Yazının kaleme alındığı şu günlerde medya ve kamuoyunda meclisten onay alan tezkere ve muhtemel bir sınır ötesi harekât, belki de onlarca yıl devam edecek olan çatışmalar ve intikamlar üzerine inşa edilecek bir gelecek tartışılmaktadır. Böyle bir atmosferde karşı tarafa duyulan öfke her iki tarafın da aklını ve basiretini yok etmektedir. Toplumun fertleri ise dost olması gerekenlerin düşman, düşman olması gerekenlerin dost olduğu talihsiz bir dönemi yaşamaya mahkûm edilmektedir.
Meclisten geçen bu tezkereyle birlikte hem Türkiye hem de Kuzey Irak’ta sonunu kimsenin tahmin edemeyeceği bir sürece girildi. Belki bu tezkere hiç kullanılmayacak, belki sınırlı biçimde kullanılacak. Belki de topyekun bir hesaplaşmanın ilk adımı olacak.
Bana göre Türkiye, Irak ve Ortadoğu ülkeleri halklarının üzerinde oynanan oyunları daha net görebilmek için Washington, Londra ve aslında baş aktör olan İsrail tarafından bakılmalıdır diye düşünüyorum. Çünkü Ankara’dan, Irak’tan, Filistin’den veya diğer Arap ülkelerinin yetkililerinin yapmış olduğu açıklamalar ve yükselen sesler hadiselere çözüm üretecek ve kimseyi tatmin eder halde değildir. Bölge halkının kaderini Batı’nın uygulamalarıyla tahmin etmek daha kolaydır. Bu hadiselerin gelişimine siz de öyle bakın. Öyle bakarsanız geleceği göreceksiniz. Öyle bakarsanız, tankların sınıra neden yığıldığını, 20 yaşındaki gencecik insanları Anadolu topraklarını neden yasa boğduğunu, Kürt köylerindeki suskunluğun ve umutsuzluğun sebeplerini anlayacaksınız. Çünkü Türkiye’nin Güneydoğusu dâhil tüm Ortadoğu coğrafyası adeta yangın içinde. Bu geniş coğrafya üzerinde egemenliğini pekiştirmeye çalışan uluslararası emperyalist güçler ve bölge devletleri, bölge halklarını birbirlerine karşı kışkırtıcı ve tahrik edici gerici politikalar uyguluyorlar, halklar arası kardeşlik yerine düşmanlık tohumlarını geliştiriyorlar.
İşte Irak bunun en canlı örneği, Amerika bu ülkeye gireli dört yıla aşkın bir zaman oldu ve bu süre içerisinde ölen ve öldürülen insan sayısını hiç düşündünüz mü bilmiyorum. Bu adamlar Irak’ta dört buçuk yılda bir milyon yüz binden daha fazla (http://antiwar.com/updates/) insan öldürmeyi başardılar! Dile kolay, yüz binlerce sivil. Yüz binlerce ana, baba, delikanlı, genç kız, çocuk, bebek, öğretmen, öğrenci. İşgalin, etnik çatışmanın, iç savaşın, mezhep kavgasının maliyeti bu. Tabi tüm bunlara kaybolan binlerce insanı da ekleyelim. Bu ölümleri hangi kavramla ifade edeceğiz? Bir ülkenin camileri ve okulları bombalandığında, masum insanları kurşuna dizildiğinde, yüzlerce öğretim üyesinin kafasına kurşun sıkıldığında, işgalin acısını en korkunç biçimde yaşayan bir ülkede her aileden en az bir kişi öldürüldüğünde neler yaşanır ve neler hissedilir ancak oradaki insanlar bu acıyı bilebilir?
Hatırlayacak olursanız 1994’teki Raunda soykırımında 800 bin insan öldürülmüştü. Bu olay uluslararası hukukta ’soykırım? olarak tanımlandı, bunun için mahkemeler kuruldu. Irak’taki ölümler Ruanda’yı da geçti. Darfur’daki ölümler de, (http://www.cnn.com/2007/TECH/04/10/google.genocide/index.html) Amerikan yönetimi tarafından resmen ’soykırım? olarak tanımlanarak dünya harekete geçirilmişti. Peki, bir milyon yüz bin kişiyi öldüren (ve bu sayı her geçen gün artmakta), vahşetin her türlüsünü deneyen ülke soykırımdan başka ne yapıyor!
Ayrıca Amerika, Irak’ta inşa ettiği bu kaosu devam ettirebilmesi için bu ülkedeki piyonlarını, müttefiklerini kullanmakta ve kendisi Irak’ın güvenliğini güvensizleştirerek, ’ben olmadan hiçbir güvenlik sağlanamaz? anlayışıyla hem dünyaya hem de bölgeye bu mesajı dayatmaktadır. Bu vesileyle Irak üzerinden bölgeye yönelik strateji ve taktik üzerine plan ve projeler geliştirmeye çalışmaktadır. Irak’ın ’yeniden yapılandırılacağını!? iddia eden Amerika ve müttefikleri bırakın bu ülkeyi yapılandırmayı, bugüne kadar gelmiş geçmiş hiçbir yayılmacı devlet ve imparatorluk bu ülkeyi Amerika ve müttefik işgalci güçler kadar tarumar etmemişlerdir.
Irak’ta bu vahim hadiseler yaşanırken diğer ülkeler üzerindeki tehditler de her geçen gün artarak devam etmektedir. Bu süreçte İsrail uçakları Türkiye topraklarından Suriye’yi bombaladı. Fransa Dışişleri Bakanı dünyayı İran’la büyük savaşa hazır olmaya çağırdı. Amerika ve İsrail, İran’a saldırı için hazırlıkları açıktan yürütür hale gelmiştir. Bush, Ortadoğu’da nükleer soykırımdan söz eder olmuştur. Yarın bir milyon insan Suriye’de, birkaç milyon da İran’da öldürülürse bizler ne yapacağız, acaba susmaya devam mı edeceğiz? Şimdi yaptığımız gibi. Hiç olmazsa bu kötülük karşısında elimizle, olmazsa dilimizle, buna da gücümüz yoksa kalbimizle buğzederek bir tepkimiz olmalı değil mi? Çünkü Irak, Filistin, Lübnan, Afganistan, Pakistan ve dünyanın pek çok yerinde haksız yere öldürülenler Müslüman olmaktan öte öncelikle insandır. İslâm, inanan ve inanmayan ayrımı yapmaksızın haksız yere insan öldürmeyi şiddetle kınamakta ve yasaklamaktadır. Dünya bu katliamlara sessiz ve tepkisiz, bunun nedenini biliyor musunuz? Öldüren Amerika da ondan! Eğer bunu başka bir ülke yapsaydı, kıyameti koparırlardı! Ama o ülke Amerika olunca herkesi bir sessizlik kaplıyor.
Ortadoğu'daki Gelişmeler ve Türkiye'ye Yansıyanlar
Özlenen Rehber Dergisi 56. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.