’And olsun, size kendinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki sıkıntıya uğramanız ona çok güç gelir, size çok düşkündür, mü’minlere karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.’ (Tevbe sûresi, 9/128)
Şüphesiz ki Allah’ın Rasûlü bütün âlemlere rahmet olarak gelmiştir. Onun rahmet oluşu hem kendisinden sonra gelenleri hem de kendisinden önce gelenleri kapsamaktadır. Bu öyle bir rahmettir ki, peygamberler ümmetlerine bundan bahsetmişler ve müjdelemişlerdir.
Ömer b. Hattâb (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Âdem (cennetten çıkarılmasına sebep olan) hatayı işleyince: ’Ey Rabbim! Muhammed’in hakkı için senden beni bağışlamanı istiyorum!’ dedi. Bunun üzerine Allah: ’Ey Âdem! Henüz kendisini yaratmadığım halde Muhammed’i nasıl bildin?’ buyurdu. (Âdem): ’Ey Rabbim! (Şundan dolayı bildim ki); muhakkak ki sen, beni elinle yarattığın ve bana ruhundan üflediğin zaman başımı kaldırdım ve Arş’ın sütunları üzerinde yazılı olarak ’Lâ ilâhe illallâh Muhammedün Rasûlullah’ı gördüm. Binaenaleyh bildim ki, muhakkak ki sen, ismin(in yanın)a ancak mahlûkatın sana en sevgili olanını(n ismini) eklersen.’ dedi. Bunun üzerine Allah: ’Doğru söyledin ey Âdem! Muhakkak ki o, bana mahlûkatın en sevgilisi olanıdır. Onun hakkı için bana dua et. Muhakkak ki seni affettim. Ve eğer Muhammed olmasaydı, seni yaratmazdım.’ buyurdu.’ (Hâkim, Müstedrek Ale’s-Sahîhayn, Tevârîhu’l-Mütekaddimîn Mine’l-Enbiyâi Ve’l-Murselîn, 238, c.2, s.672, h.no:4228; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, c.5, s.488)
İbn-i Abbâs (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’Cibrîl bana geldi ve: ’Ey Muhammed! Sen olmasaydın, cennet yaratılmazdı. Ve yine sen olmasaydın, cehennem yaratılmazdı.’ dedi.’ (Hindî, Kenzu’l-Ummâl, Fedâil, c.11, s.431, h.no:32025’de Deylemî’den rivayetle)
Şu bir hakikattir ki Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin Allah (c.c.) katındaki kıymetini denizler mürekkep olsa, ağaçlar kalem olsa, bir o kadarı daha gelse yazmaya uğraşsalar yinede bitiremezler.
Peygamber Efendimizin Bazı Üstünlüklerini Bildiren Âyet-i Kerîmeler:
’Biz seni ancak bütün âlemlere rahmet olarak gönderdik.’ (Enbiya sûresi, 107) bütün âlemlere rahmet olan elbette bütün âlemlerden de üstün olur.
’Biz senin zikrini (şanını ve ününü) yüceltmedik mi?’ (İnşirah sûresi, 94/4) buyurmuştur. Zira Allah’u Teâlâ Hazretleri, kelime-i şahadette, ezanda, ikamette, teşehüte Habîbi’ni kendisiyle beraber anmıştır. Bir başka âyette Allah’u Teâlâ Peygamberine itaati kendisine itaat saymıştır. ’Kim Rasûle itaat ederse, muhakkak Allah’a itaat etmiş olur.’ (Nisâ suresi, 4/80)
Allah’u Teâlâ Peygamber Efendimizle sözleşmeyi kendisiyle sözleşme saymıştır. ’Muhakkak ki sana biat edenler ancak Allah’a biat etmiş olurlar. Allah’ın eli onların ellerinin üstündedir.’ (Fetih suresi, 48/10) Daha buna benzer birçok ayet-i kerimede Cenâb-ı Allah (c.c.) Peygamber Efendimizin şanından ve yüksek vasıflarından bahsetmiştir.
Peygamber Efendimizin Üstün Vasıflarını Bildiren Bazı Hadis-i Şerifler:
Ebû Saîd el Hudrî (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Ben, kıyamet günü âdemoğlunun efendisiyim. Hamd sancağı benim elimdedir, (bunda) böbürlenme yoktur. Âdem ve onun dışındaki tüm Nebiler o gün mutlaka benim sancağım altındadır. Ben, yerin kendisi için ilk yarılacak olanıyım, (bunda) böbürlenme yoktur.’ (Tirmizî, Menâkıb, 1)
İbn-i Abbâs (r.anhümâ)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.)’in ashabından bazı insanlar oturmuş, onu bekliyorlardı.
