Özlenen Rehber Dergisi

24.Sayı

Hz. Talhâ Bin Ubeydullah (r.a.)

Rahime KÖYLÜ Özlenen Rehber Dergisi 24. Sayı
Sahâbe-i Kirâm, İslâm’a sahip çıkmanın çok pahalıya mâl olduğu bir zamanda ona sahip çıkmışlardır. O öyle bir zamandı ki, Muhyiddin ibn-i Arabî bunu şöyle naklediyor: ’Hz. Ebû Bekir, Ubeyde bin Cerrah’a Hz. Ali’ye ulaştırması için şunları söyler: ’Yâ Ali! Sen çocuktun? Biz ölümü birkaç defa göze almadan sokağa çıkmaya cesaret edemezdik, çıkarken de başımızda kılıçların kavis çizeceğini düşünürdük. Hançerlerin bağrımıza saplanmasını hesaplamadan kimseye, ’Allah birdir.’ diyemezdik.’
Onlar böyle bir zamanda İslâmiyet’i seçmiş ve her şeyi göze alarak ölüm pahasına da olsa, ’Allah birdir.’ demekten vazgeçmemişlerdir.
Bu devirlerde Cenâb-ı Hakk’ın birliğini tasdik ederek İslâmiyet’i kabul eden bir bahadır da Hz. Talhâ bin Ubeydullah’tır. Müslümanların ilklerinden, cennetle müjdelenen on kişiden biridir.
Hz. Talhâ b. Ubeydullah, Fil Vakâsı’nın 29. yılında Mekke’de doğmuştur. Müslüman olduğu zaman henüz 12 yaşında olduğu rivayet edilir. Adı Talhâ’dır. Lâkapları: Feyyaz ve Hayyir (hayırkâr)’dır. Bu lâkapları ona Rasûl-i Ekrem vermiştir.
Hz. Talhâ’nın babası Ubeydullah, Rasûl’ün bi’seti sırasında hayattaydı. Hz. Talhâ babasının vefatından önce Müslüman olmuştur. Babası bu sırada vefat etmiştir. Annesi ise uzun süre yaşamış ve Müslüman olmuştur.
Hz. Talhâ’nın Müslüman oluşu şöyledir:
Hz. Talhâ ticaretle uğraştığından sürekli seyahate çıkardı. Yine bir seyahatinde Basra’ya gitmiş, oradakilerden Mekke’de bir peygamber çıktığını haber almıştı. Mekke’ye döndüğünde en yakın arkadaşı Hz. Ebû Bekir’in yanına gidip haberleri sorar. Hz. Ebû Bekir ona Allah ve Rasûl’ünden bahseder. Rasûl’ün getirdiklerini anlatır ve onu över. Rasûlullah hakkında söylenen sözler kalbinde derin iz bırakmış, onu çok etkilemiştir. Daha sonra Hz. Ebû Bekir’in tavassutuyla Rasûlullah’a giderek Müslüman olmuştur. Artık gönül gözü ötelere açılmıştır. Dünya ve âhiret saâdetinin anahtarını bulmuştur. Öte yandan onun Müslüman olduğunu öğrenen kardeşi Osman bin Ubeydullah, onu dininden döndürmek için türlü işkencelere başvurmuştur. Eski dinine dönmesi için yapmadığı eza ve cefa kalmaz; ancak bütün bu işkenceler ona hiç gelmiş, gönlünde yeşeren hakikât güllerini hiçbir küffar rüzgârı solduramamıştır.
Allah Rasûl’ü (s.a.v.) onu Mekke’de Hz. Zübeyr bin Avvam’la kardeş yapmıştı. Hz. Talhâ bütün zamanını Kâinatın Efendisi’nin yanında, onun ilâhî nurundan istifade ederek geçiriyordu. Bu sırada yine ticaret işine devam ediyordu. Artık gönlü sükûnete ermişti. Allah Rasûl’ü Medîne’ye hicret ettiği zaman Hz. Talhâ bir ticaret kervanıyla Şam’a gitmiş bulunuyordu. Seyahat dönüşünde Rasûlullah’ın Medîne’ye hicret ettiğini öğrenmişti. Bunun üzerine o, ticaret kervanındaki malından vazgeçerek Medîne’ye, Rasûlullah’ın yanına gelmişti. Daha sonra Es’âd bin Zürâre’yi Mekke’ye göndererek âilesini getirtmiştir. Rasûl-i Ekrem, onu Medîne’de Übeyy bin Ka’b’la kardeş yapmıştır.
