Özlenen Rehber Dergisi

157.Sayı

Kuzu Postuna Bürünmüş Kurtlar

M.İzzettin ULUDAĞ Özlenen Rehber Dergisi 157. Sayı
21. Yüzyıl Türkiye’sinde İslam aleminin bir parçası olarak, 15 Temmuz’da örneğine az rastlanır veya rastlanmayacak bir olay yaşadık. Bu mevzuda çok şeyler konuşuldu hala da konuşulmaya devam ediyor ve konuşulacağa da benziyor. Nasıl ki bir oluşum kırk yıl gizli saklı işlerini yürüttü, tabiî ki yankıları da uzun zaman devam edecektir. Millet-i İslam olarak: ’Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?’1 ayet-i kerimesinin bir zuhurunu yaşadık. Bizim içimizde olup bizdenmiş gibi görünüp gayr-i müslimlerle işbirliği yapanları, gerçek münafıklığı sergileyenleri gördük. ’O aldatıcı (şeytan), Allah hakkında sizi aldatmasın!’2 ilahi ihtarıyla bu mevzuda agah olmanın ne derece önemli olduğunu anladık.
Oluşumunda hizmet(!) anlayışını esas alan bir yapının sürekli ’hizmet’ demesi, Müslümanlara bu kelime ile yaklaşması, Müslümanların, aklından ’İslam’ geçirmesi ama bu argümanla hareket eden yapının içini kendisinin doldurduğu bir hizmet(!) eline açıktan silahı alacak ve milletine sıkacak kadar alçalmıştır. Aslında son kalkışma, kendilerini sevmeyenlerin buğzunu artırmış, kendilerine bir türlü ısınamayanları haklı çıkarmış, olumlu düşünenlerin düşüncelerinin tamamen değişmesine sebep olmuş, muhabbet besleyenlerini hayal kırıklığına uğratmış ve içlerinde olanları da ortada bırakmıştır. Yani hizmet(!) hezimete uğramıştır. Yaşadığımız bu elim vakıanın birçok içtimai neticeleri ortaya çıkmıştır. Bu hususları ehli olanlar tartışırken bu oluşumun ifşaatlarına tekrar temas etmek gerekir. Bunların İslam’la, Müslümanlıkla bağdaşan bir yönünün olup olmadığını yazımızı okuyanların idraklerine havale ediyoruz.
- ’Namaz kılmakta zorlananlar Hıristiyan olsun.’
- ’Beş peygamberden (Hz. İsa) biri olan bir zatın ardından gitmek, onu takip etmek yapılabilecek en güzel şeylerdendir.’ diyecek kadar misyonerlere çalışan;
- Müslüman ve Hıristiyan müşterek mezarlığını resmederek ’Güzellikler gölgelenmesin’ diyecek kadar Müslüman’ın azizliğine halel getiren;
- ’Hilafetin ihyası da, tüm Müslümanlara kabul ettirilmesi de imkansız’ diyecek kadar ümmeti parçalayan;
- ’Size Neo İslamik Mason diyebilir miyiz?’ sorusuna, ’Masonluk kötü bir şey değil, tabi ki diyebilirsiniz!’,
- ’Bu, yapılanma açısından masoniktir’ sözüne karşılık ’Masonların kötü bir şey yaptığını kim söyleyebilir?’, ’Sizin çevreler masonları pek sevmez!’ deyince de ’Biz o çevrelerden değiliz!’ diyecek kadar Yahudi uşağı olan;
- ’Mesela, bir arkadaşınız rüyasında görür ki; Gül-i Rana Efendimiz geliyor ve sizin kakül-i gülberlerinizden tutarak alnınızdan öpüyor, öpüyor ve ’Ohh… Sizler cennet kokuyorsunuz!’ diyor. Siz: ’Bu iltifat da neden yâ Rasûlallah?’ diyorsunuz; O da: ’Tam gönlüme göre hizmet ediyorsunuz; adımı dört bir yana duyuruyorsunuz!’ buyuruyor. Bir başka arkadaşınız, alem-i menamda O’na mülaki olunca, ’Yâ Rasûlallah, üç-beş kişi Senin adına bir yerde toplansa oraya mutlaka Ashab-ı Kiram’dan birisini gönderirmişsin, bu doğru mu?’ diyor. Gönüllerin Efendisi, bu soruyu tebessümle karşılıyor ve şu cevabı veriyor: ’Önceden öyleydi; ama şimdi zaman, ahirzaman. Kardeşlerimin daha çok himmete ihtiyacı var. Artık nerede üç-beş kişi benim adıma bir araya gelirse, onların yanına bizzat ben gidiyor ve ruhaniyetimle aralarında yer alıyorum.’ diyerek, Efendimize yalan isnat edecek ve Efendimizin manevi desteğini batıl anlayışına hizmet ettirmeye çalışacak kadar yoldan çıkan;
