Kur’ân-ı Kerim hayvanların da insanlar gibi birer ümmet olduklarını bildirir. Âyet-i Kerime’de Cenâb-ı Hakk (c.c.): ’Yerde yürüyen hayvan ve iki kanadıyla uçan kuşlardan hepsi, ancak sizin gibi ümmetlerdir. Biz kitapta hiçbir şeyi noksan bırakmadık. Sonra ancak Rabbine toplanıp getirilirler.’(1) buyurmaktadır.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hayvanlarla alâkalı vaz’ ettiği hususlara başka dinlerde rastlamak mümkün değildir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hayvanlara gösterilmesi gereken merhametten, eziyet ve hakareti yasaklamaya, onları sevip okşamaya, gıda ve temizliklerine ihtimama, yavrularının bakım ve korunmasına kadar hiçbir şeyi ihmal etmemiştir.
Bazı hadislerde, hayvanların insanlar üzerinde hakları olduğu, hayvanlara karşı riayet edilmesi gereken bir kısım görevlerin bulunduğu ve bunların ihlâli halinde de kıyamet gününde hesap verileceği ifade edilmektedir. Üsame ibni Zeyd’e Peygamberimiz (s.a.v.): ’Ey Üsame, acıkan ciğer sahibi her hayvan hususunda dikkatli ol! Kıyamet günü Allah’a şikâyet edilirsin.’ demiştir. Başka bir hadis-i şerifte: ’Eğer hayvanlara yaptığınız haksızlıktan dolayı Allah sizi affedecek olursa, sizi pek çok affa mazhar kılmış demektir.’ buyrulur.
Peygamberimiz (s.a.v.)’in konumuzla ilgili ümmetine vaz’ ettiği hususlardan bazıları şunlardır:
Hayat haklarına riayet: Peygamberimiz karga, çaylak, akrep, fare, kelb-i akur (köpek ve yırtıcı hayvanlar), yılan gibi gerek insanlara ve gerekse diğer hayvanlara zararlı olanları, zararları dokunması söz konusu olduğu zamanlar dışında ’faydasız ve keyfi bir şekilde hayvanların öldürülmesini yasaklamıştır. Efendimiz (s.a.v.) kurbağa, karınca, arı, hüdhüd, çekirge gibi bir kısım hayvanların öldürülmesini de kesin bir lisanla yasaklamıştır. Bilhassa, karıncaların öldürülmemesi hususunda ısrarla duran Rasûlullah (s.a.v.), ısırdığı için karınca yuvasını yaktıran bir peygambere: ’Seni ısıran bir tek karınca idi, sen ise tesbih eden bir ümmeti helak ettin.’ diye vahiy gelerek, Allah tarafından ihtar edildiğini anlatır.(2)
Gıdalarına ihtimam: Hayvanlara karşı mes’ûliyeti mucip hususlardan biri de onların gıdaları ile ilgilidir. Susamış bir köpeği sulayan bir yolcunun, bir başka rivayette kötü yola düşmüş bir kadının, bu hareketi nedeniyle Allah’ın rızasına mazhar olduğu ve bütün günahlarının affedildiği ile ilgili meşhur hadisten anlaşıldığına göre hangi hayvan olursa olsun yapılan herhangi bir iyilik makbul ve sevabı gerektiren bir ameldir.
Ashab’tan bir kısmının: ’Ya Rasûlallah! Hayvanlara yaptığımız iyilikten dolayı bize ücrette mi var?’ diye sorması üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) şu cevabı verir: ’Evet, her bir yaş ciğer sahibine yapılan iyilik için ücret vardır.’ Âlimler bu hadise kıyas yaparak, yapılan her iyiliğin mükâfatı varsa her kötülüğün de cezası olacağına hükmetmişlerdir. Nitekim bir hadiste, kedisini hapsederek açlıktan ölmesine sebep olan bir kadının, cehennemde bir kedi tarafından tırmalanmak suretiyle azaba maruz bırakılacağı bildirilmiştir.