Hz. Talhâ Müslümanların ilk savaşı olan Bedir’den başka bütün gazalarda bulunmuştur. Medîne’ye yerleştiğinde ticaretle meşgul olmaya devam ediyordu. Bedir savaşının olacağı sırada Rasûlullah onu Mekkeli müşriklerin Şam’a gönderdikleri kervan hakkında bilgi edinmesi için vazifeli olarak göndermişti. Bu yüzden Bedir Savaşı’na katılamamıştır; fakat o, görevini en güzel şekilde yaptığı için Bedir’e katılmadığı halde Bedir Savaşı’nın ecir ve sevabını almış, Rasûlullah (s.a.v.) ona Bedir’e iştirak edenler gibi ganimetten pay ayırtmıştır.
Sahâbelerin Destan Yazdığı Uhud...
Hz. Talhâ Uhud harbinde akıllara durgunluk verecek çapta kahramanlıklar göstermiştir. Onun bu şecaati tarih boyunca dillerden düşmemiştir. Uhut’ta okçuların yerlerini terk etmeleriyle şiddetlenen savaş sırasında bir an Rasûlullah’ın şehit edildiği haberi yayılır. Bazıları onsuz hayat boştur diyerek şehit oluncaya kadar savaşır. Hz. Talhâ ise Rasûlullah’ın sağ olduğunu öğrenir. Onu bir yerde yaralı vaziyette bulur ve Rasûlullah’ı miğferinin altından parlayan gözlerinden tanır.
O sırada müşrikler Rasûl’ün yerini tespit etmişler, okla, kılıçla Allah’ın Habîbi’ne saldırıyorlardı. Taşlar, tüfekten çıkmış saçma gibi her tarafa yetişiyordu. Sahâbeler Rasûl’ün etrafında etten hisar örmüşlerdi. Rasûlullah’a bir şey olmasın diye gelen darbelere vücutlarını siper yapıyorlardı. Böyle olduğu hâlde Kâinatın Efendisi’nin yüzü yaralanmış, cihanın en güzel gülü kanlar içinde kalmıştı. Bu sırada bir kafirin Allah Rasûl’ünü hedef alarak ok atmakta olduğunu gören Hz. Talhâ, hemen okun geldiği yere elini uzatarak okun Rasûlullah’a saplanmasını engelledi. Hz. Talhâ elini feda etmiş, aynı anda gelen bir kılıç darbesiyle başı yaralanmıştı. Uhut’ta seksenden fazla yara aldığı hâlde savaş meydanını terk etmeyip Rasûlullah’ı savundu.
Savaşın durulduğu bir sırada Rasûlullah (s.a.v.) dinlenmek için yüksekçe bir yere çıkmak istemişti; fakat üzerinde iki zırh olduğu için biraz zorlanmıştı. Bunu gören Hz. Talhâ yaralarına aldırmayıp koşarak Efendimiz’in yanına geldi, omuzlarını eğip Allah Rasûl’üne merdiven yaparak dağa çekilmesine yardım etti.
Hz. Talhâ’nın Uhud günü gösterdiği kahramanlık Rasûlullah’ı son derece razı etmiştir. Hz. Talhâ’nın gösterdiği bu fedakârlıklara bütün sahâbeler hayran kalmıştır. Her yerde onun kahramanlığı konuşuluyordu. Hz. Talhâ, Rasûlullah’ın memnuniyetine için için sevinirdi. Gerçekten onun gösterdiği cansiperane fedakârlık, yüksek ve benzersiz olup tarihte eşi görülmemiş harikalardandı. O, bütün vücudu yaralarla delik deşik olduğu hâlde, elini feda ettiğinde bile harp meydanından çekilmemiş, mukaddes davasını sonuna kadar müdafaa etmiştir. Rasûl-i Kibriyâ (s.a.v.) onun bu fedakârlıklarından son derece razı olmuş, ona Uhut’tan sonra ’hayyir (hayırkâr)’ lakabını vermiştir. Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer: ’Uhud kahramanı Hz. Talhâ’dır.’ derler. Hz. Talhâ bu yaralarla ömrünün sonuna kadar gururla yaşamıştır. Uhuttaki bu kahramanlığından dolayı cennetle müjdelenmiştir.
