Bu güzel sahabe efendimizin hayatına geçmeden önce ’sahabe’nin ne demek olduğunu açıklamak isabetli olacaktır.
Sahabe ne demektir?
Sahabenin tarifinde alimler farklı görüşler öne sürmüştür.
Sahabe, lügatte birliktelik, beraberlik anlamındaki sohbet kelimesinden türemiş bir kelimedir, bu sohbet az ya da çok olsun fark etmez.1
Usul ulemasına göre sahabe kimdir?
Ebu’l-Huseyn, el-Mu’temed adlı eserinde sahabeyi şöyle tarif eder: ’Hz. Peygamber (s.a.v.)’e tabi olmak ve ondan ilim almak üzere sohbetinde uzun müddet kalan kişiye sahabe denir. Ancak ona ittiba etmeden ister uzun zaman yanında bulunsun ister bulunmasın sahabeden sayılmaz. Hz. Peygamber (s.a.v.)’e gelen Arap heyetleri bu kabildendir.’2 Yani ona iman etmeden ve tabi olmadan çeşitli maksatlarla yanına gelip kalan insanlara sahabe denemez. Bu tariften anlaşılan usul ulemasına göre kişinin sahabeden sayılabilmesi için uzun zaman Hz. Peygamber (s.a.v.) ile arkadaşlık yapması şarttır.
Hadis ulemasına göre sahabe kimdir?
İbn Sem’ânî demiştir ki: ’Hadisçiler, Hz. Peygamber (s.a.v.)’den bir hadis veya bir kelime bile rivayet edeni sahabeden saymıştır. Hatta onu bir kere gören ve ona iman eden herkesi sahabe olarak tarif etmişlerdir. Bu da Hz. Peygamber (s.a.v.)’in derecesinin ne kadar yüksek olduğunun emaresidir. Bundan dolayı hadis alimleri Hz. Peygamber (s.a.v.)’i gören ve iman eden herkese sahabe hükmünü vermişlerdir.’3
Lügat açısından da hadis ulemasının tarifi birbiri ile örtüşmektedir. Çünkü onlara göre kısa bir süre görüşme de sohbet sayılmaktadır.4
İşte İslam dünyasında da genel kabul gören sahabe kavramı hadis ulemasının tarifidir. Usul ulemasının tarifi de kendi açılarından doğru ve yerinde bir tariftir. Çünkü onlar hadis kritiği yaparken sahabenin fıkıh ilmi ile temeyyüz etmesini de ayrıca şart koşmuşlardır. Fıkıh ilminde temeyyüzü ise uzun zaman gerektirmektedir. Oysa hadis ulemasına göre fıkıh ilminde derinleşmiş olup olmaması önemli değildir. Onların aramış olduğu şart sadece Hz. Peygamber (s.a.v.)’i hali hayatında iken görüp iman etmesi ve ondan rivayette bulunmasıdır. Ehl-i tasavvufa göre de hadis ulemasının sahabe tarifi çok yerindedir. Çünkü ehl-i tasavvuf hadis rivayet etsin ya da etmesin Hz. Peygamber (s.a.v.)’i görüp iman etmesini yeterli görmüşlerdir.
Buluğ çağına gelmeyen çocuklar da sahabeden sayılır mı?
İmam Suyûtî demiştir ki: ’Sahih olan görüş; küçük sahabelerde buluğun şart olmamasıdır. Aksi halde sahabeden olduğuna icma edilen bir çok kişi sahabe zümresinden çıkmış olur.’5 Çocuk sahabelere; Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Hz. Abdullah b. Abbas’ı örnek olarak verebiliriz.
Cinlerden sahabe olur mu?
Bazı ulema, cinlerin sahabe olamayacağını söylemişse de ekser ulema Hz. Peygamber (s.a.v.)’in ins ve cin alemine gönderildiğinden dolayı onların da sahabeden olacağını dile getirmiştir. Meşhur hadis otoritesi İbn Hacer de cinlerin sahabeden sayılması gerektiği görüşünü savunan ulema arasındadır.6 Kur’ân-ı Kerim’de Cin Suresi adı altında bir sure vardır ve bu surede cin taifesinin Kur’ân’ı işitip Hz. Peygamber (s.a.v.)’e iman etmesi anlatılır. Bu da bir nevi onların sahabeliklerini doğrular niteliktedir. Ancak cinlerden sahabe olmasına rağmen hadis uleması cinlerden rivayeti caiz görmemiştir. Velhasıl cinlerden rivayet edilen hadisler, hadisçiler katında hadis olarak kabul görmemektedir.
el-Ekra’ b. Hâbis kimdir?
el-Ekra’ b. Hâbis (r.a.) aslında kıssalarıyla bilinen ancak ismiyle bilinmeyen bir sahabe efendimizdir.
