Özlenen Rehber Dergisi

69.Sayı

Hakk Dostuyla Mebrûr Bir Hacc'ın Ölmez Hatırâtı

Mehmet YALÇIN Özlenen Rehber Dergisi 69. Sayı
İbadetlerin yerine getirilmesinde sevgi önemli bir yer tutmaktadır. Sevgiyle candan yapılan ibadetler, insana; huşûyu, huzuru, sükûnu ve her şeyden önemlisi Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazandırması açısından büyük önem arz eder. İbadetler bedenen ve mal ile yapılan ibadetler diye sınıflandırılırken, hac ibadeti hem bedenen hem de mâlî olarak yerine getirilmesi gereken bir ibadettir.

Haccın îfâsı için hukûkî şartlar olarak her ne kadar bu saydıklarımız belirtilse de; bu ibadeti yapmak için, parası olandan ziyade nasibi olanların kutsal beldelere gittiğini hepimiz müşahede etmekteyiz.

Nice kardeşlerimizin hayalini süsleyen bu kutsal yolculuk bizlere de nasip oldu elhamdülillah. Hem de Mübarek Üstadımız Abdullah Fârûkî (k.s.) hazretleri ile birlikte eda edilen bir hacc...

Hem Hacc vaktinin yaklaştığı hem de Rahmetli Üstadımızın vefat yıldönümü anısına, Mürşidimizle birilikte yaşadığımız bu mübarek sefere dair bazı hatıralarımızı paylaşarak onları yaşatmak istiyorum. Rabbimiz hem kalplerimizi hem de kalıplarımızı Sevgili Peygamberimiz ve Beytullah’tan mahrum etmesin.

◊◊◊ ◊◊◊ ◊◊◊

Rahmetli Efendi’miz, 1990’da hacca gideceğini, hatta bizleri de götüreceğini söyleyince hayalimizden dahi geçirmediğimiz bir hakikatle karşı karşıya kalmıştık. Birçok kardeşimiz hac ibadetini Üstadımızla yapabilmek için imkânlarını sonuna kadar zorlamış, nihayet bu hayırlı ibadeti Efendimizle beraber yapma fırsatını bulmuşlardı. Hiç unutmam, bir kardeşimiz Gönüller Tabibi Mürşidimize:

“Efendim! Ben de gitmek istiyorum. Yalnız alacağım var, yıllardır bir türlü alamıyorum” demişti. Mübarek Efendim de:

“Gidersin inşallah” diye dua etmişti ve aradan birkaç gün geçtikten sonra borçlu, parayı getirip “Al şu parayı kardeşim, sıkıntıdan yatamaz oldum!” demişti.

Bazı kardeşlerimiz de “Hacca gitmek için borç para alsak olur mu?” diye Efendimize (k.s.) sorduklarında şöyle buyurmuştu:

“Uzakta anneniz babanız olsa, onları ziyarete gitmek için borç para almaz mısınız?” Kardeşlerimiz de: “Alırız, Efendim” demişlerdi. “Öyle ise Rasûl-ü Kibriya Efendimiz bize anne ve babamızdan daha eftaldir” diyerek bu husustaki ince anlayışını ortaya koymuştu. Peygamber Efendimize olan sevginin, bağlılığın, yakınlığın, onu ziyaret etmeyi arzu etmenin mü’minler için büyük bir nimet olduğunu bu örnek davranışıyla izah etmişlerdi.

◊◊◊ ◊◊◊ ◊◊◊

Hacca gitmeden önce Üstadımız “Beni takip edin ve yanımdan hiç ayrılmayın, çünkü üzerimde devamlı büyüklerimin nazarı vardır. Sizler de ondan istifade edersiniz” demişti. Yolculuk esnasında bu söylediği hakikat ortaya çıkmış ve bir kardeşimizin basîreti (kalp gözü) açılmıştı. Efendi’mizle birlikte Bağdat’a Hz. Pîr Abdülkadir Geylânî hazretlerinin türbesine uğradığımızda bu kardeşimiz Mürşidimizi gönlüne almadan doğrudan Abdülkadir Geylânî hazretleri efendimize rabıta yapınca Hz. Pîr Abdulkadir Geylânî hazretleri mânen ona şöyle seslenmiş “Seni buraya oğlum Abdullah getirmedi mi? Neden ona rabıta yapmadan direk bana yapıyorsun? Önce ona yapacaksın sonra bana, edebi bozmayacaksın” diye kendisini ikaz etmişti. O kardeşimiz elbette bilerek böyle davranmamıştı; ancak bildiği halde bunlara dikkat etmemek mahrumiyete, nedamete götürür.

◊◊◊ ◊◊◊ ◊◊◊

1992 Haccı’na gittiğimizde Mübarek Üstadım (rh.a) çoğu vaktini Beytullah’ta murakabe ile geçiriyordu. Bir gün yine uzunca bir murakabesinden sonra başını kaldırdı “Elhamdülillah! Allah (c.c.) bu fakire pîrlik makamını nasip etti” buyurdular. Daha sonra otele geçtik. Orada istirahat ederken bir kardeşimiz Rahmetli Efendimize:

“Efendim, siz de kendi başınıza bir yol açacak mısınız?” diye bir soru yöneltmişti. Bunun üzerine Mübarek Efendimin yüzü bir anda değişti, celâllendi ve “Hz. Abdulkadir Geylânî, Muhammed Nakşibend, İmâm-ı Rabbânî (rh. aleyhim) gibi büyüklerim var iken kendi başıma cılız bir yol mu açacağım?! Hemen tövbe ve istiğfar et!..” diyerek o kardeşimizi sert bir şekilde uyardı. Böylelikle bizlere, büyüklerimize karşı nasıl bir edep ile hareket edeceğimizi ve Allah’tan gelen nimetler karşısında şımarmayıp, benliğe kapılmayıp yine aynı edebimizi muhafaza etmemizi alıştırmış oldu.

