Özlenen Rehber Dergisi

24.Sayı

İmam Ali Naki (r.a.)

Dr. Celal Emanet Özlenen Rehber Dergisi 24. Sayı
Babası Muhammed El-Cevad (et-Taki), anneleri Seyyide Ümm’ül-Fazl diye anılan Semânet’ül-Mağrıbiyye’dir. 212/7 Mart 828’de Medine civarında doğmuştur.
Hz. İmâm’ın künyeleri, ’Ebül-Hasan’dır; ’Ebül-Hasan-ı Sâlis’ diye anılırlardı. Lâkapları ’Nâsıh, Fettâh, Tayyib, Murtaza, Âlim, Fakîh, Emin, Mü’temen, Necip, Mütevekkil, Askeri, Hâdi’ ve ’Nakî’dir. Hz. İmâm Aliyy’ün Nakî’nin, soyları, Hz. İmâm Hasan’ül-Askerî’den yürümüştür.
En-Naki, Medine’ye yerleşir ve orada ilimle uğraşır. Zamanla Ehl-i Beyt taraftarlarının çok olduğu Irak, İran, Mısır gibi yerlerden çok sayıda insan ondan ders almaya gelirler. Halife el-Mütevekkil, evinde çok sayıda insan toplandığı ve silahların bulunduğu ihbarı üzerine evinde arama yaptırır. Eve gelenler onu kıbleye dönmüş ibadet yapar halde bulurlar. Halife el-Mütevekkil onu Samarra’da ikâmete mecbur eder. Orada 20 yıl 9 ay yaşar. 3 Recep 254/28 Haziran 868 tarihinde vefat eder ve Samarra’da evine defnedilir.
Hz. İmâm Aliyyü’n-Nakî, Mu’tasım, Vâsık, Mütevekkil, Muntasar, Mustaîn ve Mu’tezz’in halîfelikleri devrinde yaşamışlardır.
Halîfe Mütevekkil bir gün maiyetiyle bir yere gidiyordu; Hz. İmâm Aliyy’ün Nakî de bu alaya katılmıştı. Halîfenin aklına esti ve ordu kumandaları da dahil olmak üzere, herkesin yaya gitmesini, emretti. Bu emir, Hz. İmâm’ı da yaya yürütmek, herkese onun da emrine uyduğunu göstermek içindi. Herkes bineğinden indi, Hz. İmâm da indiler. Hava pek sıcaktı; Hz. İmâm yürürlerken terliyorlar, zahmet çekiyorlardı.
Halîfe Mütevekkil’in hâciblerinden Zerâfe’nin, Hz. İmâm Aliyyü’n-Nakî’ye inancı vardı; fakat bunu gizliyordu. Zerâfe diyor ki: ’Koşup yanlarına gittim: ’Seyyidim, bu azgınların yaptıklarına çok üzülüyorum.’ dedim ve ellerini tuttum. Hz. İmâm Aliyyü’n-Nakî bana dayandılar da: ’Yâ Zerâfe!’ dediler. ’Allah katında, Sâlih’in devesi benden üstün değil.’ Alay dağıldıktan sonra Hz. İmâm’ı bir bineğe bindirip evlerine götürdüm, ben de evime gittim. Yemek zamanıydı, yemeğimizi yerken Hz. İmâm Aliyyü’n-Nakî’nin sözlerini oğluma naklettim. Oğlum Müeddeb, bu sözü duyunca, elini yemekten çekti ve Allah için şöyle dedi: ’Bu sözü duydun mu?’ Ben: ’Vallâhi duydum’ dedim. ’Böyle söylediler.’ Oğlum Müeddeb: ’Öyleyse’ dedi. ’Mütevekkil’in üç günlük ömrü kaldı, üç gün sonra helâk olacak; bir olay çıkmadan malını-mülkünü korumaya bak.’ Ben: ’Nerden bildin bunu?’ dedim. Oğlum Müeddeb: ’Kur’ân okumadın mı?’ dedi. ’Kur’ân-ı Kerîm’de devenin öldürülmesi, anlatıldıktan sonra: ’Yurtlarınızda üç gün oturun; bu bir vaaddir ki yalanlanamaz.’ (Hûd 65. âyet) buyuruluyor. Hz. İmâm Aliyyü’n-Nakî’nin sözleri mutlaka yerine gelecektir.’
Son hastalıklarında, vefâtlarından biraz önce, Hz. İmâm Aliyyü’n-Nakî’nin yakınlarından biri olan Ebû Duâme kendilerine ziyarete gelmiş, gideceği sırada Hz. İmâm ona: ’Sizin, bizim boynumuzda hakkınız var; bir hadîs rivâyet edip o hakkı ödememi, seni sevindirmemi ister misin?’ buyurmuşlardı. Karşısındaki kişiden bu soruya: ’Böyle bir hadîs duymayı ne kadar da isterim.’ cevâbını alınca, Hz. İmâm Aliyyü’n-Nakî: ’Babam Muhammed bin Ali, babası Aliyyü’r-Rızâ’dan, O babası Mûsâ bin Cafer’den, O da babası Caferü’s-Sâdık’tan, O da babası Muhammedü’l-Bâkır’dan, O da babası Ali bin Hüseyin’den, O da babası Ali bin Ebû Tâlib’den, rivâyet etmiştir: Rasûlullah (s.a.v.) bana: ’Yaz.’ buyurdular diyor. Hz. Ali: ’Ne yazayım yâ Rasûlullah?’ dedim. Hz. Rasûlullah: ’Yaz.’ buyurdular ve dediler ki: ’Rahmân ve Rahîm olan Allah adıyla. Îman kalpleri pekiştiren, yapılan işleri, ibâdetleri, gerçekleştiren şeydir; İslâm ise, dille söylenen ve nikâhı, evlenmeyi helâl eden şeydir.’ buyurdular.’ Hz. İmâm Aliyyü’n-Nakî: ’Bu hadîs Rasûlullah’tan atam Ali’ye yazdırdıkları hadîstir ve biz o yazılı hadîsi birbirimize armağan olarak bıraka gelmişizdir.’ buyurmuşlardır.

Hz. İmâm Ali Nakî’nin vecîzelerinden bir kısmı:
Her biri çok kıymetli nasîhatler ihtivâ eden ve insanlığa ışık tutan bu sözlerden bazıları:
’Asıl yoksulluk, nefs kötülüğüdür; şiddetli bir ümitsizliktir.’
’Bir insanın biri hakkında kötü zanda bulunması; onda bir kötülük olduğunu gerçek olarak bilmedikçe, haramdır. Aynı şekilde bir kimsenin hayırlı olduğunu gerçek olarak bilmedikçe; onun hakkında hayırlı olduğu kanâatine varmak da, aynı şekilde doğru değildir.’
’Dünya bir pazar yeri gibidir. Bir kısım insanlar o pazarda kâr ederlerken, bir kısım insanlar da ziyana uğrarlar.’
’İlim ve hikmet; tabîatı bozuk kişilerin gönüllerinde durmaz. Hayır yapan bir kişi, hayırdan daha hayırlıdır.’
’Güzel sözü söyleyen, güzelden daha güzeldir. Âlim olan ilimden daha üstündür. Şer işleyen ise şerden de daha kötüdür.’
’Nefsi kendisine ihânet eden kişinin şerrinden emin ol.’
Rabbim şefaatlerine nâil eylesin.

Yararlanılan Kaynaklar:
1. Nûru’l-Ebsâr, s. 158.
2. Hilyetü’l-Evliya, c.3.
3. İslâm Âlimleri Ansiklopedisi, c.3, s.98.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

1 kişi yorum yazdı.