Hz. Talhâ Mekke’nin fethine kadar bütün gazalarda aynı yiğitliği göstermiş, bu dava uğruna canını, malını sebil etmiştir. Rıdvan Biatı’nda Rasûl’e biat etmiştir. Huneyn’de de Uhut’ta olduğu gibi bir ara Müslümanlar safında dağılma olduğunda Hz. Talhâ kılıcıyla kafirleri helak etmiş, Rasûlullah’ın yanından hiç ayrılmamıştır.
Sıra Tebük’teydi. Sefer için hazırlık yapıldığı sırada herkes Rasûl’ün emriyle elinde olan malları getiriyor, orduda teçhizat düzenleniyordu. İslâm’ın büyükleri bütün mallarını vakfediyorlardı. Hz. Talhâ da onlardan geri kalmayıp bütün malını, kazancını getirip Rasûlullah’a vermişti. Sahâbeler adeta birbirleriyle yarışıyorlardı. Hz. Talhâ her malını, kazancını getirip Rasûlullah’a verirken: ’Ey Allah’ın Habîbi! Bunlar Talhâ’nın bu yola hediyesidir.’ diyordu. Rasûlullah (s.a.v.) de Hz. Talhâ’ya hem nazar ediyor, hem de tebessüm ederek ona: ’Vallâhi Talhâ Feyyâz (cömert)’dır.’ diyordu.
Bu arada Müslümanların sefer için hazırlandığını haber alan Yahudiler, Müslümanlar arasında propaganda yaparak bu seferi engellemeye çalışıyorlardı. Rasûlullah Hz. Talhâ’yı onların tertiplerini bozmak için memur etti. Hz. Talhâ münafıkların bulunduğu yere giderek onları muhasara altına almış, hilelerini bozmuştur. Tebük’ten sonra Rasûlullah’la Veda Haccı’na iştirak etmiştir. Onun son hutbesini dinleyip beraber Medîne’ye dönmüştür.
Rasûlullah Efendimizin irtihali onu son derece üzmüştü. Ayrılığı ciğerleri dağladığı sıralarda kuytu köşeler onun mekânıydı. Kendisini tamamen yetim hisseden Hz. Talhâ gizli gizli ağlayarak hasret gözyaşları dökmüştür.
Kâinatın Efendisi’nin irtihalinden sonra halife olan Hz. Ebû Bekir döneminde şûrâ heyetinde bulunmuştur. Hz. Ebû Bekir bütün icraatında, önemli işlerinde Hz. Talhâ’nın görüş ve önerilerine başvurur, onun da kararlara katılmasına önem verirdi. Hz. Ebû Bekir vefat edeceği sırada Hz. Talhâ’yı yanına çağırıp hilâfeti kime bırakacağı hakkındaki görüşlerini sorduğunda Hz. Talhâ: ’Bu makama en lâyık Ömer’dir. Allah sana Müslümanların işini kime havale ettiğini sorduğunda sen, açık alın ve müsterih bir vicdanla ’Ömer’e bıraktım.’ cevabını verirsin.’ demiştir. Hz. Ebû Bekir bu cevaptan son derece memnun olmuş ve halife seçilecek adayı belirtmiştir.
Hz. Ömer devrinde de önemli işlerde görev almış, birçok seriyyeye katılmıştır. Hz. Ömer vefat edeceği sırada onunla beraber 6 kişinin halife seçilmesi için adını vermiştir; ama o, kendi reyini Hz. Osman’a vererek onun halife seçilmesini istemiştir.
Hz. Osman devrinin ilk yarısını sükûnetle yaşamıştır; fakat son 6 senede çıkan karışıklıklarda hep Hz. Osman’a destek vermiş, bir çok meselede yardım etmiştir. Bozguncuların isyanı sırasında Hz. Ali, Hz. Talhâ, Hz. Zübeyr onu korumaları için oğullarını göndermiş; fakat onların azlığı dolayısıyla isyancılar Hz. Osman’ı şehit etmiştir.
Hz. Osman’ın şahadetinden sonra Hz. Ali bir rivayete göre cebren hilâfete getirilmiştir. Hz. Talhâ da ona biat edenler arasındadır. Hz. Ali’nin hilâfetinin ilk günlerinde Medîne adeta isyancıların elindeydi. Sanki bütün emir ve komuta bunlardaydı. Hz. Talhâ ve arkadaşları Hz. Osman’ın katilinin bu isyancılar içerisinde olduğunu düşünüyor ve hükümetin bunları cezalandırmasını istiyorlardı; fakat o sıralar hükümet buna muktedir değildi. Hz. Talhâ ve Hz. Zübeyr, Hz. Ali ile görüşüp Medîne’den ayrıldılar. Yolda hac ziyaretini bitirip Medîne’ye dönen Hz. Âişe ile karşılaştılar. Ve ona Medîne’nin durumunu anlattılar. Hz. Âişe de onlara katılma ihtiyacı duydu ve onlarla birlikte Basra’ya gitti.