Hatta Peygamberimiz (s.a.v.); yolculuk sırasında mümbit bir yere uğranıldığı vakit, hayvanın sırtından inilerek otlardan hakkının verilmesini, otsuz yerlerden de süratle geçilmesini tavsiye etmişlerdir. Hz. Enes (r.a.): ’Biz bir yerde mola verince, hayvanlarımızın istirahatını sağlayıncaya kadar istirahat etmezdik.’ demiştir.
Temizlik ve bakım: Ebu Hureyre (r.a.)’den gelen bir rivayette Peygamber (s.a.v.): ’Koyunların burunlarını silin, ağıllarını temizleyin, ağıllarına yakın yerde namaz kılın, zira onlar cennet hayvanıdır.’ buyurmuşlardır.
Neslin korunması: Abdullah ibni Amr’dan gelen bir rivayette: ’Rasûlullah (s.a.v.) bir keçiyi sağmakta olan bir adama uğramıştı, ona: ’Ey filan! Sağınca yavrusu için süt bırak...’ dedi. Başka rivayetlerde yavrularla ilgili olarak Peygamberimiz (s.a.v.) kuş yuvalarının bozulmaması, yumurtalarının ve yavrularının alınmaması için emir verdiği, alınmış olan yavru ve yumurtaların da yerlerine iade ettirdiğine dair rivayetleri nazara alacak olursak, hayvan neslinin korunması hususunda bazı tedbirlerin dikkate alındığını anlarız.
Fazla yük vurmamak: Yük hayvanları için dikkat edilmesi gereken mühim bir husus, onlara vurulan yük miktarının kapasitelerini aşmamasıdır. Ebu’d-Derda (r.a.) fazla yük vurulduğu için kalkmakta zorluk çeken bir deveyi görünce fazlalıkları atarak, Peygamberimiz (s.a.v.)’in: ’Allah bu dilsizler hakkında hayırlı olmanızı tavsiye etmektedir, onlara güçleri seviyesinde yük vurun.’ dediğini hatırlatır.
Hayvanları fıtrî vazifelerinde kullanmak: Peygamberimiz (s.a.v.)’in bilhassa ehil hayvanlarla ilgili olarak üzeride durduğu husus, onların fıtrî vazifelerine uygun düşmeyen tasarruflarından kaçınmaktır. Nitekim Rasûlullah (s.a.v.): ’Bunlara salimen binin, balimen terk edin, onları yollardaki ve pazarlardaki sohbetlerinizde minder yerine tutmayın, zira: ’Allah onları, sizi bir yerden bir yere taşımaları için emrinize amade kıldı.’ buyurmuştur.
Eziyet ve işkenceden men: Hayvana şefkat ve iyi muamelenin tezahürlerinden biri de onlara eziyet ve işkenceden kaçınmaktır. İbni Ömer (r.a.): ’Nebi (s.a.v.) hayvanlara işkence yapanlara lanet etti.’ demiştir. Diğer rivayetlerde de; canlı hayvanların hedef ittihaz edilerek atış yapılması, bilhassa yüzüne vurularak dövülmesi ve yüzünden, kulaktan, burundan, enlenmesi, yüzüne dövme yapılması, dövüştürülmeleri için hayvanların kızıştırılmaları yasaklanmıştır. Hz. Âişe (r.anhâ)’nın anlattığına göre: Rasûlullah (s.a.v.) hazineye ait develerden (yulara gelmeyen) huysuz bir deveyi okşayıp hayırlı olması için dua ettikten sonra verir ve: ’Ey Âişe bunu al (te’dib et) ve müşfik ol, zira şefkat bir şeye girdiği zaman onu mutlaka güzelleştirir, bir şeyden de çıktı mı onu mutlaka çirkinleştirir.’ der.
