Eûzü billâhimine’ş-şeytânirracîm.
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Elhamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn. Ve’s-salâtü ve’s-selâmu alâ rasûlinâ Muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammedin ve ashâbihî ve ezvâcihî ve evlâdihî ve etbâihî ve ehl-i beytihî ve ümmehâtihî ve ebîhi biadedi külli şey’in fi’d-dünyâ ve’l-âhireti ve kezâlik. Ve’l-hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemîn.
Cenâb-ı Hak bütün noksan sıfatlardan münezzehtir. Hamd ancak O’na mahsustur. Kulluk ancak O’nadır. Mahşer gününün sahibi ve bütün mahlûkatını, kullarını hesaba çeken O’dur. Dönüş ancak O’nadır.
Salât ve selâmların en güzeli Seyyidü’l-Beşer, Fahr-i Kâinat, Rabbimizin Habîbi Rasûl-i Kibriyâ (s.a.v.) Efendimizin, âlinin, ashabının, ehl-i beytinin, kıyamete kadar ona tâbi olacak salih mü’minlerin üzerine olsun.
* * *
Kıymet bulanlar, hep O’na tâbi olmakla kıymet bulmuşlardır. Sözüne kıymet verilenlerin sözleri, hep onu övdüğünden dolayı kıymet bulmuştur. Necat bulanlar, sair yolları bırakıp da O’nun yoluna tâbi oldukları için necat bulmuştur. Başka kurtuluş yolu yoktur. Rabbim bizleri, nefsin ve hevânın bütün karışıklıklarından uzak, tertemiz, imanın bütün kemalâtını ve halâvetini üzerinde taşıyan bir tâbiiyetle Peygamber Efendimize tâbi kılsın ve inşallah bu hali, son nefesimiz de dâhil olmak üzere üzerimizde daimi kılsın. Cenâb-ı Peygamber Efendimize öbür âlemde de kavuştursun inşallah.
Allah (c.c.), bu yolları bize açan, Peygamber Efendimizin ahlâkını, sünnetini, yolunu sevmede bizlere rehberlik yapan Mübarek Efendim Abdullah Farukî el-Müceddidî hazretlerinin, katındaki derecesini âli eylesin. Cenâb-ı Rasûlullah Efendimize en yakın komşu kıldıklarından eylesin. Rabbim, bizleri de onların yolunda ve ona tâbi olmakla rızıklandırsın inşallah.
* * *
Medine’de ramazan, itikâf ve bayram...
Kitaplarda hep okuyoruz; Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz bayram namazını kıldırmak üzere namazgâha çıkıyor, Ashâb-ı Kiram’la bayram namazını orada kılıyor ve Ashâb-ı Güzin, Rasûlullah Efendimizle bayramlaşıyor.
Hamdolsun, Rabbim bizlere bu ramazan ayında Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin mescidinde itikâf nasip etti. Bayram namazını orada kıldık. Medine’de bayram namazına katılmak için dünyanın muhtelif yerlerinden birçok müslüman gelmişti elhamdülillah. Mescidin içi, dışı almadı, sokaklara taştı. Aynı anda 7-8 yüz bin insan birlikte bayram namazını kıldı. Tâ iki cadde ötelere kadar saflar uzadı, Allah’a hamdlerin en güzeli olsun. Elbette dolacaktı, çünkü burası Peygamber mescidi. Burası, Allah’ın Habîb’inin mescidi.
Sabah namazını kıldıktan sonra bayram namazını kılmak için bekliyorduk, o arada Rasûlullah Efendimizin kadem-i şerif tarafında sürekli tekbir getiriliyordu. Ses o cihetten geldiği için mescidi dolduran binlerce mümin yönünü o tarafa döndü. Mısırlılardı sanırım, bizim söylediğimizden biraz daha uzunca bir tekbir getiriyorlardı:
“Allâhu ekber, Allâhu ekber, Allâhu ekber. Lâ ilâhe illallâh. Allâhu ekber, Allâhu ekberu ve lillâhi’l-hamd.
Allâhu ekberu kebîra, ve’l-hamdu lillâhi kesîra, ve subhânallâhi bukraten ve asîle.