Basra’da Medîne’nin düzene girmesi ve Hz. Osman’ın katillerinin cezalandırılması için toplanırlar. Mekke’de Hz. Osman’a destek veren Emevîler de onlara katılır. Basra’da yeni ıslahat yapıldığını öğrenen Hz. Ali Efendimiz, bir grup insanla Zikar mevkiine kadar gelir. Öte yandan Hz. Talhâ ve arkadaşları da Hz. Ali ile görüşmek için buraya gelirler. İki tarafın da kan dökmeye niyeti yoktur. Amaçları ıslahı sağlamaktır. Ancak ortalığı kızıştıran bozguncuların ve münafıkların oyunları neticesinde hicri 36. yılında çarpışılır ve iki taraftan da kan dökülür. Daha sonra yanlışlığı anlayan Hz. Zübeyr çekilmek isteyince İbn-i Cürmüz tarafından şehit edilir. Hz. Talhâ bundan son derece müteessir olur. ’Asıl, bozguncuların kanı dökülmeli!’ diyen Hz. Talhâ da çekilmek isteyince kendi taraflarından atılan serseri bir ok ile şehit olur.
Hz. Talhâ’nın ahlâkı Kâinatın Efendisinin ahlâkına tebdil olunmuştu. O, Efendimiz’in yüce ahlâkını yaşıyordu. Allah’tan çok korkar, takvaya son derece dikkat ederdi. Kalbini Rasûl’ün aşkı doldurmuştu. İslâm için hiçbir fedakârlıktan geri kalmamıştır. Bu dine canıyla, malıyla hizmet etmiştir. Bütün gazalara iştirak etmiş, malını da bu gazaların masrafı için harcamıştır. Onun bu hâlini Kur’ân-ı Kerîm şöyle beyan eder: ’Müminlerden öyle adamlar vardır ki, onlar Allah’a karşı ne taahhüt etmişlerse muhakkak yerine getirirler.’(el-Ahzâb 33/23) Bu âyet inince Rasûlullah (s.a.v.) Hz. Talhâ’ya bakmış ve ona: ’Sen de ey Talhâ, her taahhüdünü yerine getiren, Allah’a olan her nezrini ifa edenlerdensin.’ buyurmuştur.
Hz. Talhâ’nın bir ahlâkı da cömertliktir. Keremiyle ilgili bir çok menkîbeler vardır. O, Zikar gazası sırasında mücahitler susuz kalmasın diye bir kuyu satın almış ve vakfetmiştir. O, hayatı boyunca fakir, yoksul ve borçluların sığınağı olmuştur. Ka’b bin Ebî Harb der ki: ’Hz. Talhâ her fakirin, muhtacın ihtiyacını kat kat verir, onları sevindirirdi.’