(İbn-i Abbâs devamla) şöyle dedi: Der¬ken (Rasûlullah) dışarı çıktı. Nihayet onlara yaklaşınca, (bir meseleyi) görüştüklerini işitti ve konuşmalarını dinledi. Onlardan bazısı: ’Şaşılacak şey! Muhakkak ki Allah Azze ve Celle, mahlûkatından bir dost edindi. İbrahim’i dost edindi." dedi. Diğeri de: "Bu, Musa’nın konuşmasından daha acaip değildir. (Allah), hitap ederek onunla konuştu.’ dedi. Bir diğeri ise: "İsa da Allah’ın kelimesi ve ruhudur." dedi. Bir diğeri de: ’Âdem (ki), Allah onu seçti.’ dedi. Bunun üzerine (Rasûlullah) onların yanına çıkageldi, selam verdi ve: ’Muhakkak ki İbrahim, Allah’ın dostudur’, ki o öyledir; ’Musa, Allah’ın sırdaşı¬dır’, ki o öyledir; ’İsa, Allah’ın ruhu ve kelimesidir’, ki o öyledir; ’Âdem ki Allah onu seçmiştir’, ki o öyledir, (şeklindeki) konuşmanızı ve hayreti-nizi muhakkak ki işittim. Dikkat edin ki, ben de Allah’ın habibi (yani sevgilisi)yim, (bunda) böbürlenme yoktur. Ve ben kıyamet günü hamd sancağının taşıyıcısıyım, (bunda) böbürlenme yoktur. Ve ben, kıyamet günü ilk şefaat edecek ve şefaati ilk kabul olunacak kimseyim, (bunda) böbürlenme yoktur. Ve ben, cennetin (kapı) halkalarını ilk hareket ettirecek olanım. Bunun üzerine Allah (kapıyı) bana açar ve beraberimde müminle¬rin fakirleri olduğu halde beni oraya girdirir, (bunda) böbürlenme yoktur. Ve ben, (Allah katında) öncekilerin ve sonrakilerin en şerefli olanıyım, (bunda) böbürlenme yoktur.’ buyurdu. (Tirmizî, Menâkıb, 1)
Peygamber Efendimize (s.a.v.), diğer peygamberlere verilmemiş üstün meziyetler verilmiştir.
Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre, Rasû¬lullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ’(Diğer) Peygamberler üzerine altı (hasletle) üstün kılındım:
- Bana Cevâmiü’l-Kelim (yani az sözle çok mana ifade etme kabiliyeti) verildi.
- (Düşmanlarımın kalbine yerleştirilen) korku ile yardım olundum.
- Bana ganimetler helal kılındı.
- Yeryüzü bana temizlik vasıtası ve namazgâh kılındı.
- Tüm mahlûkata (Peygamber olarak) gönderildim.
- Ve benimle Peygamberler sona erdirildi.’ (Müslim, Mesâcid ve Mevâdiu’s-Salât, 1)
Peygamber Efendimiz (a.s.) bütün âlemlerin efendisiydi. Ahlakıyla, tevazusuyla, şefkat ve merhameti ile cömertliği ile yardım severliği ile hep insanların hidayete kavuşmasına yardımcı olmuştur.
Hasan b. Ali (r.a.)’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.): ’Ey Enes! Git ve bana Arab’ın efendisini çağır.’ buyurdu. (Bununla) Ali’yi kastediyordu. Bunun üzerine Âişe (r.anhâ): ’Sen arabın efendisi değil misin?’ dedi. (Rasûlullah) şöyle buyurdu: ’Ben, Âdemoğlunun efendisiyim. Ali ise Arab’ın efendisidir.’ (Taberânî, Kebîr, c.2, s.217, h.no:2683)
İbn-i Ebî Hâlid’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Âişe (r.anhâ), Nebî (s.a.v.)’e baktı ve: ’Ey Arab’ın efendisi!’ dedi. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.) ona şöyle buyurdu: ’Ben, Âdemoğlunun efendisiyim, (bunda) böbürlenme yoktur. Senin baban da Arab’ın yaşlılarının efendisidir. Ali ise, Arab’ın gençlerinin efendisidir.’ (Ahmed b. Hanbel, Fedâilu’s-Sahâbe, s.481, h.no:599)
Peygamber Efendimiz Ulu’l-Azîm peygamberler içerisinde de seçilmiş ve üstün kılınmıştır.
Nitekim Ebû Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Allah, İbrahim’i dost, Musa’yı sırdaş ve beni de sevgili edindi. Sonra da: ’İzzetim ve celâlime yemin olsun ki, sevgilimi, dostuma ve sırdaşıma tercih ederim.’ buyurdu.’ (Beyhakî, Şuabu’l-Îmân, c.2, s.185, h.no:1494)
Böylesine üstün vasıflarla yaratılmış, Allah’u Teâlâ’ya bu denli sevgili olan Peygamber Efendimize ümmet olma bahtiyarlığını nasip eden Allah’a sonsuz hamd ederiz. Peygamber Efendimiz, doğduğu günden vefat ettiği güne kadar, ’ümmetim ümmetim’ diye hep onların kurtuluşu için Cenâb-ı Hakk’a dua ve niyazda bulunmuştur. Kıyamet gününde ise ümmetine şefaat etmek suretiyle onlara yine sahip çıkacak, af olunmaları için Allah’a yalvaracaktır.
Ümmet olarak bizler de, doğduğumuz günden vefat edeceğimiz güne kadar Rasûlullah Efendimizi örnek almak, onun sünnetini ihya etmek, onun ahlâkını takip etmek suretiyle ona layık bir ümmet olmanın gayreti içerisinde olmalıyız. O’nun sevgisini gönlümüzde kuvvetlendirecek gayreti göstermeli, Rasûlullah Efendimizin nasihatlerine can-ı gönülden teslim olmalıyız.
Rasûlullah Efendimize sevgi bir iddiadır, bu iddianın delili ise itaattır. Peygamberimizi sevme ve itaat hususunda örneğimiz de onun güzide sahabesidir.
Allah (c.c.) bu dünyada Rasûlullah Efendimize tabi olan, ahiret de ise beraber olabilme nimetine kavuşan müminlerden olabilmeyi cümlemize nasip etsin.
Kutlu Doğum; Habibim Diye Seçilen...
Özlenen Rehber Dergisi 97. Sayı
1 kişi yorum yazdı.