Peygamberimiz (s.a.v.)’in hayvanlara karşı gösterdiği şefkat örneklerinden biri de şöyledir: Bir sefer sırasında, bir ceylanın, güneşin hararetine karşı bir ağacın gölgesine çekilerek uyumakta olduğunu fark eden Rasûlullah Efendimiz, hayvancağızın kimse tarafından rahatsız edilmemesini emreder ve emre uyulur.(3)
Hakaretten men: Peygamberimiz (s.a.v.) hayvanlara manevî eziyeti ve sözle yapılacak hakareti de yasaklamıştır. Rivayete göre, bir yolculuk sırasında Peygamberimiz (s.a.v.)’in kulağına bir lanetlenme sesi ulaşınca: ’Bu da ne?’ diye sorar. Kendisine, bir kadının, bindiği hayvana lanet okuduğu haber verilince: ’Üzerindekileri alıp hayvanı salıverin, zira artık o lanetlenmiştir, mel’undur.’ diyerek o kadına ceza olması için hayvanın kullanılmamasını emreder ve öyle de yapılmıştır.’
Peygamberimiz (s.a.v.)’in şahsî hayatında bizzat her gün ilgi gösterdiği bir kısım hayvanlar da vardır. Peygamberimiz (s.a.v.)’in bilhassa koyun ve keçi nevinden küçük hayvanlarla haşir-neşir olduğu, bunların, ekmek yaptığı sırada uyuklayan Hz. Âişe (r.anhâ)’nın hamurundan yiyecek kadar içerilere girme serbestliğine sahip olduğu anlaşılmaktadır. Yine Peygamberimiz (s.a.v.) cennet hayvanlarından olduğunu belirttiği keçiyi bereket olarak adlandırmıştır. Bir kimseye: ’Evinizde kaç tane bereket var?’ diye sorar ve bununla keçiyi kastetmiştir. Hadis-i şerifte: ’Sahibi için koyun berekettir, deve de izzettir. Ata gelince, hayır onun alnına bağlanmıştır.’ buyurmuşlardır.
Peygamberimiz (s.a.v.)’in evindeki hayvanlardan biri de, evin bir unsuru ve hatta ailenin bir ferdi olarak vasıflandırdığı kedidir ki Efendimiz (a.s.), abdest almak için hazırlandığı sırada kedinin abdest suyundan içmekte olduğunu görünce o içinceye kadar bekler bilahare abdestini aldı. Orada bulunanlardan biri: ’Ya Rasûlallah! Su necis olmadı mı?’ diye sorunca: ’Hayır, kedi aile efradından biridir. Hiç bir şeyi kirletmez.’ cevabını verir.
Peygamberimiz (s.a.v.) çocukları terbiye için, onların hayvanlarla münasebetine yer verilmesi gerektiğini işaret buyurmaları dikkat çekici bir durumdur. Zira çocuklar hayvanlarla eğlenip meşgul olurken diğer yandan da onlara yarayacak sevgi, şefkat ve bir kısım ruhî erdemleri kazanmış olurlar. Çünkü hayvanlara iyi muamele yapmaya, onları sevmeye alıştırılan çocuklar, bu hislerin gelişmesinde ilk temrinlerini onlarla yapmış olurlar.
Evet, Efendimiz (s.a.v.)’in âlemler için rahmet oluşunun açık bir tezahürünü de hayvanlara karşı şefkat ve merhametinde görmek mümkündür. Hemen aklımıza geliyor: Hayvanlara bile bu kadar şefkat besleyen bir Peygamber acaba bütün mahlûkatın kendisi için yaratıldığı en şerefli mahlûk olan insana nasıl bir rahmet duygusuyla yaklaşır? Burada Efendimiz (a.s.)’ın dünya ve ahiret dualarındaki ’ümmetî, ümmetî’ nidalarını duyar gibi oluyoruz...
Şefaat yâ Rasûlallah!
Kaynaklar:
1. el-En’am, 6/38.
2. Buhârî, Cihad 152.
3. Üsdül-Ğabe.
Peygamberimiz (s.a.v.)'in Sünnetinde Hayvanların Yeri
Özlenen Rehber Dergisi 26. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.