Ey annelerin annesi senin, aşkın ile kalbinin yanıp gözlerinden kanlı yaşlar akarak Rabbimize etmiş olduğun hamdler gibi Rabb’ime hamd olsun. Hz. Peygambere duyduğun baba, anne ve peygamber sevgisiyle içten ettiğin salat-ü selam gibi selam olsun.
Bir ayet-i Kerimede: “Rabbin sadece, kendisine kulluk etmenizi, ana babaya iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa kendilerine “öf” bile deme. Onları azarlama ikisine de güzel söz söyle. ” Rabbimize ve Rasûlüne itaatten sonra anne ve babaya itaat ve ihsanın ne kadar önemli olduğu açıktır. Onlar bu dünyada bizler üzerinde en önemli hak sahipleri oldukları için onlara itaat ve ihsan ile emrolunduk. Diğer bir ayette ise:
“Peygamber, mümin’lere kendi canlarından daha yakındır. Eşleri onların analarıdır. ” buyurarak onların, annelerimiz olduğunu haber vermektedir. Bu ayete dayanarak müminlerin annelerinin, gerçekten bize bizi dünyaya getiren annelerimizden daha yakın olduklarını anlarız. Çünkü ayette buyrulduğu üzere, ‘Nebi müminlere nefislerinden daha yakın’ ise akabinde zikredilen annelerimizi de bu yakınlık nispeti ihâta etmektedir. Mahşer gününde, annenin dünyadaki hataları çok olduğu taktirde, azaba dûçar olmamak ve kendi necatları için evladını diyet olarak sunmayı bile düşünecekleri, evladın da anne Hakkını tam ifa edemediği taktirde annesinden kaçacağı o zorlu günde; Mü’minlerin anneleri olan Hz. Rasûl’ün (s.a.v.) eşleri ve mübarek kızı Hz. Fatımatü’z-Zehra tıpkı Hz. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz gibi gözyaşı döküp, bizi ve günahlarımızın affı için ağlayacaklardır. Çünkü onlar bize bizden daha yakın olan gerçek annelerimizdir. Anneler şefkat doludur. Hiç evlatlarının yanmalarına razı olurlar mı? Nasıl ki biz anneler çocuklarımızı gözlerimizden bile sakınıyorsak, mü’minlerin anneleri de biz evlatlarına kıyamaz ve dayanamazlar, yeter ki biz onları öz annelerimizden daha da öz anneler olarak kabul edelim ve evlatlığımızın gereklerini tam yapalım.
Mayıs ayındaki anneler günü, bana müminlerin annelerini hatırlatmış ve onlar içinde bir şeyler yapabilmenin ihtiyacını hissettirmiştir. Anneler günü annelerin kıymetlerini belirtmek için atılmış güzel bir adım olmakla beraber sadece bir günü kapsarsa İslam anlayışına göre anne baba hakkına çok yetersiz bir cevap olur. Ayette de buyrulduğu gibi; onlara sadece iyi zamanlarda ve belirli günlerde değil, bilakis her zaman saygı, hürmet, hizmette bulunmalı, her günü onların günü olarak telakki etmelidir. Özellikle yaşlandıklarında da saygı, hürmet, hizmet ve tatlı söze çok dikkat etmeliyiz. Zira Cennet annelerin ayakları altındadır yani cennetin yolu onlara hizmetten ve rızalarını almaktan geçmektedir.
Peki mü’minlerin anneleri olan özden öz olan annelerimize nasıl bir evlatlık yapmalıyız ki bizden hoşnut olsunlar ve annelere itaat ve güzel sonuçalrı hakkında varid olan naslar muhatapları arasına bizi de alsın? Nitekim onlar dünya hayatımızda hal-i hazırda bizim yanımızda değiller. Evlatlık vazifesini nasıl îfâ edelim? Onlara evlatlık, gene onlara itaat ve o güzel ahlakları ile hallenmektir.
