Rabbimiz’e sonsuz hamd ü senalar, Rasûl-i Kibriyâ (s.a.v) Efendimiz’e salât ve selâmların en güzeli olsun!
Allâh Zülcelâl Hazretleri yüce kitabında;
’Bilesiniz ki, Allah’ın dostları üzerine hiç bir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. Onlar iman etmiş ve Allah’a karşı gelmekten sakınmış olanlardır. Dünya hayatında da, âhirette de onlar için müjde vardır. Allah’ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur. İşte bu büyük başarıdır.? (Yûnus, 10/62-64) buyurarak mü’minlerden bir zümrenin evsafını zikretmiş ve onları müjdelemiştir.
Bu müjdeye bizler de nail olmak istiyorsak, Allah’a dost olmalıyız. Bunun içinse âyet-i kerimede zikredilen vasıflarla donanmalıyız ki bunlar;
a) sağlam bir iman
b) takva yani Allah’a karşı gelmekten sakınmadır.
Âyette zikredilen, ’Allah’ın dostlarından (velilerden)? kimlerin kastedildiği hususunda tefsir âlimlerimiz çeşitli görüşler zikretmişlerdir.
- Evliya kelimesi, ’velî?nin çoğuludur ve ’veliy? kökünden ge¬lir. Yakınlık demektir. Allah’ın velileri o kimselerdir ki, ibadeti sadece O’na tahsis etmek, sadece O’na tevekkül etmek suretiyle O’na yaklaşanlardır.
- Evliya; birine yakın olan, bi¬rini himayesinde bulunduran, koruyucu, dost, yardımcı gibi mânâlara gelir. Allah’ın, kendisine inanıp buyruğunca yaşayan kullarına sevgisi¬ni, himaye ve yardımını, bu anlamda Allah ile insan arasındaki sevgi bağını ifade etmek üzere kullanılmıştır. Allah ile kendileri arasında böyle bir sevgi bağı gerçekleşmiş, bu mazhariyete ulaşmış olanlar kültürümüzde ’Allah dostları? diye anılır.
- Allah’ın dostları, Kur’an ve ilim ehli olup, Kur’ân’ın hükmü ile amel ederek onu kendilerine önder edinirler. Kur’ân’ın emir ve buyruklarından ayrılmazlar, gizli ve aşikâr günahlardan sakınırlar. Gece-gündüz Allah’ı zikrederler ve her hallerinden Allah’ın haberdar olduğunu bilirler. İbadetlerini huşu ile yaparlar, her hallerinden memnun olurlar. Haram ve şüpheli şeylerden kaçınırlar, nefsî isteklere uymazlar, herkese iyilik yaparlar, her yerde ve her işlerinde Allah’ın rızasını gözetirler. Yaptıklarını sadece Allah rızası için yaparlar. Allah’ın verdiğine kanaat ederler, dünyaya karşı hırsları yoktur, nimetlere şükrederler, asla nankörlük yapmazlar. (Semerkandî)
- Veli o kimsedir ki, bizzat Allah onun tüm işlerini idare eder.
- Evliyâullah unvanı, Allah’a dost olanlar, Allah için dost olanlar, Allah için birbirlerine destek olanlar gibi mânâlara gelebilir.
Senetleri Taberî’de yer almış olduğu üzere Saîd b. Cübeyr’den rivayet olunmuştur ki, Rasûlullah’a, Evliyâullah’ın kimler olduğu sorulmuş, o da şöyle buyurmuştur:
’Onlar öyle kimselerdir ki, görüldükleri zaman Allah zikrolunur yâd olunur.? Başka bir rivayette ise;
’Görülüvermelerinden dolayı Allah hatırlanır.? Yakınlarında bulunmak, halleri, duruş ve davranışları derhal Allah’ı hatırlatır. Onların dünya malına kazanç yollarına sevgi ve düşkünlükleri yoktur. Ancak, Allah uğrunda birbirini seven kimselerdir.
Nitekim Hz. Ömer (r.a) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v) buyurdular ki:
’Allah’ın kulları arasında bir grup var ki, onlar ne peygamberlerdir ne de şehitlerdir. Üstelik kıyamet günü Allah indindeki makamlarının yüceliği sebebiyle peygamberler de, şehitler de onlara gıpta ederler.? Orada bulunanlar sordu:
’Ey Allah’ın Rasûlü! Onlar kim, bize haber ver!?