Lâ ilâhe illallâhu vahdeh, sadega va’deh, ve nesara abdeh, ve eazze cundehû ve hezeme’l-ahzebe vahdeh.
Lâ ilâhe illallâh. Ve lâ na’budu illâ iyyâh. Muhlisîne lehuddîne ve lev kerihe’l-kâfirûn.
Allâhumme salli alâ seyyidinâ Muhammed, ve alâ âli seyyidinâ Muhammed, ve alâ ashâbi seyyidinâ Muhammed, ve alâ ensâri seyyidinâ Muhammed, ve alâ ezvâci seyyidinâ Muhammed, ve alâ zürriyyeti seyyidinâ Muhammedin ve sellim teslîmen kesîrâ. (Allah en büyüktür, Allah en büyüktür, Allah en büyüktür. Allah’tan başka ilâh yoktur. Allah en büyüktür, Allah en büyüktür ve hamd Allah’a mahsustur.
Allah, büyük de büyüktür, Allah’a hamdimiz çoktur. Sabah akşam tesbihimiz Allah’adır.
Allah’tan başka ilâh yoktur, O tektir. Vadinde sadık oldu, kuluna yardım etti ve (düşman) orduları tek başına hezimete uğrattı.
Allah’tan başka ilâh yoktur. Kâfirlerin hoşuna gitmese de dini O’na has kılarak (ihlâsla) sadece O’na kulluk ederiz.
Allah’ım, Efendimiz Muhammed’e, Efendimiz Muhammed’in ehline, Efendimiz Muhammed’in ashâbına, Efendimiz Muhammed’in ensarına (yardımcılarına), Efendimiz Muhammed’in eşlerine, Efendimiz Muhammed’in zürriyetine salat ve çokça selam eyle.)” diyerek salât-ü selâm getiriyorlardı. Herkes o tarafa döndü. Rasûlullah Efendimizin hücre-i saadetleri oradadır. İster istemez bir hatırat bırakıyor kalpte; sanki Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bayram namazı için hücre-i saadetlerinden aralarına çıkacakmış gibi, Ashâb’ın beklediği gibi bekliyordu insanlar. Sahâbe efendilerimizin gönüllerinde yaşadıkları gibi olmasa da o manevî hissiyatı müşahede etmemek imkânsızdı.
Cenâb-ı Rasûlullah Efendimizin hücre-i saadetlerinden Allah’ın Habîbi olarak ashabının önüne çıkmasıyla onların gözlerinde beliren Peygamber Efendimizi görmenin sevinci, ona olan imanlarından kaynaklanmaktadır. Bir topluluk ki aralarında Allah’ın Habîbi var ve onlar bayram yapıyorlar! Bu nimet bambaşka bir şey olmalı! Onun manevi huzurunda kalplerde bu coşku tezahür edince varlığıyla şereflendirdiği asr-ı saadette Sahâbe efendilerimizin gönüllerindeki coşkuyu tefekkür etmek ve elde ettikleri nimetin büyüklüğünün ne olduğunu bir nebze olsun tahayyül etmek mümkündür.
* * *
Bayram sabahı, Mescid-i Nebevî’nin Bâbu’s-Selâm kapısından girip de Rasûlullah Efendimizin önünden selâmlayarak bir kez geçebilmek için fırsat bulamadık. Mümkün olmadı; ancak ikindi namazından sonraydı, dışarıdan selâm verebildik. Bu, ümmetin sevgisinin yoğunluğundandır elhamdülillah! İnsan ister istemez şunu düşünüyor: “Yâ Rasûlallah! Selam vererek senin huzurundan bir kez geçebilmek için fırsat bulamıyoruz...” Bu kalabalık, bir iki gün sonra geçer, bekleriz ve sonunda selâmlarız inşallah; ama mahşer gününde “gel” demezlerse, beklesen de imkân yok, beklemesen de imkân yok. O dar günde sen ümmetinin elinden tutmazsan, sen çağırmazsan senin huzuruna gelmeye nasıl yol bulabiliriz yâ Rasûlallah!
