Ama bizler; O’nun yolundan gidenler sessiz kalmayacağız. O’nun sünnetine uyacağız İnşallah. Haksızlık karşısında susmayacağız, dilsiz şeytan olamayacağız. Yaşadığımız 20’inci ve 21’inci yüzyıl içerisinde dünyada Müslümanlara o kadar zülüm işkence ve vahşet yapıldı ki anlatmakla tükenmez. Her İslam ülkesinin, her Müslümanın ayrı bir hikayesi var. Anlatan ağlar, dinleyen ağlar, izleyen ağlar, tüylerimiz diken diken olur. Buna yürekler dayanmaz.
İslam ülkeleri uşaklığı değil, liderliği. Yönetilmeyi değil, yönetmeyi. Esaretin yerine cesareti. Uyuyan değil büyüyen, fakirliği değil zenginliği. Tüketim yerine üretimi tercih eden devlet olmaya başladı mı, işte o zaman oyun başlıyor. İslam ülkelerinin aralarını açıyorlar. İslam birliğine karşı çıkıyorlar. Müslümanları bilerek açlığa terk ediyorlar. Sinsi planlarında adım adım ilerliyorlar.
Hiç dikkatinizi çekti mi?.. Dünyada fakir ülkeler sıralamasında %99 İslam ülkesi olduğunu fark ettiniz mi?.. Çünkü; aç, fakir ve zayıf insan daha çabuk kandırılır. Onların İmtihanı zordur. Kolay ikna edilir. Ancak imanı kâmil olanlar istisna. Misyonerler cirit atıyorlar. İncil dağıtıyorlar. Bol bol para veriyorlar. Üzülerek söylüyorum ama din simsarları, din pazarlıyor. Taze din var diyorlar. Budistler, Şamanistler, satanistler, Hristiyanlar bir tarafta daha niceleri... Yeter ki Müslümanların imanını çalsınlar, İslam dininden çıkarsınlar. Mürted olsunlar da, gerisi önemli değil. İblislere bile tırnak ısırtan planlar bunlar. Bu planların arkasında Siyonizm, mason locaları, rotary kulüpleri, illimanuteciler, bildenbergciler, haçlı ordusu var. Uzun lafın kısası İslam düşmanları var. Sevgili Peygamberimiz ne güzel buyurmuş: ’Küfür tek milettir’ Yine küfür milleti düğmeye tekrar bastı. Zaten ahir zamandayız. Kıyametin alametlerini işaret eden bu zulüm ve işkenceler elbette ki onun habercisidir. Yeni dünya düzeninin kurulması ve şekillenmesi için. Zalimler, kafirler, siyonizm oluk oluk Müslüman kanının dökülmesini istiyor. Dünyanın açık toplu Müslüman mezarlığına ölüm tarlalarına dönüşmesini destekliyor ve planlanıyor. Ve bunları artık eş zamanlı yapıyor.
Bu vahşet haberleri, kamuoyunda her ne kadar yer bulsa da sürekli olması, zalimin her ne kadar ismi değişse de, zulüm görenin Müslüman oluşu fark etmiyor. Hatta ilk zulüm ve açlık haberleri duyduğumuzda o anki o refleksi şuan gösteremiyoruz. O gözyaşlarımızı tekrar dökemiyoruz. Yani Müslümanlar zülüm görmeye alışıyorlar, zulme sessiz kalmaya alıştırılıyorlar. Artık hiçbir şey ilk tepki gibi olmuyor, canlı olmuyor. Bazen haberleri bile değiştiriyoruz yüreğimiz dayanmıyor diye…
Zaten din düşmanlarının istediği bu. O zalimler bilmelidirler. ’Körler çarşısında ayna satılmaz.’ Müslümanlar davalarından asla dönmeyecekler ve asla dinlerinden taviz vermeyeceklerdir. O yüzden yeniden, zalime karşı dik durmayı, Hakkı haykırmayı, her defasında refleks göstermeyi, birlik beraberliği, vahdeti gerçekleştirmeliyiz. Mazlumlara yardım elimizi uzatmalıyız. Onlar zulümlerinden vaz geçmiyorlarsa, zalimliklerinden vazgeçmiyorlarsa, bizler de inananlar olarak davamızdan asla vaz geçmeyeceğiz. Kimsesizlerin kimsesi olacağız. Sonunda ölüm dahi olsa ne mutlu o uğurda şehit olanlara… ve ’Şarkta (doğuda) bir Müslümanın ayağına diken batsa garptaki (batıdaki) bunu yüreğinde hissetmiyorsa gerçek iman etmiş sayılmaz’ güzel sözü şiarımız olacak.
