Biz Müslümanlara bu dâr-ı dünyada gamdan, kederden, dertten uzak bir hayat ve ebedî bir istirahatgâh yoktur. ’İnsan oğlunun etrafını doksan dokuz çeşit bela çevirmiştir. Bunların hepsinden kurtulsa bile yakasını ihtiyarlığa kaptırır.’ buyurmaktadır Server-i Kâinât Efendimiz (s.a.v.). (Tirmizî, Kıyamet 22.)
Dünya hayatı, idraklerin önündeki perdelerin kalktığı günde yani nihayette, konuşacağımız kavl üzere ancak birkaç saatten ibarettir.
Herkes sağında ve solunda iki meleğin zabtıyla, Cenâb-ı Hakk’ın gözetiminde, himayesindedir. Asla başı boş bırakılmamıştır. Evet, tüm insanlar sınanmaktadır. Hem de çoğu kez birbirleriyle, en sevdikleriyle, mallarıyla ve azim sahibi büyük peygamber Mûsâ (a.s.)’a seslenildiği üzere; ’hem Allah’ın hem de mü’minin düşmanlarıyla.’
Bizleri çepe çevre saran sıkıntılara, belalara sabır ve sebatımız, mü’minlerin dostu Hz. Allah ile, düşmanı şeytan arasında geçen şu ahitleşmenin sonucunu belirlemektedir: ’İblis, Allah’ü Tealâ’ya (cennetten kovulunca) dedi ki: ’Sen’in mutlak kudretine andolsun ki, onlardan ihlâsa erdirilmiş kulların hariç hepsini mutlaka azdıracağım.’ Cenâb-ı Hak da iblis aleyhillane’ye: ’Doğrusu -ki Ben hep doğruyu söylerim- mutlaka sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım.’ buyurdu. (Sâd, 38/82-85.)
Ya, şeytana değil de Allah’ın buyruklarına kulak veren, îman edip salih amellerde bulunan, imtihanlara sabreden ve sabrı tavsiye edenleri neresi beklemektedir? Nimetlerini beşer aklının ihata edemeyeceği cennetler, rızayı ilâhî ve Cemâlullâh’ı ru’yet elbette?
Nimetlerin kullara gelişi Cenâb-ı Hakk’ın rahmetinden olduğu gibi, bizlere sıkıntıların isabet edişi de Rahman-ı Zülcelâl Hazretleri’nin yüce rahmetindendir. Ama kimi kullar bunu idrak ederken; îman, amel ve anlayışta zayıflıkların esiri kullar bunu fark etmekten elbetteki uzaktır. Zira mü’mine isabet eden sıkıntılar Muhbir-i Sâdık Efendimiz’in ifadesiyle, onların günahının keffaretini azabın çok çetin olduğu ahirete bırakmamak içindir. ’O’nun (gazabını geçen) rahmeti, her şeyi kuşatmıştır.’ (el-A’râf 7/156) Şu halde en güzel hamd ve şükür nimet ilk geldiği zamanda olanı olduğu gibi, en güzel sabır da belalar ilk geldiği an gösterilenidir ve sıkıntıya duçar olan mü’min kardeşimiz yalnız bırakılmak, her vesile ile onlara dua etmek boynumuzun borcudur.
Kıymetli gönüldaşlar! İyi bir kul olmak, elbette dini verileri iyi anlamakla doğru orantılıdır. Rahmet, sevgi, imtihan, fazilet ve ecir arasındaki dengeyi iyi kavramak adına bu sayımızda sizlere, her bir sayımızda kaleminden farklı güzellikleri öğrendiğimiz Abdullah Farukî el-Müceddidî Hazretlerinin, Allah’ın kıskançlık sıfatının (el-Ğayyûr) hangi kulda nasıl tecelli ettiğini anlatan bir makalesini bulacaksınız. İlgili makalede ayrıca, kullara hidayetin hangi vasıtalarla ulaştığına dair önemli bilgiler verilmektedir. Sayın Muzaffer Yalçın Hocaefendi de, yukarıda kısmen değinmeye çalıştığımız imtihan ve kulluk arasındaki dengenin mahiyeti hususunu izah etmekte ve bu noktadaki sorumluluklarımız hakkında bizlere ufkumuzu genişleten çok önemli nasihatler vermektedir.
Dergimizde tefsir sadedinde yeni bir sayfa oluşturacak olan, îman ile ilişkilerine göre Kur’an’daki insan tiplerinin açıklandığı Fadime Sarısakaloğlu’na ait tefsir çalışmalarını beğeni ile okuyacağınızı umuyoruz. Ayrıca, kimi zaman ayarını bir türlü tutturamadığımız mizahın, İslâmî terbiyenin ışığı altında nasıl olgunlaştığını ve bu hususta da matlup olan orta yolun örneklerle izah edileceği bir yazı dizisini Selma Mert’in kaleminden okuyabilirsiniz.
Daha bir çok güzel çalışmaya yer verdiğimiz dergimiz, siz saygıdeğer okurlarımızın maddî ve manevî destekleriyle inşallah daha bir çok gönül insanına ulaşacak ve hizmet eksenini hem kendi bünyesinde hem de sosyal, kültürel, ilmî ve daha bir çok alana taşıyacaktır.
Rabbim! Bizlere din-i mübîn-i İslâm’ı en doğru bir şekilde anlamayı ve gönülden, devalı yaşamayı ve yaşatmayı nasip et. Tüm güzellikler Sen’in izzet, şefkat ve merhametindendir.
Rahmetim Her Şeyi Kuşatmıştır
Özlenen Rehber Dergisi 24. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.