Özlenen Rehber Dergisi

4.Sayı

Müminin Tesettürü Nasıl Olmalı?

Abdurrahman ÇALIŞKAN Özlenen Rehber Dergisi 4. Sayı
Örtünme; fıtratın da bir gereği olarak, ilk insanla, Rabbimiz tarafından gerekli kılınan bir olgudur. Hz. Adem ve Hz. Havva’nın cennetteki elbiseleri, bir kudret-i ilahi olup vücutlarını kendili?inden örten nuranî bir libas idi. İlk defa yasak meyve olayı ve sonrasında, üzerlerindeki bu nuranî giysi kalkıp, din tarafından vücudun tahsis edilen yerleri hariç olarak; yerini, tüm insanların yükümlü tutuldukları tesettüre bırakmıştır.

İnsanlık, gönderilen Peygamberler vasıtası ile Hz. Adem’den bu güne, din ö?retileri açısından bir çok ?eye a?ınadır. Nihayette ise İslam, son ve ikmal edici din olarak gelmi?, Hz. Adem’den bu yana var olan ama zamanla bazı farklıla?malara u?rayan dinî hayat ve ahlak anlayı?ına son ve mükemmel ?eklini vermi?tir. Efendimiz (s.a.v):

“Ben güzel ahlakı ikmal edici olarak gönderildim.”(Muvatta, Husnü’l Hulk/8) buyurmu?tur. İslam’dan önceki dinler örtünme noktasında da bir takım ö?retilerde bulunmu?tur; fakat insanlar bu emirleri zamanla tamamen ortadan kaldırmasa da onun bir çok yönünü de?i?tirmi?ler ve sadece fıtri bir gereklilik olarak edep mahallerini örtmekle iktifa eder olmu?larıdır.

Efendimiz (s.a.v) geli?i ile örtünme noktasındaki eksiklikleri de ikmal etmi?tir. Setr, yani tesettürden murat ise ?udur: Fıtrî gerekliliklerimizi de içerisine almakla beraber, örtünme noktasında bazı sınırlar daha koyarak, hem toplum, hem de ibadetlerinde, huzurunda divan durdu?u yaratanına kar?ı her an bir edeb ve haya bilinci içerisinde olmak. Zira ahlâk ve tesettür kavramalarının birini di?erinden ayırmak mümkün de?ildir.

İnsano?lunun bu dünyaya imtihan olmak üzere gönderildi?i gerçe?ini hatırlayarak, bir tercihte bulunabilme yetisini kullanabildi?i tüm yerlerde, insano?lunun imtihan oldu?unu görürüz. Zira Rabbimiz insan için bir çok nimet yaratmı?tır ve bunlar üzerindeki kulun tasarrufunu büyük bulu?ma için kayıt altına almaktadır. Rabbimizin kullarından, bu, dünya denilen sınav odasında istedi?i yükümlülükler, insanların kaldıramayacakları bir mahiyet içermemektedir. Netice olarak her ne kadar din, erkek ve kadın için tesettürde sınırları çizmi? ise de, örtünme insanlar için bir çok vesile gibi imtihan aracı durumundadır ve yazık ki çokları bu sınavı, farklı bahaneler ileri sürerek (kültür, ça?da?lık, moda vs.) kaybeder durumdadır. Evet imtihan olmaktayız ki; Rabbimizin, haramlar koyarak, bizler için çizdi?i ilahi sınırlarına yakla?mayarak imtihanı kazanalım, Rızay-ı Barî’ye gark olalım ve ebedî saadete erelim.

Örtünme hem erkek hem de kadın için çok önemlidir. Dinimiz kimi amellerde erkeklere, kimi amellerde de kadınlara, daha çok dikkat etmeleri gereken sorumluluklar yükler. Dinimiz; kendisi, ailesi, çocukları ve bakmakla görevli oldu?u tüm ki?ilerin mua?eret temini görevini ve cihat gibi a?ikare olmak noktasında bir çok sorumlulu?u daha çok erkek için uygun görmü?tür. Bu tahsis setr noktasında da erkekler için sorumlulu?u hanımlara nazaran biraz daha dar tutar. Bununla beraber kadın için gizlili?i daha uygun gören dinimiz, en güzel ahlâkların, Müslüman hanımlarda, daha güzel ve yakı?ık olaca?ını ifade etmi?tir. Rahmetli Üstadımızın zaman zaman zikretti?i ?u veciz söz bu manayı ne kadar da güzel ifade etmektedir: “Haya, edep güzeldir; ama kadında olursa daha güzeldir.”