’Onlar aralarında ne kan bağı, ne de birbirlerine bağışladıkları bir mal olmadığı halde, Allah rızası için birbirlerini sevenlerdir. Allah’a yemin ederim, onların yüzleri mutlaka nurdur. Onlar bir nur üzeredirler. Halk korkarken, onlar korkmazlar. İnsanlar üzülürken, onlar üzülmezler.? Ve şu âyeti okudu: ’Bilesiniz ki, Allah’ın dostları üzerine hiç bir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de.? (Yûnus, 62) (Ebû Dâvûd, Büyû’ 78, 3527)
Âyet-i celîlede; ’?üzerine hiç bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir de!? buyruğunun ise şu anlama geldiği söylenmiştir:
Yüce Allah’ın dost edindiği, kendisini korumayı ve himayeyi üzerine aldığı ve razı olduğu kimse, kıyamet gününde korkmaz ve üzülmez. Nitekim yüce Allah şöyle buyurmaktadır: ’Şüphesiz kendileri için daha önceden tarafımızdan iyilik takdir edilmiş olanlar, işte onlar oradan (cehennemden) uzaklaştırılmışlardır. En büyük korku onları kederlendirmez.? (el-Enbiyâ, 17/101) (el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’ân)
DÜNYA VE ÂHİRET HUZURU; İLÂHÎ MÜJDE VE MÜKÂFATLAR
Hakk Teâlâ’nın ’Dünya hayatında da, âhirette de onlar için müjdeler var? buyruğu ile Allah dostlarının nail olacakları lütuflar hakkında İslâm âlimleri şunları zikretmişlerdir:
- Bu müjdeden maksat, sâlih rüyadır. Ubâde İbni’s-Sâmit (r.a) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v)’a Cenâb-ı Hakk’ın şu âyeti hakkında sordum: ’Dünya hayatında da, âhirette de müjde onlaradır...’ (Yûnus, 64) Şu cevabı verdi: ’Burada kastedilen müjde sâlih rüyadır. Mü’min kul onu görür veya kendisine gösterilir.’ (Tirmizî, Rü’ya 3, 2276)
Ebû Hureyre (r.a) anlatıyor: Rasûlullah (s.a.v) şöyle demişti:
’Benden sonra, peygamberlikten sadece mübeşşirât (müjdeciler) kalacaktır!? Yanındakiler sordu: ’Mübeşşirât da nedir?? ’Sâlih rüyadır!? diye cevap verdi. (Buhârî, Tabir 5)
- Allah’ın velisi, kalbi ve ruhu zikrullâha gömülmüş kimsedir. Binaenaleyh kim böyle olur ise, uyurken de ruhunda sadece marifetullah bulunur. Marifetullahın ve Allah’ın celâlinin nurunun da, ancak hakkı ve doğruluğu göstereceği malumdur.
- Büşrâ (müjde), insanların bir kimseyi sevip, güzel bir medh-ü sena ile onu övmeleridir. Ebû Zerr (r.a) anlatıyor: Rasûlullah’a soruldu: ’Ey Allah’ın Rasûlü! Kişi hayır yapsa halk da bu sebeple onu övse (bunun hükmü nedir?)? ’Bu mü’mine (Allah’ın razı olduğuna dair) peşin bir büşradır (müjdedir).? buyurdular. (Müslim, Birr 166, 2642)
Binâenaleyh herhangi bir kemâl sıfatı ile muttasıf olan kimse, herkesin sevdiği insan olur. Kul için, kalbinin marifetullaha; dilinin, zikrullaha; bütün uzuvlarının, Allah’a kulluğa dalmasından daha yüce ve kıymetli bir kemâl (olgunluk-yücelik) yoktur. Dolayısıyla kendisinde bunlardan birisi bulunan kimseyi, diller över durur. Kalpler, onu sevme fıtratı üzere yaratılmıştır. Bu kıymetli sıfatlar ne kadar çok olursa, o sevgi de o nispette güçlü olur.
- Büşrâ, veliler vefat ederken tahakkuk eden müjde, iyi haber demektir. Nitekim Cenâb-ı Hakk, ’Onların üzerlerine, ’Korkmayın, tasalanmayın, vadolunduğunuz cennetle sevinin!’ diye melekler inecektir.’ (Fussilet, 41/30) buyurmuştur. Âhiretteki müjde ise, meleklerin onlara vermiş olduğu selâmdır. Nitekim Allah (c.c); ’Melekler de her bir kapıdan onların yanına girecek ve şöyle diyeceklerdir: ’Sabrettiğiniz şeylere mukabil, sizlere selâm...? (er-Ra’d, 13/23-24) buyurmuştur. Yine, âhiretteki müjde, Allah’ın onlara selâm vermesidir. Nitekim bir âyet-i kerimede, ’Çok merhametli Rabb’den bir de sözle olan bir selâm (var)dır.? (Yâsîn, 36/58) buyurmuştur. Buna, Cenâb-ı Hakk’ın Kur’ân’da bahsettiği; yüzlerinin beyazlığı, amel defterlerinin kendilerine sağdan verilmesi ve âhirette sevindirici hallerle karşılaşmaları da dâhildir ki, bütün bunlar verilen müjdeler cümlesindendir.
- Büşrâ, Allah Teâlâ’nın, kitabında ve peygamberlerinin lisanıyla muttaki kullarına müjdelemiş olduğu cenneti ve bol mükâfatıdır. Bunun delili; ’Rableri onlara, kendi katından bir rahmet, bir hoşnutluk ve kendilerine içinde tükenmez nimetler bulunan cennetler müjdelemektedir.? (et-Tevbe, 9/21) âyetidir.
’Allah’ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur.? Evliyâullah dahi kendilerindeki o velâyet hasletini, o iman ve ittikayı değiştirip bozmadıkça Allah Teâlâ’nın, bu dünya ve âhiret için verdiği sözü, verdiği müjdeyi değiştirmeyecektir. (Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili; F. Râzî, Tefsîr-i Kebîr)
Cenâb-ı Hakk, dostum dediği, yakınlığına aldığı ve sonsuz nimetlerle müjdelediği kullarından istifade edebilmeyi ve onların himmet, teveccüh, nazarlarını celbedecek liyakati bütün mü’min ve mü’minelere nasip etsin!
Allah'a Dost Olmak ve İlâhî Müjdeler
Özlenen Rehber Dergisi 50. Sayı
1 kişi yorum yazdı.