Özlenen Rehber Dergisi

2.Sayı

Kadiriye Yolu ve Abdulkadir Geylânî (k.s.)

Erol KILIÇ Özlenen Rehber Dergisi 2. Sayı
Hayatı:

Abdü’l-Kâdir Geylânî Hazretleri, Hazar Denizi’nin güneyindeki Geylân Kasabası’nda dünyaya gelmiştir. Babasının adı Musâ Efendi, annesinin adı, Fatıma Hatundur. Künyesi Ebû Muhammed olup nesep itibariyle baba tarafından Hz. Hasan (r.a)’a anne tarafından da Hz. Hüseyin (r.a)’a dayanır.

Abdü’l-Kâdir Geylânî Hazretleri hakkında oldukça fazla keramet anlatılır. Daha bebek yaşta iken kendisinin ramazan ayında annesinden süt emmediğini ve bu sebeple havanın bulutlu olduğu dönemlerde hilâl gözükmediğinden oruca başlamak için yöre halkının Abdü’l-Kâdir Geylânî Hazretlerinin annesine giderek süt emip emmediğini sordukları şayet emmemişse oruca niyet ettikleri rivayet edilmektedir.
Küçük yaşlarda babasını kaybeden Abdü’l-Kâdir Geylânî Hazretleri, on sekiz yaşlarında iken annesinin izni ile ilim tahsil etmek için Bağdat’a gitti. Hicrî 488’de Bağdat’a gelen Abdü’l-Kâdir Geylânî (k.s.), Kadı Ebû Said Mahremi’den fıkıh, Ebu Bekir bin El-Muzaffer ve diğer meşhur muhaddislerden hadis dinlemiş daha sonra Ebu Zekeriya et-Tebrizi’den edebiyat okumuştur. Geylânî Hazretleri fıkıh tahsilini Şâfiî mezhebi üzerine yapmış olmasına karşın rivayete göre bilahare Ahmet Bin Hanbel’i rüyasında görmüş unutulmaya başlayan Hanbelî Mezhebini İbn Hanbel’in rüyada kedisinden isteği üzerine bu mezhebe göre amel etmeye başlamıştır.
Abdü’l-Kâdir Geylânî, öğrenimini tamamladıktan sonra başladığı ders ve vaazlarını kesip yirmi beş yıl kadar süren uzlet hayatı sürdüğü bilinen bir husustur.

Abdü’l-Kâdir Geylânî Hazretleri ömründe birkaç kez evlenmiştir. On iki erkek ve iki tane de kız çocuğu olmuştur. Kızlarının ismi pek bilinmese de oğullarının ismi tespit edilmiştir. Oğullarının isimleri ise, sırasıyla: Abdurrezzak, Abdulvehhab, Abdulaziz, Abdulcebbar, Abdulğaffar, Abdulğani, Muhammed, Salih, Mûsa, İbrahim, İsa ve Yahya’dır.

Abdü’l-Kâdir Geylânî Hazretleri 561/1165’te Bağdat’ta 91 yaşında vefat emiştir. Vefatı anında ellerini havaya kaldırarak, “Aleykümü’s-selâm ve Rahmetullah ve Berakatüh” ve iki defa da “Allahümme Refik-i Âlâ” deyip “size geliyorum... size geliyorum.” buyurarak ruhunu teslim etti.

Tasavvuf Tarihindeki Yeri:

Abdü’l-Kâdir Geylânî ilim tahsil ettikten sonra yıllarca dağlarda, ovalarda, harabelerde ve ıssız mekânlarda nefsi ile mücahadede bulunmuştur. Abdü’l-Kâdir Geylânî Hazretleri bir peygamber vekili ve mürşid-i kâmil olup bağlılarınca Gavsu’l-Azam, Kutub, Bâzullah, Sultanu’l-Evliya, Ayetullah gibi lakablarla anılır. Tasavvuf alanındaki mürşidi, Ebu Saîd el-Mübarek b. Ali el-Mahzûmî idi. Tarikat silsilesi el-Mahzûmî, Ebu’l Hasan Ali İbn Muhammed b.Yusuf el-Kureyşî, Ebu’l-Ferec Yusuf el-Tarsusî, Abdulaziz et-Temimî, Ebubekr Şiblî, Cüneyd Bağdâdî, Sırriyü’s-Sakatî ve Maruf el-Kerhî aracılığı ile Ehl-i Beyt imamlarından Ali el-Rıza’ya, ondan da Musa el-Kâzım, Cafer es-Sâdık, Muhammed el-Bâkır, Zeyne’l-Abidin ve Hüseyin b. Ali aracılığı ile Hz. Ali’ye dayanır.

