Rasûl-i Kibriyâ’nın gül bahçesinde yetişen nadide güllerden biri de Hz. Abdurrahman bin Avf’tır. Hayatı ibretlerle dolu olup, ömrünün her saniyesi Allah Rasûl’ünün ilâhî nazarları altında geçmiştir.
Sahâbenin hepsi bambaşka bir güzel! Hangisine uyarsan, hangisine bağlanırsan kurtuluş yolunu bulmuşsun demek. Allah onları gerçekten sevmeyi, anlamayı ve onlar gibi bu dine sımsıkı sarılmayı nasip etsin!
Hz. Abdurrahman bin Avf’ın asıl adı Abd-ü Amr’dır. İslâm’a girdikten sonra Rasûlullah (s.a.v.), adını Abdurrahman olarak değiştirmiştir. Hz. Abdurrahman bin Avf, umûmi rivayete göre Fil Vakası senesinde doğmuştur. Rasûlullah Efendimizle aynı yaştadırlar. Rasûl’ün tevhidi tebliği sırasında 40 yaşındaydı. Yaratılış itibariyle son derece afîf ve temiz kalpli olan Hz. Abdurrahman bin Avf, Ebû Bekir (r.a.) vasıtasıyla Müslüman olmuştur. (Müstedrek, c.1, s.226)
Hz. Abdurrahman bin Avf, İslâm’ı kabulü ile birçok işkenceye uğramış ve Habeşistan’a ilk hicret edenler arasında olmuştur. Rasûlullah’ın Medîne’ye hicretinden sonra o da Medîne’ye geçmiştir. Medîne’de Rasûlullah (s.a.v.), onu Hz. Sa’d bin Rebi’ ile kardeş yapmıştır. Hz. Sa’d o kadar cömert ve temiz kalpli idi ki, kardeşi olan Hz. Abdurrahman’a her şeyini vermiş, hatta ona ’Ey kardeşim! Ben zenginim. Her şeyimi ikiye bölüp paylaşalım. İki eşim var. Hangisini beğenirsen boşayayım, iddeti bitince onunla evlen.’ demiştir. Hz. Abdurrahman buna mani olmuş ve ona: ’Allah sana, malına, çoluk çocuğuna bereket ihsan etsin! Sen bana çarşının yolunu göster. Ben çalışıp kazanayım.’ diyerek kabul etmemiştir. Daha sonra çarşıya gidip ufak tefek şeyler satarak bir miktar kazanç sağlamıştır.
Hz. Abdurrahman bin Avf hicrî 2. yıldan itibaren başlayan bütün gazalara iştirak etmiş, büyük kahramanlıklar göstermiştir. Bu savaşlarda aldığı yaralardan dolayı sakat kalmıştır. Uhud’dan Mekke’nin fethine kadar bütün gazalara iştirak etmiş, Rasûlullah Efendimizin Veda Haccı’nda O’nunla birlikte olmuştur.
Kâinatın Efendisi’nin irtihâlinden sonra Hz. Ebû Bekir Efendimiz’e biat ederek hükümet erkanında görev almıştır. Hz. Ebû Bekir ona son derece hürmet gösterir, görüşlerine başvururdu.
Hz. Ömer devrinde de önemli icraatlarda bulunmuştur. Hz. Ömer, onun da adını halife olmaya namzet adaylar arasında anmıştır. Hz. Ömer’in şahadetinden sonra cemaate bir süre namaz kıldırarak imamlık eder.
Hz. Ömer yaralandığı zaman kendisine bir halife seçmesi söylenince o, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Talha, Hz. Zübeyr, Hz. Sa’d bin Ebî Vakkas ve Hz. Abdurrahman bin Avf’ın adını söyler. Bunlar toplanır ve karar almak için görüşürler. Hz. Abdurrahman Efendimiz onlara şöyle bir teklif yapar: ’İçimizden üçümüz diğer üçümüz lehine çekilsin. Oylarını ona versin.’ Onlar da Hz. Abdurrahman’ın teklifini hemen kabul etmişlerdir. Hz. Zübeyr Hz. Ali’nin, Hz. Talha Hz. Osman’nın, Hz. Sa’d da Hz. Abdurrahman’ın lehine çekilmişlerdir. Kendisi de daha sonra çekilince sadece Hz. Ali ve Hz. Osman kalmıştır. Hz. Abdurrahman onların elini tutar ve: ’Halifelik hanginize verilirse adalet üzere hareket edip diğerine destek versin.’ diyerek onlardan söz alır.
Üzerine aldığı görevi büyük bir titizlikle yapan Hz. Abdurrahman üç gün üç gece uyumayarak herkesle istişare edip hangisinin halife olacağını belirler. Sabah erkenden mescide gider. Orada askerinden komutanına kadar her kesimden sahâbenin önünde Hz. Osman’ı halife seçtiğini haber verir. Ve ilk o biat eder. Herkes bu karara sevinmiş ve Hz. Osman’a biat etmiştir.