Aynı zamanda Hz. Talhâ çok misafirperverdi. Medîne’ye gelenler onda misafir olurlar, her türlü izzet ve ikramı görürlerdi. Bir defasında Benî Uzre’ye mensup iki adam İslâm’la müşerref olmuş ve Hz. Talhâ’ya misafir olmuşlardı. İkisi aynı anda Müslüman oldukları hâlde biri diğerinden daha gayretli idi. Sürekli gazalara katılır Allah yolunda çarpışırdı. Sonunda katılmış olduğu gazaların birinde şehit oldu. Diğeri ise bir yıl daha yaşadı ve eceli ile vefat etti. Hz. Talhâ şöyle der: ’Bir gece bu iki adamı rüyamda gördüm. Cennet kapısının önünde idik. İçeriden biri çıktı ve eceliyle ölen adamı cennete aldı. Daha sonra şehidi aldı. Bana ise: ’Senin daha zamanın var.’ dedi. Uyanınca rüyamı anlattığımda herkes eceliyle ölenin, şehidin önüne geçmesine hayret etmişti. Mesele Rasûlullah’a arz edilince Rasûl (s.a.v.): ’Niye hayret ediyorsunuz? Eceli ile ölen, şehitten bir sene daha fazla yaşadı. Namazını daha fazla kıldı. Orucunu tuttu. Daha birçok amel işledi. İkisinin arasındaki fark, yerle gök arasındaki fark gibidir.’ buyurdular.’(Müsned)
Hz. Talhâ dostlarının sevinç ve kederlerine iştirak edip onlarla hasbihâl etmekten büyük zevk alırdı. Tebük gazasına katılamayıp sonra pişman olan Hz. Ka’b b. Mâlik affedilince, Hz. Talhâ koşarak onun yanına gitmiş ve ilk müjdeyi vermişti. Ka’b b. Mâlik, Hz. Talhâ’nın bu dostane hâlini yâd ederken şöyle der: ’Talhâ’nın bu dostluğunu (jestini) hiçbir zaman unutmam.’(Buhârî) Hz. Talhâ daha birçok insanın sevincine, kederine ortak olmuş, onları mutlu etmiştir. İnsanlara hizmet etmeyi kendisine şiar edinmişti. Kimin bir sıkıntısı olsa hemen Hz. Talhâ’ya koşar, ondan yardım isterdi.
Tarihçiler Hz. Talhâ’nın hüsn-ü muâşeretini şöyle anlatırlar: ’Hz. Talhâ son derece yakışıklı ve sevimli bir zâttır. Herkes onu çok sever. Onun lütuf ve muhabbetinden çok hoşlanırlardı.’ Onun bu hâlini anlatan şu olay dikkate değer: Hz. Ömer (r.a.), Abdişems’in kızı Ümmü Ebân’ı almak istemiş; fakat Ümmü Ebân onu istememişti. Kendisinden bunun sebebi sorulunca celâlli ve şiddetli oluşunu mazeret göstermiştir. Daha sonra birkaç sahabe aynı şekilde onunla evlenmeyi ister, Ümmü Ebân onları da reddeder. Sonra onu Hz. Talhâ isteyince hemen nikahına girmeyi kabul eder. Bunun nedenini soranlara da: ’Talhâ, gerçekten zevc olacak adamdır. O, eve girerken yüzü gülerek girer. Çıkarken de tebessüm ederek çıkar. Kendinden bir şey istedin mi, hemen verir. Kendine bir şey verildi mi, teşekkür eder. Bir kusur gördü mü, affeder.’ diye cevap verir. (Kenzü’l-Ummâl)
Hz. Talhâ ticaretle uğraştığı için çok zengindi; fakat o, Rasûlullah (s.a.v.) gibi sade yaşamayı tercih etmiştir. Bununla beraber o, giyim kuşamına dikkat eder, güzel giyinmeyi severdi.
Orta boylu ve çok yakışıklı bir zattı. Teni beyaz ve kırmızıya yakındı. Göğsü geniş, güçlü kuvvetliydi. Hz. Talhâ, Rasûl’ün ilk arkadaşlarından ve her hâlinde ona uyanlardan olduğu hâlde ve her olaya yakînen şahit olmasına rağmen en az hadis rivayet edenlerdendir. Bununla beraber rivayet ettiği bütün hadisler büyük önem taşır ve bütün sahîh hadis kitaplarında yer alır. Hz. Talhâ, Cemel vakasında şehit olmuş ve şehit olduğu harp meydanına defnolunmuştur.
Allah (c.c.)’ya, bizlere böyle sevgili bir dostunu anma fırsatı verdiği için sonsuz hamd ediyoruz! Allah’ın Habîb’ine de sonsuz salât ve selâm ediyor, mahşerde onlarla birlikte olmayı ve şefaatlerine nâil olmayı Kerîm olan Rabbimiz’den ümit ediyoruz!

Faydalanılan Eserler:
1. Rıfat, İbrahim, Meşâhir-i Ashâb-ı Güzîn.
2. Işık, Hüseyin Hilmi, Müjdelenmiş On Kişi.
3. Büyük İslâm Tarihi, Asr-ı Saadet Peygamber ve Ashabı.
4. İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğâbe.
5. İbn-i Asâkir, et-Târih.
6. Tabakât-ı İbn-i Sa’d, Birinci Kısım.
7. Kandehlevî, Yusuf, Hayâtü’s-Sahâbe.
8. Bursalı, M. Necati, Aşere-i Mübeşşere, Çelik Yay.
9. Fethü’l-Bârî.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.