Onları candan sevmektir. Biz hanımların kendimize onları örnek almamızdır. Onların hayatlarını, kendi hayatımızda karşılaştığımız sıkıntılara örnek olsun diye okumalı ve kendimize dersler çıkarmalıyız. Bilindiği üzere Hz. Peygamber (s.a.v.) çoğu zaman evlatlarını, eşini günlerce yalnız bırakarak uzlete çekildiği zamanlardan birinde, mağarada bulunurken “Cebrail (a.s.) Rasûlullah (s.a.v.) gelerek: “Ey Allah’ın Rasûl’u işte Hatice geliyor beraberinde bir kap ve içerisinde katık (yiyecek ve içecek) mevcut. O yanınıza ulaştığı vakit ona Rabb’inden (ve benden) selam söyleyin ve onu gürültü ve yorgunluk bulunmayan cennete, içerisi oyulmuş inciden mamul bir evle müjdeleyin.” dedi. Bu hadise ile Hz. Hatice validemizin Hz. Rasûlullah’ın Allah yolundaki gayretlerinde eşine ne kadar yardımcı ve destek olduğunu onu yalnız bırakmadığını ve hep yanında olduğunu ifade etmektedir. Hz. Hatice validemiz bilindiği üzere bütün malını eşi Allah Rasûlü’nün davasına vakfetmiştir. Şu halde tüm hanım kardeşlerimiz için Hz. Hatice Annemizin hayat-ı şahanelerinden çıkaracakları sonuçlardan biride şu olmalıdır: Bizler Hz Hatice misali, Allah yolunda hizmet eden eşlerimize hanımları olarak destek çıkmalı, onların önünde birer engel olmamalı bilakis önlerindeki engelleri kaldırmaya çalışarak onlara yardımcı ve yoldaş olmalıyız ki bizler de Hz. Hatice validemiz gibi Allah’ın ve meleklerinin sevgi ve selamına mahzar olalım. Hz. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin mübarek zevceleri, kızları ve hanım sahabelerin hayatlarının her bir karesi bizim hayatımızı etkileyecek ibretlerle ve tecrübelerle doludur. Sadece bizi değil, kıyamete kadar onlara gönlünün istifade penceresini açan herkesi aydınlatacaktır.
Kıymetli annelerimizin sayısının çokluğu, farklı huy ve karakterlerde oluşları da bizler için Rabbimizin bir ikramıdır. Şöyle ki: Farklı huy ve karakterde olan biz hanımlar kendimize yakın hissettiğimiz, kendimizi benzettiğimiz muhakkak bir annemiz bulunacaktır. O yakınlık duyduğumuz ve örnek aldığımız annemiz tarafından yetiştirilmiş ve doğru yolu bulmuş olacağız inşallah. Bir hadis-i Şerifte: “Benim sahabem gökteki yıldız gibidir. Hangisine tutunursanız doğru yolu bulmuş olursunuz”. buyrulur.
“Bir kimse ashabımı, zevcelerimi ve ehli beytimi sever ve dil uzatmazsa, dünyadan onlara sevgi üzere ayrılırsa, kıyamet günü benimle birlikte olur”
Annelerimizi güzel ahlakları ile müminlere örnek olmaları için Habib’ine eş olarak seçen Rabbimizdir. Hz. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz hiçbir zaman kendi heva ve hevesiyle hareket etmemiştir. İzdivaçlarında da bir çok hikmetler vardır. Tüm evlilikleri Rabbimizin rızası ve isteği ile olmuştur.
O güzel annelerimize yakınlığın ve evlat olmanın nasıl olması gerektiğini bizlere yaşayarak gösteren ve öğreten, bizlere, onlara “annem” deme yakınlığının kapılarını açan Efendimiz Abdullah Faruki el-Müceddidî Hazretlerinden Allah sonsuz razı olsun. Şayet biz “annem” diyebiliyorsak, bu annelerimizin bizi evlatlığa kabulündendir. Bizim onları tanımayışımız, hatırlamayışımızda onlar tarafından tanınmayışımızdandır. Onlara duyulan ülfet ile Cenab-ı Allah bizim ahlakımızı onlara benzetecektir. Bu benzerlik Rabbimizin rızasını kazanmaya Hz. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin sevgi ve şefaatine ve annelerimizin özel sevgisine sebeb olacaktır. Hz. Peygamber (s.a.v.) “Şefaatimin hususi olanı, ehli beytime muhabbet duyanlar için olacaktır.” Ne mutlu o cennet sultanlarını tanıyıp sevenlere ve sevmek isteyenlere.....
Mü'minlerin Annelerine Ülfetimiz Nasıl Olmalı
Özlenen Rehber Dergisi 2. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.