Özlenen Rehber Dergisi

4.Sayı

Siyer-i Nebi

Ayhan ÖZKAN Özlenen Rehber Dergisi 4. Sayı
Bu sayımızda da Efendimiz (a.s)’ın Peygamber olmasından önceki yaşantılarından kesitler vermeye çalı?acağız in?allah. Çünkü, Efendimiz (s.a.v)’in peygamberlikten önceki hayatları da oldukça önemlidir. O, “Ben Allah’ın elçisiyim.” buyurdukları zaman Mekkeli mü?rikler sadece inatlarından dolayı inanmamı?lardır. O, Peygamberlik vazifesini aldıktan sonra insanlara nasıl muamele etmi? ise, Peygamberlikten önce de aynı ?ekilde muamele etmi?tir. Yani risaleti öncesinde de tüm güzel ahlakları kendisinde görmek mümkündür.

Efendimiz (s.a.v), kavmi arasında güzel ve yüksek ahlak sahibi, de?erli vasıflarla tanınmı?tı. Kavminin en üstünü, en güzel ahlaklısı, kom?uluk yönünden en iyisi, hilim sahibi, en do?ru sözlü, en yumu?ak tabiatlı, en iffetli, ikramda üstüne olmayan, en iyilik sever ki?i, ahdine en vefakar, emanete en çok riayet eden ki?i idi. Hatta kavmi Efendimiz (s.a.v)’e, “ el- Emin (güvenilir ki?i)” lakabını vermi?ti. Bu unvanların hepsini Efendimiz (s.a.v), bizzat hayatlarında sergiledikleri örneklerle kazandılar. Bu örnekler o kadar çoktur ki, hem kutsal vazifeyi almadan, hem de ondan sonraki ya?antılarında görmekteyiz. Çünkü O, kıyamete kadar bütün müminlere örnektir.

Hz. Hatice ( r.anha) annemizin buyurdu?u gibi: “ Güçsüzün elinden tutar, yoksula yardım eder, misafire ikram eder, Hakkın verdi?i felaketlerde yardımcı olurdu.” (1)

Putlara tapanlara kızmaları,

İslamiyet’ten önce Peygamber Efendimiz ( s.a.v.), sadece kendisi puta tapmamakla kalmamı?, mümkün oldu?u kadar, ba?kalarını da puta tapmaktan alı koymaya gayret göstermi?tir. Bu konuda Zeyd b. Harise (r.a) ?unları anlatmaktadır: “ Bir defasında Efendimiz (s.a.v) ile ( İslamiyet’ten önce), Kabe’yi tavaf etmeye gitmi?tik. Orada iki put vardı. Kurey?liler onlara dokunarak saygılarını belirtmi? oluyorlardı. Efendimiz (s.a.v), Kabe’yi tavaf etti, fakat putların yanına gitmedi. Ben, di?erlerinin yaptı?ı gibi putlara dokundum. Efendimiz (s.a.v) bana:

“Ey Zeyd onları mesh etme!” dedi. Ben, bu sözlere ?a?ırdım. O’nun, bu konudaki dü?üncelerini iyice ö?renmek için, putlara bir daha dokunmaya karar verdim ve onları iki elimle mesh ettim. Bunun üzerine bana kızıp, “daha bırakmadın mı?” dedi. Ben de ?imdi bıraktım dedim.” (2)

Hz. Ali ( r.a)’ı himayelerine almaları,

Peygamber Efendimiz (s.a.v), 36 ya?larında bulundukları sırada Mekke’de ?iddetli bir kıtlık ve açlık hüküm sürüyordu. Amcaları Ebu Talib de bu durumdan çok etkilenmekte idi. Efendimiz (s.a.v), küçük ya?tan beri himayesini ve iyili?ini gördü?ü amcasına, sıkıntılı ve dar zamanda bir yardım yapmak, onun geçim sıkıntısını hafifletmek istiyordu. Bir gün, amcaları Hz. Abbas ( r.a)’a giderek:

“Ey amcam Abbas! Biliyorsun ki karde?in Ebu Talib çok çoluk çocukludur. Halkın u?radı?ı ?u kıtlık ve açlı?ı da görüp duruyorsun. Kalk, Ebu Talib’e gidelim, onun aile yükünü biraz hafifletelim. Beslemek üzere, o?ullarından birini ben yanıma alayım, birisini de sen yanına alırsın.” dedi. Hz. Abbas (r.a) bu teklifi kabul etti ve ikisi birlikte Ebu Talib’in yanına gittiler. Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v), Hz. Ali (r.a)’ı yanlarına alırken, Hz. Abbas (r.a) da, Hz. Cafer (r.a)’ı himayelerine aldılar. Hz. Ali (r.a), Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in himayesine girdiklerinde 4-5 ya?larında idiler ve Yüce Efendimizin terbiyesinde büyüdüler.(3)

Hz. Zeyd b. Harise ( r.a.)’ın evlatlık alınması,

Arabistan’daki bitmek bilmeyen sava?ların birinde Hz. Zeyd b. Harise ( r.a) esir dü?mü? ve köle olarak satılmı?tı. Çe?itli bölgeler de?i?tirdikten sonra Mekke’ye getirilmi?ti, Hz. Hatice (r.anha)’nın ye?eni, Hz. Zeyd b. Harise ( r.a.)’ı satın alarak, Hz. Hatice (r.anha)’ya hediye etti. O da, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e hediye etti. Böylece, Hz. Zeyd b. Harise ( r.a), Peygamber Efendimiz (s.a.v)’le tanı?tı ve O’na hizmet etmeye ba?ladı.