Haberlerde yeni duyduğumuz yeni gördüğümüz ve yardım için gidince şahit olduğumuz üzücü olaylar için ’bu zulümden ötesi olmaz’ diyorduk. İnsanlık ölmüş, bundan daha kötüsü olamaz derken kötünün de en kötüsüne şahit oluyoruz. Aklımız havsalamız almıyor. Müslümanlar gafletten uyanıncaya kadar, bizler dünyada ümmetin üzerine oynanan oyunları anlatmaktan, vahşeti aktarmadan açlığı sefaleti aynı şeyleri konuşmaktan, paylaşmaktan yorulmayacağız. Ama zalimler ve zalime karşı cihad meydanlarında, er meydanlarında başkaldırmaktan, sapanları ile taş atmaktan; keleşlerin, tankların, üzerine cesurca yürümekten, ’ya zafer ya şehadet’ diyen Suriyeli Ahmed’i, Bosnalı Mehmed’i, Mymanrlı Ömer’i, Morolu Hatice’yi, Pakistanlı Hasan’ı, Mısırlı Sümeyye’yi, Çeçen Ali’yi, Filistinli Yasin’i ve diğerleri anlatacağız… anlatacağız ve tarihe not düşeceğiz.
Çocuklar… Sabi çocuklar… Ana kokusunu değil de barut kokusunu alan çocuklar... Şehit edilen babasından dolayı baba sevgisi yerine zalimin vahşetini, öfkesini gören; savaşın gölgesinde büyüyen, saklambacı bilmeyen, interneti görmeyen, gta bilgisayar oyunlarını tanımayan; mause yerine, oyuncak yerine sapan tutan, taş atan, silahlarla büyüyen çocuklar. Gözlerinin önünde babası, anası dövülen, işkenceyi gören, korkusundan ağlayamayan nefesi boğazına düğümlenen, dehşeti gören çocuklar…
Boyundan büyük silahları taşıyan, zalime doğrultan bıyıkları bile henüz terlememiş, gençliğe yeni adım atmış yiğitler. Şephiyalar beni kirletmesin diye canlı bomba şehadete koşan Ayşeleri Fatmaları mı hangisini anlatalım sizlere.
Şüphesiz ki ’Kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır’ (Saff, 61/8)
İşte Suriye burnumuzun dibinde. Bizim süreçte bu imtihan da tarafımız, duruşumuz önemli. İstediğiniz kadar kapatın gözlerinizi başka uzuvlarınız şahitlik edecek. Kapatın ve düşünün, empati yapınız, ya siz olsaydınız. Soğukta titreyen sizin çocuğunuz olsaydı. Açım anne, anne diyen açlıktan dolayı ağlayan, soğuktan donarak ölen. Çaresiz kalsaydınız. Ya sizin eşiniz, ananız kızınız olsaydı zalimlerin namusunuzu kirlettiği… Sizin babanız, abiniz, kardeşiniz olabilirdi elleri bağlanmış çırılçıplak soyulmuş kırbaçlanarak öldürülen, kafası taşla ezilen. Halimize ne kadar şükretsek az. Onlar ise ’Ya zafer ya şehadet’ diyorlar, sizlerden yardım bekliyorlar. Siz hiç kedi, köpek, eşek eti yediniz mi?.. Suriyeliler için âlimler fetva verdi. Onlar artık yiyorlar, yaşamak ve cihad edebilmek için. Suriye’de bir bacımız gözyaşlarıyla dünyaya sesleniyor, insan hakları, hayvan hakları nerede? ’Bizi insan olarak görmüyorsanız, hayvan olarak görün ve bari bize hayvanlara verdiğiniz değeri verin.’
Lütfen; bu sese bu çığlığa kulak veriniz.
Sevgili Peygamber Efendimiz’in ’komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir.’ sözünü unutmayalım, hem O’nu ve O’nun ümmetini sevindirelim yapacağımız yardımlarla.
Suriyeli kardeşlerimize Farukiye Vakfı olarak sizlerin yardımlarını tırlarla inşallah İHH ile koordineli olarak sınır ötesine, İHH’ın lojistik yardım kampına götüreceğiz. Yardımlarınızı kardeşlerimize, kritik noktalara dağıtacağız. İşte Suriyelilerin Acil ihtiyaç listesi:
Un, Bebek Bisküvisi, Konserve Çeşitleri, Patates, Hazır Çorba Çeşitleri, Bebek Paketi (Mama, Süt, Süt Tozu, Bebek Bezi, Bebe Bisküvisi, Islak Mendil), Hurma, Gıda Kolisi (Makarna, Pirinç, Bulgur, K. Mercimek, Salça, Sıvı Yağ, Margarin), Fırınlar için Kuru Maya, Şarjlı Işıldak, İç Çamaşırı (Bayan -Erkek), Hijyen Paketi (Şampuan, Sabun, Diş Fırçası ve Macunu, Kadın Hijyen Pedi, Çamaşır Deterjanı, Bulaşık Deterjanı, Islak Mendil), İlaç (İnsülin, Çocuk Hastalıkları İlaçları, ve bilumum), İlk Yardım Çantaları, Kan Durdurucu, Ayakkabı, Jeneratör, Hasta Çantaları (Pijama, Eşofman, 2 Takım İç Çamaşırı, Kur’an, Diş Fırçası ve Macunu, Tırnak Makası, Tarak, Banyo Havlusu, Yüz Havlusu, Terlik, Dizel, Reçel Çeşitleri. Küçük koli 30tl.
Büyük koli 50 tl
sizlerden yadım bekliyorlar.
Güncel;zulme Sessiz Kalmaya Alıştırıldık.
Özlenen Rehber Dergisi 130. Sayı
Henüz hiç kimse yorum yazmadı.