Özlenen Rehber Dergisi

72.Sayı

Ümmet Olmak İsteyene Gereken Düsturlar

Mustafa ULUM Özlenen Rehber Dergisi 72. Sayı
Allah’ın rızası ve sevgisi Peygamber Efendimizin Sünneti’ne uymakla elde edilir. Allah’ü Teâlâ Peygamberine itaati, kendisine olan itaat gibi saydı. Bunun için bitmez tükenmez, sevaplar vaat etti. Allah (c.c.) Rasûlü’ne itaat etmeyenlere ise, en kötü ve çetin azabı vereceğini beyan buyurdu.
İsmail Hakkı Bursavî hazretleri “Ruhu’l-Beyan” adlı tefsirinde bu hususla alakalı olarak şöyle buyurmaktadır: “İfade edildiğine göre üç âyet ve bu âyetlerde iki husus bir arada bulunacak şekilde inmiş, dolayısıyla bunlardan biri terk edilirse diğeri kabul edilmez:
1) Allah’ü Teâlâ, “Namaz kılın ve Zekat verin...” (Bakara sûresi 2/43) buyurmuştur. Buna göre bir kimse namaz kılar, fakat zekat vermezse, namazı kabul edilmez.
2) Allah’ü Teâlâ şöyle buyurur: “...Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır.” (Lokman sûresi 31/14) buyurmuştur. Âyete göre, nimetlerden dolayı Allah’a şükredip anne ve babasına şükretmeyen kimsenin bu şükrü kabul edilmez.
3) Yine Allah’ü Teâlâ: “Allah’a itaat edin; Peygamber’e itaat edin.” (Nûr sûresi 24/54) Bu sebeple Allah’a itaat edenin, Peygamber Efendimiz itaat etmediği sürece, Allah’a itaati geçersizdir.
Şu halde, Peygamberimiz (s.a.v)’e itaat etmek, kabul kapısının anahtarıdır. Nitekim Ashâb-ı Kehf’in köpeği, Allah’a itaat hususunda kendilerine tabi olunca, mutlu olarak onlarla birlikte kurtulmuştur. Bu olay, itaatin şerefine ait bir örnek oluşturur. taat edenlere tabi olanın durumu böyle olursa, bizzat itaat edenlerin durumu nasıl olur?İmam Ahmed bin Hanbel (rh.a)’in; ”Rasûullah (s.a.v.)’in, karpuzu nasıl yediği haberi bize ulaşmadı“ diyerek ölünceye kadar karpuz yememesi, Sünnet-i Seniyye’ye olan ittibasının bir tezahürü olması açısından da çok manidardır. (İmâm-ı Şa’rani, Mizânü’l-Kübra, 1/98.) ENES BİN MÂLİK (R.A.)’İN HAVLUSU
Enes bin Mâlik (r.a.)’e misafir gelmişti. Yemekten sonra havlusunu yemeğe bulaşmış, kirlenip sararmış gören Enes (r.a.), hizmetçi kadına:
- “Bunu al, tandıra at, bir süre orada kalsın” dedi.
-Hizmetçi hiç düşünmeden havluyu tandıra attı. Bütün misafirler şaşırıp kaldılar, havlunun yanacağını düşünüyorlardı; fakat hizmetçi bir süre sonra havluyu tertemiz olarak getirdi. Oradakiler:
- “Ey Peygamberin arkadaşı!” dediler, “havlu nasıl oldu da hem yanmadı hem de temizlendi?”
- Enes (r.a): “Bu havluya, Rasûlullah (s.a.v.) elini ağzını silmişti, o yüzden” dedi.
Misafirler daha sonra hizmetçi kadına: - “O söyler söylemez nasıl oldu da havluyu ateşe fırlattın?” diye sordular.- “Ben ona güvenirim, onların kereminden ümitsiz değilim.” dedi kadın. (Mesnevî)

Allah (c.c.) Sevgili Habîbi’nin mübarek ağzı ve elinin değdiği havlu gibi böyle cansız bir nesneye kıymet verip ateşten koruduğu gibi, O’nun Sünneti’ne imtisal edip ahlâk-ı hamîdesini yaşayan iman sahibi bahtiyar mü’minleri de Cehennem ateşinden koruyacağı muhakkaktır.
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz buyurdular ki: “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki, Sünnet’i eskitecekler ve bid’atları tazeleyeceklerdir. O gün benim Sünnetim’e bağlanan garip ve yalnız kalır. Bid’atlara bağlı olan kişi ise elli veya daha fazla arkadaş bulabilir.”
Ashâb-ı Kiram Rasâlullah (s.a.v.)’in bu beyanı üzerine: ”Yâ Rasûlallah! Allah’ın selâmı senin üzerine olsun! Bizden sonra daha faziletli kullar gelecek mi?“ diye sorduklarında; “Evet! Bizden sonra daha faziletli kullar gelecek” buyurdu. Ashâb-ı Kiram (r.anhüm) Hazerâtı: “Seni onlar görürler mi?” diye sordukların da: “Hayır” cevabını verdi. “Peki onlara vahiy mi iner?” dediklerinde: ”Hayır” buyurdu. “Onlar o zamanda nasıl olurlar?“ dediler. Buyurdu ki: ”Tuzun suda eridiği gibi kalpleri erir.”
Ashâb-ı Kiram (r.anhüm): ”Onlar o devirde nasıl yaşarlar?” diye sorduklarında. ”Onlar o devirde kurdun sirkede yaşadığı gibi yaşarlar” buyurdu.Ashâb-ı Kiram (r.anhüm) son olarak: ”Dinlerini nasıl muhafaza ederler” dediklerin de: “Avuçtaki kor gibidir ki; elinden onu bıraksan söner, tutsan ve sıksan elini yakar” cevabını verdi.
Korkmadan, çekinmeden, tavizlere kaçmadan farzları yapıp, haramlardan kaçınmak, Sünnet’e sımsıkı sarılmak, bu uğurda ithamları, sıkıntıları, mahrumiyetleri göğüslemek ancak tahkikî ve sarsılmaz bir îmanla başarılabilir.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.