◊◊◊ ◊◊◊ ◊◊◊

Mübarek Üstadım hac ibadetinin hazırlıklarını büyük bir titizlik ve heyecan ile yapardı. Orada lazım olabilecek ibadetlerle ilgili gerekli bütün dokümanları yanına alırdı.
O kutsal beldeye varınca vaktinin büyük bir kısmını mescidde geçirir, kendisini bütünüyle kulluğa hasrederdi. Onunla beraber hacca gelen kardeşlerimizin istifadesi için orada dikkat edilecek edepleri sık sık hatırlatırdı. Bilhassa Rasûlullah Efendimizin huzurunda boş konuşmalara, gelişi güzel davranışlara müsaade etmezdi. Uygulamasını da bizzat yakından takip ederdi. Bu hassasiyetini hac boyunca sürdürürdü.

Bu arada bizlere de “Dikkat edin oğlum! Bizim yolumuzdaki edep ve anlayışları buralarda görebilecek misiniz? Mümkün değil göremezsiniz. Çünkü bizim yolumuz ‘veysî’dir. Biz, Rasûlullah Efendimizden feyiz ve bereketimizi direk alırız ve onun sünneti ile amel ederiz. Allah (c.c.) da sünnet ile amel edenleri hem kendisine hem de Habîb’ine yakın eder ve hiç kimseye açmadığı manevî güzellikleri, sünnet ile amel eden kullarının kalplerine açar” buyururdu.

◊◊◊ ◊◊◊ ◊◊◊

Rahmetli Efendimiz hacca gelen arkadaşlarla yakından ilgilenir, hastalıklarını, ihtiyaçlarını, sıkıntılarını sorar ve onlara gerekli olan her türlü yardımı hiç çekinmeden yapardı. Bir baba şefkatiyle onlara yaklaşır, hacc vesilesiyle kardeşlik ruhunu en yüksek seviye çıkarmaya gayret ederdi.

Rahmetli Efendimiz kaldığı otelde de boş durmaz, her akşam sohbet düzenler ya da Mekke’de ve Medine’de sohbet olan yerlere ziyarete gider, sohbetlere iştirak ederdi. O (k.s.), Beytullah’ta ve Rasûlullah Efendimizin huzurunda bulunduğu esnada oranın manevî yakınlık ve fuyuzâtından kemaliyle istifade için çırpınır ve nice genç dimağları aciz bırakan büyük gayret sarf ederdi.

◊◊◊ ◊◊◊ ◊◊◊

Hiç unutamam, yine bir defasında Medine-i Münevvere’de bir bahçeye sohbet için gitmiştik. Orada bulunan dervişler cehrî zikir ile meşgullerdi. Mübarek Efendi hazretleri onlara iştirak etti ve hep beraber Rabbimizi zikrettik. Daha sonra bahçe sahibi Suudlu iki Arap, Efendimizi buyur ettiler. Saçları çok uzundu, saçlarını başlarının arkasına toplamışlardı. Efendi hazretlerimiz onların karşılarına geçti kendilerine nazar edip “Allah” dedikçe onlar yerlerinden fırlıyor ve saçları çözülüyordu. Mübarek Üstadımız da bu hâli gördükçe hoşuna gidiyordu, öyle ki cezbenin tesirinden adamların saçları tamamıyla çözülmüştü. Ortam büyük bir sevgi ve muhabbet ile kaynıyordu. Sohbetin bitiminde, sohbete gelenlere yüzer Riyal para dağıtıyorlardı. Mübarek Efendimiz bizleri ikaz ederek “Hiç kimse paraya tenezzül etmesin! Biz Rabbimizi yalnız rızası için zikrederiz, dünyalık için değil” buyurmuşlardı.

◊◊◊ ◊◊◊ ◊◊◊

Hacdan maksat Allah’ın farz kıldığı bir ibadeti yerine getirmek, O’nun rızasına erişmektir. Ne ismimizin önüne “hacı” sıfatını getirmek ne de başka bir sıfatla anılmak değildir. Yüce Mevlâmız bizlere, bu ve bütün ibadetleri rızasına uygun şekilde yapabilmeyi nasip etsin. Gönlümüzü, yakınlık nuruyla zengin kılsın. Bu yakınlık nurunu nasip ettiği dostlarından da dünya ve ahirette ayırmasın...

◊◊◊ ◊◊◊ ◊◊◊


Hoş geldin Efendim, Ravza ilinden
Rasûlün kokusu geliyor, sizden
Binlerce defa ayakların öpsem
Hoş geldin Efendim, Ravza ilinden

Aliyye’l-Murtaza Allah aslanı
Fatımatü’z-Zehra Rasûl parçası
Hasan Hüseyin’in olmuş kardeşi
Ehl-i Beyt kokusu geliyor sizden

Çok şükür Mevla’ya kavuştuk size
Kalbimiz ruhumuz doldu feyzinle
Çok hakkınız vardır, üzerimizde
Ömerü’l-Fâruk’un kokusu sizde

Süzgecimiz bizim Kur’ân ve Sünnet’tir
Bundan geçmeyen haller ise reddimizdir
Bu anlayışı veren ol Rabbimizdir
Aşkullah’ın kokusu geliyor sizden

Haccınız mübarek olsun, Efendim
Mevlâ’m tekrarını nasip eylesin
Kur’an ve Sünneti hâkim eylesin
Tevhidin kokusu geliyor sizden...
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.