* * *
Cenâb-ı Rasûlullah Efendimizin bu şefaatinden istifade edebilmek için kazanma yeri burasıdır. O nimet burada kazanılacak. Dünyadayken ona itaat ve sevgiyi, Cenâb-ı Hakk’ı razı edecek şekilde elde etmeye çalışmalı ki onun şefaatine nail olunabilsin.
* * *
İman ve sâlih amel Kur’ân-ı Kerim’de hep beraber zikredilmiştir. O yüzden kardeşlerim, ibadet ve taatlere çok dikkat edelim. İtikâf da Peygamberimizin bırakmış olduğu bir ameldir. Dolayısyla insanın, bu ibadeti yerine getirirken âhireti tefekkürü her zamankinden daha fazla olmaktadır.
İnsanlar itikâfta niçin bekliyorlar? Cenâb-ı Hakk’ın rızasına kavuşmak ve ebedi âleme hazırlık için...
“Ben istifade edemiyorum!” demeyin. Allah’ın zikrine sımsıkı sarılın. Ehliniz ve çocuklarınıza namazı emredin. Onları da namaza alıştırın. Evde gevşeklik göstermeyin. Çünkü amel, insanın Allah’a kulluğunu ifade etme şeklidir.
Rabbim hepimizi muhafaza etsin! Salih ameller nasip etsin ki, ömürlerini Allah’ın razı olmadıklarından uzak olarak, tertemiz bir itaat üzere geçiren kullardan olalım inşallah.
* * *
Medine’de binlerce insan Rasûlullah Efendimizin mescidine gelmiş, orada kimse kimseyi tanımaz. Oradaki itibar, içeriden olan itibardır. İnsan nereden bilsin. Oraya âlimi de ârifi de geliyor, günahkârı da geliyor, fakiri de zengini de geliyor. Orada itibar içeridendir. Şayet Kâinatın Efendisi (s.a.v.) sana “gel” demez ise sadace bedenen orada bulunman maksat için yeterli değildir. Medine’de Rasûlullah Efendimizin (s.a.v.) huzurunda bu yakınlığı, güzelliği, itibarı bulmak esastır. Oraya gidiyoruz, huzuruna varıp ziyaret ediyoruz, ancak asıl iş bu ziyaretin onun tarafından kabul edilmesidir, ümmetine karşı olan sevgi ve şefkatinin insanı kuşatmasıdır. Yakınlık hâli sevenin sevilen tarafından kuşatılmasıyla olur.
Bu nasıl olacak peki? Bu, tertemiz ihlâs ile, yani hâl ve hareketlerimizi yalnız Allah için yapmak ve Peygamber Efendimize itaat hususunda çok samimi ve gayretkâr olmakla mümkün olacaktır. Allah (c.c.) kerem sahibidir, zengindir, kulunun kendisi için yaptığı hiç bir ameli zayi etmez, boşa çıkarmaz. İnşallah Rabbim boş çevirmez.
* * *
Maşallah, orada insanların elinden Allah’ın kelâmı Kur’ân-ı Kerim hiç düşmüyordu. İbadet ve taatte olanlar, namaz kılanlar, gözyaşı dökenler... Rasûlullah Efendimizin huzurunda olmanın tesiri orada, insanlar üzerinde Allah’a kulluk olarak tezahür ediyordu.
Cenâb-ı Hak, hepimize Rasûlullah Efendimizin sünnetlerini yaymada ve yaşamada samimiyet ve gayret nasip etsin.
Ve selâmün ale’l-Mürselin ve’l-hamdü lillâhi Rabbi’l-âlemin.
Açıklama:
sevgili okurlarımız burdaki yazıları sistem otomatik karakter ve tek renk yapıyor...derginin orjinal yazıları derginin jpg lerinde mevcuttur.Bilgilerinize sunulur..Site yönetimi...
Hatırat...ravza' da Bayram
Özlenen Rehber Dergisi 56. Sayı
ALLAH RAZI OLSUN EFENDİM RABBİM SİZİ YOLUNDAN AYIRMASIN CEMATİMİZİ DAİM EYLESİN BİZ ACİZLERİDE KIYMET BİLENLERDEN ETSİN İNŞ HAYIRLI BAYRAMLAR CÜMLEMİZİN İNŞ.