Hz. Abdurrahman bin Avf’ın, Hz. Osman’ı halife seçmesinin sebebi neydi? O sırada Arap Kabileleri arasında tam bir birlik sağlanamamıştı. Bunlar arasında en tehlikeli şey rekabet hissini uyandırmaktı. Halifeliği Hz. Ali’ye vermek Hâşimîlerin, onun etrafında toplanmasını sağlar, bu da rekabetin doğmasına sebep olurdu. Hz. Abdurrahman özellikle buna yol açmamak için Hz. Osman’ı uygun görmüş ve bu kararında muhakkak isabet etmiştir. Onun bu kararı son derece önemliydi. Bu arada kendisinin de halife olması muhtemeldi. Hz. Sa’d gibi hilafeti muhtemel olan biri oyunu ona vermişti. Fakat kendisi büyük bir feragat ile bu ihtimali bertaraf etmiş ve bu ümmet için en uygun olanı yapmıştır. Hz. Abdurrahman’ın üç gün üç gece hiç uyumayarak herkesle istişare etmesi, her sınıf insanın eğilimlerini alması ve bu kararıyla herkesten destek alması onun üzerine aldığı görevi ne kadar liyakatle yaptığını ve ona insanların ne kadar güven duyduklarını gösterir.(Buhârî, Bâbu’l-İttifak)
Hz. Abdurrahman bin Avf her hâlinde Allah Rasûl’üne bağlıydı. Bu yüzden Rasûl’ün feyiz ve ilminden hep istifade etmiş, fazilet ve kemâl itibariyle yüksek paye kazanmıştır. Ashâb birçok önemli meselede onun rivayet ettiği hadislere itimat etmiştir. Abdurrahman b. Avf son derece isabetli görüş ve üstün zekasıyla tanınırdı. Kendisi fazilet ve kemâlin doruğunda, iffet, cömertlik ve doğruluğuyla nâm salanlardandı. O hiçbir zaman dünyayı dinin önüne geçirmemiştir.
Hz. Abdurrahman bin Avf, Rasûl’ü Kibriyâ’nın yanından hiç ayrılmamış, O’nu her hâlinde takip etmişti. Kendisi şöyle naklediyor: ’Bir gece Rasûlullah (s.a.v.) yola çıktılar. Kendisini takip ettim. Ormanlık bir yere girdi. Yere kapanarak secdeye vardılar. Bu süre o kadar uzadı ki, kendi kendime ’ya Rabbi! Acaba Rasûl’e bir hâl mi oldu, mübarek ruhları bir yere mi uçup gitti?’ diye düşünüyordum. İlerledim, kendisine iyice yaklaştım ve yanına oturdum. Başını kaldırıp:
’- Sen kimsin?’ dedi. Ben de:
’- Abdurrahman’ım’ dedim.
’- Bir şey mi var?’ dedi.
’- Hayır yâ Rasûlallah! Secdenizi o kadar uzattınız ki, merak ettim.’ Buyurdular ki:
’- Cibril geldi ve şunu müjdeledi: ’Kim ki ey Rasûl, sana salât ve selam getirirse Allah’ın mağfiret ve selamına nâil olur. Ben de bunun için şükür secdesi yaptım.’(Müsned, c.1, s.192)
Hz. Abdurrahman bin Avf sıdk ve adaleti, iffet ve cömertliği ile kendisini süslemiştir. O çalışarak mal sahibi olmuş, kendi nefsinden ziyade malını hep fakir ve yoksullara dağıtmış, Allah yolunda harcamıştır. Malında öyle bir bereket vardı ki, bol bol harcadığı hâlde hiç eksilmezdi. Kendisinden sonra vârisleri de refah içinde yaşamıştır.
Hz. Abdurrahman bin Avf Efendimiz cennetle müjdelenen saadetli kişilerdendir. Uzun boylu, beyaz tenli, güzel çehreli ve çok sevimli bir zât idi. Hicrî 31 senesinde vefat etmiştir. Rivayet ettiği hadisler en sahîh kitaplarda yer almıştır. Vefat ettiğinde 75 yaşındaydı. O hep dualarında şöyle yalvarmıştı: ’Allah’ım! Beni nefsimin cimriliğinden koru!’ Biz de onun bu duasına ortak olup âmin diyoruz.
Onlardaki bu aşk ve canlılık, kainatın gözbebeğinin dizi dibinde, O’nun ilâhî nazarını muhatap olup Rabb Teâlâ’nın mesajlarını bizzat aldıklarından olsa gerek. Her zaman kendileriyle alakalı bir hususu bazen gizli, bazen açık şekilde yakalayabiliyorlardı. Meselâ; ’Muhammedün Rasûlullah’dan sonra ’Vellezîne meahû’ derken gözler çok defa Hz. Ebû Bekir’e, ’Eşiddâu ale’l-küffâr’ denince Hz. Ömer’e, ’Ruhamâu beynehüm’(el-Fetih 48/29) denince de Hz. Osman’a dönüyordu. ’Mine’l-mü’minîne ricâlün sadekû mâ âhedullâhe aleyh’(el-Ahzâb 33/23) okununca bakışlar Enes bin Nadr’ın kahramanlığı ve şahadetinin etrafında geziniyor. Sonra Allah Rasûl’ü Übeyy bin Ka’b’ı çağırıyor ve ’Lem yekün’(Beyyine) sûresini sana okumamı Allah bana emretti.’ diyor. Übeyy: ’Adımı da söyledi mi, yâ Rasûlallah!?’ diye soruyor ve ’Adını da söyledi’ cevabını alıyordu.(Buhârî, Tefsir)
Allah onları anıyor, onlar da Allah’ı. Sevda onlarda, itaat onlarda, aşkın en büyüğü onlarda! Allah onlardan sonsuz razı olsun! Ruhumuzu, kalbimizi onlardan ayırmasın! Bizi de onlarla beraber haşr etsin!
Faydalanılan Eserler:
1. Sonsuz Nur, M. Fethullah GÜLEN.
2. Büyük İslâm Tarihi (Peygamber, Ashâb’ı ve Asr-ı Saadet)
3. Müjdelenmiş On Kişi, Hüseyin Hilmi IŞIK, İhlâs Yay.
4. Cennetle Müjdelenenler, M. Necati BURSALI, Çelik Yay.
Abdurrahman Bin Avf (r.a.)
Özlenen Rehber Dergisi 19. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.