Rabbimizin sonsuz rahmetinden bir tecelli olarak mahlûkat içerisinde en şerefli varlık olan insanoğluna hakikate giden yolda rehberlik yapmaları için Peygamberler ve kitaplar göndermiştir. İnsanlık tarihinin muhtelif dönemlerinde gönderilen bu Peygamberler, Cenâb-ı Hakk’ın kendilerine tevdî ettiği risalet vazifelerini bihakkın yerine getirmişlerdir. Gönderildikleri çağda yeryüzünde, hak ve hakikatin nurunu saçan birer kandil gibidir o kutlu elçiler.
Hicrî takvime göre Rebîü’l-evvel ayının 12. günü olan Pazartesi (bu sene 19 Mart Çarşamba’ya tekâbül etmekte) tüm mü’minler için sevinç ve sürûr günüdür. Zira o gece; “Biz, seni alemlere rahmet olarak gönderdik” hitabına mazhar olan Habib-i Kibriyâ (s.a.v.) Efendimiz dünyaya teşrif etmiştir. Dünyanın dört bir yanında fitne, fücûrun kol gezdiği şu yüzyılda bizleri Rasûlullah (s.a.v.)’a ümmet kılan Rabbimize sonsuz hamd ü senâlar olsun.
Mart ayı, geçmişte pek çok tarihî hadiselere de şahitlik etmiştir. Bunların en başında da insanlığın makus kaderini değiştiren Asr-ı Saadett’te İslâm’ın varolma mücadelesi mesabesinde olan Bedir Gazvesi 13 Mart 624 Cuma günü Allah’a ve Rasûlü’ne herşeyleriyle teslim olan ve bunu da Bedir gününde en güzel şekilde ispatlayan mü’minlerle Mekke’nin mağrur müşrikleri arasında yapılmıştır.
Ayrıca 18 Mart 1915, şanlı Osmanlı Devletinin yiğit Anadolu erleri Çanakkale’de Avrupa’nın emperyalist kuvvetlerine öyle bir ders veriyorlar ki o günkü kurtuluş ve vatanı müdafaa mücadeleleri tarihimize Şehitler günü olarak yazılıyor. Tam ikiyüz elli bin vatan evlâdı... hemen her evden bir veya bir kaç kişi gidiyor bu savaşa bir daha dönmemek üzere. Merhum Mehmed Akif, Çanakkale’yi geçilmez etten bir kale yapanlara “Bedr’in Arslanları ancak, bu kadar şanlı idi” diye hitap ederken, Anadolu’nun bu unutulmaz yiğitlerini “Âsım’ın nesli... Diyordum ya!... Nesilmiş gerçek./İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek!” mısralarıyla tanımlıyordu.
Unutmayalım ki; insanlık yeryüzünde var oldukça hak ve batıl mücadelesi devam edip gidecektir. Bu mücadelenin platformu, savunulduğu makam ve mevkiler bazen savaş meydanları, bazen de farklı mekânlar olabilir. Allah’a ve Rasûlü’ne iman eden her mümin bunun şuurunda olmalı ve öncelikle Kur’ân’ın emirlerini yerine getirme hususunda hassas davranmalıdır. Bizler, İslâm’ı kendi nefsâni arzularımıza göre yorumlamak yerine ona teslim olmanın yolunda olmalıyız. İşte bu bağlamda bu ayki dergimizde imana ve amele taalluk eden farklı başlıklar altında incelenmiş yazılar bulacaksınız.
Kıymetli hocalarımız tarafından kaleme alınan bu yazıları öncelikle güzel bir şekilde okuma ve daha sonra da nefislerimize ağır gelse de hayatımıza tatbik etme konusunda tembellik göstermeyelim. Selâm ve dua ile...
Sizin İçin Seçtiklerimiz?..
Özlenen Rehber Dergisi 60. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.