Meşhur siyer alimi İbn İshak onunla ilgili olarak şöyle demiştir: ’Hz. Peygamber (s.a.v.)’e bir heyetle gelmiş, Huneyn, Mekke ve Taif’in fethine katılmış, kalpleri İslam’a ısındırılanlar arasında yer almış ve çok sağlam bir Müslüman olmuştur.’7
İbn Dureyd de şöyle der: ’el-Ekra’ (r.a.)’ın asıl adı Firâs’tır. el-Ekra’ ise lakabıdır. Böyle denmesinin sebebi saçının dökülmüş olmasındandır.’8
el-Ekra’ (r.a.), ünlü Arap şairi Ferazdak’ın da amcasıdır. Ferazdak, amcası el-Ekra’ b. Hâbis (r.a.)’ı bazı şiirlerinde övmüştür.9 Ayrıca Ferazdak’ın Hz. Hüseyin (r.a.)’ı öven harika bir şiiri de vardır.
Cahiliye devrinde el-Ekra’ b. Hâbis (r.a.)
el-Ekra’ b. Hâbis (r.a.) cahiliye devrinde de kavminin seçkin eşrafından ve hayırlılarından idi.10 Kendisi Benî Temîm kabilesindendir.
Müslüman oluşu
Kendisi Mekke, Huneyn ve Taif’in fethine katılmıştır. Hz. Peygamber (s.a.v.) Mekke’nin fethinden sonra Medine-i Münevvere’ye döndüğünde el-Ekra’ b. Hâbis, Benî Temîm kabilesinden bir heyetle Medine’ye geldi.
Benî Temîm kabilesinin heyeti, Medine’ye geldiğinde el-Ekra’ b. Hâbis yüksek sesle şöyle nida etti: ’Yâ Muhammed (s.a.v.)! Benim övgüm güzeldir, yergim ise kötüdür.’ Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurdu ki: ’Bu söz Subhan olan Allah içindir, ne istiyorsunuz?’
Dediler ki: ’Biz Benî Temîm kabilesindeniz, şairlerimiz ve hatiplerimizle şiir söyleyip övünelim diye sana geldik.’
Hz. Peygamber (s.a.v.): ’Biz şiirle gönderilmedik ve övünmekle de emrolunmadık. Ancak söyleyin şiirlerinizi bakalım.’ buyurdu.
el-Ekra’ b. Hâbis kavminden bir gence: ’Kalk ve kavminin faziletlerini anlat.’ dedi.
Genç dedi ki: ’Bizleri yarattıklarının en hayırlısı kılan, bize istediğimizi yapmamız için mallar veren Cenâb-ı Allah’a hamdolsun. Biz yeryüzünün en hayırlı topluluğuyuz. Onların en kalabalık olanı ve çok silahı olanıyız. Kim bizim sözlerimizi inkar ederse, bizim sözlerimizden daha güzel bir söz söylesin. Bizim yaptıklarımızdan daha güzel şeyler yapsın.’
Hz. Peygamber (s.a.v.) kendisinin hatibi olan Sabit b. Kays’a: ’Kalk ona cevap ver.’ buyurdu.
Sabit kalktı ve şöyle dedi: ’Allah’a hamdedip ondan yardım diliyorum. O’na iman ediyor ve O’na tevekkül ediyorum. Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur. Tektir ve ortağı da yoktur. Ve yine şahadet ederim ki Hz. Muhammed O’nun kulu ve resulüdür. Muhacirlerden amcasının oğullarını davet etti, onlar ki insanların en güzel yüzlüleri, insanların en akıllılarıdır.’
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in amcaoğulları, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hatibine: ’Evet bizler aynen senin dediğin gibiyiz.’ diyerek mukabele de bulundular. Sonra Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hatibi sözlerine şöyle devam etti: ’Bizleri, Peygamber (s.a.v.)’in yardımcıları, vezirleri ve dinin izzeti kılan Allah’a hamdolsun. Biz, insanlar Allah’tan başka ilah yoktur deyinceye kadar onlarla savaşırız. Kim bu kelimeyi söylerse bizden kendi nefsini ve malını korumuş olur. Kim de bu kelimeyi inkar ederse onunla savaşırız. Onun burnunu yere sürtmeyi Allah bize kolay eylemiştir. Bu sözlerle konuşmamı noktalıyorum. Kadın ve erkek müminler için Allah’tan bağışlanma niyaz ediyorum.’
el-Zibrikân b. Bedr adamlarından birine: ’Ey filan kalk! Kendi faziletini ve kavminin faziletini hatırlatan şiirinden beyitler söyle.’ dedi.
Adam şöyle dedi: ’Biz öyle şerefli insanlarız ki, hiçbir canlı bize denk olamaz. Bizler insanların efendisiyiz, ganimet taksimatını biz yaparız. Bulutlar görülmeyip, kıtlık olduğunda bütün insanlara deve etleri yediririz. Biz meydan okuduğumuzda kimse bize karşı duramaz. İşte biz böyleyiz, övündüğümüz zaman yükseliriz.’