Fakat, Hz. Zeyd b. Harise ( r.a.)’ın ailesi onu sürekli arıyordu. Nihayet, onun Mekke’de oldu?unu ö?rendiler ve Mekke’ye geldiler. Peygamber Efendimiz (s.a.v)’den onu satın alarak özgürle?tirmek istediklerini belirttiler. Peygamber Efendimiz (s.a.v) onlara:

“Size kar?ı büyük bir yakınlık duyuyorum, fakat sizin o?lunuz burada benim o?lumdan farksızdır. Bunu kendisinden sorunuz. Şayet sizinle birlikte gitmek isterse, sizden hiçbir fidye almaksızın onun ayrılmasına izin verece?im.” buyurdular. Zeyd b. Harise ( r.a.):

“Ben, efendimin ?ahsında öyle bazı ?eyler gördüm ki, bunları her ?eye ve herkese tercih ederim.” (4) diyerek ailesinin yanlarına dönme tekliflerini reddetmi? ve Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in yanında kalmayı tercih etmi?tir. Bu olay ya?andı?ında ise Peygamber Efendimiz (s.a.v) henüz ilahi görevi almamı?tır. Ya?anan bu olay O yüce Efendimizin, Nübüvvetten önce bile ne kadar yüksek bir ahlak sahibi oldu?unu göstermektedir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v), Hz. Zeyd b. Harise (r.a.)’ın bu ba?lılı?ını görünce, onu, Mekkelilerin gelene?ine uyarak, o?ul edinmek üzere Kabe’ye götürdü ve: “ Ey hazır olan ki?iler ?ahit olun ki Zeyd benim o?lumdur!” buyurarak, onu, kölelikten azat ederek, evlatlı?ına aldı. Bu durumu gören Hz. Zeyd b. Harise ( r.a.)’nin ailesi, memnun bir vaziyette evlerine döndüler. Bu olaydan sonra Mekkeliler, Hz. Zeyd b. Harise ( r.a.)’yı;

“ Zeyd b. Muhammed” olarak ça?ırmaya ba?ladılar. Ta ki, İslamiyet gelip de: “Muhammed (a.s), hiç birinizin babası de?ildir. Fakat O, Allah’ın Rasûlü ve Peygamberin de sonuncusudur.”(5), “O?ullukları, babalarının adı ile ça?ırın! Böyle yapmak, Allah katında hakkaniyete daha uygundur.”(6) ayetleri gelene kadar bu isimle, bu ayetlerden sonra, “Zeyd b. Harise” olarak ça?ırdılar.

Zeyd b. Harise (r.a), Hz. Hatice (r.anha.) ve Hz. Ali (r.a)’dan sonra Müslüman olup namaz kılan ilk Müslümanlardandı. Peygamber Efendimiz (s.a.v), ona: “Ey Zeyd! Sen, karde?imiz ve azatlımızsın.” diyerek iltifatlarda bulunurlardı.”(7)


Peygamberimizin, verilen söz üzerine yerinden ayrılmaması,

O, verilen sözleri önemser ve yerine getirmeye dikkat ederdi. Ashabtan Abdullah b. Ebu Hamsa (r.a) anlatıyor: -Peygamberlik gelmeden önce, Peygamber (a.s)’la bir alı? veri?te bulunmu?, bu alı? veri?ten O’na biraz verece?im kalmı?tı. Onu, bulundu?u yere getirece?ime de, kesin söz vermi?tim. Bu sözümü her nasılsa unutmu?um. Aradan, üç gün geçtikten sonra hatırlayıp gitti?im zaman, kendisini, yerinde buldum. Bana; “Ey delikanlı! Beni merakta koydun. Ben ?uracıkta üç günden beridir ki, hep seni bekleyip duruyorum.” dedi. (8)

Gelecek sayımızda bulu?mak dile?i ile...

Kaynakça:
1- Buhari, K. Bedi’l-Vahy/ 31
2- Do?u?tan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Ça? Yay., c.1, s.194.
3- M. Asım KÖKSAL, İslam Tarihi, Mekke Devri., s. 120.
4- Prof. Dr. Muhammet HAMİDULLAH, İslam Peygamberi, c.1, s.66
5- Ahzab/40.
6- Ahzab/5.
7- M. Asım KÖKSAL, a.g.e., s. 111.
8- M. Asım KÖKSAL,a.g.e., s. 122.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.