Müminlerin üzerine düşen önemli vazifeler vardır. Bu vazifelerin birinci derecede önem taşıyanlarından birisi, âilelerimize karşı olan sorumluluklarımızdır. Bu sorumlulukların önemi Kur’an ve Sünnet’te önemle vurgulanmıştır. Bu sorumluluğu Efendimiz (s.a.v.) hadîs-i şerîflerinde bir benzetme ile şöyle anlatmıştır: ’Hepiniz çobansınız ve sürünüzden mesulsünüz!’(1) Bu mesuliyet, korumakla görevlendirildiğimiz âilemize karşı bir tehlikenin varlığını da haber vermektedir.
Âile sıhhatini bozan tehlikeler her zaman var olmuştur. İçinde bulunduğumuz zaman diliminde bu tehlikeler çeşitliliğini artırarak daha da çoğalmıştır. Örnekleri teker teker zikretmek, çerçevemizi daraltacağı için, genel bir ifade ile söylemek gerekirse, âilenin dünya ve âhiret saadetini tehdit eden her şeyi bu tehlikeden saymak mümkündür.
Maruz kalınan bu tehlikelere, âile içi ve âile dışı etkenler sebep olmaktadır. Âilelerin çobanı konumundaki anne ve babanın, bir âilenin sıhhatini muhafaza edecek ahlâki ve ilmî değerlerden de uzak oluşu, tehlikelerin boyutunu daha da şedit bir hâle getirmektedir.
Âile fertlerinin ihtiyaçlarını temin etmek, vazifelerimizin başında gelir; fakat ihtiyaçlarını temin ederken onların gönül dünyalarının hayra sevk edilmemesi, onlara sunulan her ihtiyacın haramlara hizmet etmesine sebep olur. Burada Efendimiz (s.a.v.)’in şu hadîs-i şerîfine dikkat etmek gerekir: ’Sizin en hayırlınız, âilesine karşı hayırlı olanınızdır ve âilesine karşı en hayırlı olanınız da benim!’(2) Konunun sünnet-i Rasûlullah üzere idraki için bu hadîs-i şerîfin gereğince anlaşılmasının büyük önemi vardır. Hadîs-i şerîf iki kısımdan oluşmaktadır ki; ’Sizin en hayırlınız, âilesine karşı hayırlı olanınızdır.’ Burası birinci kısmı oluşturmaktadır. Burada hayrı elde etmenin yolunu Peygamber Efendimiz (s.a.v.), kişinin âilesine karşı hayırlı olmasına bağlamıştır. Buradaki ’hayır’ kelimesinin tam olarak anlaşılması, hadisin ikinci kısmını oluşturan bölümde açıklanmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ’Âilesine karşı en hayırlı olanınız da benim!’ buyurarak buradaki ’hayr’ın niteliğini bizlere haber vermektedir.
Aslında Rasûlullah Efendimiz (s.a.v.) hayrın ta kendisidir. Onun varlığı hayra da en büyük vesiledir. Peygamber Efendimizin, Müminlerin îmanına vesile olmasındaki hayır ne ile ölçülebilir?! Cenâb-ı Hakk da Kur’ân-ı Kerîm’de: ’Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.’(3) meâlindeki âyet-i kerîme ile bu hayrın büyüklüğünü ve kendi katındaki yüksek derecesini insanların idrakine izhar etmiştir.
Hadîs-i şerîfte geçen; ’Âilesine karşı en hayırlı olanınız da benim!’ sözünün Peygamber Efendimizin sahip olduğu bu büyük hayrın şümulü dahilinde anlaşılması gerekir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in âilesine taşıdığı vasıflar ve onlara kazandırdığı değerler anlaşılınca âileye karşı en hayırlı olma yollarını da öğrenmiş oluruz. Biz biliyoruz ki, Peygamber Efendimiz vefat ettiği zaman geriye bıraktığı dünyalık, sayıları ve kıymeti son derece az olan birkaç şeyden ibaretti. Yine Efendimiz (s.a.v.)’in: ’Peygamberler, ne dinar ne de dirhem miras bırakırlar. Lakin onlar ilim miras bırakırlar. Kim de ilim elde ederse, bol bir nasip elde etmiştir.’(4) hadîs-i şerîfi de onun geriye bıraktıklarını anlamamız için yeterlidir.
