksa bütün emekleriniz boşa çıkar” diyerek onları uyarır. Onlar da hemen tövbe edip yaptıkları yanlıştan dolayı Cenâb-ı Allah’tan af dilerler. Bunun üzerine Cenâb-ı Allah, hepsinin basiretlerini açıyor.
İşte bu kıssadan da anlaşılacağı üzere istikametten uzak olan birçok amel kişiye bir fayda sağlamamaktadır. Ama istikamet üzere Allah için yapılan bir amel nice güzel kapıların açılmasına neden olmaktadır.
Mutmainne oluncaya kadar nefsin kontrol altına alınması çok zordur; bu hususta kişinin büyük bir gayret ve çalışma içerisinde olması gerekir. Fakat sadece bunlar da çoğu zaman kâfi gelmez. Çünkü nefis, fırsatını bulduğu zaman insanı Hakk çizgiden ayırmaya çalışır. Bu yüzden insanın nefsiyle baş edebilmesi kolay değildir, bir mürşidin rehberliğinde onun ıslahı hususunda mücadele şarttır.
Tasavvufî yolda kendilerince gayret ettikleri halde ilerleyemedikleri zannına kapılan ve böylelikle kendilerini gevşek bırakan kişilere şunu sormak lazım; “Bugün icra ettiğiniz kulluğunuzu yıllar öncesinde, bu yollarla
tanışmadan önce de yapabiliyor muydunuz?”
Pek çoklarının böyle bir soruya cevabı; “Hayır!” olacaktır.
Peki, Allah’a ve Rasûlullah (s.a.v.)’a sevginiz böylemi idi?
“Hayır!” Geçmişten günümüze kadar bazı noktalarda belirli bir mesafe kat ettiğinizi unutmayınız. İnşallah daha da kat edeceksiniz. Ama tüm bunlar da zaman ve sabırla olacak işlerdir.
Müslüman bir kimse için daima dikkat etmesini gerektiren şey Allah’a kulluğudur. Bu durumu; “Size yakin gelinceye kadar Allah’a itaat edin” ayeti çok güzel ifade ediyor. Bir kul düşünün ki; cân-ı gönülden Allah’ın rızasına talip oluyor. Allah (c.c.), o kulunu muradına erdirir. Ancak Allah yolunda da sabır ve sebat, mücadele etmek gerekir
Burada bir hususu tekrar hatırlatmak istiyorum.
Namazınızı kılıyorsanız, kulluk dairesi içerisinde ibadetlerinizi yerine getiriyorsanız, haramlardan kaçınıyorsanız, Allah’ın iyi kullarıyla oturup kalkıyorsanız, ibadet ve davranışlarınızda Allah’ın rızasını gözetiyorsanız; Ne mutlu sizlere...
İşte tüm bu saydıklarımı bir de sevgi ve aşk ile yapabiliyorsanız aliyyü’l-a’lâdır.
Allah (c.c.), bizden mahiyetinde ihlâs, aşk ve sevgi olan bir kulluk istemektedir. Bu zikredilen nimetlere kavuşturacak kulluğu biz, Allah’ı çokça zikretmede bulduk. Rabbimiz bu yolu bulduktan sonra kaybedenlerden kılmasın. Yakınlık nimetine kavuştuktan sonra uzaklığa düşenlerden etmesin. Âmin.
Hak Yolda Sebat
Özlenen Rehber Dergisi 60. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.