- Haber ajanslarının, gökyüzündeki hilali, kilisenin üstündeki haç ile resmedip ’Hilal ile haç gökyüzünde buluştu.’ sözüyle haber yapıp Hak olan İslamiyet ile batıl olan Hıristiyanlığı aynı seviyede tutmaya çalışacak kadar sapıtan;
- Dinler arası diyalog safsatası ile yurt dışında (Tataristan) dinler bahçesi adı altında yapılan bir mabetler topluluğunda, Havra’yı en büyük, kiliseyi orta büyüklükte ve camiyi de en küçük şekilde inşa ederek kendi zilletini İslam’a yöneltecek kadar bedbaht olan;
- Ölen biri için belli bir kesimin söylediği ’olmasaydın olmazdık’ sloganını gazetelerinde yayınlayacak kadar İslam’ın özüne ters düşen;
- Diğer dinlere karşı hoşgörü telakki ve tasavvurlarına Hz. Mevlana’yı alet ederek hilalin içerisine o mübarek zatı, üst taraflarına ise haçı ve siyon yıldızını resmederek dünyaya servis edecek kadar müfteri olan;
- Çıkardıkları haftalık siyasi dergilerden yaklaşık yirmi tanesinin kapağına Hıristiyanlığı sembolize eden figür ve resimleri koyacak kadar Hıristiyanlara yaranmaya çalışan;
- Hıristiyanların dini lideri Papa’ya methiyeler dizerek onunla görüşmenin kendisine şeref verdiğini söyleyecek, ’İslam yanlış anlaşılan bir din olmuş ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır.’ diyecek kadar şeref yoksunu olan;
- Dinler arası diyalog oyunuyla yine kendi gazetelerinin manşetinden verdikleri haberde; ’Üç büyük semavi dinin temsilcileri, bu kutsi ağacın simgesi Hz. İbrahim’in memleketinde ’kardeşiz’ mesajını solukladı.’ manşetini atıp, Allah (c.c.)’nun ayetlerine zıt hareket ederek İslam’a hizmet süsü verecek kadar edna olan;
- ’Herkes kelime-i tevhid’i esas alarak çevresine bakışını yeniden gözden geçirmeli ve ıslah etmelidir. Hatta kelime-i tevhid’in ikinci bölümünü, yani ’Muhammed Allah’ın Rasûlü’dür’ kısmını söylemeksizin sadece ilk kısmını ikrar eden kimselere rahmet ve merhamet bakışıyla bakmalıdır.’ diyecek ve kitaplarında yazacak kadar, Hudeybiye Musalahası’nda müşriklerin temsilcisinin ’Allah Rasûlü Muhammed’ sözüne itiraz ettiği gibi o günün müşriklerinin bu gündeki sözcülüğünü yapan bir global örgütten bahsediyoruz. Bu sayılanlar rezaletlerinin bazısı. Bunun dışında daha nicelerinin bulunduğu bir gerçektir. Sadece devlete karşı eşkıyalığına delil olacak dosyaların sayısı 85 koli olan birinin ne entrikalar çevirerek kendini gizlediği günden güne ortaya çıkıyor.
Bu saydığımız hususların hemen hepsi, İslam düşmanlarına yakın olabilme adına yaptıklarıdır. Rabbimiz Teâlâ (c.c.) Kur’an-ı Hakim’de: ’Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.’3 buyurmuştur. Müfessirlerimiz bu ayeti: ’zalimlere kalbinizle muhabbet eder ve zalimane işlerine rıza gösterirseniz cehennem ateşi sizi yakar. Onlara müdahane edip zalimane emirlerine itaat etmeyin.’ şeklinde tefsir etmişlerdir. Bu da içlerinde bulunup da halis niyet ile yaptıklarına katkı sağlayan, onca hinliklerini görüp de kurt dişlerinin arkasındaki kuzu yüzlerini arama gayretinde olanlara, Rabbimizin Yüce Kitabı’ndan bir öğüttür.
Başka bir ayet-i celilede Rabbimiz: ’Ey iman edenler! Siz eğer kâfir olanlara uyarsanız sizi gerisin geriye (küfre) çevirirler de büsbütün hüsrana uğrarsınız.’4 buyurmuştur. Âlimlerimiz bu ayet-i kerimedeki zararı yani hüsranı; dünya ve ahireti kapsayan bir hüsran olarak yorumlamışlar ve: ’Dünyadaki hüsran; kafirlere itaat, zillete düşmek ve onlara arz-ı ihtiyaç etmektir. Ahiretteki ise; cehennem’e girip cennetten mahrum olmaktır.’ demişlerdir.
