Kainattaki canlı ve cansız her şeyi yaratan, besleyip büyüten ve idare eden Allah Azimüşşan’dır. Yarattığı varlıklar arasında insana üstün bir değer veren ve onu yeryüzünde halifesi kılan, kitap ve peygamber göndererek ona yol gösteren de yine Allah Azimüşşan’dır.
Göklerin, yerin ve dağların korkup kabul etmediği ilahi emaneti yüklenen insanın1 sorumlu olduğu pek çok görevleri vardır. Bu görevlerin başında Allah’a karşı görevleri gelir. Bunları şöylece özetlemek mümkündür:
1- İtikadî Görevler
İnsanın yeryüzündeki ilk görevi Allah’ın varlığına ve birliğine, O’nun kitaplarına, peygamberlerine, meleklerine, kadere, ahiret gününe inanmaktır. Bu görevi yerine getiren insanın dinimizdeki adı mü’min ve Müslüman’dır. Müslüman, Allah’ın emir ve yasaklarına bütünüyle inandığı gibi, bu inanç doğrultusunda Allah’ın yeryüzündeki hakimiyetini kurma ve Allah’tan başkasına hükümranlık hakkı tanımama göreviyle de yükümlüdür. Kanun koyma ve hüküm verme yetkisinin Allah’a ait olduğu kabul edilmeden iman edilmiş olunamaz.
Yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurmuşlardır:
’Allah ile beraber başka bir ilaha ibadet etme. O’ndan başka hiç bir ilah yoktur. O’nun zatından başka her şey yokluğa mahkumdur. Hüküm ancak O’nundur ve ancak O’na döndürüleceksiniz.’2
2- Amelî Görevler
Allah’a itaat ve O’na kulluk etmek her Müslüman’ın kaçınılmaz görevidir. Kulluk için yaratılan3 ve ölünceye kadar kulluk etmesi istenen4 her Müslüman Allah’ın bütün emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından sakınmakla görevlidir. İslam’ın temel ibadetleri olan namaz, oruç, zekat ve hac gibi vazifeleri yapmayan bir Müslüman Allah’ın hakkını teslim etmiyor demektir. Allah’ın kulları üzerindeki hakkı olan bu ibadetleri terk etmenin hiçbir mantığı yoktur.
Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:
’Muhakkak ki Allah’ın kullar üzerindeki hakkı, O’na kulluk etmeleri ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmamalarıdır. Kulların da Allah üzerindeki hakkı, kendisine hiçbir şeyi ortak koşmayan kişiye azap etmemesidir.’5
3- Ahlakî Görevler
İslam güzel ahlak dinidir. Peygamberimiz (s.a.v.) üstün ahlakı tamamlamak için gönderilmiştir.6 Kıyamet günü mü’minin mizanında en ağır gelecek şeyin güzel ahlak olduğu haber verilmiştir.7
O halde, Allah’ın dinine inanan Müslüman güzel ahlak sahibi olmakla görevlidir. Çalışkan, dürüst, cömert, yumuşak, barıştırıcı, bütünleştirici, alçakgönüllü, hoşgörülü, namuslu, güvenilir, iyiliksever, merhametli ve geçimli olmak Müslüman’ın ahlakî güzelliklerindendir. Bu güzel huylarla donanmış Müslüman, Allah’ın hoşnut olduğu Müslüman’dır.
Allah’ın haram kıldığı yalan, kin, iftira, dedikodu, aldatma, kibir, haksızlık, dargınlık, cimrilik, bozgunculuk, karaborsacılık, söz taşıma, kusur araştırma, kıskançlık, çekişme ve kötülemek gibi çirkin huyları taşıyan bir Müslüman ise, Allah’a karşı ahlakî görevlerini yerine getirmiyor demektir. Müslüman’ım diyen bir kimse böyle hasta bir bünyeyi taşıyamaz.