Yine dinimiz, kadına layık gördü?ü güzel tesettürünü bir mücevherat kutusuna nisbetle, kadının nazik bedenini de bu kutunun mücevheratı olarak nitelendirmi?tir. Öyle hikmetlerin indimacını görmenin mümkün oldu?u bu fazilet-i İslam ki a?ikare ve korumasız olan zinet ve mücevheratı sahibinden ba?ka hırsız ve yabancıların bekledi?ini i?aret ederek, zînetlerin sandukası olan tesettürü de ne derece sa?lam ve tehlikelere kar?ı emin tutulmasını ifade etmektedir. Rabbimiz bu inceli?i görmemiz için Müslüman kadınlara ?öyle seslenir: “Mü’min kadınlara söyle gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar. Namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere zinetlerini te?hir etmesinler. Ba? örtülerini yakalarının üzerine (kadar) örtsünler.... Gizlemekte oldukları zinetleri anla?ılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar... (Dikkatleri üzerine çekecek ?ekilde yürüme ve dikkat çekici tüm davranı?lardan uzak dursunlar.)” buyrulmu?tur. (Nur/31)

Ayette buyurulan ‘Zinetler’ kelimesini farklı ?ekillerde anlayanlar bir yana, bütün mücevherat ancak vücudu tezyin maksadı ile kullanıldı?ı için Zinetleri kadının tüm bedeni olarak anlamak daha do?ru olacaktır.

Yine aynı ayet-i kerimede: “Kendili?inden görünen kısımları müstesna” tahsisi ile, Rabbimiz tamamıyla ilgiye muhatap olan kadın vücûduna bir ruhsat koymu?tur. Bu ruhsat eli, yüzü ve güzelce giyinmesine ra?men vücudun, nispeten belli olan kısımlarını kapsamaktadır. Fakat gözden kaçan bir husus var ki; bu ruhsat güzelce örtünen kadına, fıtratını zorlayacak bir yükümlülü?ün kendisine yüklenmemesidir; aksi halde kadına helal olmayan ki?ilerin, kadının bu uzuvlarına bakabilmesine cevaz verilmi? de?ildir.

Nitekim dinimiz, Müslüman kadından; kendili?inden görünen kısımlarını illaki örtmesini ?art ko?mazken, yabancı erkeklere ise kendisine helal olmayan kadınlara, kendi ihtiyarı ile bakılmasını Efendimiz (s.a.v) ?u hadis-i ?erifle kesinlikle yasaklamı?tır: “Ey Ali, kasıtsız(ani) bakı?ına bakı? ekleme. Zira ilk bakı? sanadır (sorumlu de?ilsin, çünkü kasıtlı yapmadın), ama ikinci bakı? aleyhinedir (Çünkü kasıt olmasa insan 2. kez dönüp bakmaz).’ (Tirmizî, Edeb 28). Haram bakı?lar erkekler için nasıl yasaklanmı?sa, üstte zikretti?imiz ayet-i kerimede buyruldu?u üzere kadınlar içinde de haram bakı? yasaklanmı?tır.

İslam’ın, erke?e de kadına da asgari mü?terek olarak vücudun belli kısımlarını açabilmesini ruhsat etse de gerçek setr, mü’minin yaradanına kar?ı haya duygusunun bir ifadesidir. Yani takva libası, kullar arasında gerçek seçimi yapan, Hakk katındaki kıymetlerini farklıla?tıran, yegane unsurdur. Çünkü cennet takva sahipleri için hazırlanmı?tır.(Al-i İmran/133)

Salih bir mü’min, Rabbinin koydu?u örtünme sınırları bir yana, onlarda azimeti yakalayan ve Rabbinin ho?nut olmadı?ı tüm haslet ve günahlardan kendisini setr etme gayretinde olmalıdır. Libasları yabancılara açmak her ne kadar be?er tenini açmak olarak gözükse de hakikatte günah kapısını, fitne kapısını açmaktır. Tesettür nimetinden mahrum ki?iler, İslam’ın saliha kadınlara hazırladı?ı cennet nimetlerini, Rabbin rıza nimetini kavrayamayan zavallılar olup, Müslüman hanımı ate?ten setr eder gibi, ate?e kapı açan geçici dünya menfaatlerinden nasıl korudu?unu anlayamamı?lardır. Dünya mümine zindan iken, ebedi saadeti bırakarak dünya isteklerine talip olmak ne kötü bir alı?veri?tir.