Hz. Peygamber (s.a.v.): ’Bana Hassân b. Sâbit’i (r.a.) getirin.’ buyurdu. O da hemen geldi. Hz. Peygamber (s.a.v.): ’Kalk ve onlara cevap ver.’ dedi.
Hassan (r.a.) şöyle dedi: ’Haddini aşan Ma’d kabilesi ve muhasara edenlere karşı, Hz. Rasûlullah’a (s.a.v.) ve dine güçlü bir şekilde yardım ettik…’
Bu kelimelerle başlayan uzun şiiriyle onlara tesirli bir cevap verdi. İsteyenler şiirin aslını okumak için siyer kitaplarına bakabilir.
el-Ekra’ b. Hâbis kalktı ve: ’Ey Muhammed (s.a.v.)! Ben bir iş için buraya geldim ki, bunlar onun için gelmemiştir. Ben bir şiir söyledim onu bir dinle.’ dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) de: ’Hadi söyle bakalım.’ dedi.
Dedi ki: ’Bize muhalefet edildiğinde, güzellikler anıldığında bizim faziletimizi bilsinler diye sana geldik. Ben her toplulukta insanların efendisiyim. Çünkü Hicaz bölgesinde Dârim oğulları gibisi yoktur.’
Hz. Peygamber (s.a.v.) Hassan b. Sabit’e: ’Kalk ve ona cevap ver.’ dedi.
Dedi ki: ’Ey Dârim oğulları, övünmeyiniz! Çünkü sizin övünmeniz güzellikler anıldığı zaman vebal olur. Aklınızı mı yitirdiniz? Övünüyorsunuz ama siz dadılar ve hizmetçiler gibi bize tabisiniz.’
Hz. Peygamber (s.a.v.): ’Ey Dârimoğulları, insanların unutmuş olduğu şeyleri dile getirmenize hiç gerek yoktu.’ dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in bu sözü, Hassân’ın onlara söylemiş olduğundan daha ağır geldi.
Sonra Hassân (r.a.) şiirine devam etti:
’Sizin ermiş olacağınız en büyük şeref ve yücelik, güzellikler zikredildikten sonra bize tabi olmanızdır. Allah’a ortak koşmayın ve Müslüman olun. Hz. Rasûlullah’ın yanında Dârim kavmiyle övünüp durmayın. Aksi halde Kabe’nin Rabbine yemin olsun ki, ellerimiz keskin kılıçlarla kafanıza inecek.’
el-Ekra’ b. Hâbis ayağa kalktı ve: ’Ey insanlar, bu nasıl bir iş anlamıyorum. Bizim hatibimiz konuştu ancak onların hatiplerinin sesleri daha yüksekti. Bizim şairimiz konuştu, ancak onların şairinin sesi daha yüksek ve sözleri daha güzeldi.’ dedi. Sonra Hz. Peygamber (s.a.v.)’e yaklaştı ve: ’Şehadet ederim ki, Allah’tan başka ilah yoktur ve sen de Allah’ın Rasûlü’sün.’ dedi. Hz. Peygamber (s.a.v.) ona: ’Daha önce yapmış oldukların sana zarar vermeyecek.’ dedi.11
Benî Temîm Heyeti hakkında ayet nazil oluşu
Benî Temîm kabilesinin heyeti Medine’ye geldiğinde el-Ekra’ b. Hâbis yüksek sesle şöyle seslendi: ’Yâ Muhammed (s.a.v.) benim övgüm güzeldir, yergim ise kötüdür.’12 Bunun üzerine Hucurât Suresi’nden bir ayet Benî Temîm heyeti hakkında nazil oldu.13 O ayet: ’Odaların arkasından sana nida edenlerin çoğu akletmez kimselerdir.’14
Merhamet etmeyene merhamet olunmaz
Ebû Hureyre (r.a.) anlatıyor: el-Ekra’ b. Hâbis, Hz. Peygamber (s.a.v.)’i, Hz. Hasan’ı (r.a.) veya Hz. Hüseyin’i (r.a.) öperken gördü ve dedi ki: ’Benim on tane çocuğum var ve bu güne kadar bir tanesini bile öpmedim.’ Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.): ’Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.’ buyurdu.15
Hac her sene mi?
