Özlenen Rehber Dergisi

151.Sayı

Editörden - 151.sayı

Eyüp ÖZBERK Özlenen Rehber Dergisi 151. Sayı
Bismillâh…
Ve’l-hamdu lillâh…
Ve’s-salâtu ve’s-selâmu alâ Rasûlillâh…
Emmâ ba’d…
Kıymetli okurlarımız!
Ümmet ve ülke olarak zor günlerden geçiyoruz. Her tarafta fitne, savaş, kan ve gözyaşı hâkim durumda. Gelinen noktada ümmetin bir ferdi olarak yaptıklarımızdan ve yapmadıklarımızdan sorumlu olduğumuzu unutmayalım.
Bir hadislerinde Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyuruyor: ’Rabbimden üç (şey) istedim. Bana iki(sini) verdi. Bir(ini) ise vermedi. Rabbimden (topyekûn) ümmetimi kıtlık (ve kuraklıkla) helak etmemesini istedim, bunu bana verdi. Ve O’n¬dan (topyekûn) ümmetimi suda boğmakla helak etmemesini istedim, bunu da bana verdi. Ve (yine) O’ndan savaşını kendi aralarında kılmamasını istedim. İşte bunu bana vermedi.’ (Müslim, el-Fiten Ve Eşrâtu’s-Sâa’, 5)
Evet! Tarih boyunca kıtlık ve su baskınları Müslüman bölgelerin bir kısmında zaman zaman yaşanmış; ancak bundan ümmet-i Muhammed’in tümü etkilenmemiştir. Fakat Allah Teâlâ, duasını hiç geri çevirmediği Habibi Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)’in fitne ve tefrikayla alakalı üçüncü dileğini kabul etmemiş, İslâm âlemi asırlar boyu kendi aralarında zuhur eden fitne ve tefrika felaketiyle karşı karşıya kalmıştır. Allah Teâlâ: ’Hep birlikte hablullah’a (yani İslâm’a, Kur’ân’a, Peygamber’e) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.’ (Âl-i İmrân, 3/103) buyurduğu halde Müslümanlar, şeriatın yasakladığı, dine aykırı, batıl sebeplerle bu emre muhalefet etmiş, ayrılığa düşmüş ve fitneye duçar olmuştur.
Tefrikaya götüren bu batıl sebeplerden birisi ve hatta en önemlisi ’ırkçılık’tır. Öyle ki yakın tarihimize baktığımızda Osmanlının yıkılmasında, halifeliğin lağvedilip devletin elli küsur ayrı parçaya bölünmesindeki en önemli etken ırkçılıktır. Bugün aynı sebeple, şer güçlerin Müslümanları birbirine düşürüp bir daha parçalamak istediğine şahit oluyoruz. Son günlerde birçok vatan evladının şehit düşmesine sebep olan terör örgütü de senelerdir bu şer amaca hizmet etmekte, ümmet-i Muhammed’i bölmeye çalışmaktadır.
İslam, cahiliye aklının bir ürünü olan ırkçılık fikrini yasaklamış, Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) dahi Peygamberliği süresince bununla mücadele etmiştir. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) Veda haccında insanlığa şunu ilan etmiştir:
’Ey insanlar! Haberiniz olsun, muhakkak ki Rabbiniz tektir. Ve muhakkak ki babanız da birdir. Haberiniz olsun ki, arabın aceme (Arap olmayana), acemin de araba, kırmızı (tenli)nin siyah (tenliy)e, siyah (tenli)nin de kırmızı (tenliy)e takva ile (olan üstünlük) müstesna hiçbir üstünlüğü yoktur.’ (Ahmed b. Hanbel, Müsned, c.38, s.474, h.no:23489, Müessesetu’r-Risâle, Beyrut, 1997)
Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerim’de: ’Şüphesiz ki sizin Allah katında en şerefliniz (en değerli olanınız) takva bakımından en ileride olanınızdır.’ (el-Hucurât, 49/13) buyuruyor. Buna göre hiçbir milletin diğer bir millete takva dışında bir üstünlüğü olamaz. İslâm’da ırkçılık yoktur: ’Müminler ancak kardeştirler.’ (el-Hucurât, 49/10) buyruğunca İslâm’da ’ümmetçilik’ vardır. Kişi elbette Müslüman oldukları, İslâm’a hizmet ettikleri sürece milletini sevebilir. Ancak bu ırkçılığa ve zulümde yardımlaşmaya varırsa haramdır. Nitekim Vâsile b. el-Eska’ı (r.a.) şöyle anlatıyor: Nebi (s.a.v.)’e sordum ve: ’Yâ Rasûlallah! Kişinin (mensup olduğu kabile ve) kavmini sevmesi (haram kılınan ırkçılık ve) asabiyyetten midir?’ dedim. (Rasûlullah): ’Hayır. Fakat kişinin zulümde kavmine yardım etmesi asabiyyettendir.’ buyurdu. (İbn-i Mâce, Fiten, 7)
Kıymetli okurlarımız!
Terörün bugün bizlere verebileceği en büyük zarar; şehitlerimizden ziyade, birliğimizi parçalayıp Müslümanları birbirine düşürmesi, kardeşi kardeşe, komşuyu komşuya, akrabayı birbirine ırkçılık namına düşman etmesidir. Bir grubun yaptığı hatayı bir milletin masum fertlerine mal edemeyiz. Bu topraklarda farklı ırklardan Müslüman milletler yüzyıllar boyunca barış içerisinde yaşamış, aralarında son bir iki asra kadar tefrika meydana gelmemiş, küffara karşı yekvücut olmuşlardır. Ne zaman ki cihattan ödün verilmiş, sıcak yataklar, geniş ve ferah evler, lüks yaşam harp meydanlarına tercih edilmiş, işte o zaman namlunun ucu kendi içimize dönmüş, ihtilaf ve tefrika meydana gelmiştir. Efendimiz (s.a.v.) bu durumu şu hadislerinde bizlere bildiriyor:
’Allah, bu ümmet üzerinde, bir kılıç kendi (içeri)sinden, bir kılıç da düş¬manından (olan) iki kılıcı asla birleştirmeyecektir.’ (Ebû Dâvûd, Melâhim, 7)
Rabbim, bizlere uyanıklık versin, birliğimizi bozmasın!
Bu içeriğe yorum yazabilirsiniz

Henüz hiç kimse yorum yazmadı.