Günümüz açısından konuya bir göz attı?ımız da, moda bahanesi ile kimileri, tesettürü yani örtünmeyi özeli?inden çıkararak, bilakis zinetleri de?ifre etme aracı haline getirmi? ve tesettür modası, adı altında gerçekte set görevini yerine getiremeyen, fakat özellikle genç nefislere hitab eden giysi tarzları üretmi?lerdir. Bunun arkasında elbette maddî çıkarlar yatmaktadır.

Giyim ku?amı ile bu ça?a ayak uyduramamı?lık psikolojisine kapılanlar, uyum sa?layaca?ım derken ve de git gide tesettürden uzakla?maktalar. Bu ki?iler ça?ların bir gün bitece?ini ve nurdan libasların bir zamanlar ilk anne ve babamızı setr etti?i gibi bizleri de örtece?ini ve ebedi nimetler içerisinde bitmeyen lezzetlerle, itaatimizin sonucu olarak sürur içerisinde cennette ya?amayı yazık ki fark edememi?lerdir. Bu durum öyle bir hal almı?tır ki, erkekleri kadınlarından daha çok mütesettirdir. Şu da hakikattir ki kıymetli olanlar hep az olanlardır. Bu fitne ve ate? döneminde tesettürüne dikkat eden, hatta tesettürünü, haya duygusu ile mündemiç kılan hanımefendinin cennetteki derecelerini ve Rabbi Rahîm’in huzurundaki kıymetlerini anlamak idraklerimizin çok üzerinde kalacaktır. İslam’ın ruhsatları olan fetvalarıyla oyalanmayıp, ?üphelilerden uzak kalarak vefatından sonrası için bile tesettürüne titizlikle riayet edip, nazik vücudunu hiç kimse görmesin diye kapalı tabut ile nâ?ının topra?a götürülmesini emrederek bu güzelli?i bizlere ö?reten cennet kadınlarının sultanı, Hz. Fatımat’üz-Zehra annemizin bu ahlakına tâbî olma gayreti içerisinde olan hanımefendilere müjdeler olsun ki; “Ki?i sevdi?iyle beraberdir.”(Buhari, Edeb/96)

Fakat bu birliktelik sevginin amele dökülmesiyle ispatlanan bir sevginin ürünüdür. En temiz kalpler sadece dı?ını de?il içini de haramlara kar?ı setreden kullara aittir. En güzel ahlakların sahibi olan Yüce Rabbi’mizin ahlakıyla tavsif olacak olan Salih mü’minin tesettürü de, Rabbimizin tüm çirkinlikleri örten Settâr isminin bir tezahürü olacaktır. Nefsin ho?una giden tüm dünya zinetleri, gerçek bir kıymet ifade etmez. Rabbimiz insano?luna çirkinliklerini örtmesi için libası halk etmi?tir. Yani tüm çirkinlikleri zinet yapan, kıymetli kılan onun kabzasıdır. Aksi halde Rabbimiz “Size çirkin yerlerinizi örtecek elbise indirdik ama takvâ elbisesi ise o daha hayırlıdır.” buyurmazdı. Ve tesettürden ho?lanmayan yani kerahate talip olan ki?iler için ?u hadis-i ?erif en güzel nasihattir: “Cennetin etrafı nefsin ho?una gitmeyen ?eylerle (Allah’ın emirleri), cehennemin etrafı KERAHETLERLE (nefsin ho?landı?ı fakat Rabbimizin ho?lanmadı?ı, haram kıldı?ı ?eylerle) çevrilidir.”(Müslim, Cennet/37)

Tesettürün dindeki yeri ve ehemmiyetine kısaca de?inmeye çalı?tıktan sonra dinimizin öngördü?ü ?ekilde nasıl giyinilmelidir? Sorusuna dair bazı fıkhı ve ahlaki bilgileri vermeden geçmek olmaz. Mahiyet açısından tesettüre; kıyafetlerin boyu, dar ve geni? olması, rengi, kuma? cinsi, temizli?i, cinsiyetlere göre elbise ayrımı vs. konu olmaktadır. Bütün takılar da İslam açısından tesettür içerisinde mütalaa edilmi?tir.