Ulemânın ekserisi, hadiste miras olarak zikredilen ’ilim’i, Kur’an ve Sünnet olarak anlamışlardır. Çünkü dinin temeli Kur’an ve Sünnet’e dayanmaktadır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), hayatında olduğu gibi irtihalinden sonra da ehlini hayra taşıyacak bir miras bırakmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Allah’ın nezdinde hiçbir kıymeti olmayan şeylerle âilesini meşgul etmek yerine, onların hayrını daim kılacak Kur’an ve Sünnet’i miras bırakmıştır. Kur’an ve Sünnet’ten maksat ’din’dir. Din de güzel ahlâktır. Ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîflerinde anne ve babalara hitap ederek: ’Hiçbir baba çocuğuna güzel ahlâktan daha hayırlı bir miras bırakmamıştır.’(5) buyurmuştur.
Birkaç örnekle konumuzu daha da vazıh bir şekle getirebiliriz. Hazreti Hatice annemiz, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile izdivacından önce de iffetli ve şerefli bir hanımdı. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile izdivacıyla hem müminlerin annesi olma gibi büyük bir şerefe kavuştu, hem de Cenâb-ı Hakk’ın hususî selam gönderdiği bahtiyar kullar arasına dahil oldu.(6)
Hazreti Âişe annemize İfk hadisesinde iftira edildiği zaman Hazreti Allah (c.c.), Habîbi’nin ehlini, husûsi âyet inzal ederek temize çıkarmış ve ona iftira eden münafıkların oyunlarını bozmuştur.
Görüldüğü gibi annelerimiz Peygamber Efendimiz sebebi ile bir çok insanın kavuşmasının mümkün olmadığı bir nimete, Hazreti Allah (c.c.)’nun husûsi hitaplarına mazhar olmuşlardır. İşte Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in ehlini kavuşturduğu hayırlar bunlardır. Buradan da anlaşılmalıdır ki; müminin ehline olan hayrı, onların Hazreti Allah’ın rızasını kazanmasına vesile olacak ibadet, itaat ve ahlâkî erdemlere ulaşmalarını sağlamak olmalıdır.
Yukarıda zikredilen, ehlini ve âile fertlerini hayra götüren bu sünnet-i Rasûlullah yolunu terk edip bunun dışındaki yollara sarılarak kendisi ve âilesi için hayır arayanlar yanlış bir yol tutmuşlardır. Günümüzde sıkıntı çeken bütün âilelerde müşahede ettiğimiz husus, hayra kavuşturacak ahlâk, anlayış ve ahlâk-ı Rasûlullah’tan uzak olmalarıdır.
Âilenin üzerine tesis edildiği değerleri Kur’an ve Sünnet’e uymazsa, küçücük bir eşyanın temin edilip edilmemesi bile bu tür âileler içerisinde büyük sıkıntılara neden olabilmektedir. Hazreti Fâtımâ validemiz, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’e gelip hizmetçi isteyince Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ona: ’Sana daha hayırlısını öğreteyim mi... Allah’tan kork, Allah’a olan farzlarını eda et, âilenin işlerini yap. Yatağına girince otuz üç kere sübhanallah, otuz üç kere elhamdülillah, otuz dört kere Allahuekber de. Böylece hepsi yüz yapar. Bu senin için hizmetçiden daha hayırlıdır...’ (7) buyurmuş ve Allah’ın zikrini telkin etmişlerdir. Hazreti Fâtımâ validemiz de bundan böyle Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in huzuruna böyle bir talep ile gelmemiştir.
Âile fertlerini oluşturan babalar! Eşlerinizi ve evlatlarınızı Rasûl-i Kibriyâ Efendimizin ehlini kavuşturduğu hayır yollarına davet ediniz!
Cennetin ayakları altına serildiği anneler! Eşlerinizden, Hazreti Hatice annemizin, Hazreti Âişe annemizin ve Hazreti Fâtımâtü’z-Zehrâ annemizin kavuştukları hayırlara giden yolları talep ediniz!
Anneler ve babalar! Evlatlarınıza cennetin seyyidleri olan Hasan ve Hüseyin Efendilerimize kavuşacak yolları alıştırınız!
Hazreti Allah ferman buyuruyor ki: ’Ey îman edenler! Kendinizi ve âilenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun!’(8)
Kaynakça:
* Tirmizî, Radâ’ 11.
1. Buhârî, Ahkâm 1.
2. Tirmizî, Menâkıb 85.
3. El-Enbiyâ 21/107.
4. Ebu Dâvud, İlm 1.
5. Tirmizî, Birr 33.
6. Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr 20.
7. Buhârî, Fedâilü’l-Ashâb 9.
8. Et-Tahrîm 66/6.
Sizin En Hayırlınız, Âilesine Karşı Hayırlı Olanınızdır.*
Özlenen Rehber Dergisi 19. Sayı
slm naber ibrahim refai dersi icin geldımde bulamadım.dua ederken hangı buyuklere dua edılır.ve nasıl yapılır.bana gonderın