4- Diğer Görevler
Allah’ın (c.c.) verdiği sayısız nimetlere şükretmek, hamd etmek ve O’nun adı anıldığı zaman, ’Tealâ, Celle Celâluhû’ gibi sözlerle O’nu yüceltmek, hürmet ve tazimle adını anmak da her Müslüman’ın görevidir. Müslüman’ın her türlü dua ve yardım isteğini Allah’a (c.c.) yöneltmesi de görevleri arasındadır. Namazlarının her rekatında okuduğu Fatiha suresinde: ’Ancak sana ibadet eder ve yalnız senden yardım isteriz.’8 diyen bir Müslüman’ın başka kapılar araması Allah’tan uzaklaşması anlamını taşır. O halde ’dua edenin duasını kabul ederim...’9 buyuran Yüce Allah’a (c.c.) sığınmak, yardımı yalnız O’ndan istemek İslamî bir görevdir.
Müslüman’ın bir görevi de, Allah’ın rahmetinden ümit kesmemek ve O’nun azabından emin olmaktır. Müslüman’a düşen, Allah’a ümitle bağlanmak ve O’nun azabından daima sakınmaktır. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: ’Gerçek mü’minler o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir. Onlara ayetleri okunduğu zaman imanlarını artırır. Ve onlar yalnız Rablerine güvenip dayanırlar.’10
’De ki: Ey kendilerinin aleyhine (günahta) haddi aşanlar, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah (şirk ve küfürden başka) bütün günahları affeder. Şüphesiz O çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir.’11
O halde mü’minler olarak bizi yaratan, yaşatan ve öldükten sonra da dünya hayatımızın hesabını soracak olan Yüce Rabbimize karşı bütün görevlerimizi yerine getirelim. Kalplerimizi Allah sevgisi ve korkusuyla daima uyanık tutalım. Bütün iş ve hareketlerimiz de Allah’ın rızasını gözetelim. Unutmayalım ki dünya ve ahiret saadeti Allah’a karşı görevlerini yerine getirip yalnız O’na güvenenlerindir.
Peygamberimiz (s.a.v.)’e karşı görevlerimize gelince:
Alemlere rahmet olarak gönderilen12 Nebiler Sultanı (s.a.v.), insanlığı şirk ve sapıklık karanlığından, zulüm ve ahlaksızlık bataklığından kurtarmak ve İslam’ın lekesiz aydınlığına çıkarmak için 23 sene durup dinlenmeden çalışmıştır. O dalga dalga karanlıklar, derya derya bataklıklar içinde bunalan insanlığı kurtarmak ve onlara doğru yolu göstermek uğrunda dayanılmaz sıkıntılara ve işkencelere katlanarak peygamberlik vazifesini yapmış, İslam emanetini bize bırakıp sonsuz aleme irtihal etmiştir.
Gelişini, göklerin ve yerin sevinçle karşıladığı Rasûlullah’ın ümmeti olma şerefine ermiş mü’minler olarak O’nun emanetini korumak ve O’na karşı vazifelerimizi yerine getirmek zorundayız. Allah Rasûlü (s.a.v.)’in şefaatiyle saadete ermek, O’nun Havz-ı Kevser’inden O’nun elleriyle içmek isteyen her Müslüman, bu gerçeği böylece bilmelidir.
Şimdi Rasûlullah (s.a.v.)’e karşı görevlerimizi kısaca arzetmeye çalışalım:
1- Nebiler Sultanı (s.a.v.)’e karşı ilk görevimiz: O’nun Allah’ın son elçisi ve insanlığı iki cihan saadetine ulaştıracak tek önder ve örnek olduğu gerçeğini gönül bahçemize iman fidanları halinde dikmektir. O’nun peygamberliğine inanmanın Müslüman olmanın şartı olduğunu bilmektir. Saadet ve selamet buna bağlıdır.
Yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurmuşlardır:
’Artık Allah’a ve Peygamberine iman ediniz. Eğer iman eder ve sakınırsanız size çok büyük bir mükafat vardır.’13
2- Peygamberimiz (s.a.v.)’e karşı ikinci görevimiz: O’na itaat etmektir. O’nun emir ve yasaklarına uymak, adım adım izinde yürümektir. Allah’ın rızasını kazanmak Peygamber’e itaat ile mümkündür. Zira O’na itaat, Allah’a itaattir.
Yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurmuşlardır:
’Kim peygambere itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse, (bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik.’14
O halde Peygamber’e itaat etmek, O’nun emirlerine bütünüyle uymak ve yasaklarından kaçınmak, hayat önderi olarak yalnız O’nu tanımak her Müslüman’ın İslamî bir görevidir.