Erkekler, kıyafetlerinde ?u unsurlara dikkat etmelidir:

a) Elbise a?ırı ?ekilde bol olmamalı fakat mahrem yerlerini belli edecek kadar da dar olmamalıdır. Özellikle namazlarımızda insanı rahatsız eden dar pantolonlar, secde mahalline giderken darlı?ı sebebiyle, elleriyle pantolonun paçalarını çekerek ameli kesir i?lemeye ve namazın bozulmasına sebep olmaktadır. İslam kültürüne günümüzde en uyum sa?layamayan pantolon cinsi jeans (kot) ise mahremiyetin bu kısmını so?uklu?u ve darlı?ı ile en çok ihlal eden giysilerdendir.

b) Dinimiz bir de parlak kırımızı ve sarı renkli elbiselerle ipekten mamül kıyafetleri erkekler için yasaklanmı?tır. Altın yüzük de erkek için haram kılınmı?tır. Dü?ünlerde de olsa erkeklerin altın yüzük takmaları haramdır. Zira daha çok hu husus dü?ünlerde ihlal ediliyor.

c) Erkeklerin kadın, kadınlarında erkek giysisi kullanmaları da yasaklanmı?tır. Fakat zamanımızda daha çok, kadınlar giysilerini erkeklerinkine benzetir olmu?tur.

Mü’min hanımlar ise tesettür konusunda ?u hususlara dikkat etmeleri gerekir:
Öncelikle; el ve yüz hariç bütün vücudu kapatan, vücut rengi ve hatlarını belli edecek kadar ?effaf ve dar olmayan, yabancı dinlere mensup dini kıyafetlere benzemeyen, aynı zamanda erkek kıyafeti olarak da kullanılan giysilerden olmayan; renk ve desenleriyle dikkatleri üzerine çekmeyen, a?ırı ?atafat içermeyen, sade elbiseler tercih edilmelidir. Efendimiz (s.a.v) özellikle dar olup ta vücudu belli eden ve tesettür vazifesini görmek ?öyle dursun, bütün dikkatleri üzerine celbeden kıyafetlere i?aret buyurarak

“Giyindikleri halde çıplak olanlar cennetin kokusunu bile alamazlar.” (Müslim, Cennet/53) bizleri uyarmı?tır. Yani dar, ?effaf, bütün dikkatleri üstüne toplayan, özellikle yaz aylarında tercih edilip nerede ise iç kıyafet olarak kullanılması gerekirken dı? kıyafet olarak kullanılan giysileri kullanan ki?ileri dinimiz giyinmi?, örtünmü? saymamaktadır. Örtünmede, göstermemeye de görmemeye de yani bakmamaya dikkat etmelidir.

Şu da unutulmamalıdır ki, bu saydıklarımız, daha çok kadının kendisine haram olanların yanında dikkat etmesi gereken giysileridir.

Sokaklar edebin ve hayanın ayaklar altına alındı?ı haram bakı?ların kol gezdi?i yerler olmu?tur. İslam kadını, böyle bir ortamda gereksiz yere bulunmakla aslında ne kadar da örtünmü? olsa bile dikkatleri ve ilgiyi üzerine çekebilmektedir. Bu nedenle takva ehli, mü’mine bir kadının gerçek tesettürü kendi hanesidir ve bir kadın, hanesinde e?inin yanında sokak örtüleri olmaksızın, serbest giyinebilmektedir. İslam’ın tanıdı?ı bu ruhsatın yanı sıra takvaya mütemayil, hayatları ile bizlere örnek olan sahabî annelerimizi örnek alarak, çocuklarımızın görgüler e?li?inde model alarak yeti?tiklerini unutmayarak, kendi evimizde de olsak “Ümmü Seleme (r.anhâ) annemiz gibi, Allah’tan da haya ederek, evinde iken de cilbâbesini (ba? örtüsünü) fazilet ümidiyle üzerinden hiç çıkarmadı?ını unutmamalıyız.” (Kütüb-ü Sitte, İ. Canan, c.15, s.56, H. no:5250 )