Hırsızlık, suikast, şantaj, kumpas, para aklama, faiz… bunların başında gelenler. Bu gibi insana ve topluma zarar veren şeytani işlerinin dışında bir ifsada imza atmışlardır ki; o da ’fitne’dir. Rabbimizin de buyurduğu üzere ’Fitne öldürmekten daha şiddetlidir.’5 İslam dinine hizmet hüviyetiyle peyda olan bu global örgüt, bu amacı taşıyan her cemaate zarar vermiş, insanlar ve cemaatler arasında güvensizlik duygusunu bir virüs gibi bulaştırmıştır. Artık millet birbirinden şüphelenir olmuş, hayır işlerini sevenler kime güveneceğini şaşırmış, ümmet birbirinden korkar hale gelmiştir.
Bu ahlaklarının hepsini, kendi içlerinde yerine göre alenen sergilemişler, yerine göre kılıfına uydurmuşlar, yerine göre de gizlemişlerdir. Hepsi bize, bu ahlakların münafık ahlakı olduğunu göstermektedir. Yine içlerindeki elemanlara kod adı vermeleri, onları cessas olarak yetiştirmeleri, kendinden olmayanları rakip hatta düşman görmeleri ve insanları fişlemeleri de üzerlerinde taşıdıkları münafıklık alametlerine delildir.
Her dinden, her milletten, her meşrepten insanları kendi içerisinde barındırabilecek, ancak Ehl-i Sünnet Ve’l Cemaat çizgisinde Kur’an ve Sünnet’i yegane rehber kabul edip gücü nispetinde yaşamaya çalışan, bu doğrultuda olayları inceleme anlayışına sahip Müslümanları bir türlü içerisinde barındır(a)mayan veya onlara yanaş(a)mayan bir mideye sahip bu sapkınlar topluluğu, İslam’da yaptıkları tahrip ve tahrifleri yetmezmiş gibi İslam’ı ve Müslümanları sindirmek yegane amacı olan gayr-i müslimlere yardım etmeye teşne olmak gibi bir vazife üstlenmiştir. Haçlı ve Siyonist ittifakının bir ürünü olan bu global örgüt, arkasına Ehl-i Sünnet’e karşı kim varsa onları da alarak özelde milletimize, genelde ise tüm İslam alemine silah çekme garabetiyle İslam’ı yok etme cüretini göstermiştir. Efendimiz (s.a.v.) buyurduğu üzere: ’Her kim bize silah çekerse bizden değildir.’6 hadis-i şeriflerine istinaden, Ümmet-i Muhammed (s.a.v.)’den olmadıklarını tescillemişlerdir.
Darbelerle, krizlerle, toplumsal kargaşalarla sürekli meşgul edilen bu milletin biraz olsun bulduğu huzura teşebbüs eden global örgütün telafisi zor bir ortam bırakmaya kalkışması unutulacak gibi bir şey değildir. Tabi bulundukları her yerde kendi sularına gitmeyenlere benzer oyunlar oynayacağında şüphe yoktur. Kendilerini besleyenlere de bir tehdit olabileceğini kendimizden biliyoruz. Sermayesinin temelini, bu milletin alın teriyle kazandıklarını, rızaları olarak veya olmayarak elinden almakla oluşturan bu global örgüt, elde ettiği statü ve güçle akla hayale gelmedik işler peşinde koşmuş, gasp ettikleri varlıklar yetmezmiş gibi şeytan ve avenesinin yolundan giderek bu milletin mukaddesatına kast etmişlerdir. Gayeye giden her yolu kendine mubah sayan bu fasit oluşum, insanlığından tecrit etmiş, hırsı ve tamahı yüzünden elde edemediği şeylerden dolayı kahrolmuştur. Bu halleriyle ’Kahrınızdan geberin’7 ilahi hitabını üzerlerine celbetmişlerdir.
Kendinden önceki darbeleri gölgede bırakan bir kalkışmanın ardından, haklarında söylenen ve söylenecek olan bütün aleyhte sözler ve iddialar durumları ve konumlarını milletin nezdinde ’yok canım öyle değildir!’den ’olabilir, umarım’ haline dönüştürmüş ve telafi edilemeyecek bir itibar erozyonuna kendilerini, yine kendi azgınlıkları uğratmıştır.

Kaynakça:
- Musahabe 4, Ramazanoğlu Mahmut Sami, Erkam Yay., İstanbul, 1982.
- Musahabe 1, Ramazanoğlu Mahmut Sami, Erkam Yay., İstanbul, 1981.
- Asrın İhaneti Paralel Yapı, Kadir Mısıroğlu, Sebil Yay., 1. Basım, İstanbul, 2015.

(Endnotes)
1 el-Bakara, 2/214.
2 Lokmân, 31/33.
3 Hûd, 11/113.
4 Âl-i İmrân, 3/149.
5 el-Bakara, 2/191.
6 Dârimî, Siyer, 77.
7 Âl-i İmrân, 3/119.
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.