İbn Abbas (r.a.) rivayet ediyor: Hz. Peygamber (s.a.v.) kalktı ve şöyle buyurdu: ’Muhakkak Allah Teâlâ, haccı size farz kıldı.’ el-Ekra’ b. Hâbis et-Temîmî dedi ki: ’Her sene mi yâ Rasûlallah?’ Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.v.) sükut etti. Sonra Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: ’Eğer evet deseydim vacip olacaktı. Sonra dinlemez ve güç yetiremezdiniz. Ancak o farz olan hac, ömürde bir kere olan hacdır.’16
Bu konuda rivayet edilen diğer hadislere baktığımız zaman, ’hac her sene mi?’ sorusunun başka sahabiler tarafından, farklı yerlerde sorulduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
Hz. Ebu Bekir ve Ömer ile yaşamış olduğu bir olay
el-Ekra b. Hâbis ve Uyeyne (r.a.) Hz. Ebû Bekir’in hilafeti zamanında ondan bazı toprakların mülkiyetini istediler. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir onlara bir yazı yazdı ve: ’Hz. Ömer (r.a.)’a gidin, o da bunu onaylasın.’ dedi. Çünkü Hz. Ömer onun veziri idi. Hz. Ömer’e geldiklerinde, Hz. Ömer onlara: ’Bu Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanındaydı. Hz. Peygamber de sizin kalplerinizi İslam’a ısındırmak için ganimetlerden pay vermişti. Şimdi gidin, çalışıp kazanın.’ dedi ve kağıdı yırtıp attı.17
Hz. Ömer (r.a.)’ın müellefe-i kuluba sarfedilen harcamaları kesmesi ile ilgili çeşitli ilmi çalışmalar yapılmıştır. Dileyenler o kaynaklara müracaat edebilirler.18
el-Ekra’ b. Hâbis (r.a.)’ın cihadı
el-Ekra’ b. Hâbis (r.a.) daha önce de değindiğimiz üzere Mekke, Huneyn ve Taif’in fethine Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz zamanında katılmıştı.19 Lakin katılmış olduğu savaşlar bunlarla sınırlı değildir. Hz. Hâlid b. Velîd komutasında Irak ve Anbar’ın fethine ordunun en ön saflarında katılmıştır.20 Yine Hâlid b. Velîd (r.a.) ile birlikte Yemame ve diğer bir çok bölgenin fethine de iştirak etmiştir. Bunun yanı sıra Şurahbil b. Hasene (r.a.) ile Du’metu’l-Cendel savaşına katılmıştır.21
Siyer kitaplarının vermiş olduğu bu bilgilere dayanarak şu sonucu çıkarıyoruz: el-Ekra’ (r.a.) ömür boyu Allah yolunda cihad etmiş bir mücahid, büyük sahabelerin en yakın adamlarından olması hasebiyle de önde gelen komutan sahabeler arasındadır.
el-Ekra’ b. Hâbis (r.a.)’ın vefatı
Abdullah b. Amir, Horasan’a göndermiş olduğu ordunun başına el-Ekra’ b. Hâbis (r.a.)’ı komutan tayin etti. Ancak Cozcan bölgesinde o ve ordusu ağır yaralar aldılar ve bunun üzerine el-Ekra’ b. Hâbis (r.a.) aldığı yaralar sonucu şehit olarak hayata gözlerini yumdu.22 Vefatı Hz. Osman (r.a.)’ın hilafeti zamanında olmuştur.23 Allah ona rahmet eylesin. Derecelerini ali eylesin.
(Endnotes)
1 el-İsâbe Fî Temyizi’s-Sahâbe, 1/7.
2 el-İsâbe, 1/7.
3 Kavâtıu’l-Edille, c.2, s. 486.
4 el-İsâbe, 1/7.
5 el-İsâbe, 1/8.
6 el-İsâbe, 1/11.
7 el-İsâbe, 1/252.
8 Tecrîsi’s-Sahâbe, 1/26.
9 el-İsâbe, 1/253.
10 Üsüdü’l-Ğâbe, 1/61.
11 Üsüdü’l-Ğâbe, 1/59,60,61.
12 Üsüdü’l-Ğâbe, 1/60.
13 Üsüdü’l-Ğâbe, 1/61.
14 el-Hucurât, 49/4.
15 Üsüdü’l-Ğâbe, 1/61.
16 el-Muctebâ, Kitâbu’l-Hac, Bâb-ı Vucûbi’l-Hac, s.283, h.no:2620.
17 el-İsâbe, 1/254.
18 Dr. Ebubekir Sifil’in kaleme almış olduğu ’Hz. Ömer ve Nebevi Sünnet’ kitabında müellefe-i kulub konusunu derinlemesine incelemiştir. Daha geniş bilgi için bu kitaba müracaat edebilirsiniz.
19 Üsüdü’l-Ğâbe, 1/59.
20 Üsüdü’l-Ğâbe, 1/59.
21 el-İsâbe, 1/254.
22 Üsüdü’l-Ğâbe, 1/59.
23 el-İsâbe, 1/.254.
Bilinmeyen Sahabilerden 'El-ekra' B. Hâbis' (r.a.)
Özlenen Rehber Dergisi 157. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.