Günümüzde tesettürü maksadından çıkararak Müslüman kadının ?ahsiyetini ayaklar altına alan ve adına da tesettür modası(!) konan giysilere de dikkat etmelidir. Hayasızca son yıllarda defilesi de yapılan bu günah rüzgarının gazetelerde de boy boy reklamı da yapılmaktadır. İslamî kıyafet ve İslamî moda(!) diye ortaya konan bu ucube bile?ke, belki ba?ı kapatmı?tır fakat kar?ılı?ında nice yerler açmı?tır ki; aslen erke?in bir giysisi iken, son yıllarda bunun kadın versiyonunu çıkararak, üzerine bir pardesü bile alma tenezzülünde bulunulmadan giyilen pantolonlar bu ça?da?(!) giysinin bir parçasıdır. Do?rusu bir erkek giysisinden bozma bu giysi kadın için hiç yakı?ık ve uygun olmamaktadır. Bu pantolon cinsi bari erkeklerinkinden bol olsaydı...

Bundan daha kötüsü elbette uzuvların tamamıyla açılmasıdır; fakat cennete talip olan her ki?i, kendisini “giyindi?i halde çıplak olanlar” ?eklinde tarif edilerek Efendimiz (s.a.v.) tarafından ahir zamanda tezahür edece?i ihbar edilen bu güruha dahil olup olmadı?ının mutlaka muhasebesini yapmalıdır. Bu ihtarlar bir lanet de?il bir ?efkat alametidir. Zira Efendimiz (s.a.v) be?erin görebilece?i en merhametli ki?idir. Buyurmu?tur ki:

“Ömrüm biraz uzarsa .....(?u kimseleri görürüm ki) giyinmi?, çıplak kadınlar ki bunlar Allah’a taatten dı?arı çıkmı?lardır. Bunlar, ba?kalarını da ba?tan çıkarırlar. Ba?ları deve hörgücü gibidir (saçlarını dikkat çeksin diye deve hörgücü gibi ba?layanlar). Bu kadınlar cennete girmek ?öyle dursun, kokusunu dahi almazlar. Halbuki cennetin kokusu ?u ?u kadar uzak mesafeden duyulur.’ (Müslim, Cennet 53)

Yaz mevsiminin gelmesi ve sıcakların artması elbette açık renkleri tercih etmemize sebeptir. Fakat mümine bir hanımefendi bu açık renk tercihini özellikle soka?a, çar?ıya çıkarken kullanmamalıdır. Din güzel giyinmeyi yasaklamaz hatta tasvip eder ama yazık ki ?imdilerde bir çok kadın evinde, beyinin yanında eski püskü giysiler giyiyor da soka?a çıkarken en güzel kıyafetleri seçiyor. Tam aksine, bir kadın, beyine kar?ı süslenmeli, güzel giyinmeli ve de yabancılara kar?ı sade renkler seçerek dikkatlerden uzak olmalı de?imlidir? Hanımların özellikle beyinin yanında ki bu dikkatsizli?i, güzel giysiler tercih etmemesi günümüzde kadını beyine kar?ı en çok ilgisi kılan konuların ba?ında gelmekte ve sonuçta da bo?anmalara kadar gitmektedir. Hanımını zamanla güzel bulmayan e?lerinde gözleri yabancılara kaymaktadır.

Umulur ki; Müslümanlar giyimi ile de aile binasını sa?lam tutmayı bilmelidir. Dü?ünler genellikle yaz aylarında tercih edilmektedir. İçerisinde bulundu?umuz mevsime binaen bir hatırlatma yapmak gerekirse o da dü?ünü ayrılmaz bir parçası olan gelinliklerdir. Malum ki gelinliklerin vücudu örten, tesettüre uygun olanlarının yanı sıra, içini gösteren ve bazı uzuvları güzel kapatmayanları vardır. Salih bir hanımefendi gelinlik seçerken de İslam’ın hicap emrine dikkat etmelidir. İslam’ın emirlerinde zahmet de?il rahmet vardır. Tesettür namaz gibidir. Dikkat etmeli ki namaz Müslüman de?il, fasıklara a?ır gelir.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.