Her bir veli, bir nebinin velayet sırrına mazhar olur. Abdü’l-Kâdir Geylânî Hazretlerine de Hz. Musa’nın meşrebinden verilmiştir. Nasıl ki; Hz. Musa (a.s) Tur-i Sina’da Allah (c.c) ile konuşmuşsa, bu büyük mürşid-i kâmil de Cenab-ı Hakk ile ilham yolu ile konuştuğu rivayet edilir. Bu vakıayı Risale-i Gavsiye adlı eserinde konu edinmiştir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadisi şerifte şöyle buyurmuşlardır: “Benim ümmetimin alimleri Benî İsrail peygamberleri gibidir.”

Peygamber vekili olan Abdü’l-Kâdir Geylânî Hazretleri hem insanları hem de cinleri irşad ettiği için “İmam-ı Sakaleyn” unvanını almıştır. Vaazları ile binlerce gayr-i müslimin İslâma girmesine ve sayısız günahkâr insanın tövbe etmesine vesile olmuştur. Abdü’l-Kâdir Geylânî Hazretlerinin vaazları ve dinî sohbetleri o kadar tesirliydi ki vaazların manevî havasından etkilenen insanlar gözyaşlarını tutamayıp müthiş sesler çıkararak bayılırlardı.

Bu büyük veli Cenab-ı Hakk’ın emirlerini titizlikle yapıyor, Rasûlullah (s.a.v)’in sünnet-i seniyesine ittibâ ederek, bid’atları ortadan kaldırıyor, sünneti hem kendi yaşantısına uygularken, hem de halk arasında yayarak unutulmuş ve bilinmeyen sünnetleri ortaya çıkarıyor böylelikle İslâm dinine bir canlılık getirmiş oluyordu.
Müceddidî Elf-i Sânî (ikinci bin yılın yenileyicisi) olarak maaruf Nakşibendî şeyhî, İmam-ı Rabbânî Ahmed Fârukî Serhendî, “Mektubat” isimli eserinde Abdü’l-Kâdir Geylânî Hazretleri hakkında şöyle yazar:

“İnsanları Cenab-ı Hakk’a yaklaştıran yol ikidir:
I. yol: Kurb-ı nübüvvete taalluk eden yoldur. Nübüvvet erbabına selâm ve tahiyat olsun. Bu yoldan Cenab-ı Hakk’a ulaşanlar, enbiyalar ve onların Ashab-ı Kiramıdır, bir de kendisi için murad edilen ümmetin büyük evliyalarıdır.

II. yol: Kurb-ı velayettir. Aktab, evtad, büdela, nüceba ve Allah Tealânın umum veli kulları bu yoldan vasıl olurlar. Bu yolun reisi ise Hz. Ali (r.a)’dır. Bu şanı yüce mansıb ona taalluk eder.

Hz. Fatıma. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (r.a)’de onunla birlikte bu makâma ortaktırlar. Hz. Ali’den sonra bu mansıb sırayla oğulları aldı ve bu daha sonra on iki imama geçti.