Yüce Mevla’mız şerefli kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuşlardır:
’Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasak ettiyse ondan da sakının.’15
3- Peygamberimiz (s.a.v.)’e karşı bir görevimiz de; O Nebiler Nebisi (s.a.v.)’in adını sevgi ve hürmetle anmak, ismi zikredildiği zaman, ’Sallallâhü aleyhi ve sellem, aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm, Allâhümme salli alâ Muhammed...’ gibi sözlerle salâtü selam getirmektir.
Yüce Mevla’mız Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyururlar:
’Şüphesiz ki, Allah ve melekleri O Peygambere salât ederler. Ey iman edenler siz de O’na salât edin, tam bir teslimiyetle de selam verin.’16
Peygamberimiz (s.a.v.) de hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:
’Her kim bana bir (defa) salât (ü selam) getirirse, Allah da ona on salât eyler (af, mağfiret ve rahmetiyle muamele eder).’17
’Bana salat (ü selam) getirmeyi (kasten) terk eden kimse, cennetin yolunu terk etmiştir.’18
’Yanında anıldığım halde bana salavat getirmeyen kimsenin burnu yere sürünsün.’19
O halde Rasûlullah (s.a.v.)’e salât-ü selam getirmek, üzerimize düşen dinî bir görevdir. Bunun vacip olduğu bildirilmiştir.20
4- Peygamberimiz (s.a.v.)’e karşı bir başka görevimiz de: O’nu her şeyden daha çok sevmektir. Dinimize göre, bütün sevgilerin üstünde Allah ve Rasûlü’nün sevgisi vardır. Kur’ân-ı Kerim’de Allah ve Rasûlü’nü babalarımızdan, çocuklarımızdan, kardeşlerimizden, hanımlarımızdan, soylarımızdan, mallarımızdan, ticaretlerimizden ve evlerimizden daha çok sevmemiz gerektiği bildirilmiştir.21
Peygamberimiz (s.a.v.) de hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:
’(Ben) kendisine; (anne ve) babasından, çocuk(lar)ından ve tüm insanlardan daha sevgili olmadığım sürece hiç biriniz (kâmil manada) iman etmiş olmaz.’22
O halde sevgili kardeşlerim, Allah’ın son elçisi, Nebiler Sultanı (s.a.v.)’e karşı görevlerimizi yerine getirmeye üstün gayret gösterelim. Soluk benizlerimize kan, inleyen göğüslerimize can gelmesini istiyorsak, hayat örneği olarak yalnız O’nu alalım. Sevgi ve şefkate susamış gönüllerimizi O’nun aşkıyla dolduralım. O’nu dünyadan ve dünyadaki her şeyden çok daha çok sevelim. Bilelim ki, dün insanlığı Hazret-i Muhammed (s.a.v.) kurtarmıştır. Bugün de, yarın da O kurtaracaktır. Yeter ki insanlık ebedî aleme giden yolda O’nun kurtarıcı izinde yürüyebilsin.
Vesselam...
(Endnotes)
1 Bkz., el-Ahzâb, 33/72.
2 el-Kasas, 28/88.
3 Bkz., ez-Zâriyât, 51/56.
4 Bkz., el-Hicr, 15/99.
5 Buhârî, Cihâd, 46.
6 Bkz., Muvattâ, Hüsnü’l-Huluk, 1.
7 Bkz., Ebû Dâvûd, Edeb, 8.
8 el-Fâtiha, 1/5.
9 el-Bakara, 2/186.
10 el-Enfâl, 8/2.
11 ez-Zümer, 39/53.
12 el-Enbiyâ, 21/107.
13 Âl-i İmrân, 3/179.
14 en-Nisâ, 4/80.
15 el-Haşr, 59/7.
16 el-Ahzâb, 33/56.
17 Müslim, Salât, 17
18 İbn-i Mâce, İkâmetu’s-Salâti Ve’s-Sünnetu Fîhâ, 25.
19 Tirmizî, Deavât, 101.
20 Bkz., Elmalılı Tefsir, c. 6, s. 3923; H. B. Çantay Terc. c. 2, s. 753-754.
21 Bkz., et-Tevbe, 9/24.
22 Buhârî, Îmân, 8.
Allah'a (c.c.) ve Rasûlü'ne (s.a.v.) Karşı Görevlerimiz
Özlenen Rehber Dergisi 160. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.