Bu büyüklerin yaşadıkları asırlarda her kime bir hidayet ve feyz ulaşmışsa bunların tasavvutu ile olmuştur. İsterse kutuplardan ve vaktin müctebasından olsun, hepside aynıdır. Abdülkâdir Geylânî’ye gelince anlatılan mansıb ona bırakıldı. Bundan da şu anlaşılamaktadır ki, müctebadan olsun, kutublardan olsun her kime feyz ve bereket ulaşırsa Gavs’l Azam’ın tasavvutu ile ulaşır. Çünkü bu merkez ondan başkasına verilmemiştir. Hidayet mansıbı kıyamete kadar onun tasarruf ve tasavvutu iledir. ” İmam-ı Rabbâni’nin anlattıklarına göre, bu gün bile Allah (c.c) tarafından birine bir hidayet veya bereket ulaşsa bu Abdü’l-Kâdir Geylânî Hazretleri vasıtasıyla olmaktadır.

Abdu’l-Kâdir Geylânî Hazretleri vaaz şeklinde yaptığı sohbetlerde dinleyenlerine öğüt niteliğinde tavsiyelerde bulunmuştur. Yaptığı vaazların talebelerince derlemesi ile ortaya çıkan Fethü’r-Rabbanî isimli eserinde dünya malının aldatıcılığından, nefse karşı mücadele etmenin öneminden, sabrın faziletinden sık sık bahseder. Geylâni Hazretleri, Hakk’a ulaşmak için kalbin temizlenmesi gerektiğini, nefsin tezkiye edilmesi gerektiğini ve kalpteki bütün putların temizlenmesi gerektiğinin elzem olduğunu vurgular. Kendisi de uzun yıllar riyazet yapan Hz. Geylânî, müridlerine de riyazeti tavsiye eder.

Abdu’l-Kâdir Geylâni Hazretleri vaaza başlayacağı zaman, ağır ve mütevazı adımlarla ilerler, yerine vakur bir şekilde otururdu. Yaptığı duadan sonra kalbine gelen ilhama ile düşünmeden konuşmaya başlardı. Konuşmalarının pek azında hadis metinleri okurdu. Birkaç kez geçmiş büyüklerin hikmetli sözlerini naklederdi.

Eserleri:

528/1134 tarihlerinde Ebu Sâd Medresesi’nde ders verirken, aynı zamanda usul-u fıkıh ve tasavvufa ait bazı kitaplar yazmıştır. Abdü’l-Kâdir Geylânî’nin telifatı umumî olarak dinî mevzulara aittir. Ve ekserisi vaaz ve hutbelerden ibarettir.
El- Gunyetü’t-Talibîn (Sülûk ve ahlâka dair risaledir. Kahire’de 1288/1871 tarihinde basılmıştır.)

El-Fıkhu’r-Rabbanî (El-Fethu’r-Rabbanî): 545-546/1150-1151 yılları arasında verdiği 62 vaazdan ve zeyilden ibarettir. Bu kitap da 1302/1885 tarihinde Kahire’de basılmıştır.

Fütûhu’l-Gayb: Oğlu Abdurrezak’ın topladığı çeşitli mevzularda verilmiş 78 va’zı hâvidir. 1304/1886 tarihinde basılan Behcetü’l-Esrar’ın kenarındadır.
Hizbü Beşairi’l- Hayat: Tasavvufî virdlerden ibarettir. İskenderiye’de 1304/1886’da basılmıştır.

Ci’au’l- Hatır min Kelâmi’ş-Şeyh Abdi’l-Kadir: Keşfü’z-Zünûn C:1, S: 592’de zikredilmiştir.)

El-Mevahibu’r-Rabbanîyye ve’l-Fütuhu’r-Rabbanîyye fi Merâtibi’l-Ahlâkı’s-Seniyye ve’l Makâmati’l-İrfaniye.:( Ravzetü’l Cennât, S:441’de zikredilmiştir.) Yevâkitü’l-Hikem: (Keşfü’z-Zünûn C:2, S: 2053’de zikredilmiştir.)

El-Füyûzatü’r-Rabbanîyye fi’l-Evradi’l-Kadirîyye: (Bu eser 1303/1886 tarihinde Kahire’de basılmıştır.)

El- Behcetü’l-Esrar ve diğer tercüme-i hal eserleri de mevcut olan mevızalarından/öğüt ibarettir.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.